HİCÂZ NOTLARI IX - "MESCİD-İ HARÂM"
Kâbe'nin etrafını kuşatan boş alan Mescid-i Harâm[1] olarak adlandırılmıştır. İslâm'ın ilk mescitlerinden kabul edilen bu boş mekân[2] Cahiliye döneminde de insanlar tarafından ibadet (tavaf) maksatlı kullanılmaktaydı. Mescid-i Harâm'ın çevresi önceleri her taraftan evler ile sarılı vaziyetteydi.[3] İbadet için gelenler mescidi kuşatan evlerin arasında bulunan kapılardan girebiliyorlardı. Hz. Ömer'in hilafeti esnasında (17/638) mescidin kapasitesinin sürekli artan cemaat için yeterli olmamasından dolayı mescidin civarında yer alan evler¸ istimlâk edilmek suretiyle yıktırı
Kâbe'nin etrafını kuşatan boş alan Mescid-i Harâm[1] olarak adlandırılmıştır. İslâm'ın ilk mescitlerinden kabul edilen bu boş mekân[2] Cahiliye döneminde de insanlar tarafından ibadet (tavaf) maksatlı kullanılmaktaydı. Mescid-i Harâm'ın çevresi önceleri her taraftan evler ile sarılı vaziyetteydi.[3] İbadet için gelenler mescidi kuşatan evlerin arasında bulunan kapılardan girebiliyorlardı. Hz. Ömer'in hilafeti esnasında (17/638) mescidin kapasitesinin sürekli artan cemaat için yeterli olmamasından dolayı mescidin civarında yer alan evler¸ istimlâk edilmek suretiyle yıktırılıp bu kısımlar mescide dâhil edildi[4] ve Mescit genişletildikten sonra etrafına kısa bir duvar örüldü[5] ve bu duvarların üzerine aydınlatmak maksadıyla çırağlar yerleştirildi.[6] Yapılan bu genişletme Hz. Osman'ın hilafetine kadar yeterli oldu¸ fakat devamlı artan cemaate karşı bu genişletme de kâfi gelmedi. Bu defa da Hz. Osman civar evleri istimlâk ettirdi ve bunları yıktırarak¸ Mescid-i Harâm'ı daha da genişletti.[7] Abdullah b. Zübeyr¸ Kâbe'yi yeniden inşa ederken Mescid-i Harâm'ı da genişletti.[8] Bu arada mescide tavan yapıldığı belirtilmekle birlikte mescidin tamamına mı yoksa bir kısmına mı yapıldığı bilinmemektedir.[9] Müteakiben Abdülmelik b. Mervân döneminde mescit genişletilmeyip¸ sadece tamir ettirildi ve mescidin duvarları yükseltildi. İlk defa yerleştirilen mermer sütunların çektiği tavan ise sac ağacından yaptırıldı.[10]
Abdülmelik b. Mervân'ın bu tamiratı sonrasında mescit¸ kısa bir süre içerisinde tahrip oldu. Bunun üzerine halefi Velid b. Abdülmelik yeniden bir restorasyonda bulundu ve bu çalışmada mescide mermer sütunlar üzerine tek kemer yaptırıp bunların üstüne sâc ağacından tezyinatlı bir tavan inşa ettirdi. Sütun başlıklarını altın levhalar ile kaplattı¸ mescidin zeminine mermer döşetti¸ kemerleri ise mozaikler ile süsletti. Böylece Mescid-i Harâm'ın tamirlerinde ilk mozaik kullanan Velid b. Abdülmelik oldu.[11]
Mescid-i Haram'ın Genişletilmesi
Süleyman b. Abdülmelik (96-99/715-717)¸ halifeliğinde Mekke valisi Halid b. Abdullah el-Kasrî'ye¸ Mescid-i Harâm'a tatlı su getirilmesini emretti. Bunun üzerine Halid¸ kendi adıyla anılan bir havuz yaptırdı. Kurşundan borular ile bu havuzdaki suyu Mescid-i Harâm'a getirtti ve mermer bir fıskiyeden de bu suyu fışkırttı.[12] Hz. Ömer ile başlanılıp Velid b Abdülmelik'le birlikte devam edilen Mescid-i Haram'ın genişletilmesi faaliyetine 139/756-757 yılında Abbasî halifesi Mansûr da katıldı.[13] Mansûr¸ mescidin ihtiyacı karşılamaması üzerine valisi Ziyâd b. Ubeydullah el-Harsî'den mescidin genişletilmesini emretti. Mescidin kuzey tarafındaki evler istimlâk edilerek bu taraftan genişletildi. Buraya bir revak ile bir minare inşa edildi. Bu genişletme faaliyetinde Mescid-i Haram'ın zemini mermerle kaplandı ve ilk defa bir minber konuldu (140/757). Halife Mehdî-Billâh¸ ziyaretinde Kâbe'nin Mescid-i Harâm'ın ortasında kalmadığını fark etti ve Kâbe'yi merkeze alacak bir genişletmede daha bulundu. Bu çalışma 167'de (783-84) başladı¸ halifenin ölümüyle birlikte halife olan Mûsâ döneminde bitirildi (170/786-87). Bu genişletme esnasında Harem-i Şerif'e yüksekliği 4¸ 8 m. ve çevresi 1.44 m. olan 484 sütun yerleştirildi. Bu sütunların üzeri ahşap bir tavanla kapatıldı.[14]
Halife Mutazıd-Billâh zamanında yapılan çalışmada¸ Emevî ve Abbâsî halifelerinin ikametine ayrılan ve Velid zamanında yapılan genişletmede mescid alanının içerisinde kalan Dâru'n-Nedve¸ sütunlar eklenerek mescide dâhil edildi (284/897).[15] Muktedir-Billâh'ın 306'da (918-19) Bâb-ı İbrahim'i¸ Harem'e dâhil ettirdi. 802/1400 yılında Mescid-i Harâm'a yakın bir yerde çıkan yangın ve ardından gelen sel felaketi¸ kuzey ve batı taraflarında yer alan sütunlara büyük zarar vermişti. Memlüklü Sultanı el-Melikü'n-Nâsır Ferec zamanında yanan bu kısım bütünüyle yenilendi.[16]
Mekke'yi basan sellerin önlenebilmesi için Hz. Ömer zamanından itibaren bir kısım tedbirlerin alındığını daha önceki bir yazımızda belirtmiştik.[17] Kânuni Sultan Süleyman devrinde Mescid-i Harâm'ın kapılarının eşikleri taş basamaklarla yükseltildi¸ yapılan tamirlerle direk ve revaklar büyük ölçüde yenilendi. Metâf'ın (tavaf edilen mekânın) taş döşemeleri değiştirildi.[18]
Osmanlı İzleri
Mescid-i Harâm mimari açıdan kesin şeklini II. Selim ve III. Murad zamanındaki mimari faaliyetlerle aldı. Klasik dönem Osmanlı mimari üslubuna göre düzenlenen Harem-i şerîf'in açık bir alan olması özelliği muhafaza edilirken¸ eski düz ahşap tavan¸ yerini çok sayıda kubbeye bıraktı. Kânunî döneminde başlayan metâf ve ana kapıların bulunduğu yerlerin mermerle döşenmesi çalışması III. Murad devrinde (1574-1595) tamamlandı.[19]
Son Yıllardaki Çalışmalar
Mescid-i Harâm'ın alanı¸ Haremeyn idaresinin I. Dünya Savaşı sonrasında Suûdî Krallığının idaresine geçip¸ bunların 1955 yılında gerçekleştirdiği genişletmeye kadar önemli bir değişikliğe uğramadı. Suûdilerin 1955 yılında başlattıkları ve 1976 yılında bitirdikleri ve dört aşamada gerçekleştirdikleri genişletme faaliyetinde Safâ ile Merve arasındaki sa'y yolu Mescid-i Harâm'a katıldı. İç avlu kısmı üç katlı olarak planlanarak¸ minareler dışında Harem'in Osmanlı devrindeki yapısı korunarak¸ ilave edilen kısım ona bitiştirildi.[20]
Kral Fehd b. Abdülaziz döneminde 1988 yılında başlatılan ve 1993 yılında bitirilen genişletme faaliyetinde Mescid-i Harâm'ın batı ve güney köşeleri arasındaki duvara¸ önceki mimari üsluba uygun olarak¸ üzerinde üç adet kubbenin olduğu yeni bir blok eklendi. Bütün bu genişletme faaliyetleriyle birlikte Harem-i şerifin¸ iki katı ve tavanın toplam alanı 278.168 metre kareye ulaşmış olup¸ mescit haricindeki 88 bin metre karelik alanın da dâhil edilmesiyle 366. 168 metre karelik alanda yaklaşık 800 bin kişinin aynı anda ibadet etmesi temin edildi.[21]
Bu genişletme çalışmaları esnasında Suûdi yönetimi Mescid-i Harâm'ın XX. yüzyıl başlarında çekilen ilk fotoğraflarında yer alan mezheplere ait makamlar¸ makâm-ı İbrahim¸ minber¸ zemzem binası¸ Bâbüsselâm ve biri kütüphane ve diğeri de müvakkithâne olan iki kubbeli yapı ortadan kaldırıldı. Kâbe'ye 20 metre mesafede olan Zemzem binası¸ önündeki oluşan kalabalık sebebiyle kaldırılıp¸ su dağıtımı yer altına alınarak¸ girişi Safâ tarafındaki revakların önüne alındı.[22]
Bu ve diğer genişletme çalışmalarında ve tadilatlarda Kâbe ve Mescid-i Harâm'a ait bir kısım eşya ve malzemeler koruma altına alınarak¸ Mekke'de açılan bir müzede teşhir edilmekte olup¸ bir sonraki sayımızda bu müze hakkında kısa bir bilgi verilecektir.
[1] Zerkeşî¸ Muhammed b. Abdullah (794/1391-92)¸ İ'lâmu'l-Mesâcid bi Ahkâmi'l-Mesâcîd¸ (thk. Ebû'l-Vefâ Mustafa el-Merâğî) Kahire¸ 1982¸ s. 57.
[2] Yılmaz Can¸ İslâm'ın Kutsal Mabetleri (Kâbe¸ Mescidü'l-Harâm ve Mescidü'n-Nebî)¸ Samsun 1995¸ s. 31.
[3] Belâzurî¸ Ahmed b. İsa b. Cafer (279/854)¸ Futûhu'l-Büldân¸ (çev. Zâkir Kâdiri Ugan)¸ İstanbul 1956¸ I¸ 78; Ezrakî¸ Ebû'l-Velîd Muhammed b. Abdullah b. Ahmed (250/864)¸ Kâbe ve Mekke Tarihi¸ (trc. Y. Vehbi yavuz)¸ Çağrı Yay. İstanbul 1980¸ s. 356.
[4] Belâzurî¸ Fütûh¸ I¸ 78¸ 79; Yâ'kûbî¸ Ahmed b. Ebû Yakûb b. Cafer b. Vehb (284/897)¸ Tarih¸ (thk. Abdu'l-Emîr Mühennâ)¸ Beyrut 1993¸ II¸ 39; Taberî¸ Ebû Cafer Muhammed b. Cerîr (310/932)¸ Tarihu't-Taberî (Tarihu'l-Ümem ve'l-Mülûk)¸ Beyrut 1997¸ II¸ 492; Zerkeşî¸ 57.
[5] Belâzurî¸ Fütûh¸ I¸ 79; Ezrakî¸ 356; Çağatay¸ Neşet¸ İslâm Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı¸ Ankara 1982¸ s. 125.
[6] Belâzurî¸ Fütûh¸ I¸ 79.
[7] Ezrakî¸ 357.
[8] Belâzurî¸ Fütûh¸ I¸ 80; Zerkeşî¸ 57.
[9] Ezrakî¸ 358.
[10] Ezrakî¸ 358¸ 359.
[11] Belâzurî¸ Fütûh¸ I¸ 81; Ezrakî¸ 359.
[12] Belâzurî¸ Fütûh¸ I¸ 81.
[13] Yâ'kûbî¸ Tarih¸ II¸ 217.
[14] Ezrakî¸ 363-365; Nebi Bozkurt-Mustafa Sabri Küçükaşçı¸ "Mescid-i Harâm"¸ DİA¸ Ankara 2004¸ XXIX¸ s.
[15] Ezrakî¸ 367¸ 368. Bozkurt-Küçükaşçı¸ XXIX¸ 274.
[16] Bozkurt-Küçükaşçı¸ XXIX¸ 274.
[17] Ayrıca bkz. Belâzurî¸ I¸ 89-91; H. Lammens¸ "Mekke"¸ İA¸ İstanbul 1957¸ VII¸ 635.
[18] Bozkurt-Küçükaşçı¸ XXIX¸ 274.
[19] Bozkurt-Küçükaşçı¸ XXIX¸ 274.
[20] Bozkurt-Küçükaşçı¸ XXIX¸ 274¸ 275.
[21] Bozkurt-Küçükaşçı¸ XXIX¸ 275.
[22] Bozkurt-Küçükaşçı¸ XXIX¸ 275.
Fatih ERKOÇOĞLU
Yazar“Kitab-ı Mukaddes’te geçen Kutsal Kaya (Hacer-i Muallak)’nın üzerinde inşa edilen bu yapı¸ Kudüs’te birçok peygamberin makam ve türbesinin bulunduğu Merve Tepesi’nd...
Yazar: Fatih ERKOÇOĞLU
"Tunus¸ M.Ö. 216 yılında 30 bin asker ve 30 fi lle birlikte¸ çok zor şartlar altında bugünkü İspanya'dan yola çıkarak¸ Fransa'yı geçip Alpleri aşarak Roma'yı sıkış...
Yazar: Fatih ERKOÇOĞLU
Ey öğrencim! Dünya sevgisinden sakın. Zira sirke saf balı bozduğu gibi dünya sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, şefkat, çıplaklara elbise giydirmekle merhamet, açları doyur...
Yazar: somuncueditor
"Ümmü'd-Dünya olarak anılan Mısır¸ Nil Nehri'nin varlığı ile elde ettiği zenginlik sayesinde cazibe bölgesi hâline gelmiştir. Nil Nehri bölgede Mısır Medeniyeti' olarak adlandı...
Yazar: Fatih ERKOÇOĞLU