HZ. PEYGAMBER (S.A.V) VE KADIN
Hz. Peygamber¸ dünyada kendisine en çok sevdirilenlerden bahsederken¸ bunlardan ilkinin kadınlar olduğunu farklı zaman ve zeminlerde dile getirmiştir.1
Hz. Peygamber¸ dünyada kendisine en çok sevdirilenlerden bahsederken¸ bunlardan ilkinin kadınlar olduğunu farklı zaman ve zeminlerde dile getirmiştir.1 Onun için kadınlar¸ İslâm Peygamberi tarafından ayrıcalıklı bir şekilde özel bir muameleyle karşı karşıya kalmışlardır. Onlara haftanın bir gününü ayırmış¸ sohbet etmiş¸ sorunu olanı dinlemiş ve soru soranlarına cevap vermiştir. Bu hususta¸ Müminlerin anneleri¸ yani Hz. Peygamber’in eşleri de yardımcı olmuşlardır.2
Allah Rasulü’nün¸ hanımlarına yönelik davranışı¸ onların yerine kendini koyma şeklinde tezahür ediyordu. Bunun için onların ne zaman nelerden hoşlanacağını çok iyi biliyordu.
Bir bayram günü Hz. Peygamber¸ Aişe’nin evinde yüzünü örtmüş uyuyordu. Bayram olduğu için küçük kızlar şarkı söylüyordu. Eve gelen Ebûbekir¸ çocuklara susmalarını söyledi. Bunun üzerine Muhammed (s.a.v): “Bırak söylesinler¸ bugün onlara bayramdır” dedi.3
Bazı zamanlar Hz. Peygamber’e çekinmeden ve sıkılmadan karşılaştıkları problemlerle ilgili olarak kadınlar sorular yöneltirler¸ O da her zamanki gibi büyük nezaket ve saygı içerisinde cevaplar verirdi. Ashabı kadınların cüretini garipser¸ ancak Kutlu Nebi hiçbir memnuniyetsizlik hissettirmezdi.4
Hz. Muhammed (s.a.v)’in getirdiği din ile kadın¸ hak ettiği vakar¸ şeref ve sosyal statüsünü elde etti. Kendi faaliyet sahasındaki tabiî kabiliyet ve meziyetleri doğrultusunda toplumunun ve medeniyetin inşasında erkeklerle beraber sosyal rollerini hakkıyla yerine getirdiler.
Onun için Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Yediğinden yedireceksin¸ kendine elbise aldığında onu da giydireceksin¸ yüzüne vurmayacaksın¸ çirkinsin demeyeceksin¸ onu yalnız bırakmayacaksın¸ kendi evinin içinde olursa başka”.
Hz. Peygamber’in eşleriyle ilgisi o kadar yüksek düzeydeydi ki¸ onların arkadaş ve yakınlarıyla da bağını koparmaz¸ devam ettirirdi. Hz. Hatice’nin bir arkadaşı kendisini ziyaret ettiğinde ona iltifatta bulunmuş¸ saygı göstermiştir. Her hayvan kestiğinde Hz. Hatice’nin arkadaşlarına ondan bir parça gönderdiği kaynaklarda belirtilir.5
Özellikle son yüzyıllarda İslâm’ın ve onun Peygamberinin kadınlara yeterli değeri ve hakları tanımadığı hususlarında isabetli olmayan eleştirileri yöneltenlere¸ bu anekdotları hatırlatmak yeterli olacaktır. Çağdaş dünyada¸ aile içinde ortaya çıkan daha çok ekonomik ve sosyal kaynaklı problemleri düşündüğümüzde¸ peygamber olan bir kocanın eşine olan vefasının onunla da sınırlı kalmayıp arkadaş ve dostlarına kadar geniş bir kitleyi kapsadığını görmek¸ İslâm’ın kadına yönelik uygulamaları için söylenecek artı sözlere gerek bırakmamaktadır.
Kadınlara karşı nezaket ve iltifatı¸ kan ve nikâh bağıyla sınırlı tutmayan Hz. Peygamber¸ ev halkından sayılan Enes b. Malik’in annesi ve büyükannesine de saygı ve hürmet göstermiştir. Babasından kendisine intikal eden ve çocukluğundan beri hizmetini gören Ümmü Eymen’e “Anneciğim” diye seslenirdi ve onun için “Bu¸ benim ailemin bakiyesidir”6 sözlerini tekrarlardı.
Hz. Peygamber gerek aile içi şiddeti ve gerekse toplumsal şiddeti söz ve davranışlarıyla engellemiş ve aksi davranışlar hususunda insanları sürekli ikaz etmiştir. Onun evinde her şeyden önce sevgi ve saygıya dayalı muhabbet ortamı hakimdi. Bunun yanında¸ aile içi problemlere karşı sürekli sevgi ve nezaket formülünü kullanmıştır.
Nitekim hanımlarını¸ hizmetinde bulunanları ve evinde büyüyen kimseleri hiçbir zaman azarlamamış ve en küçük bir bedensel ceza uygulamasına başvurmamıştır. Bu çerçevede Hz. Aişe¸ Hz. Peygamber’in hiçbir hizmetçisini ve hanımını dövmediğini; eliyle hiçbir canlıya zarar vermediğini haber vermektedir.7
Zaman zaman İslâm’ın erkek bakış açılı bir din olduğunu ve onun Peygamberi’nin kadınlara sert ve kaba davrandığını iddia edenlere¸ kanaatimizce bizzat yaşanmışlarla cevap vermek en iyi yöntem olacaktır:
“Rasulullah eşlerine karşı ne kadar nazik davrandığının örneklerinden biri de eşi Hz. Safiye’yi deveye bindirirken¸ bineceği kısma bir örtü serip sonra devenin yanında çömelerek dizini dayaması ve Hz. Safiye’nin de onun dizine basarak devenin terkisine binmesidir.”8
Hz. Peygamber¸ hanımlarının bazı konulardaki hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak¸ ortaya çıkan önemsiz hadiseleri büyütmeyerek ve yeri geldiğinde susarak tevazusuyla çözümlemiştir. Kadın olmanın verdiği bir psikolojiyle Hz. Aişe’nin gösterdiği sert bir tepki¸ buna güzel bir örnek olsa gerektir:
Hz. Safiye¸ çok güzel yemek pişirirdi. Yine bir gün pişirdiği yemeği¸ Hz. Peygamber¸ Aişe validemizin yanında iken ona gönderdi. Hz. Aişe¸ kadınlık refleksiyle kabı aldığı gibi yere attı. Kap parçalandı. Hz. Peygamber parçaları kaldırdı ve birleştirdi. Sonra da başka bir kap aldı ve Safiye’ye gönderdi. Bu arada tekbir kelime bile sarfetmedi.9 Bu olay¸ Hz. Peygamber’deki ruh yüceliğinin ve mütevazılığının sınırlarını çizmesi açısından çok dikkat çekicidir. Acaba aynı duyarlılığı modern zamanların insanları özellikle de erkekleri gösterebilir mi?
Allah Rasulü’nün hem bir aile reisi¸ hem bir peygamber¸ hem de bir devlet başkanı olarak eşleriyle ilişkisini ve ev hayatını sergilemesi açısından sıra dışı başka bir örnek olaydan daha bahsetmek mümkündür:
Yine bir gün Hz. Aişe¸ Hz. Peygamber ile yüksek sesle konuşuyordu: tesadüf babası Hz. Ebûbekir içeriye girdi ve Aişeyi tokatlamak istedi. Fakat Hz. Peygamber ikisinin arasına girdi. Ebûbekir kızgın olduğu halde dışarı çıktı. Sonra Hz. Peygamber Aişe’ye şöyle dedi: “Yaa! Seni nasıl korudum?” Birkaç gün sonra Ebûbekir geldi ve durumu değişmiş buldu ve şöyle dedi: “O defasında harbe iştirak ettiğim gibi şimdi barışa da iştirak edeyim.” Hz. Peygamber¸ “evet¸ evet” dedi.10
Hz. Peygamber hanımlarına karşı o kadar düşünceli ve sevecen bir eşdi ki¸ bazen onları hoşnut etmek için kendi zevk ve tat aldıklarını bile terk etmiştir. Fakat eşlerinden herhangi birinin heva ve hevesine de kendisini tamamen bırakmamıştır. Bu özellikleriyle Hz. Peygamber¸ bize mutlu¸ huzurlu ve kaliteli bir hayatın sırlarını ve formüllerini göstermektedir.
Diğer taraftan Hz. Peygamber hanımlarına çok güvenmiş¸ onlara bazı sırlarını açmıştır. Ancak¸ sırları ifşada bir zayıflık ortaya çıktığında da¸ Peygamber onlara gerekli ikazlarda bulunmuştur.11 Hanımlarıyla karşılıklı olan ilişkisi o kadar yakın bir düzeydeydi ki¸ bazen birbirlerine sırlarını bile açarlardı. Bazen hanımları özgüvenlerinin bir ifadesi olarak fikirlerini Peygamber’in önünde rahatça söylerler¸ sınırlar aşılmadıkça O da bundan memnun kalırdı. Bu bağlamda Peygamber’in hayatında bulunan bütün bu inişler ve çıkışlar¸ sıkıntılar ve mutluluklar ideal bir yaşam felsefesi sunmaktadır/önermektedir.12
Hz. Peygamber¸ eşleri arasında hiçbir fark gözetmemiş¸ ayrımcılık yapmamış ve onların birbirleriyle rekabete girmelerine âdil bir şekilde davranarak fırsat vermemiştir. Özellikle onların ruh karakterlerine göre hepsiyle farklı bir diyalog ve muamele içine girmiştir.
Allah’ın Habibi’nin hayatında bu tür hadiseleri bulmak olağan bir durumdur. Örneğin¸ Hz. Peygamber yolculuklarında iki kez Hz. Aişe’yle koşarak yarıştığını13¸ akşam namazlarından sonra hanımlarını tek tek dolaşıp onlarla sağlıkları¸ rahatları hakkında konuştuğunu¸ sonra adaleti gözeterek sırası gelen eşinin evinde kaldığını bilmekteyiz.14
Bu olaydan ayrı olarak¸ bir başka zaman siyahî bir takım akrobat ve cambaz Medine’ye gelmiş¸ bunlar ellerinde mızraklarla oyunlar oynayıp danslar sergiliyorlardı. Allah Rasulü¸ eşi Aişe’yi evinin kapısı önüne çağırmış ve bu oyunları ona seyrettirmiştir.15 O aynı duygu ve eğilimleri¸ evlilik ve düğün törenlerinde de göstermiştir; onun bu tutumuna göre¸ neş’e ve eğlence olmaksızın nikâh töreni amacına ulaşmış sayılmazdı.16
Hz. Peygamber ev halkına karşı taşıdığı ağır sorumluluktan dolayı kaygılanır ve sürekli onlara bu dünyanın geçiciliğine kıyasla öteki dünyanın mükâfat ve güzelliklerini anlatır¸ hayırlı amellere yönlendirirdi. Gece teheccüt namazına kalktığında¸ hanımlarının da bu karşılığı sınırsız olan ibadetten nasiplenmelerini arzulardı. Ancak O’nun gerek farz gerekse nafile ibadetleri teşvikteki yaklaşımı¸ sevgi ve yumuşak davranma formüllerinde gizliydi.
Ev halkına kapıya bir dilenci geldiğinde¸ onun geri çevrilmemesini tavsiye eder¸ bir misafiri gelse ona iyi hizmet edilmesinin gerekliliğini hatırlatırdı. Bazen bütün hanımlarını toplar¸ hepsine bizzat isimleriyle seslenerek bu dünyanın geçiciliğini ve öteki âlemin ebedîliğini unutmamaları konusunda ikaz ederdi.17
İslâm’ın Peygamberi¸ hanımlarının yanında çocuklarına çok düşkün bir baba olmuş ve aynı zamanda nezaket çerçevesinde onlara muamele etmiştir. Bunlar içerisinde ömrü sıkıntılarla ve zorluklarla geçen Hz. Fatıma ile olan ilişkisi modern hayattaki aileler için birçok dersleri ve modelleri içerisinde barındırmaktadır.
Hz. Aişe¸ Hz. Peygamber ile kızı Fatıma’nın birbirlerine ayağa kalkarak sevgi ve saygı gösterdiklerini hayretler içinde aktarır: “Ben Rasulullah’a her bakımdan Hz. Fatıma’dan daha fazla benzeyen hiçbir kimseyi görmedim. Fatıma Hz. Peygamber’in yanına girince Rasulullah ayağa kalkar¸ onu öper ve meclisine oturturdu. Hz. Peygamber Fatıma’nın yanına girince¸ Fatıma ayağa kalkar¸ O’nu öper ve meclisine buyur ederdi.18
Hz. Peygamber’in evdeki günlük işlerini¸ bulunduğu ilahî ve sosyal konuma rağmen günümüz insanını şaşırtacak bir şekilde kendisi yerine getirmektedir. Her şeye sahip olmasına karşın¸ Yüce Peygamber’in bu tavrı¸ O’nun bir hayat felsefesi olarak vefatına kadar sürmüştür.
Bu bağlamda Hz. Aişe’ye Peygamberimizin evdeki hayatı sorulduğunda¸ o mütevazı bir hayattan örnekler vererek şunları söyledi: “Rasulullah’ın sıradan bir insan gibi ev işlerinden çoğunu yapardı. Elbisesini diker¸ ayakkabılarını ve gömleğini tamir eder ve evi süpürürdü. En fakirlerin hastalarını evlerinde ziyaret ederdi. Fakir ve muhtaçlarla öyle otururdu ki¸ onlardan ayırt edilemezdi. Bir meclise gittiğinde¸ bulduğu yere otururdu.”19
Hadislerde anlatıldığına göre Rasulullah¸ ev idare ve bakımında hanımlarına karşı yardımını esirgememiştir. Hz. Peygamber sadece aile efradı içerisinde değil ashabı ile birlikte bir hizmetle karşılaştığı zaman da kendisi işin içine dahil olurdu. Yine Hz. Peygamber ev hizmeti olarak yüksünmeden yatağını kaldırdığı gibi hayvanları da kendisi sağardı. Yemekler konusunda seçim yapmaz mevcut olanla karnını doyururdu. Yemek konusunda olduğu gibi elbise konusunda da bulduklarıyla yetinirdi. Çünkü en az olanla yetinmesini kendisine ilke edinen kanaat sahibi bir insandı. Onun için Hz. Peygamber’in sofrası¸ kralların zengin ve gösterişli sofraları gibi değil¸ daha çok kölelerin ve fakirlerin sofralarını çağrıştırıyordu. Herkesin O’nunla yemek yemeği arzuladığı Gönül Hükümdarı¸ malî ve sosyal statülerine bakmadan sofrasına davet edenin çağrısını geri çevirmemiş beraber yemek yemiştir. 20
Dipnotlar
1- Nesâî¸ Işretü’n-Nis⸠1 (VII/61); İbn Sa’d¸ et-Tabakâtu’l-Kübr⸠tak: İhsân Abbaş Beyrut trz¸ I¸ 398-390.
2- Buharî¸ 3¸ 45; Muhammed Hamidullah¸ İslâm Peygamberi¸ çev: Salih Tuğ¸ Ankara 2003¸ II¸ 772.
3- Buharî¸ Iydeyn¸ 2; Müslim¸ Iydeyn 16 (h. no. 892); Afzalurrahman¸ Sîret Ansiklopedisi¸ çev: Komisyon¸ II. baskı¸ İstanbul 1996¸ I¸ 47.
4- Afzalurrahman¸ age¸ I¸ 47.
5- İbn İshâk¸ es-Sîre¸ 228-229; Afzalurrahman¸ Sîret Ansiklopedisi¸ III¸ 268-269.
6- Buhârî¸ I¸ 168; İstî’zân¸ 41; İbn Sa’d¸ VIII¸ 223; İbrahim Sarıçam¸ Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı¸ Ankara 2003¸ 285.
7- Ahmed b. Hanbel¸ IV¸ 229; İbn Mâce¸ I¸ 638; Ahmed Davudoğlu¸ Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi¸ İstanbul 1977¸ X¸ 111; Sarıçam¸ age¸ 365.
8- Buhârî¸ Megâzî¸ 38.
9- Afzalurrahman¸ Sîret Ansiklopedisi¸ II¸ 124-125.
10- Ebû Davud¸ Edep¸ 92; Afzalurrahman¸ age¸ II¸ 125.
11- Afzalurrahman¸ age¸ II¸ 262-263.
12- Afzalurrahman¸ age¸ II¸ 263.
13- Bkz. Ahmed b. Hanbel¸ I¸ 68; Tirmizî¸ Fiten¸ 39.
14- Afzalurrahman¸ age¸ II¸ 264.
15- Buhârî¸ Iydeyn¸ 2; Müslim¸ Iydeyn 16 (h. no. 892).
16- Hamidullah¸ İslâm Peygamberi¸ II¸ 749-750(naklen; Buhârî¸ 67¸ 63)
17- Afzalurrahman¸ Sîret Ansiklopedisi¸ II¸ 265.
18- Ebû Davud¸ Edep¸ 155¸ hadis no. 5217; Sadık Eraslan¸ Ekrem Keleş¸ Güzel Örnek Hz. Peygamber¸ Ankara 2003¸ 42.
19- Ebû Davud¸ Et’ıme¸ 17; İbn Mâce¸ Et’ime¸ 6; Afzalurrahman¸ Sîret Ansiklopedisi¸ I¸ 63-64.
20- Buhârî¸ Et’ime¸ 19; Hamidullah¸ İslâm Peygamberi II¸ 1079; Eraslan¸ Keleş¸ Güzel Örnek Hz. Peygamber¸ 49.
Bayram Ali ÇETİNKAYA
YazarŞerefimiz, şanımız var Biz ne büyük bir milletiz Al bayrakta kanımız var Biz ne büyük bir milletiz Üç kıtada at koşturduk Akarsuları coşturduk Dağlar, tepeler aştırdık B...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Evrensel ve Küresel bir güç olan Osmanlı İmparatorluğu¸ bu özelliğini donanımlı devlet adamı ve ordu mensuplarıyla elde etmiştir. Yetkin mülkiye¸ kalemiye¸ askeriye ve ilmiye için en önemli şart¸ anca...
Yazar: Bayram Ali ÇETİNKAYA
Osmanlı padişahlarının onuncusu, 89. İslâm halifesi olan ve “Muhteşem Süleyman” olarak anılan Kanûnî Sultan Süleyman 1494 (bir rivayete göre ise 1495)’te, babası Yavuz Sultan Selim’in sancakbeyi (vali...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ