İLİM ÂŞIĞI BİR SÛFÎ OLARAK MUSTAFA TAKÎ EFENDİ (K.S.)
Mustafa Takî Efendi, millî mücadelemizin kahramanlarından ve ilk meclisin medrese kökenli mebuslarından bir zattır. Takî Efendi’nin vefatına kadar gerçekleştirdiği bütün faaliyetlerini, “Müslümanların ortak dertleri olan cahilliği önlemek, böylece Müslümanların birlik ve dirliğini sağlamak” şeklinde özetleyebiliriz. Takî Efendi, bu idealini gerçekleştirmenin yolunun, ciddi bir eğitim ve öğretimden geçtiği gerçeğinden hareketle hayatının hiçbir döneminde ilmî faaliyetlerden uzak durmamıştır. Bu cümleden olarak belirtmemiz gerekirse, medresede ciddi bir eğitim gören Takî Efendi, “İlm-i Kelâm ve Ferâiz” bölümünden başarıyla mezun olmuş, adliyede “Sorgu Hâkim Yardımcısı” olarak başladığı memuriyet hayatını, ilk fırsatında eğitim camiasına dönerek devam ettirmiştir. Sivas Sultanîsi’nde uzun yıllar “Arapça Öğretmenliği” görevinde bulunmuş, milletvekilliğinin ardından tekrar görev isteminde bulunması üzerine yine Sivas Sultanî Mektebi’ne bu defa “Tefsir-Hadis Öğretmeni” olarak atanmıştır.1 Millî Mücadele yıllarında yayımlanan “Anadolu Fetvası”nı imzalayan 153 din adamından biri olan Takî Efendi’nin isminin buraya “Ulemadan Mustafa Takî” olarak yazılması da bu yönüyle son derece manidardır.2
Takî Efendi, milletvekilliği döneminde de eğitim dünyası ile olan ilişkilerine ve eğitim ile ilgili faaliyetlerine ara vermemiştir. Kendisi, “Millî Eğitim Komisyonu”nda bir eğitimci olarak görevler üstlenmiş, meclis kürsüsünden eğitim ve öğretim meselelerini tespit ve bu sorunlara çözüm sadedinde konuşmalar yapmıştır.3 Aynı zamanda üretken bir yazar olan Takî Efendi, zamanının önde gelen gazete ve dergilerinde çeşitli konularda yazılar kaleme almış ve telif eserlere de imza atmıştır.4
İşte bu şekilde eğitim-öğretim dünyası ile iç içe bir hayat geçiren Mustafa Takî’nin eğitim-öğretim dünyasına vermeye çalıştığı temel mesajları şu şekilde takdim edebiliriz:
Yeryüzü Cennetleri: İlim Meclisleri
“Efendimiz (s.a.v.):
‘Cennet bahçelerine uğradığınız zaman meyvelerinden yiyiniz.’ buyurdu. Ashab-ı kiram: ‘Cennet bahçeleri nedir?’ dediler. Efendimiz (s.a.v.):
‘İlim meclisleridir.’ buyurdular.” şeklinde tercüme ettiği hadis-i şeriften
5 hareketle Takî Efendi, ilim meclislerini ve ilmî toplantıları cennet bahçeleri olarak görmüştür. Bu mekânları kutsal ve muhterem mekânlar olarak tanıtan Takî Efendi, ancak bu meclislere devam eden insanların ahirette gerçek cennetlere kavuşacağını belirterek ilme ve ilmî faaliyetlere herkesi teşvik etmiştir.
6
Hz. Peygamber (s.a.v.)’den Bize Ulaşan Evrensel Mesajdan Alınacak Dersler: “İlim Çin’de Bile Olsa Onu Alınız.”
Mustafa Takî Efendi, ilmi kimsenin tekelinde olmayan insanların ortak bir malı olarak görmüştür. Bu anlayışına Hz. Peygamber (s.a.v.)’in
“İlim Çin’de bile olsa onu alınız.”7 hadis-i şerifini delil olarak sunmuştur. Bu hadis-i şeriften yola çıkarak Takî Efendi, şu sonuçlara ulaşmıştır:
1- Hadis-i şerifte “ilim” kavramı mutlak olarak ifade edilmiştir. Yani “Din İlimleri” ile sınırlandırılmamıştır. Dolayısıyla Müslüman, her türlü ilmi sözgelimi, harp ilmi, matematik, tıp, astronomi, fizik, kimya, biyoloji gibi her ilim dalında söz sahibi olmalıdır. Bu anlamda ülkemiz üzerinde oynanan medreseli-mektepli ayrımının ne denli tehlikeli bir girişim olduğu düşünülmelidir.
2- Bu evrensel mesaj bize yön vermektedir ki, ilim öğrenmek için dünyanın her tarafına gidilebilir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde Medine’ye çok uzak olan Çin işaret edilmiştir ki o dönemlerde Çin, İslâm ile şereflenmemiştir ve orada dahi olsa ilmin alınması emredilmiştir.
3- Bu hadis-i şerif, Müslümanların geri kalmış olmalarının temel sebebinin maarifsizlik/cahillik olduğunu belirtir mahiyettedir. Hâlbuki İslâm, ısrarla Müslümanlardan bilmelerini ve gelişmelerini istemektedir.
8
Eğitim-Öğretim Sisteminin Modernizasyonu
Mustafa Takî Efendi, Müslümanlar olarak ciddi birikimlere sahip olduğumuzu ama bu birikimlerimizi güncelleyemediğimiz için Batı’nın kölesi durumuna geldiğimizi anlatmaya çalışmıştır. Bunu ifade sadedinde Takî Efendi, o gün için yeni bir mesele olan “Şimendifer” yapımı hakkında İslâm âlimlerinin söylenecek sözlerinin olması gerektiğini, bu gibi güncel meseleler ile ilgilenmeyip klasik fıkıh kitaplarımızdaki “Amr şöyle yaparsa, Zeyd böyle olursa” ile başlayan birçok farazi mesele ile vakit geçirilirse durumun daha da kötüye gideceğini izah etmeye çalışmıştır.
9 Takî Efendi, “Geçmişi silip atmayı değil, geçmişin bütün nimetlerinden sonuna kadar faydalanmayı ama geçmişte uygulanan eğitim-öğretim sisteminden günün şartları içerisinde nasıl faydalanılacağı?” idealinin peşinde koşmuştur.
Takî Efendi, hiçbir meselenin İslâm’ın dışında olamayacağı fikrinden hareketle, her konuda İslâm’ın söyleyecek bir sözünün olmasını, bu sözü ise, dinî ve dünyevî ilimlerde uzmanlaşmış kimselerin söylemesi gerektiği fikrini savunmuştur. Bir başka ifade ile ona göre İslâm, evrensel ve en son dindir. İslâm, herkese ve her çağa yön verebilme kabiliyetine sahiptir. Dolayısıyla İslâm’ın hayatın önemli bir kısmını oluşturan bilimsel gelişmeleri göz ardı etmesi düşünülemeyecek bir durumdur.
Önceliklere Dikkat Edilmeli
Takî Efendi’ye göre insan, madde ve manadan meydana gelen bir varlıktır. Her ikisi de diğeri olmadan bir anlam ifade etmez. İnsanın dünya hayatını mamur ederek âhireti kazanması ise bu noktada çok anlamlıdır. İslâm, dünyayı ahiretin tarlası olarak görmektedir. Dünyanın imarı ise eğitim-öğretim ile elde edilecek bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takip etmekten ve bu sayede dünyayı yaşanılabilir bir mekân haline getirmekten ibarettir. Bunun için öncelikli olarak dünyayı mamur kılacak eğitim-öğretim faaliyetlerine hız verilmelidir. Bu aşamadan sonra manevî eğitim ve gelişim için harekete geçilmelidir.
10
Takî Efendi’nin bu görüşünde vatan savunması fikrinin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Vatan savunması gibi önemli ve öncelikli bir görev dururken manevî zevklere dalmanın doğru olmadığından hareketle böyle bir sonuca ulaşmıştır.
Diğerleri ile İletişimin Anahtarı: Yabancı Dil Öğrenimi
Mustafa Efendi’ye göre, ilmî gelişmeler genellikle başka dillere mensup milletlerde koşar adımlarla gerçekleştirildiği için onların bu girişimlerini anlamak ve Müslümanların faydasına kullanabilmek için dillerini de bilmek gerekmektedir. Takî Efendi, bu ihtiyacı yaklaşık yüzyıl öncesinden sezmiş ve günümüz insanının istifadesine sunmuştur.
11 Bugün çocuklarımıza yabancı dil öğrenmeleri için harcadığımız meblağları ve Takî Efendi’nin bu tespitini düşündüğümüzde ne denli haklı olduğunu görmemek mümkün değildir.
Sonuç Yerine
Mustafa Takî Efendi’nin bilimsel faaliyetler ya da eğitim-öğretim seferberliği hakkındaki bu fikirlerinden anlaşılan odur ki, Takî Efendi, hiçbir taassuba meydan vermeden ilim öğrenmenin insanların görevi olduğunu ifade etmeye çalışmıştır. Müslümanların ilim/bilim deyince sadece dinî ilimleri anlamamalarını, İslâm’ın her türlü bilgiye değer verdiğini anlatmak istemiştir.
Takî Efendi, hayatının hiçbir döneminde ilmî faaliyetlerden uzak durmayan bir devlet adamı olarak her platformda eğitim-öğretime verdiği önemi, bu alanın çeşitli sıkıntılarını ve çözüm önerilerini dile getirmeye gayret etmiştir. Klasik ve modern yöntemlerin mezcedilerek kullanılmasını benimseyen Takî Efendi, İslâmî ilimlerin sağlamlığına dikkat çekerken bu ilim dallarının yenilenmesi/modernize edilmesi gerektiğini de belirtmiştir.
O, öncelikli olarak dünyayı imar edecek ilimlerin öğrenilmesini ardından manevî ilimlerin içselleştirilmesini tavsiye etmiş, bu tavsiyesi ile eğitim ve öğretim faaliyetlerinde önceliklere dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Onun bu telkini ile manevî ilimleri göz ardı ettiği düşünülmemelidir. O, vatanı elden giden bir Müslümanın manevî zevklere dalıp bu süreçte önceliklere dikkat edilmemesi yanlışlığına razı olmamaktadır.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse Takî Efendi, bir öğrenci, bir öğretmen ve bir devlet adamı olarak özellikle Müslümanların ilim/bilim dünyasına bakış açılarındaki gördüğü eksiklikleri ve bunların çözüm yollarını sunmaya gayret etmiştir. Bugün bizlere düşen görev, yaklaşık yüz yıl öncesinden bize ulaşan Takî Efendi ve onun gibi eğitim ve öğretim süreçlerinin kahramanı haline gelen isimlerin uyarılarına kulak vermek, dinimiz, vatanımız, din kardeşlerimiz ve bütün insanlığın huzur bulabilmesi için ilmî faaliyetlere, yapılan telkinler çerçevesinde hız vermek olacaktır.
Dipnot
1. Takî Efendi’nin olumluluk belgesinde “Sivas İmam-Hatip Okulu”na “Tefsir-Hadis Hocası” olarak atandığı bilgisi verilmekte ise de o tarihlerde İmam-Hatip okullarının henüz açılmamış olması gerçeğinden hareketle “Sivas Sultânî Mektebi”nin adının yanlışlıkla “İmam-Hatip” olarak kayıtlara geçtiği fikri zihnimizde canlanmaktadır. TBMM I. Dönem Sivas Milletvekili Mustafa Takî’nin Kısa Olumluluğu ismiyle faydalandığımız arşiv belgesi No:1590.
2. Ali Sarıkoyuncu, “İlk Meclisin Din Adamı Milletvekilleri”, Diyanet Dergisi, Yıl:1993, Ankara, Sayı:28. s.25-29.
3. Kendisi meclis kürsüsünde 47 konuşma yapmıştır ki bu konuşmalarından birçoğunda eğitim-öğretim dünyasının problemlerini gündeme taşımış ve bu sorunlara çözüm önerileri sırlamıştır. Bkz; Fatih Çınar, “Millî Mücadelenin ve İlk Meclislin Manevî Mimarlarından Sivaslı Bir Âlim: Mustafa Takî Efendi”, CÜİFD, Sivaslı Din Bilginleri Özel Sayısı, Sayı: IX/2, Sivas 2005, s.190–195.
4. Takî Efendi, “Sırât-ı Müstakim, Sebilürreşad ve Beyânü’l-Hak” dergilerinde güncel konularla ilgili yazılar almış, “Kırk Hadis”, “Târîh-i Nûr-i Muhammedî”, “Mevlid-i Şerif” ve “Ağaç Dikmenin Fazileti” gibi eserleri ile fikirlerini serdetme imkânına kavuşmuştur. Eserleri hakkında detaylı bilgi için bkz; Çınar, Millî Mücadelenin, s.174–182. Takî Efendi’nin hadisçiliği hakkında bkz; Cemal Ağırman, Mustafa Takî Efendi ‘Kırk Hadis ’Yahut İlm-i Hâli Siyâsî ve İçtimâî Adlı Eseri ve Bazı Hadislere Getirdiği Yorumlar, CÜİFD, Sivas 2005, Cilt: IX/2, s.61–89.
5. Tirmizi, Daavat 82.
6. Mustafa Takî, Kırk Hadis Yahut İlmihâl-i Siyasî ve İçtimâî Muharriri, Mithat Paşa Sanayi Mektebi Matbaası, Sivas 1327, s.54.
7. Ebû Davud, İlim 1; Tirmizi, İlim 19; Nesai, Taharet 112; İbn Mace, Mukaddime 17.
8. Mustafa Takî, Kırk Hadis, s.52.
9. Zabıt Ceridesi, c.22, s.178–179. (30.01.1338, Celse:2)
10. Mustafa Takî, “Hitabe”, Sebilürreşad, c.19, sayı:487, yıl: 1337(1919), s.203–204.
11. Mustafa Takî, Kırk Hadis, s.52 vd.