HİNT BİNTİ UTBE (R. ANHA)
İslâm ordusu Mekke’yi fethetmiş, Rasûlullah’ın engin şefkati ve müsamahası yine kendini göstermiş, kılıçlarını terk edip Kâbe’ye sığınanlara eman verilmişti. Fetih gününün gecesi Müslümanlar, yıllardan beri Kâbe’de ibadet edebilme arzusuyla yanan gönüllerinin hasretini dindirmek, “fetih müjdesi”ne nail kılan Rab’lerine minnet ve şükranlarını sunabilmek maksadıyla Beytullah’ı doldurmuşlardı. Bu ulvi manzarayı yüksekçe bir yerden seyreden birisi vardı. Bu seyirci, Uhud Harbi’nde İslâm kahramanı Hz. Hamza’yı Vahşî’ye öldürten, daha yeni Müslüman olmuş müşrik reislerinden Ebu Süfyan’ın karısı Hind binti Utbe idi. Kâbe’deki kutsî manzara Hind’in kalp katılığını gidermiş ve şirki bertaraf etmişti. Hind, gece yarısına doğru, kocası Ebu Süfyan’a kesin kararını açıklamıştı: “Ben Muhammed’e biat etmek istiyorum!” Karısının bu sözüne şaşıran Ebu Süfyan, şöyle karşılık verdi: “Ama sen İslâm’ı inkâr ediyordun!” Hind de kocasına şöyle cevap verdi: “Evet. Vallahi öyle idim. Ancak şimdi, ben şuna kesinlikle inanıyorum ki, bu geceden önce bu mescitte (Kâbe’de) Allah’a hakkıyla kulluk edilmemiştir. Yemin ederim ki, Müslümanlar bütün geceyi namaz kılarak, ayakta, rükûda ve secdede geçirdiler.” Karısının kesin kararlı olduğunu gören Ebu Süfyan şöyle dedi: “Öyle ise akrabandan birisini yanına al ve Muhammed’e git.” Ertesi günü, Hind’in kardeşi Ebu Huzeyfe, Hind ve diğer kardeşi Fâtıma’yı da alarak Rasûlullah’a geldiler. Rasûlullah onlara İslâm’ı anlattı ve bazı şartlarda biatlarını kabul edeceğini bildirdi. Hind tam Rasûlullah’a biat edeceği sırada şöyle dedi: “Ben sana hırsızlık etmemek üzere biat edemem! Zira sen Ebu Süfyan’ın cimriliğini bilirsin. Bana kâfi derecede mal ve yiyecek vermez, ben ise onun malından çalarım!” Rasûlullah, gidip Ebu Süfyan’dan helallik dilemesini, aksi takdirde biatını kabul edemeyeceğini bildirdi. Hind, doğruca Ebu Süfyan’a gitti ve durumunu anlattı. O da kendisine helallik verdi. Hind, sevinç içinde Rasûlullah’a geldi. Bu gelişi öncekinden farklıydı. Örtünmüştü. Rasûlullah, biatını kabul etti. Sonra Hind, Rasûlullah’a karşı içinden geçenleri şöyle ifade etti: “Ey Allah’ın Rasûlü! Burada senin çadırından daha çok hiçbir çadıra kin duymazdım. Senin çadırından daha fazla hiçbir çadırın yağmalanmasını istemezdim. Fakat Allah’a yemin ederim ki, bugün Allah’ın, senin çadırını mamur etmesini ve mübarek kılmasını temenni ediyorum.” Bu sözlere karşı Rasûlullah’ın cevabı şu oldu: “Allah’a yemin olsun ki, beni çocuklarınızdan, anne ve babanızdan daha çok sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmazsınız.” Eve döndüğünde Hind’in ilk işi, evindeki putu kırıp parçalamak oldu. Puta vurduğu her bir darbede Hind’in ağzından şu sözler dökülüyordu: “Biz seninle beraberken aldanmıştık!” Artık o da İslâm’ın sonsuz saadetine kavuşmuştu.
somuncueditor
YazarEl-Kâhhâr, kudretiyle gâlip gelen, yenilmeyen demektir. Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan el-Kahhâr, Kur’ân-ı Kerim'de şöyle geçmektedir: "O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibi...
Yazar: somuncueditor
El-Gaffâr, günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan, bağışlaması için herhangi bir sınırı olmayan anlamına gelir. Bütün günahları bir defada bağışlayan ve defalarca, tekrar tekrar günaha dönen insanı...
Yazar: somuncueditor
el-Alîm; "hakkıyla bilen, çok bilen ve her şeyi ilmi ihata etmiş" anlamına gelir. O, yarattığı varlıkların bilmediği sırları ve gizlilikleri en ince ayrıntısına varıncaya kadar bilir. Allah'ın bilmesi...
Yazar: somuncueditor
Bugün size bir tanıdığımdan söz etmek istiyorum. Onu, yaşayan bir tarih olarak değerlendirebiliriz. İhtilallerin, sıkıntıların, toplumsal buhranların süzgecinden geçmiş bir erdemli insan. Hani derler ...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE