HİNDİSTAN GEZİSİ ( 13-18 MART 2008)
15 Mart 2008/Cumartesi
Sabah erken kalkıyoruz. Bu gün sabah kahvaltısı değişik bir atmosferde gerçekleşecek.
Bir gün önce konuşulan organizasyon gereği¸ sabah kahvaltısı ortamının hazırlığı için 028 numaralı odaya geçiyoruz. Buradaki eşyaları kaldırarak odayı 40 kişinin kahvaltı yapabileceği bir hale getiriyoruz. Yere tertemiz örtüler seriliyor. Köşeye Türk Bayrağını¸ yanına da Vakıf flamasını asıyorum. Hazırlıklar tamam. Saat: 08.30’da Vakıf Mütevelli Heyet Başkanımız H. Hamidettin Ateş Efendi geliyor.
Yemek çok güzel bir atmosferde geçiyor. Kahvaltı sonrası ilahiler söy
15 Mart 2008/Cumartesi
Sabah erken kalkıyoruz. Bu gün sabah kahvaltısı değişik bir atmosferde gerçekleşecek.
Bir gün önce konuşulan organizasyon gereği¸ sabah kahvaltısı ortamının hazırlığı için 028 numaralı odaya geçiyoruz. Buradaki eşyaları kaldırarak odayı 40 kişinin kahvaltı yapabileceği bir hale getiriyoruz. Yere tertemiz örtüler seriliyor. Köşeye Türk Bayrağını¸ yanına da Vakıf flamasını asıyorum. Hazırlıklar tamam. Saat: 08.30’da Vakıf Mütevelli Heyet Başkanımız H. Hamidettin Ateş Efendi geliyor.
Yemek çok güzel bir atmosferde geçiyor. Kahvaltı sonrası ilahiler söyleniyor. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin Allah sevgisi¸ peygamber muhabbeti kokan¸ gül kokan ilahileri¸ bir mızrap gibi gönül tellerimizi titretiyor. Âdeta kendimizden geçiyor¸ cennet bahçelerinde geziniyoruz. Kahvaltı 10.20’de sona eriyor. Saat: 11.00 civarında otobüsteyiz. İndia Gate’yi¸ Parlemento binasını¸ Red Fort’u ve Kutup Minar’ı gezeceğiz.
Hindistan’da Türk Bayrağı
Parlemento binasına giderken yine bizim için olağandışı manzaralar mevcut! Yan tarafta yavrusunun elinden tutarak caddenin karşısına birlikte geçen bir maymun…
Otobüsten 11.20’de iniyoruz. Parlemento binasına doğru Vakıf Başkanımızla beraber ilerliyoruz. Ben Türk’ün ihtişamlı bayrağını çoktan açtım bile.. Senelerce İngiliz bayrağı gören Hintliler Türk’ün bayrağını seyrediyorlar. Meclis bahçesine giriyoruz. Hatıra fotoğrafları çektiriyoruz.
Daha sonra buradan ayrılarak gezimize yürüyerek devam ediyoruz. Burada Bahâîlik denilen sapık bir mezhep¸ taraftar toplamak için gayret içinde…
Gönül denilen nur kabı¸ boş bırakılırsa¸ nur ile doldurulmazsa¸ birileri gelip bu boşluğu kir ile doldurur. Gönül tek yönlüdür. Giren bir şeyi çıkarmak çok zordur.
Bir müddet sonra sokakta kobra yılanı oynatan bir Hintli görüyoruz. Bu insanlar sefalet içinde… Rehberimizin söylediği gibi¸ sokakta doğuyorlar¸ sokakta yaşıyorlar¸ sokakta ölüyorlar. İslâm ile tanışmadılarsa¸ hebâ olup gidiyorlar… Allah (c.c) korusun…
Gezimize devam ediyoruz. Otobüsteyiz. İndia Gate’ye doğru ilerliyoruz. Rehberimiz¸ Hindistan’ın -gerçek saçtan yapılma- perukta dünya pazarının lideri olduğunu söylüyor. Rehberimizin söylediğine göre özellikle beyaz saçın kilosu 100–150 ABD doları arasındaymış.
Şu an Özgürlük Anıtını geziyoruz. Burası çok kalabalık… Maymun oynatan insanlar¸ takla atan çocuklar¸ turistler…
Buradan ayrılıp otobüse biniyoruz. Saat:12.00¸ sol tarafta Müslüman mahalleleri var. Burayı geçince bir ölü yakma yeri var. Daha yeni bir ölü yakılmış! Bakamıyoruz…
Otobüste dondurma ikramı yapılıyor. Çok ferahlatıcı. Saat:12.10 civarında Kız Koleji önünden geçtik. Yol kenarlarında film afişleri var. Hindistan’da sinema sektörü çok ileri durumdaymış. Günde bir film çıkıyormuş. Sinemaların da çok lüks olduğu söyleniyor. Lüks ve sefalet yan yana¸ ne kadar tezat! Yan tarafta Krişla tapınağı… Sol tarafta bir tapınak daha… Tapınağın önünde büyük bir kalabalık. Binlerce kişi sıranın kendilerine gelmesini bekliyor.
Saat: 12.45. Yukarıda bahsettiğimiz Bahâîlik sapık inanışının müzesine doğru gidiyoruz. Ama burayı gezmeyi¸ Allah(c.c) bir vesile kılarak bizlere nasip etmiyor...
Bahâî Tapınağı
Dünyadaki 7 Bahâî tapınağından birisidir. Yeni Delhi’dedir. Lotus çiçeği biçimindedir. Tabanı 34 m. yüksekliği 70 m. olan tapınağın tamamı beyaz mermerden yapılmıştır.
Şu an saat:13.00. Otobüsteyiz. Saat 13.25’te Garden Of Fıve Senses isimli güzel bir parka giriyoruz. 14.05 civarında burada abdestlerimizi alıyoruz. Bir müddet sonra otobüse binip¸ paket içinde sunulan öğle yemeklerimizi yiyoruz. Yol kenarlarında tapınaklar ve önlerinde seyyar satıcılar var. Hintlilere şal¸ örtü gibi hediyelik eşyalar satıyorlar. Bunları da tanrılarına(!) hediye etmek için tapınağa bırakıyorlar.
Sağ tarafta geniş geniş hint keneviri tarlaları yer alıyor.
Sol tarafta inşaat halinde bir mescit görüyoruz. Hemen araçı durdurup¸ yapılmış olan kısmında beraber öğle namazını kılıyoruz.
Burada camii inşaatına destek için arkadaşlar 27.500 Rupi toplayıp İmam Şevket Efendi’ye teslim ediyorlar. Bu camii arsasını Hacı Ali isminde bir Müslüman bağışlamış. Vakıf Başkanımızla bu cami¸ bu cemaat ve Hint Müslümanları için dua ediyoruz…
Saat:15.20¸ Kutup Minar’a doğru yola devam ediyoruz. 15.30’da Kutup Minar’ı geziyoruz.
Kutup Minar
Yeni Delhi’nin 15 km. kadar güneyindedir. Kutup minaresi¸ Müslümanların son Hindu kralını yenmesinin bir nişanesidir. Yüksekliği 73 m. taban çapı 15 m. ve tepe çapı 2¸5 metredir. Minare 5 katlıdır. 1368’de tamamlanmıştır.
Saat:17.40¸ dinlenmek için otobüs ile otele gidiyoruz. Otele varıp odalarımıza çıkıyoruz. Dinlenme sonrası saat:20.00’de lobiye iniyoruz. Buradan yine otobüs ile güzel bir lokantaya gidiyoruz. Yemek sonrası otele dönüyoruz. Artık burada son gecemiz. Saat:02.00’de yatıyoruz.
16 Mart 2008/Pazar
Sabah erkenden kalkıp valizlerimizi toplayıp kahvaltı yaptıktan sonra otobüs ile Taç Mahal’in bulunduğu Agra şehrine hareket ediyoruz.
Saat: 11.15’te mola verdik. Bazı arkadaşlar abdest yenilediler¸ bazıları da alış-veriş yaptılar…
Saat: 11.45. Yola devam ediyoruz. Saat:13.26’da Agra’ya girdik. Taç Mahal’e elektrik şarjlı araçlarla gideceğiz.
Tac Mahal
Bu ünlü anıt¸ Şah Cihan’ın¸ karısı Mümtaz Mahal’in anısına yaptırdığı anıt-mezar… Mümtaz Mahal¸ Şah ile 17 yıl evli kalmış. 14. çocuğunu dünyaya getirirken¸ 1629 yılında ölüyor ve Şah Cihan’ı tarifsiz kederler içinde bırakıyor. Şah Cihan eşine olan sevgisinin büyüklüğünü bu anıt mezarla ifade etmek istiyor. Tac Mahal’in yapımına 1632’de başlanıyor. Anıt 1653’te tamamlanıyor.
Tac Mahal’e girmeden önce sıkı bir aramadan geçiyoruz. İçeriye bayrağımızı elimizde almayacakları kesin. Ben de katlayarak gömleğimin altına/göğsüme koyuyorum. Şu an Tac Mahal’in tam karşısındayız. Ne diyeyim? Muhteşem… Ortada ana kubbe. Mümtaz Mahal ve Şah Cihan bu kubbenin tam altında… Taç Mahal beyaz renkli mermerden yapılmış. Kuvvetli bir rivayete göre kubbenin altında bu yapının bir depremde falan zarar gördüğünde yeniden tamir edilmesini sağlayacak kadar altın varmış. Hırsız İngilizler bu altını alamamışlar. Çünkü bu altının alınabilmesi için kubbenin yıkılması gerekiyormuş! Fakat Tac Mahal’in en üstünde bulunan dünyaca ünlü Kohi Nor elmasını çalmışlar… İngilizler buraları terk ederken alabildikleri bütün zenginlikleri alıp İngiltere’ye götürmüşler. Burada da kültürlerini bırakmışlar. Tac Mahal’in yakınında Ganj’ın kolu Yamuna nehri. Sağ tarafta Agra Fort ¸ Solda Tac Mahal. Önce Agra Fort’u geziyoruz.
Agra Fort
Şah Ekber tarafından 1565 yılında yapımına başlanan bu kale¸ Şah Cihan tarafından tamamlanmış. Şah Cihan yaşamının son günlerinde büyük oğlu Alemgir tarafından buraya hapsedilmiş ve penceresi Tac Mahale bakan bir odada hayatı sona ermiş. Kalenin çevresi uzunluğu 2¸5 km.yi bulan ve yüksekliği 20 m. olan surlarla koruma altına alınmış. Yamuna Nehri kıyısındaki bu kaleye sadece güneyindeki Amar Singh kapısından girilebiliyor. Saat:14.50’ de yemeğe gidiyoruz. Yemeğimizi Musavva Restaurant’ta yiyoruz. Yemek sonrası binanın 4.katında öğle namazımızı kılıyoruz. 16.15’te artık Tac Mahaldeyiz. Tac Mahali geziyoruz. Fatihalar okuyoruz. Sonra ikindi namazını kılıyoruz. Akabinde Agra’da alış-veriş yapıyoruz. Saat 18.00’de oradan ayrılıyoruz. Otobüste Hüsamettin Bey: ’’Arkadaşlar¸ Vakıf Mütevelli Heyet Başkanımızın müjdesini size iletiyorum. Bundan sonra sırada ya Mısır¸ ya da Endülüs (İspanya-Portekiz) gezisi var… Yüce Allah (c.c)¸ bizler için yarattığı dünyanın gezilmesi¸ görülmesi ve ibret alınmasından hoşnut olur inşallah .’’diyor. Bizler de ‘’ inşallah.’’ diyoruz. Şu an otobüsle Delhi’ye doğru ilerliyoruz. Saat: 22.15’te Delhi’ye giriyoruz. 23.00 civarında akşam yemeğini yiyoruz. Yemek sonrası otobüs ile son kez otelimize geliyoruz. Otelde hatıra fotoğrafları çekiliyoruz. Bahçede sohbetler ediyoruz. Saat: 01.48’de otelden hareket ediyoruz. Kısa bir süre sonra havaalanına varıyoruz. İşlemler sonrasında uçağa biniyoruz. 1071 sefer sayılı THY Uçağı.
18 Mart 2008/Pazartesi
Uçak¸ saat: 04.45’ten bir hayli sonra gecikmeli olarak kalkıyor. Allah (c.c) hayırlı yolculuk nasip etsin. İki saatten beri havadayız. Uçağın yerden yüksekliği: 10900 m. Dış sıcaklık: -55 C¸ Uçağın hızı: 763 km/saat. İstanbul’a yaklaşmaktayız.
Saat: 09.30 İstanbul Atatürk Havaalanına iniyoruz. Yük bantlarından valizlerimizi alarak bizi dışarıda bekleyen dostlarımızla kucaklaşıyoruz. Rüya gibi bir gezi burada bitiyor…
Yaşar ÖZKAN
YazarBayramlar sevince yelken açarken, Ovalar, yaylalar, beller şenlenir. Melekler âleme rahmet saçarken, Yokluktan varlığa hâller şenlenir. Mü’minin kapıyı beklerken gözü, Elinde ...
Yazar: Yaşar ÖZKAN
Ey öğrencim! Dünya sevgisinden sakın. Zira sirke saf balı bozduğu gibi dünya sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, şefkat, çıplaklara elbise giydirmekle merhamet, açları doyur...
Yazar: somuncueditor
Tonton tavşan yavrularını gezdiriyordu. Onlara ormanı tanıtmaya çalışıyordu. - Yavrularım, ağaçlara, yapraklara, otlara bakın ne güzel. Kelebekler uçuşuyor dört yanda. Pamuk: - Evet. Kır çiçe...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Ses bayrağı Türkçemiz Türklerin lisanıdır. Türkçe nazlı hilalim Allah’ın ihsanıdır. Ana sütüne benzer Gönüllere şifadır. Bize vatan bırakan, Atalara vefadır. ...
Yazar: Yaşar ÖZKAN