İNSAN SERMAYESİ KALBİN HAZİNESİ
"Güzelliğe sahip olmak¸ gömlek ile değil¸ gömleğin
arkadan yırtılması ile olur. Yürüyüşüyle¸ duruşuyla¸
derinliğiyle¸ ilmiyle ve edebiyle¸ yeryüzünün
en güzel örtüleriyle örtünüyor¸ sırlanıyor ve
nurlanıyor insan."
Eğer 21. yüzyılda bir şehirde yaşıyorsanız¸ sizin toplam değerinizi oluşturan birkaç "değer" vardır. Mensup olduğunuz aile¸ aldığınız eğitim¸ giyindiğiniz ve kullandığınız markalar¸ arabanızın markası¸ hatta oturduğunuz muhit gibi unsurlar toplam değerinizi belirler. Marka değeri ifadesi genellikle firmalar için kullanılmakla birlikte birey anlamında da alanında isim yapmak¸ ünlü ve/veya unvan sahibi olmak manalarını taşır ki her "iyi marka"nın büyük paylar aldığı piyasa imkânlarından faydalanmak; iyi gelirler elde etmek anlamına gelen bir şeydir bu.
"Moda¸ farklılaşma çabası içinde birbirine benzemektir." sözünü okuduktan sonra¸ aslında tüm benzerliklerin farklı olma çabalarından ileri geldiğini fark ettim. Pahalı kıyafetler¸ kaliteli olmasından ziyade¸ alan sayısını azaltmak ve bu sayede kendi elitini oluşturmak iddiasıyla bu kadar pahalı olması daha mantıklı geliyor artık bana. Etiket fiyatı 39 TL olan kot ile 199 TL olan kotun aynı merdiven altı imalathaneden çıktığına da bizzat şahidim. (Neyse konumuz bu değil.)
Sözü getirmek istediğim nokta¸ farklı olma çabasındaki insanları aşağılamak¸ iPhone kullananlara taş atmak ve marka giyinenlerle dalga geçmek değil (ki bu da farklı bir modadır). İnsan tabiatındandır iyi olmak¸ iyi görünmek¸ donanımlı olmak¸ sevilmek¸ itibar edilmek gibi istekler
Günümüz ifadesiyle "marka" olmak. Derdim marka olmakla değil; "marka olma"yı alışveriş merkezlerinde¸ tatil yöresi ve restoranlarda¸ kişisel gelişim merkezlerinde ya da güzellik salonlarında aramakla. Çünkü insan satın aldıklarıyla değil¸ sahip olduklarıyla marka değeri taşıyor.
Güzelliğe sahip olmak¸ gömlek ile değil¸ gömleğin arkadan yırtılması ile olur. Yürüyüşüyle¸ duruşuyla¸ derinliğiyle¸ ilmiyle ve edebiyle¸ yeryüzünün en güzel örtüleriyle örtünüyor¸ sırlanıyor ve nurlanıyor insan. Üzerinde değil kalbinde taşıdıklarıyla kendisi bir "değer" oluyor. (Yusuf bir markadır).
Tam burada; arkadan yırtık gömlekleriyle en klas "marka"yı giyen¸ ne giyse harika görünen¸ yürürken zarafetiyle büyüleyen¸ hangi kremi kullanıyor bilmem ama yüzü pürüzsüz bir nur gibi görünen¸ diksiyon dersi almamış olsa da ağzından bal damlayan¸ ilahiyat okumamış olsa da en gönülden sohbetleriyle kalpleri süsleyen¸ hiç araba kullanmasa da her zaman birlikte yürüsek denilen¸ işinde bir unvanı olmasa da hem eşi hem çocukları hem de çevresinin eşsiz kahramanı olan yeryüzünün "En Süper Marka" insanlarına selam göndermek istiyorum.
İşte tüm bu özelliklerini saydığım insanlar; iyi görünmek için ne pahalı bir takım elbiseye¸ ne gösterişli şallara¸ ne iyi bir eğitime ne de başka bir dış görünüm unsuruna ihtiyacı olan âhir zaman dervişleridir. Çünkü iyi görünmek için önce iyi görmek gerekir.
Kendi elleriyle kalbine tasarlattığı bir markası vardır dervişin. Yürüyüş şekli¸ insanlara hitabeti¸ alçakgönüllülüğü¸ cömertliği¸ sevilmek kadar sevmek de istemesi¸ hayâsı¸ sahip olduğu ilmi¸ dünya ve ahiret görüşü ile kolay kolay kimsenin ulaşamayacağı pahada değerlere sahiptir. Ceketinin içinde İtalyan markasını değil¸ göğüs kafesinin içinde İslâm markasını gururla taşır. Bu öyle bir markadır ki¸ eskimez¸ modası geçmez ve değer kaybetmez. Renkli şallara da ihtiyacı yoktur bu markayı kalplerine giydirmiş kadınların. (Dervişe şan da gerekmez süslü şal da). Hiçbir kursta öğretilemeyecek yürüyüşleri vardır onların. Yürürken toprağı incitmekten korkan kadını düşün. En güzel süs edeptir¸ diyorlar¸ öyle değil mi Zeynep Abla?
Kendine has bir duruşu vardır dervişin. Kolay kızmaz¸ gönül kırmaz¸ Hakk'ı bilir¸ makama ve unvana tamah etmez. Alnı aktır¸ başı diktir ama gözleri ayakuçlarındadır; onurludur ama kibirli değildir. Ne giyse yakışır¸ çünkü kendisi güzeldir. Yusuf'un hikâyesini anlatmıştım değil mi Seyfullah Abi?
Düşünce dünyamın ilham kaynağı Hazret'in ifadesi ile;
Coşkun bir sel gibiyiz coşarız seller ile
Gonca bir gül gibiyiz kokarız güller ile
Bir gün toprak oluruz tozarız yeller ile
Nâm u nişânımız yok dervişe şân gerekmez
Yokluk yolcularına başka nişân gerekmez
Kulluk vazifemizdir yokluk şiarımız hem
Kayırmayız özümüz olsak da yahşi yâ kem
Bir güzelin urgunu âşüftesiyiz her dem
Nâm u nişanımız yok dervişe şan gerekmez
Yokluk yolcularına başka nişan gerekmez
Ölümü iç cebinde taşıyan¸ Hz. Yusuf'un edep örtüsünü kuşanan¸ sel gibi coşan ve gül gibi kokan¸ yokluk yoluna varını veren¸ her canlıya hizmet düsturuyla yaşayan¸ ehl-i beyti kalbinin saraylarında yaşatan¸ nâm-u nişana¸ unvana itibar etmediği için en yüce manevî makama ve en değerli "marka"ya kavuşan hakikat yolcularına selam olsun Selam onların üzerine olsun.
Muhammed Bedrettin TOPRAK
YazarOsmanlı padişahlarının onuncusu, 89. İslâm halifesi olan ve “Muhteşem Süleyman” olarak anılan Kanûnî Sultan Süleyman 1494 (bir rivayete göre ise 1495)’te, babası Yavuz Sultan Selim’in sancakbeyi (vali...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Ramazan ayının kalan yarısını idrak ederken, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni ve Ramazan’ın bitimiyle de bayramı yaşayacağız inşaallah. Bu mübarek günler, hayırların tavsiye edildiği ve mü’minle...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Hz. Yusuf'un güzelliğini derinliğinde buluyor. Sığ bir güzellik her zaman eksik kalmıştır çünkü. Derinlik katılmayan güzellik yüzde kalır hep. Yüzeysel kalır. "İçi" güzelmiş demek ki esasen Yusuf&...
Yazar: Muhammed Bedrettin TOPRAK