HİCÂZ NOTLARI IV "BEDİR YOLCULUĞU"
"Bedir galibiyeti¸ başta Medine olmak üzere
Müslümanların bütün Arap Yarımadası'nda
itibarlarının artmasını sağladığı gibi¸ gözlerin
Mekkelileri yenen Hz. Peygamber (s.a.v.)'in
üzerine çevrilmesini temin etti."
8 Temmuz sabahı erken vakitte¸ Medine'ye 160 km. mesafede yer alan ve Kızıldeniz sahiline de 30 km. olan Bedir Savaşı'nın cereyan ettiği mekânı görmek için bir otobüsle yola çıktık. Her ne kadar yüzyıllar sonra ve bineklerimiz farklı olsa da Hz. Peygamber (s.a.v.) ve onun küçük ordusunun Medine'den çıkışı benim aklıma geldiği gibi otobüsteki diğer hocalarımın da zihninde olduğunu düşüyordum. Mekke istikametinde giderken Mîkât mahalli Zu'l-Huleyfe'den yolumuzu Bedir'e çevirdik. Yol boyunca çıplak tepelerin yanı sıra düzlüklerde sık olmamakla birlikte ağaçlar boy gösteriyordu. Bu arada önce Doç. Dr. Mehmet Azimli müteakiben de Prof. Dr. Hüseyin Algül hocalarımız Bedir Savaşı hakkında bilgilerimizi tazelediler. Bedir'e yaklaştığımızda ise tamamen kum tepeleri bir ara gözümüze çarpmıştı. Bir Suudlu aile kum tepesine tırmanmaya çalışıyordu.
Hemen hemen iki saat sonra otobüsümüz Bedir'deydi. Tabî olarak Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yolculuğu daha uzun sürmüştü. Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye hicret sonrasında Medine toplumunu henüz inşa ederken¸ Mekkeli müşrikler bin deveden oluşan ve elli bin dinarlık sermayeye sahip olan bir kervan düzüp Suriye'ye göndermişlerdi. Bu kervanla elde edilecek gelirle Müslümanlara karşı yapılacak seferin finanse edilmesi düşünülüyordu. Tabî olarak kervandaki malların çokluğunu ve muhafız sayısının da azlığını hesaba katarak Hz. Peygamber (s.a.v.)¸ ashabını Mekke'ye dönüş yolunda bu kervanı Bedir'de ele geçirebileceklerine ikna etti. Yetmiş dördü Muhâcir ve geri kalanı Ensâr olmak üzere toplam üç yüz beş kişiyle Hz. Peygamber (s.a.v.)¸ Medine'den yola çıktı. Bu ordunun binek hayvanı olarak yetmiş devesi ve iki de atı bulunuyordu. Üç kişiye bir binek düşüyordu ve bu bineklere de nöbetleşe biniliyordu. Yürüme sırası Hz. Peygamber (s.a.v.)'e geldiğinde ise onun yürümesine gönüllerinin razı olmayacağını belirten ashabın¸ sıralarını kendisine vermek istediklerine dair teklifleri ise Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından kabul görmüyordu ve diğer ordu mensupları gibi o da nöbetine uyuyordu. Biz klimalı bir otobüsle iki saat gibi bir zamanda Bedir'e ulaşmıştık¸ fakat İslâm ordusu birkaç gün içerisinde buraya ulaşmış olmalıdır.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in küçük ordusuyla konakladığı Bedir Kuyuları'nın olduğu yer artık bir şehre dönüşmüştü. Beyaz renkli evlerin arasından Bedir Şehitliği'ne doğru yol alırken¸ mihmandarlarımız¸ Bedir'e yolculuğa Suudlu yetkililerin izin vermediklerinden bahsetmişlerdi. Fakat biz yine de şansımızı deneyecektik. Zira zaten Bedir şehrine gelmiştik ve buraya gelmişken de mutlaka şehitliği görmeliydik. Planlarımız arasında bir de Bedir sonrasında Kızıldeniz kıyısına gidip burada ayaklarımızı suya sokmak vardı. Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı.
Bedir Şehitliği'nin genel kabristanın içerisinde yer aldığı mekânda durduğumuzda¸ ben dâhil birkaç kişi hemen indik ve şehitlikten birkaç kare fotoğraf aldık. İçerisine girmemiz mümkün değildi¸ zira etrafı çevriliydi. Yol kenarındaki anıtta ise şehitlerin isimleri yer almaktaydı. Umeyr b. Ebû Vakkâs¸ Safvân b. Vehb¸ Zü'ş-Şimâleyn b. Abdu Amr¸ Mehce' b. Sâlih¸ Âkil b. el-Bukeyr¸ Ubeyde b. el-Hâris¸ Sa'd b. Hayseme¸ Mübeşşir b. Abdü'l-Münzir¸ Hârise b. Sürâka¸ Râfi' b. el-Mu'all⸠Umeyr b. el-Humâm¸ Yezîd b. el-Hâris¸ Mi'vez b. el-Hâris ve Avf b. el-Hâris.
Anıtın yanına henüz varmıştık ki otobüsten geri dönün çağrıları yapılmaya başlanmıştı. Ben ağırdan aldıysam da bir polis aracının bizim otobüsümüzün önünde park etmesiyle gelmem hususundaki çağrıların sayısı arttı ve hızla otobüse koştum. Önümüzde polis aracı arkada bir otobüs dolusu İslâm tarihi hocası¸ karakolun yolunu tuttuk. Karakolda otobüsün ait olduğu firmanın sorumlusu otobüsün ruhsatını polise vermek zorunda kaldı. Ardından da kısa süren Bedir yolculuğunun dönüşü başladı. Gerçi otobüsten inen benim de dâhil olduğum birkaç kişi şanslıydılar¸ zira otobüsümüzde inemeyip sadece pencereden şehitliği izleyenler de vardı. Bu arada Kızıldeniz hikâyesi de böylece başka bir bahara kalmış oldu. Suudî yetkililer hevesimizi kursağımızda bırakmışlardı.
Bedir'den ayrılıp otobüsümüz Medine yolunu tutarken bizler¸ hüzünlü hallerimizle bu kısa süren yolculuğu daha verimli kılmaya çalışıyorduk. Ben bu sefer otobüsün geliş yönü tarafından fotoğraf çekimlerimi sürdürüyordum. Hocalarımızın Kur'an tilavetlerinin ardından önce Doç. Dr. Adem Apak ardından Yard. Doç. Dr. Tahsin Koçyiğit hocalarımın ve benim okuduğum ilahilerle otobüsümüz Medine'ye giriyordu.
"Gül yüzünü rüyamızda görelim yâ Rasulallâh
Gül bahçene dünyamızda girelim yâ Rasullâh"
Hz. Peygamber (s.a.v.) ve onun küçük ordusu ise Medine'ye muzaffer olarak girmişlerdi. Öyle ki¸ 17 Ramazan 2/14 Mart 624 Cuma günü erken saatlerde hem Müslüman hem de Müşrik orduları Bedir'e doğru hareket etmiş¸ Müslümanlar daha erken kuyulara ulaşmış ve düşmana en yakın olan kuyuları tutup diğer kuyuları da toprakla kapatmışlardı.
Savaş¸ ertesi gün Arap geleneğine göre mübarezelerle başlamıştı. Hz. Hamza¸ Hz. Ali ve Ubeyde b. Hâris rakiplerini teke tek vuruşmada öldürmüşler. Müteakiben başlayan savaş dört veya beş saat sürdü ve ikindiye doğru İslâm ordusunun kesin galibiyeti ile sonuçlanmıştı. Müşrik ordusundan Ebû Cehil¸ Ümeyye b. Halef¸ Utbe b. Rebî'a gibi birçok ileri gelen bu savaşta hayatını kaybetmişti. Şunu belirtmeden geçemeyeceğim¸ Bedir Savaşı'nda Hz. Hamza ve kardeşi Abbâs gibi birbiriyle yakın akraba olan pek çok kişi karşı karşıya gelmiş ve savaşa tutuşmuştu.
Bedir galibiyeti¸ başta Medine olmak üzere Müslümanların bütün Arap Yarımadası'nda itibarlarının artmasını sağladığı gibi¸ gözlerin Mekkelileri yenen Hz. Peygamber (s.a.v.)'in üzerine çevrilmesini temin etti.
Yenilgi haberini alan Mekkeli Müşrikler ise büyük üzüntüye kapıldılar. Savaş meydanında hayatını kaybeden Ebû Cehil'in yerine Ebû Süfyân'ı başkanlığa getirerek¸ Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Müslümanlardan intikam alabilmek için yemin ettiler ve yeni bir savaş hazırlığına giriştiler.
Hicâz yolculuğumuzun Medine kısmında uzman hocalarımızın rehberliğinde İslâm tarihinin önemli konularının mütalaalarını yapmıştık. Suudî yetkilileri keşke bir imkân tanısalardı da Bedir Savaşı'nın cereyan ettiği bu mekânda en azından yarım saat çevreyi görebilseydik ve Bedir'in havasını doya doya soluyabilseydik.
Fatih ERKOÇOĞLU
YazarHava karardığında aracımızla Washington sokaklarında biraz dolaştık¸ arkadaşım burada yaşayan bir arkadaşını telefonla aradı. Yolculuk boyunca uğradığım yerlerin hemen hepsinde olduğu gibi Somal...
Yazar: Fatih ERKOÇOĞLU
2007 yazı 2-9 Agustos tarihleri arasında tarihi kayıtlarımızda "Deşt-i Kıpçak" olarak adlandırılan Ukrayna'da bulundum. Biletimi fiyatlarının uygunluğu nedeniyle Motor Sich havayolu firmasından al...
Yazar: Fatih ERKOÇOĞLU
“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Ey öğrencim! Dünya sevgisinden sakın. Zira sirke saf balı bozduğu gibi dünya sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, şefkat, çıplaklara elbise giydirmekle merhamet, açları doyur...
Yazar: somuncueditor