İMAM BUHARÎ (K.S.) (194–256/810–869)
Asıl ismi Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail olan Buharî¸ isminden de anlaşılacağı gibi¸ İslâm ilimlerinin¸ özellikle hadis ve tasavvufun beşik kentlerinden biri olan Buhara’da 13 Şevval 194 h.(21 Temmuz 810 m.) doğdu. Buharî¸ henüz bebek iken babası vefat etmiş kardesi Ahmed’le birlikte yetim kalmıştır.
Asıl ismi Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail olan Buharî¸ isminden de anlaşılacağı gibi¸ İslâm ilimlerinin¸ özellikle hadis ve tasavvufun beşik kentlerinden biri olan Buhara’da 13 Şevval 194 h.(21 Temmuz 810 m.) doğdu. Buharî¸ henüz bebek iken babası vefat etmiş kardesi Ahmed’le birlikte yetim kalmıştır. Annesinin terbiyesi altında büyümüş¸ küçük yaşta Kur’an’ı ezberlemiş ve Arapça öğrenmiştir. Babasından kalan servet onun hiç kimseye muhtaç olmadan ilim öğrenmesinde yararlı oldu. Henüz 10 yaşındayken hadisle meşgul olmaya başlamıştır. Bu yaştan itibaren Mekke başta olmak üzere Hicaz bölgesi¸ Mısır¸ İran ve Irak gibi İslâm kültürünün merkez sahalarını¸ ilmi tetkikleri için yıllarca dolaşmıştır. Sayıları yirmiye varan büyük bilginlerden dersler aldıktan sonra tekrar Türkistan’a dönmüş¸ Buhara¸ Semerkant ve Hartank’ta eserlerini yazmaya devam etmiş ve nihayet Hartank’ta vefat etmiştir.
Hadis ilmine başlamasıyla ilgili bir soruya cevap verirken şunları söylüyor: “Onbir yaşına geldiğim sırada Abdullah b. Mübarek¸ vs. gibi hadis bilginlerinin kitaplarını ve sözlerini ezberlemiştim. Bunun ardından annem ve kardeşim Ahmet’le birlikte¸ hac maksadıyla Mekke’ye gittik. Hacdan sonra ben¸ hadis tahsili için orada kaldım. Onsekiz yaşına geldiğim sırada Sahabe ve Tabi’in bilginleriyle ilgili eserlerimi yazmaya başladım. Tarih adlı eserimi de¸ yine o sıralarda Medine’de kaleme aldım. Bu eseri¸ Hz. Peygamber (s.a.v)’in Ravzası yanında ve mehtaplı gecelerde yazmışımdır.”
Büyük eseri Sahih’i hazırlayışından bahsederken de şöyle diyor: “Bir gün¸ muhaddis İshak b. Rahuye’nin meclisinde bulunuyorduk. Dostlardan birisi “ne olurdu¸ Hz. Peygamber’in hadislerini bir araya toplayan özet bir kitap yazsaydınız” dedi. Bu istek benim kalbimde yer etti ve topladığım 600.000 hadisten seçmeler yaparak Sahih’imi vücuda getirdim. Eserime aldığım her hadisi yerine koymadan önce boy abdesti alır iki rekât namaz kılardım.”
Dostlarından Muhammed b. Yusuf anlatıyor: “Kendisiyle birlikte kaldığım bir gece tam 18 defa kalkıp kandili yaktığını gördüm: Her seferinde aklına gelen¸ çözdüğü bir problemi kaydediyordu.”
Bütün kaynaklar¸ Buharî’nin¸ ikamet ettiği her kentte ilmi sohbetlerinden binlerce kişinin yararlandığını yazmaktadırlar. Tarih-i Bağdad yazarı¸ Buharî’nin¸ Bağdat’ta bulunduğu sırada şöyle bir olayla karşılaştığını bildiriyor: Bir grup hadisçi Buharî’yi imtihan etmek maksadıyla yüzden fazla hadisin metinlerini ve rivayetlerinde yer alan kişileri¸ içinden çıkılamaz şekilde birbirine karıştırarak Buharî’nin önüne getirirler. Buharî bunları okur ve karşısındakilere¸ bütün bunların doğru şekillerini hiç bocalamadan yazdırıverir. Bunu gören hadisçiler Buharî’ye saygı ve bağlılıklarını arzederler.
Necm b. el-Fazl diyor ki: “Rüyamda Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizi gördüm. Bir köyden çıkmış gidiyordu ve arkasından İmam Buharî de onu takip etmekteydi. O bir adım atınca Buharî de bir adım atıyor ve ayağını Rasûlullah (s.a.v.)’in ayağını bastığı yere basıyordu. Kitabını da her bakımdan ona nispet ediyordu.”
İmam Buharî keskin bir zekâ ve ezberleme yeteneğine sahipti. Herhangi bir şeyi ezberlemesi için ona bir defa bakması veya onu bir defa dinlemesi yeterliydi. Bağdatlıların ve Semerkantlıların onun zekâ seviyesini denemek için sordukları sorular bunu göstermesi bakımından önemlidir. Gezileri sırasında dinlediklerini yazmaması ve kendisine takılanlara¸ dinlediği bütün hadisleri ezberden okuması da dikkat çekicidir. O aynı zamanda çok hadis ezberlemekle de şöhret bulmuştu.
Buharî ilmiyle amel eden bir insandı. İslâmî sınırlara uymada aşırı derecede titizdi. Helâl ve haram konusunda duyarlı idi. Hadis ilmine hizmet¸ bu yolla Allah (c.c.)’ın rızasını¸ Rasûlullah (s.a v.)’ın şefaatini kazanmaktan öte bir amaç taşımıyordu. Cömertliğiyle şöhret bulmuştu¸ yardım ettiklerine Allah rızası için elini uzatıyordu. Çok Kur’an okur¸ çok nafile namaz kılardı. Rivayete göre her üç günde bir Kur’an’ı Kerim’i hatmederdi. Gecenin bir kısmını uykuyla geçirirdi. Sürekli geceleri uykusundan kalkıp¸ kandilini yakar¸ hadis tahric ederdi. Yahut yazdıklarına işaretler koyar¸ üzerinde düşünürdü. Seherden önce uyanır¸ gece namazı kılar; sonra Kur’an okurdu. Ramazanda ise teravihten sonra Kur’an okumaya devam ederdi.
Buharî’nin¸ doğduğu kenti terk etmesi şu olay yüzünden olmuştu: Buhara Emiri Halid b. Ahmed ondan sarayına gelip ders okutmasını istedi. Buharî şu cevabı verdi: “Ben ilim adamıyım; şunun bunun kapısına ders vermeye giderek ilmi zelil edemem. Eğer bir şey öğrenmeye niyet ve ihtiyacın varsa ders verdiğim yere veya evime gelirsin.” Bunun üzerine Emir’le araları açıldı ve Buharî doğup büyüdüğü kenti terk edip Hartank’a gitmek zorunda kaldı. Bu olay üzerine şöyle yakarmıştır: “Allah’ım! Artık yeryüzü bana dar gelmeye başladı¸ beni yanına al.” Ve aradan bir yıl geçmeden Buharî bu haksızlıklar ve yolsuzluklar dünyasından ayrılıp Hakk’a yürüdü.
Büyük hadis otoritelerinden bazılarının Buhari’yle ilgili sözleri şöyledir:
“Şu gök kubbenin altında¸ Buharî’den daha iyi hadis bilen bir insan görmedim.” (Muhammed b.İshak)
“Ey hadis ilmiyle uğraşanlar¸ Buharalı şu gencin etrafında toplanın ve muhtaç olduğunuz her şeyi ondan öğrenin.“ (İshak b.Rahuye)
“Buharî’nin göğsünde bir tüy olmayı isterdim.” (Abdullah b.Hammad)
“Hadis bilgini Müslim’i Buharî’nin dizi dibinde¸ küçük bir çocuk gibi bir şeyler öğrenmeye çalışırken gördüm.” (Hafız Muhammed b.Yakup)
İbrahim ŞAHİN
Yazar“Allahü teâlânın emirlerine ve Peygamber efendimizin sünnetine titizlikle uyan¸ haram ve şüphelilerden şiddetle kaçınan Bişr-i Hâfî hazretleri¸ bir gece rüyâsında Peygamber efendimizi gördü.R...
Yazar: İbrahim ŞAHİN
Tâbiînin ve bu devirdeki evliyânın en büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî hazretlerinin künyesi Ebû Muhammed ve Ebû Said’dir. Aslen Basralı olduğu için Basrî ismiyle meşhur olmuştur.Tâbiînin ve bu ...
Yazar: İbrahim ŞAHİN
İnsanların en hayırlısı insanlara en yararlı olandır. Ticaret erbabı da¸ toplumumuzun insanlara en çok faydası dokunan bir kesimidir.İnsanların en hayırlısı insanlara en yararlı olandır. Ticaret erbab...
Yazar: İbrahim ŞAHİN
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE