İnsanın Emrine Verilmiş Bitkiler Dünyası
İnsan, Allah’ın kendisi için biçtiği ve dayayıp döşediği şu evrende hayatını sürdürmek zo-runda olan bir varlıktır. İnsan, yeryüzünün bir parçası olarak yerde yaratılmıştır. Şu dünyada var olan canlı-cansız, bitki-hayvan her şey in-san içindir. İnsanın onlarsız yaşaması düşünü-lemez. İşte bu yüzden insanın birlikte ve iç içe yaşadığı bitkiler ve hayvanlar insanın konuşma dilinde de önemli bir yer tutmaktadırlar. İnsana, insan diliyle hitap eden Kur’ân da, insanın bit-ki ve hayvanlarla olan bu birlikteliğine ve insan hayatındaki önemine dikkat çekmek için sık sık onlardan bahseder. Yüce Allah, âlemlerin Rabb’idir. Nebâtat/bit-kiler de sayısını en iyi Yüce Yaratıcı’nın bildiği âlemlerden biridir. O’nun yarattığı hiçbir şey anlamsız ve boşuna değildir. Bu itibarla yara-tılan bütün nebâtâtta sayısız hikmet, ders ve varlıklar için faydalar vardır. Bizlere düşen, iç içe yaşadığımız, faydalandığımız ve fakat tüket-tiğimiz, yahut çoğu zaman yanından geçip git-tiğimiz halde farkında olmadığımız bu bitkileri fark etmek, incelemek ve onlardaki bu hikmet ve dersleri almaktır. Zira yaratılanı tanımak, Yaratıcı’yı tanımaya götürecek, Yaratıcı’nın erişilmez kudretini kavramaya katkı sağlayacaktır. Bize sunulan nimetleri bir kısım özellik ve hik-metleriyle tanımak Yüce Yaratıcı’mıza şükrü-müzü artıracak, o nimetlerin israf edilmeden yerli yerince kullanılmasını sağlayacaktır. Sayıları bir milyon çeşidi bulduğu söylenen bitkilerin birçoğunun ismi bile henüz belirlenememiştir. Bilim adamları her yıl yeni bitki çe-şitleriyle tanışmakta ve onlara dikkatleri çek-mektedir. Her bir bitki çeşidi, pek çok özellik ve güzelliği bağrında barındırmaktadır. Gövdeli gövdesiz, meyveli meyvesiz, taneli salkımlı nice bitki çeşidi, aslında kendi haliyle ve kendi diliyle Yüce Yaratıcı’nın varlığını haykırmaktadır. Bitkilerden bahseden onlarca âyetten bir kaçı şöy-ledir: “O, gökten su indirendir. Her bitkiyi onunla bi-tirdik, ondan bitirdiğimiz yeşilden, birbirine ben-zeyen ve benzemeyen yığın yığın taneler, hurma ların tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkardık. Ürün verdiklerinde ürünlerine, olgunlaşmalarına bir bakın. Bunlarda inananlar için, şüphesiz, deliller vardır.”1 “Yukarıdan size su indiren O’dur; ondan içer-siniz; hayvanları otlattığınız bitkiler de onunla biter. Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir. Dü-şünen kimseler için bunda ders vardır.”2 “Yeryüzüne bakmazlar mı? Orada, bitkilerden nice güzel çiftler yetiştirmişizdir. Şüphesiz bun-larda Allah’ın kudretine işaret vardır, ama çoğu inanmazlar.”3 “İnsan, yiyeceğine bir baksın. Doğrusu suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra yeryüzünü iyice yar-makta ve orada taneli ekinler, üzümler, sebzeler, zeytin, hurma ağaçları ve bahçelerde koca koca ağaçlı meyveler ve çayırlar bitirmekteyiz. Bunlar sizin ve hayvanlarınız için geçimliktir.”4 “Allah, yeri canlı yaratıklar için meydana ge-tirmiştir. Orada meyveler, salkımlı hurma ağaçla-rı, kabuklu taneler, güzel kokulu otlar vardır. (Ey insanlar ve cinler!) Öyleyken, Rabb’inizin nimetle-rinden hangisini yalanlarsınız?”5 Genel olarak baktığımızda bu âyetlerden şu mesajlar öne çıkmaktadır: - Yüce Rabb’imiz, bizlerin hizmetine sunulan bu nimetlere ibret nazarıyla bakmamızı iste-mektedir. - Bitkilerin yetişmesinde su nimetinin öne-mine dikkat çekilmektedir. - Kur’ân’da genel bitki adlarından en fazla, ilk muhatapların kendilerini ve hayvanlarını en çok ilgilendiren meyve, ağaç ve ot geçmektedir. - Kur’ân’da meyvelerden, Kur’ân’ın ilk muha-taplarının en fazla tanıyıp yararlandığı hurma, üzüm ve zeytinin adı geçmektedir. - Kur’ân’da, sebzegillerden en çok Kur’ân’ın ilk muhataplarının en fazla yararlandığı tahılgil-ler geçmektedir. - Hayat düsturumuz olan Kur’ân’da bitkiler-den bahseden bu âyetlerle hayatın içerisinde canlı ve etkili bir anlatım sağlanmıştır. Böylece Kur’ân dilinin özellikleri de anlatıma yansımış-tır. Kur’ân’ın söz konusu ettiği bu bitkilerin, in-sanların en çok yararlandığı nimetler olarak Allah tarafından kullara hatırlatılmaktadır. Ger-çekten de bitkilerin insan hayatındaki yeri tar-tışılmazdır. İnsan çok yönlü olarak bitkilerden yararlanır ve onlarla içli dışlı bir hayat yaşar. Bitkiler, hem insanın beslenme ihtiyacını gider-mesinde önemli bir yer tutarlar, hem de onun sağlıklı bir hayat sürmesine katkı sağlarlar. Pek çok bitki insanın sağlıklı bir hayat sürmesini sağlarken, birçoğu da hastalandığında ona şifa sebebi olur. İnsanın önemli besin kaynağı olan hayvan-lar da varlıklarını bitkiler sayesinde sürdürür-ler. Onun için bitkilerin hem insanların, hem de hayvanların besin kaynağı olduğu özellikle vur-gulanmıştır. Aynı zamanda bitkiler, evrenin en güzel, süs-leridir. Bu yüzden olacak ki, dünya bahçelerine de, âhiretin güzel yurduna da, bol ve sık ağaç-lı anlamında ‘cennet’ denmiş ve inanan kişi iki dünya cennetine talip olmuştur. Bu dünyanın cenneti ve öteki dünyanın cenneti. Dâru’l-İslâm ve Dârü’s-Selâm. Zaten insan, dünyada olduğu gibi, âhirette de bitkilerle birlikte yaşayacaktır. Kur’ân’da meyvelerden en fazla hurma ve üzüm anılmaktadır. Bu iki meyvenin, hem Kur’ân’ın ilk muhatapları ve sıcak mevsimin in-sanları olan Arapların hayatında; hem de bütün coğrafyalarda yaşayan diğer insanların hayatın-da önemi büyüktür. Bu meyveleri zeytin, nar, ki-raz, muz ve incir izlemektedir. Hurma ve üzüm, Kur’ân’ın ilk muhataplarının yaşadığı Hicaz böl-gesinde bolca yetişen ve bölge insanının çokça tükettiği iki üründür. Anayurdu Filistin olan zey-tin de, Tâif çevresinde yetişen,6 Arapların yeme ve yağını yakmada büyük ölçüde tükettikleri bir bitkidir. Fakat Kur’ân’da adı geçen bu ürün-ler yalnızca Hicaz Bölgesi insanını değil, bütün insanlığı yakından ilgilendiren çok önemli bitki türleridir. Bu da Kur’ân’ın evrensel oluşunun bir başka göstergesidir. Sebzelerden ise, ilk sırayı buğdaygiller al-maktadır. Onu mercimek, soğan, sarımsak, sa-latalık/acur ve kabak izlemektedir. Kur’ân’da anılan bu sebze ve meyveler, hemen herkesin bildiği ve bolca yararlandığı bitkilerdir. Yine Kur’ân’da gül, kâfur, zencefil ve reyhan gibi baharat çeşitleri de geçmektedir. Dünya bitkileri yanında cehennem dikeni, zakkum gibi acı ve zehirli bitkiler de, Kur’ân’da yer almak-tadır. Çeşitli meyve, sebze ve diğer bitki çeşitleri-nin Kur’ân’da anılması, anlatıma canlılık kazan-dırmış ve onu renklendirmiştir. Adı geçen bit-kilerden yalnızca ‘Tîn/incir’ bir Kur’ân suresine ad olmuştur. Bu da, bu bitkinin önemini ayrıca ortaya koymaktadır. Elbette bitkiler âlemi bu anılan meyve, sebze ve diğer bitkilerden iba-ret değildir. Ancak insan öncelikle bunlardan başlayarak bitkiler âleminin âyetlerini okumalı, onlardan maddî alanlarda faydalandığı gibi, onlardan mânevî alanlarda faydalanmaya bak-malıdır. Evet, bitki/yeşillik bir yerin hayat göstergesidir. Yeşillik hava ve çevre temizliği demektir. Yeşil ve yeşillik göze, gönle, mideye hitap eden bir güzelliktir. Doyum, mutluluk ve şifa sebebi-dir. Bunun için dinimiz bitki dünyasının korun-masına büyük önem vermiştir. Savaş ortamın-da bile gereksiz yere ağaçların kesilmemesini istemiştir. Peygamberimiz, gönderdiği ordulara gereksiz yere çevreye zarar vermemeleri için talimatlar vermiştir. Dikilen ağaçların dirilere fayda verdiği gibi, ölüler için de rahmet vesilesi olduğu bildirilerek ağaç dikmeye teşvik edilmiş tir. Mekke ve Medine’yi daha sonra Tâif’i bitki-lerine dokunulmaz harem bölge/sit alanı ilan etmiştir. Kıyamet koparken bile elinde bir fide bulunan kimsenin o fideyi toprakla buluşturmasını özellikle belirtmiştir. Bu, hem dünyayı imar ile görevli olan insana sorumluluğunu hatırlat-makta, hem de âhireti kazanma yolunda kulla-nılacak olan dünyayı sahiplenme ve ona değer vermeyi bildirmektedir. Bu âyetleri okurken söz konusu edilen ve edilmeyen bitkileri yeşermesi, yetişmesi, mey-veye durması, tohum vermesi ve kuruması ya-nında; şekil güzellikleri ve renk, koku, tad ve benzeri özellikleriyle daha dikkatli görmeli, in-celemeli, onlardaki ilahî hikmet ve kudreti fark etmelidir. İşte biz bu yazı serimizde Kur’ân’da zikredilen bitkileri özellik ve güzellikleriyle bir kez daha okuyucunun dikkatlerine sunmaya çalışacağız. Dipnot * Prof. Dr. Ali AKPINAR 1. 6/En’âm, 99. 2. 16/Nahl, 10-11. 3. 28/Şuarâ, 7-8. 4. 80/Abese, 25-32. 5. 55/Rahmân, 10-13. 6. Bkz. Derveze, Kur’âna Göre Hz. Muhammed’in Hayatı, I, 82- 83.
Ali AKPINAR
Yazarİslâm, Peygamberimiz’in yirmi üç yıllık nübüvvet mücâdelesinin sonunda bütün insanlığa hitâben okuduğu Vedâ Hutbesi’nde söylediği, “Ey insanlar, sözümü iyi belleyin. Burada bulunanlar, burada bulun(a)...
Yazar: Ali AKPINAR
Müslümanlar, Allah’ın kelimesini yüceltmek (i’lâ-yı kelimetu’llah), İlâhî mesajı tüm insanlığa ulaştırmak için tarih boyunca hiçbir engeli/sınırı bahane etmeden dünyanın dört bir yanına koşturmuşlardı...
Yazar: Ali AKPINAR
Babası kerâmetleri ve menkıbeleri ile anılan Hz. Ali soyundan Şeyh İbrâhim, annesi Mûsa Şeyh’in kızı Ayşe Hatun’dur. Küçük yaşlarda anne ve babasını kaybeden Ahmed-i Yesevî, sahâbeden olduğu söylenen ...
Yazar: Ali AKPINAR
Rasûlullah (s.a.v.) Necd tarafına bir süvâri gönderdi. Bunlar Benî Hanîfe Kabilesinden Sümâme b. Üsâl denilen bir adam getirdiler. Getirdikleri bu kişi Yemâmeliler’in reisiydi. Onu mescidin direklerin...
Yazar: Mustafa KARABACAK