HER ZAMAN ALLAH'I ANMAK
Buhârî ve Müslim'de geçen bir hadisinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Cebrâil (a.s.)'ın İmân ve İslâm hakkındaki sorularından sonra "İhsân nedir?" sorusuna şöyle cevap vermiştir: " Kendisini görüyormuş gibi Allah'a kulluk etmendir. Her ne kadar sen O'nu göremezsen de O seni görmektedir.
Buhârî ve Müslim'de geçen bir hadisinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Cebrâil (a.s.)'ın İmân ve İslâm hakkındaki sorularından sonra "İhsân nedir?" sorusuna şöyle cevap vermiştir: " Kendisini görüyormuş gibi Allah'a kulluk etmendir. Her ne kadar sen O'nu göremezsen de O seni görmektedir."
Bu hadis-i şerif bize bir mü'minin nasıl bir kul olması gerektiğini açıkça belirtmektedir. Ancak böyle bir şuura erişmek pek de kolay değildir. Çünkü insan her zaman aynı bilinçte¸ aynı ciddiyette bulunamayabilir. Bu bakımdan geçmiş ulemâmız ve meşâyıhımız bu ihsan mertebesine ulaşmak için bir takım çalışmalar yapmışlardır. Bu yollardan birisi de hiçbir zaman Allah'ı akıldan çıkarmamaktır. Böyle davranmak¸ Cenâb-ı Hakk'ın bizlere şah damarımızdan yakın olduğunu idrak etmenin¸ her yerde hâzır ve nâzır olduğu şuurunu ve düşüncesini her zaman diri kılmanın¸ kulluğumuzda hiçbir sapma olmadan daima istikâmet üzere bulunmanın en önemli unsurudur.
Gözümüzün her baktığına ibret nazarıyla bakmasını¸ gönlümüzde en hakîkî ve en devamlı sevginin Allah ve onun râzı olduğu sevgilerin bulunmasını sağlamak için gayret etmek mutasavvıfların önemle üzerinde durduğu husustur. "Çünkü kulak¸ göz ve kalb¸ bunların hepsi (yaptıklarından) mesuldürler." (İsrâ 36.)
Bu gazelinde Hulûsî Efendi merhûm¸ esâsen "kâlû belâ"'daki "elest" bezminde¸ ruhlar âleminde herkesin Cenâb-ı Hakk'ı Rab olarak kabul ettiğini¸ gözlerin cemâl-i ilâhiyi gördüğünü¸ bundan dolayı o günde ilâhî aşk şarabıyla kendilerinden geçtiklerini söylemektedir. Bu şuur hâlinin devam etmesi için başta kendisi olmak üzere hemen her kesin Cenâb-ı Hakk'ı yâd etmesi¸ yaptığı her işten ona karşı sorumlu olduğunu unutmamanın gerektiğini ifade etmektedir. Bunun için gazelinde her an ve her nefeste Allah'ı zikr etmenin lüzumundan söz etmektedir. Zaten tasavvufun en temel esaslarından birisi de zikr-i müdâm yani devamlı zikir hâline ulaşmak¸ O'ndan hiçbir an gafil olmamaktır. Böyle olduğu taktirde mümin neye baksa¸ neyi görse onlarda Cenâb-ı Hakk'ın esmâ-i hüsnâsından birisinin tecellîsini fark eder ve varlıkların yaratılmasındaki hikmetleri kavrar.
Gazelin Metni:
1. Göz âfitâb-ı hüsnünün rûz-ı ezel hayrânıdır
Dil ol şarâb-ı aşkının ayılmadık sekrânıdır
2. Ol sâkî-i rûz-ı ezel sundu şarâb-ı lem-yezel
Nûş edene ermez ecel hâydır özünde cânıdır
3. Gönlün hayâli her zaman yâr olmaya hâli yaman
Yâ özü sözü tercümân irfân anın irfânıdır
4. Dil-ber ki ihsân eyleye cân zinde ten cân eyleye
Göz göre îmân eyleye îmân anın îmânıdır
5. Göz kanda baksa göre yâr âlem gül-i bî-har-ı yâr
Her yan açık dîdâr-ı yâr her şey O gayrı fânîdir
6. Hulûsî her an her nefes yâr olsa yâdın işte pes
Oldur sana feryâd-res ihsân anın ihsânıdır
Gazelin Sadeleştirilmesi
1. Benim gözüm tâ ezelde yani "elest bezmin"de Senin cemâlini gördüğü günden beri onun hayrânı olmuştur. Bundan dolayı gönlüm de Senin aşk ve muhabbet şarabını içtiğinden hiçbir zaman ayılmaz.
2. Cenâb-ı Hak o ezel gününde tesiri hiç geçmeyen manevi şarabı sunduğu için¸ onu içen ruhlar daima diridir¸ onlara hiçbir zaman ölüm gelmez.
3. Eğer bir kişinin gönlünde¸ hayâlinde her zaman Cenâb-ı Hakk'ın sevgisi bulunmazsa onun hâli çok yamandır. Eğer bu sevgi daim olursa işte gerçek irfân sâhibi kişi odur.
4. Gönüllere hâkim olan Allah insana bu sevgiyi ihsan edecek olursa¸ o kişinin rûhu da vücûdu da zinde¸ dinç olur. Böyle durumdaki insan sanki Allah'ı görüyormuş gibi iman etmiş olur. Gerçek iman da zâten budur.
5. Böyle bir imana eren kişiler nereye baksalar Cenâb-ı Allah'ın eşyadaki tecellîlerini müşâhede ederler. Eşyâlardaki ilâhî hikmeti kavrarlar. O zaman da bu âlem Sevgilinin dikensiz gül bahçesi olur. Her tarafta sevgilinin cemâli görülür. Zâten bu âlemde her şey fânî¸ bâkî olan sadece Cenâb-ı Hak'tır.
6. O halde ey Hulûsî! Senin de her zaman ve her nefeste zikrin Allah olmalıdır. Çünkü senin yardımına yetişecek olan O'dur. Sana verilen bütün nimetler O'nun birer ihsanıdır
Mehmet AKKUŞ
YazarHayatın ayrılmaz bir parçası olan ölüm, tarih boyunca düşünürler, din önderleri ve âlimlerin varlığı anlama ve anlamlandırmalarını sağlayan temel kavramlardan biri olmuştur. Bu anlamda ölüm, şairleri ...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Her ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR
Sözlükte “arınmak, saflaşmak, kurtulmak” manasındaki ihlâs kelimesi, terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir. İslâmî literatürde ...
Yazar: Mustafa KARABACAK
Hakîkî intisap¸ gerçek sevgi¸ birine olan bağlılık sadece ona söylenen sözlerle¸ ona yazılan medhiyelerle olmaz. Sevgi kişinin hâline¸ yaşantısına aksetmelidir.Hakîkî intisap¸ gerçek sevgi¸ birine ola...
Yazar: Mehmet AKKUŞ