İMANIN TADINA ERMEK…
“Bir kimsede şu üç özellik bulunursa imanın tadını duyar. Allah ve Peygamberi kendisine başkalarından daha sevgili olursa¸ sevdiği kimseyi yalnız Allah için severse¸ Allah onu inkârcılıktan kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten ateşe atılacakmışçasına hoşlanmazsa.”
“Bir kimsede şu üç özellik bulunursa imanın tadını duyar. Allah ve Peygamberi kendisine başkalarından daha sevgili olursa¸ sevdiği kimseyi yalnız Allah için severse¸ Allah onu inkârcılıktan kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten ateşe atılacakmışçasına hoşlanmazsa.”1
Merhametlilerin en merhametlisi olan Allah¸ rahmetinin tezahürü olarak kalplere sevgiyi yerleştirdi. Sevginin sıcaklığıyla gözler gülümsedi birbirine¸ gönüller sevgiyle kaynaştı¸ farklı renkler¸ ırklar¸ diller bir oldu. Bu sevgi mayasıyla kendini sevdi insanoğlu¸ insanları sevdi¸ tüm mahlukatı sevdi¸ hülasa sevgi insana evreni sevdirdi. Tüm sevgilerin içinde en yücesi ise kuşkusuz O’nun¸ sevgiyi var edenin sevgisiydi. Varlığın¸ kalplerin ve en yüce sevginin sahibini sevmekle hayat buldu her şey. O’nun aşkıyla aydınlandı karanlıklar¸ varlık¸ insan¸ hayat¸ zaman ve tüm değerler bu nurla anlam kazandı¸ kendini buldu. Bu sevgiyle dirilişin adı ise imandı…
İnsanın benliğini tehdit eden tüm korkulardan sıyrılma¸ emniyette¸ güvende olma anlamını taşıyan¸ e-m-n fiil kökünden gelen iman sözcüğü¸ bu anlamına paralel olarak aslında insanın kendisini en Emîn olana emanet etmesi¸ O’nda huzur bulmasıdır. Zira kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.2 Allah¸ engin rahmeti gereği kullarının imanla aydınlanabilmeleri için onlara akıl nimetini bahşetmiş¸ vahiy göndermiş¸ elçileriyle insanları doğru yola çağırmıştır. Risalet görevini en son yerine getiren¸ insanları imana çağıran¸ alemlere rahmet Allah Rasulü hadislerinde imanın nasıl olması gerektiğinden¸ şartlarından¸ şubelerinden¸ imanı artıran ve azaltan davranışlardan¸ iman edenlerin özelliklerinden bahsetmiş¸ örnek yaşantısıyla¸ imanın hayata ilmik ilmik¸ nakış nakış nasıl dokunduğunu göstermiştir. Buhari¸ Müslim¸ Tirmizî ve İbn Mâce tarafından nakledilen bir hadiste Allah Rasulü¸ imanın tadını tam olarak hissettirecek üç haslet zikretmektedir:
“Bir kimsede şu üç özellik bulunursa imanın tadını duyar.
- Allah ile Peygamberi kendisine başkalarından daha sevgili olursa¸
- Sevdiği kimseyi yalnız Allah için severse¸
- Allah onu inkarcılıktan kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten ateşe atılacakmışçasına hoşlanmazsa.”3
Hadiste imanın tadına ermenin ölçüsü olarak öncelikle Allah ve Rasûlünü tüm sevgilerin merkezine yerleştirmek¸ hayata yön veren değerlerin şekillenmesinde yine bu sevgiyi esas almak zikredilmiştir. Zira iman¸ kalbin Allah aşkıyla dolmasıdır. Bununla birlikte insanın hoşuna giden¸ gönül bağladığı¸ çoğu zaman sevmekte ölçüyü kaçırdığı tüm dünyevi sevgiler¸ (ayette belirtildiği üzere) babalar¸ oğullar¸ kardeşler¸ eşler¸ akrabalar¸ elde ettiğiniz mallar¸ durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret¸ hoşunuza giden evler4 ve niceleri ilahî sevginin yerine konulmamalıdır. Hadiste dikkat çekilen ve Allah sevgisinden sonra zikredilen peygamber sevgisi imanın tadını almak isteyenlere yol göstericidir. Kur’an-ı Kerim’de de Allah ve Peygamber sevgisine birlikte yer verilmiş¸ peygambere ittiba Allah’ın sevgi ve mağfiretinin ön koşulu sayılmıştır: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki¸ Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.5 Ashabın peygambere olan bağlılığı onların imanın tadına vardıklarının göstergesidir. Zira “Anam babam sana feda olsun Ya Rasûlallah” ifadesiyle dillerden dökülen peygamber aşkı¸ ashabın onu mallarından¸ canlarından¸ evlatlarından¸ anne ve babalarından daha çok sevdiğinin göstergesidir. Nitekim Allah Rasulü ”Sizden biriniz¸ beni anasından-babasından¸ çoluk-çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz”6 buyurmuşlardır. Sahabe¸ hayatın her anında Rasulullah’la beraber olmuş¸ imanı onunla tatmış¸ erdemleri onun rehberliğinde özümsemiş¸ sevgiyi de ondan öğrenmiştir. Buna göre sevgi¸ kalbi tüm yalancı sevgilerden temizleyip merkezine muhabbetullahı yerleştirmektir. Enes (ra)’den rivayet edildiğine göre¸ Rasulullah (s.a.v) mescitten çıkarlarken yanlarına bir adam gelir¸ kıyametin ne zaman kopacağını sorar. Peygamber Efendimiz (s.a.v)¸ kıyamet için ne hazırladığını sorduğunda ise çokça namaz ve oruç hazırlamadığını¸ ancak Allah ve Rasûlünü sevdiğini söyler. Bunun üzerine Rasûlullah “Kişi sevdiğiyle beraberdir”7 buyurur.
İmanın tadına varabilmek için Allah Rasulünün tavsiyeleri arasında sevdiği kimseyi herhangi bir sebeple değil de¸ sadece Allah rızası için sevmek zikredilmiştir. Bu şekilde kişi Allah için sevdiğinde karşısındakinden herhangi bir beklenti içine girmeyecek¸ kusurları örtecek¸ insanların güzel yönlerini keşfedecektir. Alemlere rahmet olan¸ merhamete ve sevgiye susayan insanlığa her sözüyle rahmet mesajları veren Rasulullah Efendimiz¸ insanların birbirlerini sevmelerinin imanî boyutunu dile getirmiş¸ böylece yalnız yaşadığı asrı değil¸ çağları aydınlatmıştır: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz¸ birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş sayılmazsınız.”8
İmanın tadına varmanın ölçüsü olarak zikredilen bir diğer husus da gönlün iman nuruyla aydınlanıp¸ Allah¸ Rasulü¸ ve onun sevdikleriyle dolduktan¸ hayat ve ölüm bu nurla değer kazandıktan sonra küfrün karanlıklarında kaybolmanın ateşe atılmakla eşdeğer görülmesidir.
İman¸ sevgiyle arınmış bir kalp demektir. Tüm sevgilerin içinde en çok Allah ve Rasulünü sevmektir. Kalbin merkezinde iman¸ hayatın merkezinde iman dolu bir kalp olmalı ve bu kalpten yansıyan sevgi ışığı tüm mahlukatı ısıtmalıdır. İşte o zaman hakiki imanın tadına varılabilir. Hz. Dâvud duasında bunu ne güzel dile getirmektedir: “Allah’ım senden seni sevmeyi¸ seni seven kişiyi sevmeyi¸ senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim. Allah’ım senin sevgini bana kendimden¸ ailemden ve soğuk sudan daha sevimli kıl...”9
Dipnotlar
1- Buhari¸ İman 9¸ had. no: 16; Muslim¸ İman 15¸ had.no: 67; Tirmizi¸ İman¸ 10¸ had. no: 2624; İbn Mace¸ Fiten 23¸ had. no: 4033.
2- Râd¸ 13/28.
3- Buhari¸ İman 9¸ had. no: 16; Muslim¸ İman 15¸ had.no: 67; Tirmizi¸ İman¸ 10¸ had. no: 2624; İbn Mace¸ Fiten 23¸ had. no: 4033.
4- Tevbe¸ 9/24.
5- Âl-i İmran¸ 3/31.
6- Buhâri¸ İman 8¸ had. no: 14; Muslim¸ İmân 70¸ had. no: 240.
7- Muslim¸ Birr 50¸ had. no: 162.
8- Muslim¸ İman 22¸ had. no: 93.
9- Tirmizi¸ Daavât¸ 72¸ had. no: 3490.
Rukiye AYDOĞDU
Yazar“iman ve amel arasında ayrılmaz bir bağ kurmuştur. Allah’a¸ ahiret gününe ve diğer inanç umdelerine iman eden insanın bunu amelleriyle de belli etmesi gerekir. ‘Amel’den maksat...
Yazar: Rukiye AYDOĞDU
“Hazret-i Peygamber (s.a.v) Efendimiz, muhtaç, zayıf ve fakirlere yardımı sever, nerede yardıma muhtaç kimse olursa onun yardımına koşar, ashabına bu hususta emirler verirdi. İyiliksever ve cömertti. ...
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Tonton tavşan yavrularını gezdiriyordu. Onlara ormanı tanıtmaya çalışıyordu. - Yavrularım, ağaçlara, yapraklara, otlara bakın ne güzel. Kelebekler uçuşuyor dört yanda. Pamuk: - Evet. Kır çiçe...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Ey öğrencim! Dünya sevgisinden sakın. Zira sirke saf balı bozduğu gibi dünya sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, şefkat, çıplaklara elbise giydirmekle merhamet, açları doyur...
Yazar: somuncueditor