İKİ CENNET NİMETİ: ZENCEFİL VE KÂFÛR
Hayat düsturumuz Kur’ân, cennet tasvirleriyle doludur. Bu anlatımlar, bizlerin cennetlik olması içindir. Peygamberler bunun için gelmiş, kitaplar bunun için inmiştir. İnsanlığın dünya hayatının cennet hayatı gibi huzurlu olması ve âhirette de cennet yurdunu kazanması için. Bunun için âyet ve hadislerde ayrıntılı cennet tasvirleri yapılmıştır. Cennet pek çok güzellikleriyle câzip bir şekilde insanlığa sunulmuştur. Cennet tasvirleri, insanı cennete teşvik ederken, bir yandan da dünya hayatındaki bir kısım buluşlara ilham kaynağı olmuştur. İnsanın arzu ettiği her şeyin en güzeline, en kolay şekilde ulaşma isteği, ona pek çok buluşu gerçekleştirmeyi sağlamıştır. Yüce Rabb’imiz, kullarının hep cennetlik olmasını istemiştir. İnsan, şu sınav dünyasında, cenneti kazanmak için gönderilmiştir. Bunun için de onun atası, eşiyle beraber ilk olarak cennete konmuş, cenneti yaşamış, sonra imtihânın gereği olarak cennetten dünyaya çıkarılmıştır. İnsanlığın atası cennet kültürü ve birikimiyle dünyaya gelmiştir. İnsanın dünyadaki sınavı da Rabb’inin rızâsını kazanarak yitik cennetine kavuşmak olmuştur. Cennetin güzellikleri Kur’ân’da cennete dair anlatılanlar, elbette cennetin bütün özellik ve güzellikleri değildir. Öte yandan cennet ahvâli, bizim için öteki âlemdir. O âlemi bütün yönleriyle bilmemiz ve anlamamız imkânsızdır. Ancak Rabb’imizin lütfuyla cennete girdikten ve orada olanları bizzat görüp yaşadıktan sonra lâyıkıyla anlayabileceğiz. Bu konuda biz, âyet ve hadislerde anlatılan bilgilerle âhiret yurdu hakkında doğru bilgi sahibi oluruz. Cennete dair anlatılanlar, bizim bu dünyadaki bildiğimiz şeylere benzetilerek anlatılmıştır, onun için onlara müteşâbih denilmiştir. Ancak bu isim benzerliği onların, dünyadaki nimetlerin birebir aynı olmasını gerektirmez. Ama bütün bu anlatılanlar, cennet hayatı hakkında bize fikir verir. Cennet tasvirlerinin yapıldığı İnsan Suresi âyetlerinde Yüce Rabb’imiz, cennetliklerin içeceklerinden bahsederken, onların, kâfûr ve zencefil katkılı içecek dolu kâselerden içeceklerini haber verir. Elbette cennet içkileri cennete ve cennetliklere özeldir. Bu içecekler, içenlere baş ağrısı ve sarhoşluk vermeyen, kokusu nahoş olmayan, tertemiz meşrûbâtlardır. Şimdi ilgili âyetleri okuyalım: “Şüphesiz iyiler kâfûr katılmış bir tastan içerler. Bu ancak Allah'ın kullarının taşıra taşıra içebileceği bir pınardır. Onlar verdikleri sözleri yerine getirirler, fenalığı yaygın olan bir günden korkarlar. Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksulla, öksüze ve esire yedirirler. “Biz sizi ancak Allah rızâsı için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabb’imizden korkarız.” derler. Allah da onları bu yüzden o günün fenâlığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir. Sabırlarının karşılığı, cennet ve oradaki ipeklerdir. Orada tahtlara yaslanırlar; orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler. Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır. Çevrelerinde gümüş kaplar ve billur kâseler dolaştırılır. Billurları gümüş gibi parlaktır, onları ölçüp ölçüp dağıtırlar. Orada, zencefil karışık bir tasla içirilirler. O pınara ‘Selsebil’ denir. Yanlarında ölümsüz gençler dolaşır; onları gördüğünde saçılmış birer inci sanırsın. Oranın neresine baksan, nimet ve büyük bir saltanat görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer denir.”[i] Peygamberimiz (s.a.v.)’in kullandığı bir koku Kâfûr, kerestesi beyaz ve yumuşak bir ağacın yarıklarından sızdırılarak elde edilen kokunun adıdır. Asıl vatanının Avustralya olduğu söylenir, Japonya, Çin ve Tayvan gibi bölgelerde de yetişir. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren Avrupa ve Mısır gibi ülkelerde de yetiştirilmeye başlanmıştır. İçecek karışımlarında kullanıldığı gibi tıbbî alanda da kullanılmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v.)’in bu kokuyu kullandığına[ii] ve cenazelerin de bununla tütsülenmesini istediğine dair rivâyetler vardır.[iii] Bu koku beyaz ve sarı renkli olabilir. Sahâbelerin öd, kâfûr ve amber gibi rengi olmayan kokular kullanmayı tercih ettikleri bildirilir. Bir âyette cennet içeceklerinin karışımında kâfûr olacağı bildirilmiştir. Bu, ona hem lezzet hem de güzel koku verecektir. İlim adamlarımız âyette zikredilen kâfur karışımının dünyadaki kâfura benzer olabileceği gibi, cennete özel bir nimetin adı olabileceğini de söylemişlerdir.[iv] Bilindiği gibi kâfur, beyaz ve hoş bir renkte, güzel kokulu, serin, antiseptik yani kötü kokuya karşı ve doğal olarak kalbi kuvvetlendirme özelliğini taşıyan bir şeydir. Bir yoruma göre kâfûr, cennetliklerinin su içtikleri çeşmenin adıdır.[v] Zencefil de Arapların içkiye katarak çokça kullandıkları bir kokunun adıdır. Zencefil katıldığı meşrûbâta hem lezzet katar, hem de ona güzel bir koku kazandırır. Kur’ân’da zencebîl şeklinde geçen kelimenin aslının Farsça olduğu söylenir. İlim adamları, bir âyette geçen zencefilin dünyadaki bu adla bilinen bitkiye benzer bir bitki olabileceği gibi, cennetin özel bir nimeti de olabilir demişlerdir. Zencefil, anayurdu Hindistan ve Malezya olan bir bitkiden elde edilir. Kamış görünümlü bu bitkinin, kökü ve sapları kullanılır. Uzunluğu yarım metre ile bir metre arasında değişen bu bitki Asya, Avustralya, Japonya, Hindistan, Güney Amerika, Batı Afrika gibi sıcak bölgelerde yetişir. Peygamberimiz ve ashâbının bu kokuyu da kullandığına dair rivâyetler vardır.[vi] Bir âyette yine cennetliklerin içeceklerinin karışımı olarak zencefil geçer. Ancak bir farkla ki cennetlikler kâfûr karışımlı içecekten kendileri içerken, zencefil karışımlı içecekler onlara içirilmektedir. Bu durum ilkinin onların kazandıklarına karşılık olarak sunulduğu, zencefil karışımlı içeceğin ise Yüce Allah’ın ikrâmı olduğu şeklinde açıklanmıştır.[vii] Kâfûr karışımlı içeceğin soğuk, zencefil karışımlı içeceğin ise sıcak içecek olduğu da söylenmiştir. Cennetliklere farklı zamanlarda bu içecekler sıcak ve soğuk olarak sunulur.[viii] Cennet nimetleri gibi cennet içecekleri de tadı, kokusu, görüntüsü güzel ve cennetliklere özel olacak, özel ambalajlarda, özel kâselerle ve en güzel bir şekilde onların hizmetine sunulacaktır. Özel kaplarda ağzı mühürlenmiş bu içeceklerin ilk açanları mü’minler olacaktır. Cennet içecekleri ile ilgili âyetlerden diğer bir kısmı da şöyledir: “Allah'a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennet şöyledir: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır.”[ix] “Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz. Orada kadeh tokuştururlar; fakat bunda ne bir saçmalama, ne de bir günaha girme vardır.”[x] “Akan içki kaynağından doldurulmuş kadehler. Ondan başları ağrıtılmaz, akılları giderilmez."[xi] “Kaynağından doldurulmuş bir kadehle onların etrafında dolaşılır. Bembeyaz, içenlere lezzet verir. Onda ne bir zararlı sonuç vardır, ne de içenlere sarhoşluk verir."[xii] “Sonunda mis kokusu bırakan, ağzı kapalı saf bir içecekten içerler. İyi şeyler için yarışanlar, bunun için yarışsınlar. Onun katkısı seçkin gözdelerin içtiği yüce kaynaktandır.”[xiii] Yüce Rabb’im bizleri cennetlik olanlardan ve cennetteki bu güzel ikramlara nail olanlardan eylesin. [i] 76/İnsân, 5-22. [ii] Nesâî, Zînet 38. [iii] Buhârî, Cenâiz 8. [iv] Mâturîdî, İbn Kesîr, Kurtubî. [v] Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, İnsân Sûresi tefsiri. [vi] Hâkim, Müstedrek, Et’ıme, IV, 135. [vii] Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, İnsân Sûresi tefsiri. [viii][viii] İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-azîm, İnsân Sûresi. [ix] 47/Muhammed, 15. [x] 52/Tûr, 22-23. [xi] 56/Vâkıa, 18-19. [xii] 37/Sâffat, 45-47. [xiii] 83/Mutaffifîn, 25-28.
Ali AKPINAR
YazarEndülüs, Medine-Şam merkezli kutlu İslâm Devleti’nin Akdeniz kıyılarından Batı Avrupa’nın içlerine kadar uzanan ve orada yeniden filizlenen şubesi. Sekiz asır (92-) Avrupa’yı aydınlatan İslâm medeniye...
Yazar: Ali AKPINAR
Edirne'den İstanbul'a, Kafesten Taht'a Bir Ömrün Serencamı Osmanlı Devleti'nin 24. padişahı, 103. İslâm halifesi olan Sultan I. Mahmud, 02 Ağustos 1696'da (03 Muharrem 1108) Edirne Sarayı'nda dünya...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Zaman, Yüce Allah’ın bizlere bahşetmiş olduğu en önemli nimetlerinden biridir. Zaman hem nimet hem emânettir bizde. Zira zamandan bir bölüm verilmemiş olsaydı imtihana çekilmezdik. Bunun için mükellef...
Yazar: Ali AKPINAR
İslâm, sorumlulukları önceleyen dindir. Sınav dünyasında önce sorumluluklarımızı bilmeli ve onları yerine getirmeliyiz ki, haklarımızı konuşabilelim. Başka kültürlerde haklar öncelenir, sorumluluklar ...
Yazar: Ali AKPINAR