İmanın Tadını Alabilmek
İnsan çoğu zaman şu soruyu kendi kendine sormalıdır: Ben gerçekten mü’min miyim? Çünkü günümüzde çoğu Müslüman imanın tadını alamamaktadır. O halde insan ne yaparsa imanın lezzetine erebilir? Bu gerçekten önemli bir sorudur. İnsan hangi özelliklerle muttasıf olursa imanın tadını alabilir? Hz. Peygamber (s.a.v.) birçok hadis-i şerifte bu soruya cevap vermiştir. Hz. Enes (r.a.)’ın rivayet etmiş olduğu bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Üç özellik vardır ki, bunlar kimde bulunursa o kişi, imanın tadını tam olarak alır: 1. Allah ve Rasûlü’nü her şeyden fazla sevmek. 2. Sevdiğini Allah için sevmek. 3. Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek.”1 Bu hadis-i şerifte belirtilen üç özelliğe sahip olan insan, imanın lezzetini tam olarak alabilir. Nitekim bu üç özellik aynı zamanda insanın dünya ve ahiretteki asıl amacını da ifade etmektedir. Günümüzde çoğu Müslüman bir stres ve sıkıntı içinde yaşamaktadır. Stres ve depresyon günümüzde en önemli hastalıklardan biri haline gelmiştir. Küçük büyük her insan bir stres ve sıkıntı içinde hayatını sürdürmektedir. Hâlbuki hakikî imana sahip olan bir insanda stres ve sıkıntı olmaması gerekir. O halde insan imanın lezzetine nasıl erişebilir? İşte yukarıda zikrettiğimiz hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.v.) şu üç özelliğe sahip olan mü’minlerin imanın lezzetine erebileceklerini ifade etmektedir: 1. Allah Ve Rasûlü’nü Her Şeyden Fazla Sevmek İnsan bu dünya hayatında eşi, çocukları, malları ve mesleği gibi birçok şeyi sevmektedir. Bu sevdiği şeyler insanın davranış ve ahlâkına etki etmektedir. Zira insan sevdiği şeyleri korumak ve onlara hizmet etmek için çalışıp çabalamaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu hadis-i şerifte ifade ettiği birinci özellik, Müslümanın Allah ve Rasûlü’nü her şeyden fazla sevmesidir. Zira Yüce Allah, “İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır.”2 buyurmaktadır. Allah’ı sevmek, Allah’ın kitabını çok okumak, anlamak, emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmakla olur. İmam Şafiî şöyle diyerek ne kadar güzel söylemiştir: Hem Allah’ı seviyorum diyorsun hem de ona isyan ediyorsun. Ömrüme and içerim ki, bu mantık bakımından apaçık bir tezattır, yanlış bir şeydir. Eğer sevginde sâdık olsaydın ona itaat ederdin, Zira seven sevdiğine itaat eder.3 Hz. Peygamber (s.a.v.) ise “Sizden biriniz beni annesinden-babasından, çoluk-çocuğunuzdan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz.”4 buyurmaktadır. Peygamber sevgisi imanın gereğidir. Peygamber sevgisi sadece dil ile olmaz. Peygamber (s.a.v.)’i gerçekten seven bir mü’minde birtakım alâmetler olmalıdır. Mesela peygamber sevgisinin alâmeti; onun getirdiği her şeyi kabul etmek ve kayıtsız şartsız teslim olmak gerekir. Ayrıca onun dinle ilgili hükmünü kabul etmek ve onun sünnetine tabi olmak gerekmektedir. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine tâbi olmak Peygamber sevgisinin göstergesidir. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde; “Kim benim sünnetimi ihya ederse beni sevmiş olur. Beni seven de cennette benimle beraber olur.”5 buyurmuştur. Kısacası Allah ve Rasûlü’nü seven bir mü’min dinî vecibelerini gönül hoşnutluğuyla yerine getirir. Böylece imanın lezzetine ererek huzur içerisinde bir hayat sürer. 2. Sevdiğini Allah İçin Sevmek Sevgi insanın yaratılışında yerleştirilmiş olan fıtrî bir duygudur. Her insan mutlaka bir şeyleri sevmektedir. İnsanlar genellikle bu dünya hayatında birbirlerini belirli ortak menfaatler doğrultusunda sevmektedirler. Ortak menfaat bitince insanlar arasındaki sevgi de bitmekte ve yok olmaktadır. Mü’minler arasındaki gerçek sevgi ise menfaate dayalı sevgi değildir. Mü’minleri birbirine bağlayan ve birbirlerini sevmelerine vesile olan bağ iman bağıdır. Mü’min sevdiğini Allah için sevmelidir. İmanın tadını almaya vesile olan ikinci özellik, insanın sevdiğini Allah için sevmesidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) “Kim Allah için sever, Allah için buğzeder; Allah için verir, Allah için men ederse imanını kemale erdirmiştir.”6 buyurmaktadır. Ben mü’minim diyen bir insanda şu dört sevgi mutlaka bulunmalıdır. 1. Allah sevgisi, 2. Peygamber sevgisi, 3. Sahabe sevgisi ve 4. Mü’minlerin birbirlerini sevmesi. Birbirini seven mü’minler, sababe-i kiramı da sever, sahabe-i kiramı seven Peygamber’i (s.a.v.) sever. Peygamber’i (s.a.v.) seven mü’min de Allah’ı sever. 3. İmandan Sonra Küfre Düşmeyi Ateşe Atılmaktan Daha Kötü Görmek Hakikî mü’min küfrü çok iyi bilir ve küfrün insanın başına neler getireceğini çok iyi idrak eder. Dolayısıyla insanı küfre sokacak bütün davranışlardan uzak durur. Allah ve Rasûlü’ne isyan etmek, Allah ve Rasûlü’nün emrettiklerini yapmamak ve yasaklarından sakınmamak insanın cehennem azabına duçar olmasına sebep olur. Hakikî mü’minlerin anlatıldığı ve özelliklerinin açıklanmış olduğu surelerden biri olan Furkan Suresi 65. ayette mü’minlerin “Rabb’imiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır.” diyerek daima Allah’a dua ve niyazda bulundukları haber verilmektedir. Netice olarak imanın tadını almak sevgiye bağlıdır. İnsanda fıtrî olarak mevcut bulunan bu kutsal duyguyu her şeyin yaratıcısı olan yüce Allah’a ve onun sevgili Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.v.)’e yönlendirmek gerekir. Allah ve Rasûlü’nü her şeyden fazla seven bir mü’min onlara itaat eder. Emirlerine karşı gelmekten sakınır ve böylece huzur içerisinde bir hayat sürer. Yazımızı şu peygamberî dualarla bitirelim: “Allah’ım imanı bize sevdir. Kalplerimizi imanla süsle. Küfrü, fısk ve isyanı bize çirkin göster. Bizleri hidayete erenlerden eyle! Allah’ım bizi Müslüman olarak öldür, Müslüman olarak haşret ve salihlere kat.”7 Dipnot * Prof. Dr. Mehmet SOYSALDI 1. Buhârî, İman, 9, 14, İkrah, 1, Edep, 42. 2. 2/Bakara, 165. 3. Eş-Şâfiî, Ebû Abdullah Muhammed b. İdris b. Abbas, Dîvânu’l-İmâmi’ş-Şâfiî (el-Cevherü’n-nefîs fî şi’ri’l-İmâm Muhammed b. İdrîs) (thk. Muhammed İbrahim Selim), Mektebetü İbni Sînâ, Kahire, ts., 96. 4. Buhârî, İman, 2, 8. 5. Tirmizî, İlim, 39/16. 6. Ebu Davud, Sünnet, 16. 7. Ahmet b. Hanbel, el-Müsned, 3: 424.
Mehmet SOYSALDI
YazarYüce Allah Kalem Sûresi 4. âyette şöyle buyurmaktadır:“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.”Yüce Allah, peygamberleri insanlara örnek olarak gönderdiği gibi son peygamber Hz. Muhammed’i de en güzel ör...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Allahu Teâlâ, Asr Sûresi’nde şöyle buyurmaktadır: “1. Asra yemin olsun ki 2. İnsan gerçekten ziyan içindedir. 3. Bundan ancak iman edip sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve ...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.”Allahu Teâlâ, Saff Sûresi 2-3. âyetlerde şöyle buyurmaktad...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Yüce Allah, İsrâ Sûresi 35. âyette şöyle buyurmaktadır: "Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir."İslâm dininde can, ak...
Yazar: Mehmet SOYSALDI