İNANÇ DEĞERLERİYLE VE ONURLA YAŞAMANIN SIRRI
“Helal belli¸ haram da bellidir. İkisi arasında da şüpheli olan bazı şeyler vardır; çoğu kimse bunları bilmez. Şüpheli şeylerden sakınan kişi inanç değerlerini (dinini) ve onurunu korumuş olur.
“Helal belli¸ haram da bellidir. İkisi arasında da şüpheli olan bazı şeyler vardır; çoğu kimse bunları bilmez. Şüpheli şeylerden sakınan kişi inanç değerlerini (dinini) ve onurunu korumuş olur. Şüpheli şeylere düşen ise harama düşmüş olur. Böyle bir kimse¸ tıpkı sürüsünü koruluk etrafında otlatan bir çoban gibi¸ her an yasak kısma girebilir. Unutmayın ki¸ her hükümdarın kendine mahsus bir koruluğu olur. Allah’ın yeryüzündeki koruluğu (yasakları) da haram kıldığı şeylerdir. Yine unutmayın ki¸ insanda bir et parçası vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; şayet o bozulursa bütün vücut bozulur; işte o¸ kalptir.” (Hadis-i Şerif)
İnsana akıl ve irade bahşederek onu yeryüzünde halife kılan alemlerin Rabbi¸ insanın huzur ve mutluluğu için bazı sınırlamalar getirmiştir. Helaller ve haramlar olarak belirlenen bu ilahi sınırlara riayet ettiği zaman insan¸ fıtratına uygun olarak hareket etmiş olmakta¸ kulluk bilincinin farkına varmakta¸ nihayetinde Rabbi’nin rızasını kazanarak her iki âlemde de huzura kavuşmaktadır.
Müslümanın hayatının her ayrıntısına ışık tutacak¸ her mekân ve zamanda ona yol gösterecek emir ve yasaklar¸ Allah ve Rasûlü tarafından belirlenmiştir. Allah’ın çizdiği sınırlar dahilinde yaşamanın gerekliliği ayet ve hadislerde her fırsatta dile getirilmektedir. Ümmetine çok düşkün olan Peygamber Efendimiz (s.a.v)¸ Buhârî¸ Müslim ve İbn Mâce tarafından rivayet edilen bir hadislerinde oldukça veciz biçimde bu sınırlara şöyle dikkat çekmektedir:
“Helal belli¸ haram da bellidir. İkisi arasında da şüpheli olan bazı şeyler vardır;¸ çoğu kimse bunları bilmez. Şüpheli şeylerden sakınan kişi inanç değerlerini (dinini) ve onurunu korumuş olur. Şüpheli şeylere düşen ise harama düşmüş olur. Böyle bir kimse¸ tıpkı sürüsünü koruluk etrafında otlatan bir çoban gibi¸ her an yasak kısma girebilir. Unutmayın ki¸ her hükümdarın kendine mahsus bir koruluğu olur. Allah’ın yeryüzündeki koruluğu (yasakları) da haram kıldığı şeylerdir. Yine unutmayın ki¸ insanda bir et parçası vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; şayet o bozulursa bütün vücut bozulur; işte o¸ kalptir.” 1
Hadis-i şerifte Allah Rasûlü¸ helal¸ haram ve bunlar arasında kalan şüpheli şeylerden söz etmekte¸ söylediklerini muhataplarının zihinlerine nakşedebilmek için konuyu bir benzetmeyle açıklamaktadır. Buna göre¸ İslâm dini doğruyu yanlıştan¸ hakkı batıldan ayırmış¸ insanı her iki alemde de mutluluğa ulaştıracak helal ve haramlar tespit etmiştir. Ayrıca harama götüren şüpheli bir takım şeylere de dikkat çekmiştir ki¸ bunlar adeta bir hükümdarın yaklaşılması yasak olan koruluğu gibidir. Hadiste haramlarla ilgili olarak sınırları aşmaktan değil¸ sınırlara yaklaşmamaktan bahsedilmektedir. Zira şüpheli görülen davranışlar önemsenmezse¸ insan farkında olmadan sınırları aşabilir ve kendini o yasak bölgede bulabilir. Hadisin sonunda ise Allah’ın koyduğu sınırlara riayet edebilmenin kaynağına işaret edilerek¸ insanın irade ve vicdanını sembolize eden yüreğine işaret edilmiştir. İnsanın vücudunun ve amellerinin sağlıklı olması için kalbinin önemi hatırlatılmıştır.
Vücudun merkezi durumunda olan kalp¸ aynı zamanda insanın düşünme¸ idrak etme hissetme yetisini sembolize eder. Bu yönüyle kalp insanın hayatının da merkezi konumundadır. Arapça’da ‘k-l-b’ kökünden gelen ve çevirmek¸ döndürmek¸ değiştirmek anlamı taşıyan kalp2¸ yapısı itibariyle de değişken olup farklı renklere bürünebilmektedir. İlahi vahyin muhatabı olan kalpler¸ imanla tanışarak huzur ve sekînete erebildiği gibi¸ inkârcılığın kasvetiyle perdelenerek doğru ve yanlışı ayırt etme kabiliyetini yitirebilmekte¸ nihayetinde mühürlenebilmektedir. Nitekim kalbin bu özelliğinin farkında olan Peygamberimiz (s.a.v)¸ “Ey kalpleri değiştiren¸ evirip çeviren Allah¸ kalbimi dinin ve taâtin üzerine sabit kıl”3 şeklinde duada bulunmuştur. Nazargâh-ı Huda olan kalp¸ insanın iyiyi kötüden¸ günahı sevaptan ayırt edebilme yetisinin de temsili mekanıdır. Bu yüzden¸ iyilik¸ kalbin onayladığı4¸ günah ise gönlü tırmalayıp durduğu halde insanların bilmesini istemediğimiz şey 5 şeklinde tanımlanmıştır. Ancak hayrı ve şerri ayırt etme kabiliyeti salim kalbin özelliğidir. Günahlarla kirlenmiş bir kalp ise zamanla körleşebilmektedir. Rasûlullah Efendimiz¸ hadislerinde bu tehlikeli duruma şu şekilde işaret etmektedir: “Mümin bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Eğer o günahı hemen bırakıp tevbe ederse¸ kalp eski berraklığına kavuşur. Günah işlemeye devam ederse¸ siyah noktalar gittikçe çoğalır ve sonunda kalbini büsbütün kaplar.” 6 Günahların kirlettiği kalpte ancak kin¸ nefret¸ kibir¸ haset barınabilmekte¸ neticede kalpler safiyetini yitirmekte ve kararmaktadır. Allah’ın sınırlarına uyarak¸ kalbini iman nuruyla aydınlatan kişi¸ salih amel¸ zikir¸ şükür¸ sabır¸ tevbe ve tevekkülle kalbini manevi hastalıklara karşı korumaktadır.
Kalp¸ Allah’ın nazargâhıdır¸ zira Allah için önemli olan insanların kalplerinde taşıdıklarıdır. Kalp¸ aşk-ı ilahînin mahalli olması dolayısıyla gönül ilmi olarak bilinen tasavvufta da önemlidir. Mutasavvıflar tarafından genellikle gönül¸ dil¸ nazargâh-ı ilahî olarak isimlendirilen kalp¸ Beytullah kadar değerli görülmüş¸ kalp kırmak Kâbe’yi yıkmakla bir sayılmıştır. İlahî aşkı mısralara döken mutasavvıflardan olan Hulûsi Efendi de gönlü küntü kenzen sırrının hazinesi¸ Huda’nın mahremi¸ Kâbetullah¸ Safa¸ Merve ve Hicaz’ı olarak tanımlamıştır:
Hudâ’nın mahrem-i râzı gönüldür
Makam-ı kuds-i şehbâzı gönüldür
Demişler gönüldür Kâbetullah
Nazargâh-ı Hudâ şâzı gönüldür
Çıkardıkta kamuyu ara yerden¸
Safâ ve Merve Hicaz’ı gönüldür.7
Kâbe misali değer verilen ve yüce sayılan gönül¸ ıslah edilmeli ve her türlü kötü düşünceden temizlenmelidir. Zira temiz bir hayat¸ hayatımızın merkezinde bulunan temiz bir kalple mümkündür. Ancak günahlardan sâlim olan kalple salih davranışlarda bulunulabilir. Allah’ın çizdiği sınırlara sadık kalmanın ölçüsü de budur.
Dipnotlar
1- Buhârî¸ İman 39¸ hadis no: 52; Muslim¸ Müsâkât 20 ¸ hadis no: 107; İbn Mâce¸ Fiten 14¸ hadis no: 3984.
2- Mutçalı¸ Serdar¸ Arapça-Türkçe Sözlük¸ Dağarcık Yay.¸ İstanbul 1995¸ s. 728.
3- Muslim¸ Kader 2¸ hadis no: 17; Tirmizî¸ Daavât¸ 89¸ 124¸ hadis no: 3522¸ 3587.
4- Ahmed b. Hanbel¸ Müsned¸ IV¸ 227¸ 228.
5- Muslim¸ Birr 5¸ hadis no:14¸ 15.
6- İbn Mâce¸ Zühd 29¸ hadis no: 4244.
7- Ateş¸ Es-Seyyid Osman Hulûsi¸ Divân-ı Hulûsî-i Darendevî¸ İstanbul¸ 1986¸ s. 41.
Rukiye AYDOĞDU
YazarYazar/ Çizer: Emily Gravett Çevirmen: Sima Özkan Yıldırım Sayfa Sayısı: 36 Yaş Aralığı: 4-6 Yayınevi/Yılı: Beta Kids Yayınları/2016 İşlenen Konular: Çevre bilinci, doğal hayat, temizlik ve düzeni...
Yazar: Tuğba Karataş AYDAN
1. DİLEDİĞİNE MADDÎ VE MÂNEVÎ NİMETLERİNİ BOL BOL VEREN, RUHLARI BEDENLERE YAYAN El-Bâsıt da bir şeyi yayan ve genişleten demektir. Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan ‘el-...
Yazar: somuncueditor
"Osman Hulûsi Efendi¸ bir vecîz mektubunda¸ hayırlı bir evlat yetiştirmekle alakalı çok değerli bilgiler vermiştir. Allah ve Rasûlü'ne tam bir iman¸ O'nun emir ve nehiy...
Yazar: Rukiye AYDOĞDU
“Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek” mefhumu, insanlara genel manada güzellikleri telkin eder. Yaratılmışların en şereflisi olan insan elbette ki, “ahsen-i takvim” olduğu için fıtrî olarak da, cismî o...
Yazar: Musa TEKTAŞ