İLİM ADAMLARININ KALEMİNDEN SOMUNCU BABA (K.S.) VE ETKİLERİ
Ülkemizin birçok ilinde¸ temsilcilik ve gönüllüleri aracılığıyla toplumun ihtiyaç duyduğu değişik alanlarda hizmetler üreten Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı¸ insanlığa ışık tutmuş¸ tarihî şahsiyetlerin yaşamlarını nasihat ve eserlerini konu alan konferanslarla¸ Panellerle¸ Divan okumaları ile ulusal ve uluslararası Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Sempozyumları ile farklı ülke ve alanlardaki ilim adamlarının¸ akademisyenlerin¸ yazarların Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Hazretleri hakkındaki araştırmalarını toplumun her kesimine ulaştırmakta¸ bu iklimde¸ binlerce kişinin katıldığı etkinliklerle Ülkemizin birçok ilinde¸ temsilcilik ve gönüllüleri aracılığıyla toplumun ihtiyaç duyduğu değişik alanlarda hizmetler üreten Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı¸ insanlığa ışık tutmuş¸ tarihî şahsiyetlerin yaşamlarını nasihat ve eserlerini konu alan konferanslarla¸ Panellerle¸ Divan okumaları ile ulusal ve uluslararası Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Sempozyumları ile farklı ülke ve alanlardaki ilim adamlarının¸ akademisyenlerin¸ yazarların Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Hazretleri hakkındaki araştırmalarını toplumun her kesimine ulaştırmakta¸ bu iklimde¸ binlerce kişinin katıldığı etkinliklerle vatandaşlara birlik mesajı vermektedir. Osmanlı Devleti döneminde Anadolu'nun manevî mimarlığını yaparak asırlarca geniş bir coğrafyada insanlara doğruyu ve güzeli gösterip maneviyat aşılayan talebelerin hocası Somuncu Baba ile yüzyılımızın en önemli Divan şairlerinden mutasavvıf Osman Hulûsi Efendi için vakıf tarafından her yıl düzenlenen kültürel faaliyetler bu yüce şahsiyetlerin anılmasına ve yeni nesillere tanıtılmasına vesile olmaktadır. Kültür faaliyetleri olarak 1991 yılından itibaren "Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Anma Merasimleri" düzenlenmektedir. Bu vesileyle insanların yaşamlarını örnek aldığı iki Allah dostunun¸ hayatları¸ eserleri ve çeşitli özellikleri milletimize anlatılmaktadır. Sempozyum ve panellerde konuşma yapan akademisyenlerin araştırmaları geleneksel olarak her yıl bir armağan kültür kitabı şeklinde yayına hazırlanarak topluma kazandırılmaktadır. Şimdi de siz değerli okuyucularımızla çeşitli üniversitelerimizde görev yapan öğretim üyelerinin araştırma ve sunumlarından bazı bölümlerini paylaşalım: Somuncu Baba ve Darende Kolu Prof. Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ Somuncu Baba'nın neseb-i âlîsinin önemli bir kolunun Darende'de bulunduğu ve günümüze kadar da geldiği¸ artık inkâr edilemeyecek kadar açık bir realitedir. Arşiv belgeleri¸ çok açık bir şekilde bunu ispat etmektedir. Ancak Darende'deki Somuncu Baba kolunun gerçek şeceresi nedir? Ve Somuncu Baba'nın evlât ve torunları¸ hangi neseb zinciri ile günümüze kadar gelmişlerdir? İşte bu soruların cevabının arşiv belgeleri ışığında verilebilmesi için¸ konuyla ilgili belge ve bilgilerin değerlendirilmesi yapılmalıdır. Somuncu Baba'nın Darende kolu üzerinde¸ tabakât kitaplarında ve hatta tarih eserlerinde ciddi bir bilgi bulunmadığından ve maalesef tarihçilerimiz sadece kendilerinden önceki bilgileri olduğu gibi aktarma alışkanlığından hâlâ kurtulamadığından¸ bu yüce neseb ile alakalı araştırmalar¸ sathî kalmaya mahkûm olmuştur. Bu sebeple konuyla ilgili arşiv belgelerini ayrı ayrı değerlendireceğiz. Evvela bu kol ile alakalı mevcut şecere ve bilgileri nakledelim. Birincisi: Seyyid Osman Hulûsi Ateş ailesi elinde bulunan ve aslının İstanbul'daki Nekâbet Dairesi kayıtları arasında olduğu iddia olunan şeceredir. İkincisi: Somuncu Baba'nın Darende koluna ait bir diğer şecere de¸ Zaimoğlu ailesinin elindeki şeceredir. Üçüncüsü: Hanefi Hoca'nın Darende Tarihi'nde verdiği bilgilerdir. Hanefi Hoca; "Şeyh Hamid-i Veli'nin neslinden Darende'de birçok ulema¸ meşâyıh ve vüzera yetişmiştir. Oğlu Halil Taybî Hazretleri'nin dört oğlu olmuştur. Bunlar¸ Seyyid Ahmed¸ Mehmed Sâlim¸ Şeyh Mustafa ve Şeyh Abdullah Karabaşî'dir. Darende'de Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri'nin nesli dört kola ayrılmıştır; Şeyhli¸ Zaimli¸ Paşalı¸ Ebiller." demektedir.1 Dördüncüsü: Baba Yusuf Hakikî de¸ Hakikinâme adlı eserinde Halil Baba'dan bahsetmektedir ve bundan anlaşıldığına göre¸ Halil Taybî diye bilinen zat kuvvetli bir ihtimalle budur ve bilinenin aksine Baba Yusuf'dan evvel vefat etmiştir. Zira vefatından sonra Baba Yusuf¸ "Mersiyye-i Halil Baba" başlığı altında bir mersiye yazmıştır.2 Vefat Ettiği Yer ve Kabri Hakkındaki Görüşler Somuncu Baba'nın vefat ettiği yer ve kabrinin bulunduğu belde hakkında araştırmacılar ihtilaf halindedirler. 1) Bir kısım araştırmacılara göre Somuncu Baba Aksaray'dan Darende'ye gelmiştir. Bütün arşiv belgeleri ve Darende'deki torunlarının elinde bulunan vesikaların¸ istisnasız tamamı¸ Şeyh Hamid-i Veli'den ve bununla alakalı meselelerden bahsederken¸ "Darende'de defîn-i hâk-ı ıtırnâk olan..." veya "Darende'de medfûn olan...." tabirini kullanmaktadırlar ki¸ birinci ifadenin manası¸ "Darende'de misk ü anber gibi kokan toprakda defnedilmiş bulunan" manasını ifade etmektedir. Bu ifadeleri taşıyan belgelerin içinde¸ Padişah fermanları¸ Divân-ı Hümâyûn'dan geçen ve bir kurul tarafından hazırlanan hükümler ve mahkeme hüccet ve ilâmları bulunmaktadır. Bu tür belgeler¸ Hicrî 1170 tarihine kadar gitmektedir. Kanunî ve hatta bir cihette Yavuz ve II. Bâyezid devrine kadar uzanan ve Şeriye Mahkemeleri'nde şerî delil olarak kabul edilen Tapu-Tahrir Defterleri kayıtları ise¸ açıkça¸ Şeyh Hamid'in halvethane ve zaviyesinin Darende'de bulunduğunu göstermektedir. Somuncu Baba'nın vefatı üzerine oğlu Baba Yusuf'un bir mersiye kaleme almış olması ve mersiyesinde onun gurbette iken vefat ettiğini işâr eden ifadeler kullanmasıdır ki¸ bu da bizim kanaatimizi teyid eden bir delildir.3 Bütün arşiv vesikalarında Somuncu Baba'nın Darende'de medfûn bulunduğu ısrarla ifade edilmektedir. Tapu Tahrir Defterleri'ndeki kayıtlarda da¸ mevcut vakıflar¸ doğrudan Şeyh Hamid'e isnâd edilmektedir. Buna karşılık¸ Aksaray'daki kayıtlardan sadece birisinde burada medfûn bulunduğu kaydedilmekte ve diğerlerinde tamamen oğlu Baba Yusuf Hakikî'den bahsedilmektedir. Bu durum¸ Aksaray'daki Somuncu Baba kolunu inkâr manasına gelmeyeceğinden¸ Somuncu Baba'nın büyük bir ihtimâlle Darende'de medfûn olduğunu söylemek mümkündür ve arşiv belgeleri de ekseriyetle bunu ifade etmektedir.4 "Akşemseddin Hazretleri Fatih Sultan Mehmed'in Meşhur Hocasıdır." Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞİRGİL Tarih boyunca âlimlerle beraber yürüyen¸ onlara danışan¸ onlarla istişare eden¸ onlara kıymet veren¸ sözlerini dinleyen devlet başkanları hep başarılı olmuşlardır. Onların reayası¸ halkı da refah ve huzur içinde bulunmuştur. Tabi ki âlimlerin de kendilerine danışıldığında dünya menfaatini¸ kendi mevki ve makamlarını düşünmeden gerçekten hak ve hukuk namına konuşmaları şarttır. Onlar da o zaman büyür¸ o zaman güzelleşir¸ o zaman sözleri tesir eder ve o zaman asırlara hükmederler. İşte Somuncu Baba ve işte Osman Hulûsi Efendi gibi
Osmanlı'da Yıldırım Beyazıt dönemi... Niğbolu'dan muzaffer dönmüş bir hükümdarın şükran nişanesi olarak başkentte yaptırdığı¸ zamanın en önemli mimarî yapısı¸ büyük¸ zarif ve prestijli bir bina
Bursa Ulu Cami
Bu önemli caminin açılış hutbesini okumak üzere seçilen kişide o kadar önemli olmalıydı. Ya zamanın âlimi¸ ya padişah hocası¸ temayülde bunu gerektiriyordu ve bu yapıldı. Osmanlı Hükümdarı Yıldırım Bayezid'in damadı Emir Sultan'a bu görev tevdi edildi. Ama o¸ Ulu Cami'nin açılış gününde açılış hutbesini okumayacak ve cemaate dönerek¸ zamanın âlimi Somuncu Baba Hamideddin-i Veli burada iken bu hutbeyi okumak bana düşmez diyerek Somuncu Baba'yı işaret edecekti. Osmanlı Devleti'nin Şeyhülislam'ı Molla Fenarî'ninde içerisinde bulunduğu cemaat¸ bu hutbe ile Somuncu Baba'yı tanıyacaktı. O gün camiye somun pişiren¸ somun dağıtan vatandaştan biri¸ bir meslek erbabı olarak giren Şeyh Hamid-i Veli Somuncu Baba¸ namaz sonunda tanınmış¸ şöhret olmuş¸ herkesin ulaşmak¸ görüşmek¸ yakınında olmak istediği kişi oluyor.
. Büyük veli Akşemseddin Hazretleri¸ Somuncu Baba lakabıyla da bilinen Şeyh Hamid-i Veli'nin talebelerinden Hacı Bayram-ı Veli'nin tasavvuf terbiyesi altında yetişmiştir. Özellikle Fatih Sultan Mehmed'in en meşhur hocasıdır. Onu İstanbul'u fethedecek ve büyük müjdeye nail olacak evsafta eğitmiştir. Akşemseddin Hazretleri'nin şehzadenin eğitiminde oynadığı rol; Fatih'i İstanbul fethine yönlendirmesi¸ fetih esnasında gösterdiği kararlılık ve padişahı devamlı olarak desteklemesi¸ fetihten sonra ise İstanbul'un bir Türk-İslâm şehri olmasında gösterdiği yoğun gayret dikkat çekmektedir. Akşamseddin Hazretleri fetihten sonra İstanbul'da kalarak en üst görevlere gelebilecek iken Anadolu'da talebe yetiştirmeyi tercih edecektir. "Bayramım İmdi" Yrd. Doç. Dr. Mehmet TAŞTEMİR Bayramım imdi bayramım imdi Yar ile bayram kıldı bu gönlüm Somuncu Baba/Şeyh Hamid-i Velî Hazretleri¸ Ankara Kara Medrese'de Numan adındaki müderrisi talebesi Şücaeddin vasıtasıyla yanına davet etti. Müderris Numan bu daveti kabul edip¸ Hamid-i Velî Hazretlerinin yanına vardı. Bir Kurban Bayramı sabahı Hamid-i Velî Hazretleri oğullarını gelenleri karşılamak üzere köyün dışına gönderdi. Nihayet gelen misafirleri evin bahçe kapısında karşılayan Hamid-i Velî: "Hoş geldin müderris Numan. Davetimize icabet etmen bizi hayli sevindirdi. Bugün iki bayramı birden yaşıyoruz." dedi. Müderris Numan daha önce hiç görmediği bu zâtın Hamid-i Velî olduğunu anlamıştı. Kurban Bayramı'nın ilk gününde gerçekleşen bu vuslatla o¸ Şeyh Hamid-i Velî'nin gönül kâbesine girmiş "Hacı Bayram" olmuştu. Şeyh Hamid-i Velî'nin halleri hep gönül yolunun halleri idi. O¸ zâhirî ilim iştigal edenlerle bâtinî ilimle uğraşanları çok iyi bilerek hep öğrendiklerini¸ bildiklerini¸ sezgi ve anlayışlarını gönlüyle irtibatlandırarak hâl ilminin üstadı oldu. İşte zâhir ilimde zirveye çıkan Hacı Bayram-ı Velî de mana ilmini Şeyh Hamid-i Velî Hazretleri'nden öğrendi. O¸ Ankara'dan Şeyh Hamid-i Velî Hazretleri'nin yanına geldiğinden beri öğrendiği ilimler (kâlleri) hep hâle dönüştü. Hayatının neşvesi değişti. Bir gün¸ sohbet sonrası Hamid-i Velî Hazretleri¸ Hacı Bayram'a şöyle hitap etti: "Hacı Bayram¸ yanımıza geldiğinden beri gördüğün haller¸ gönül yolunun halleridir. Sen zâhirî ilimlerle uğraşan ve bu yolda âlim olanları da gördün. Bâtinî ilimlerde yüksek derecelere ulaşan evliyâullahın hâllerini de gördün. Hangi yolu istersen onu seç ve o yolda ilerle." Hacı Bayram¸ Hamid-i Velî Hazretleri'nin yanında gerçek huzuru bulmuştu. O¸ Hamid-i Velî Hazretleri'nin yanında her gün yeni birçok şeyler öğreniyordu. Öğrendikleriyle de mâneviyatının bir kat daha zenginleştiğini hissediyordu. Hamid-i Velî Hazretleri'nin kapısı¸ dertli gönüller için çare¸ yokluk ve ızdırap çekenler için ise huzur ve mutluluk kaynağı idi. Her güzellik bu kapıda mevcut idi. Gözleri yaşlı olarak ayağa kalktı ve saygı ve hürmetle hocasının elini öptükten sonra hiç tereddütsüz "gönül yolu" olarak cevap verdi. Yaklaşık on yıl Hamid-i Velî Hazretleri'nin yanında mânevî feyiz ve ders alan Hacı Bayram¸ bu zaman zarfında gönül yolunun hâllerini görmüş¸ insanların gönlüne girme yollarını öğrenmişti. Yine hiç alışık olmadığı hâlde¸ bağda bahçede çalışmış¸ ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşmuş ve hatta bedenen yorucu işlerde dahi çalışmıştı. Ama hepsinde de "Şeyhim¸ Efendim dediği Hamid-i Velî Hazretleri'nin yanında olmuştu. Birlikte hizmet¸ birlikte ibadet¸ birlikte sohbet. Yâr ile beraber
Dolayısıyla o¸ müderrislik hayatının ardından yepyeni bir hayata şeyhi sayesinde vuslata erdi. Hacı Bayram-ı Velî¸ kaynağı Allah ve Rasûlü'nden aldığı muhabbeti insanlara dağıtmak¸ onlara doğru ve güzel olanı gerek sohbetleri¸ gerekse hâl diliyle şeyhi Hamid-i Velî Hazretleri gibi insanlara anlatmak için görev yeri olan Ankara'ya döndü. Müderris Numan olarak değil¸ Hacı Bayram olarak. Dipnot 1. Hanifi Hoca¸ Darende Tarihi¸ s. 5-7. 2. Baba Yusuf¸ Hakikinâme¸ vrk. 36/b-37/a. 3. Baba Yusuf¸ Hakikinâme¸ vrk. 257/b-258/b. 4. Geniş bilgi için Bkz. Ahmed Akgündüz¸ Arşiv Belgeleri Işığında Somuncu Baba ve Neseb-i Âlîsi¸ İstanbul 1995. 2. Baskı¸ 2009.
Nazmi DEĞİRMENCİ
YazarYavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Millî şairlerimizden Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” adlı şiirinden iki dörtlükle yazımıza başlayalım. Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır, Bir tarih boyunca onun ...
Yazar: Sırrı ER
Osmanlı padişahlarının onuncusu, 89. İslâm halifesi olan ve “Muhteşem Süleyman” olarak anılan Kanûnî Sultan Süleyman 1494 (bir rivayete göre ise 1495)’te, babası Yavuz Sultan Selim’in sancakbeyi (vali...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Ey öğrencim! Dünya sevgisinden sakın. Zira sirke saf balı bozduğu gibi dünya sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, şefkat, çıplaklara elbise giydirmekle merhamet, açları doyur...
Yazar: somuncueditor