İNSANÎ BİR EYLEM: YARDIMLAŞMA
Allahu Teâlâ, nimetlerini kulları arasında farklı şekillerde taksim etmiştir. Allah kimini varlıkla, kimini de yoklukla imtihan etmektedir. Allah, varlıklı olanları nimete şükredip etmemesi ile fakir olanları ise yokluğa sabredip sabretmemesi ile imtihan eder. Bu hususta insanlara yol gösteren birçok ayet-i kerime ve hadis-i şerifler mevcuttur. Âl-i İmran Suresi’ndeki 92. ayette, “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” buyurularak yapılacak iyiliğin sevilen şeylerden yapılması istenmektedir. Yardımlaşma, insanî ve vicdanî bir duygudur. Çevresinde maddî ya da manevî yardıma muhtaç olanları gören hiçbir Müslüman, bundan bana ne diyerek duruma bigâne kalamaz. Atalarımız, “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” demiştir. Bugün durumu iyi olan biri de günün birinde muhtaç duruma düşebilir. Hayırsever olmak, gönlü ve eli geniş olmak ilahi bir lütuftur. Her zengin, hayırsever değildir ayrıca hayırsever olmak için zengin olmak da gerekmemektedir. Yardım, hayırlı işlerde, acil insani durumlarda, zorda kalanlara ve dara düşenlere yapılır, şerde yardımlaşma olmaz. Maide Suresi’nin 2. ayetinde şöyle buyrulur: “İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.” Yardımlaşmaya en yakınlarımızdan başlamak gerekir. Allah, yardımlaşmada öncelikle gözetilmesi gerekenleri şöyle zikretmiştir: Yine Cenab-ı Allah, Nisa Suresi 36 ve 37. ayette şöyle buyurur: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. Bunlar cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden ve Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir. Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” Peygamber Efendimiz de hadis-i şeriflerinde, yardımlaşma konusunda şöyle buyurmuştur: “Sadaka vermek, her Müslüman’ın görevidir.” “Sadaka verecek bir şey bulamazsa?” dediler. “Amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur hem de tasadduk eder.” buyurdu. “Buna gücü yetmez (veya iş bulamaz) ise?” dediler. “Darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder.” buyurdu. “Buna da gücü yetmezse?” dediler. “İyilik yapmayı tavsiye eder.” buyurdu. “Bunu da yapamazsa?” dediler. “Kötülük yapmaktan uzak durur. Bu da onun için sadakadır.”[i] “Bir kimse, bir mü’minden dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyamet gününde o mü’minin sıkıntılarından birini giderir. Bir kimse darda kalana kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve âhirette kolaylık gösterir. Bir kimse, bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da onun dünya ve âhiretteki ayıplarını örter. Mü’min kul din kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da o kulun yardımındadır. Bir kimse ilim elde etmek için bir yola girerse, Allah da ona cennetin yolunu kolaylaştırır. Bir cemaat, Allahu Teâlâ’nın evlerinden bir evde toplanıp Allah’ın kitabını okur ve onu aralarında müzakere eder, anlayıp kavramaya çalışırlarsa, üzerlerine sekinet iner ve kendilerini rahmet kaplar. Melekler onları kuşatırlar, Allahu Teâlâ da onları kendi nezdinde bulunanların arasında anar. Amelinin kendisini geride bıraktığı kişiyi, nesebi öne geçirmez.”[ii] Dinimiz, zekât mükellefi olanlara para ve altın cinsinden mallardan 1/40 oranında verilmesini farz kılmıştır fakat bazı âlimler, bu oranın asgari bir limit olduğunu, cimri olanların ancak böyle yaptığını, şayet çevrede acil ihtiyaç sahibi olanlar varsa daha fazla vermek gerektiğini belirtmişlerdir. Tecrübe ile sabittir ki sadaka rızkı ve ömrü bereketlendirir. Sadaka, malımızın bir nevi manevi sigortasıdır. Peygamberimiz (s.a.v.), “Az sadaka çok belayı def eder.” buyurmuştur. Herkesin kendi imkanları nispetinde yapabileceği birtakım hayırlar vardır. Kimi para verir, kimi bir yetimi/öksüzü giydirir, kimi fakir komşusuna evini açar, yemek ikram eder ya da evine yemek götürür. Elinden hiçbir şey gelmezse kötülükten uzak durur, insanları incitmez, tebessüm ederse bu da sadakadır. Yardım sadece, ihtiyaç sahibine para vermek de değildir. Bazen eşyasını taşımakta zorlanan birine yardımcı olmak, işinde bir süre gönüllü olarak çalışmak, bir tehlikeyi savuşturmak, kendini yalnız hissedip korkan birine, her zaman yanındayım diyerek manen destek olduğunu bildirmek de önemli bir destektir. Yardımlaşma, sadece ramazan ayına mahsus değildir. Gerekmesi hâlinde her zaman kâfi miktarda yardım yapılmalıdır. [i] Buhârî, Zekât 30, Edeb 33. [ii] Müslim, Zikir, 38.
Emine Büşra YÜKSEL
Yazarİslâm dini, insanların hem aklına hem de gönlüne hitap eder. Davette, gönül dilini kullanır. İslâm’ın mesajı gönüllere hitap eder, zira imanın mahalli kalptir. İnsanlar, dinini dili ile ikrar ederler,...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Çocuklarda güçlü bir kişilik oluşumu, sağlıklı bir ruh yapısının inşası, dinî ve millî aidiyet duygusunun gelişimi değerler eğitimi ile mümkün olmaktadır. Hayatın anlamlandırılması ve gerçekçi bir gel...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Ramazan ayı bereketiyle gelmekte ve bizlere de birçok manevî değer kazandırmaktadır. Bu ayda Allah’ın rızası için yapılan bütün hayırlı işlerin sevabı, diğer aylarda yapılandan daha fazla olduğundan M...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Millet; aynı inanç ve kültür etrafında toplanmış, aynı ülkü ve ideal peşinden giden ve aynı dili konuşan halk kitlelerine denir. Sıradan halk kitleleri; ortak dil, din, vatan, tarih, gelenek ve kültür...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL