HER GÜZEL SÖZ SADAKADIR…
“Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa cehennemden korunun. Bunu bulamayan hiç olmazsa güzel bir sözle cehennemden korunsun.”Hadis-i Şerif
“Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa cehennemden korunun. Bunu bulamayan hiç olmazsa güzel bir sözle cehennemden korunsun.”Hadis-i Şerif
İslâm dini¸ getirmiş olduğu yüksek insani değerler ile hayatımızın çeşitli yönlerine ışık tutmaktadır. İslâm bu değerler bütünü içerisinde yer alan ibadet içerikli hükümlerin yanı sıra iktisadî¸ hukukî¸ ahlakî v.b. alanlara yönelik verdiği mesajlarla insanın maddi-manevi ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflemiştir. İnsan¸ hayatına bu kuralları göz önünde bulundurarak yön vermekte ve bu sayede Rabbının vaat ettiği huzurlu bir hayata kavuşabilmektedir. İslâm dininde ferdin mutluluğu¸ önemli ölçüde toplumun refah ve huzuruna bağlıdır. Bu ilke¸ İslâm’ın önerdiği pek çok ictimai kavramın da temeli olmuştur. Ferdî ve sosyal yönünün yanında iktisadî ve ahlakî yönü de bulunan Sadaka kavramı da bunlardan biridir.
Arapça’da s-d-k kökünden türeyen Sadaka sözcüğü¸ doğru olmak¸ doğru konuşmak manalarına gelmektedir. Kelime aynı zamanda içtenlik¸ samimiyet ve sadakat manaları da taşır. Dolayısıyla bir müslümanın ‘Sadaka vermesi’¸ onun dininin doğruluğunu¸ özünün temiz ve berraklığını¸ saf ve samimiliğini gösterir.1 İslâmda Sadaka kavramı¸ genellikle farz veya vacip olarak ihtiyacı olanlara yardım etme anlamında Zekat kavramı ile eş anlamlı olarak da kullanılmaktadır. Ancak bu kavram nafile olarak yapılan hayır-hasenât kapsamında çok daha geniş bir anlama delalet etmektedir.
Sevgili Peygamberimizin bazı sözlerinden İslâm’ın Sadaka anlayışını öğrenmek mümkündür. Buna göre;
• İnsanın mü’min kardeşine tebessüm etmesi sadakadır.
• İyiliği emredip¸ kötülükten sakındırmak¸ yolunu kaybeden birine yol göstermek sadakadır.
• Yoldan taş¸ diken¸ kemik gibi insanlara zarar veren şeyleri kaldırıp atmak sadakadır.2
• Bir diğer hadiste buyrulduğu üzere¸ bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan¸ hayvan ve kuşların yedikleri şeyler de¸ o Müslüman için birer sadakadır.3
İslâm’daki sadaka kavramının genişliği şu hadisten daha net biçimde anlaşılmaktadır:
• “Üzerine güneş doğan her gün insanın bir organı için sadaka vermesi gerekir.
• İki kişinin arasında adaletle hükmetmen sadakadır.
• Binitine binmek isteyen bir kimseye yardım ederek¸ ¸bindirmen veya eşyasını yüklemen bir sadakadır.
• Güzel söz sadakadır.
• Namaza giderken attığın her adım sadakadır.
• Gelip geçene sıkıntı veren şeyleri yoldan kaldırman bir sadakadır.”4
Rasûl-i Ekrem Efendimizin bu güzel ve hikmetli sözlerinden anlaşılacağı üzere¸ İslâm’daki Sadaka anlayışı maddi yardımlaşmayı ifade etmekle birlikte¸ maddi imkanı olmayan kimselere de çok çeşitli sadaka(t) imkanları sunmaktadır. Buna göre insan¸ tebessümle ya da güzel bir sözle sadaka sevabı alabilmektedir. Ruhlarımızın sürûru Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyururlar:
•“Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa cehennemden korunun. Bunu bulamayan hiç olmazsa güzel bir sözle cehennemden korunsun.” 5
Gerek Kur’an-ı Kerim’de¸ gerekse Efendimiz (as)’in örnek yaşantısı ve sözlerinde üzerinde en çok durulan konulardan birisi de “güzel konuşmak”tır. Kur’an¸ mü’minlerin özellikleri arasında boş söz ve işlerden yüz çevirmelerini¸ sözün en güzelini dinleyerek ona uymalarını zikreder. Güzel söz¸ Kur’an-ı Kerim’de kökü sağlam¸ dalları göğe doğru yükselen bir ağaca benzetilir.6 Bu ağaç¸ her zaman öğüt almaları için insanlara misaller getirmek suretiyle meyvesini verir. Ayetin devamında ise kötü söz¸ yerden koparılmış¸ ayakta durma imkanı olmayan¸ kötü bir ağaca benzetilmiştir. Buna göre mü’min güzel sözleriyle¸ kökü sağlam¸ meyvesi bol bir ağaç gibidir.
Ayrıca gözlerimizin nuru peygamberimiz¸ müslümanı elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kimse olarak tanımlamıştır. Buna göre mü’min olan kişiye kötü sözler sarfetmekten sakınmak¸ incitici sözler söylememek¸ insanları sözleriyle hayra teşvik etmek yakışır.
Dinimizde insanların gıybetini yapmak¸ boş ve gereksiz konuşmak da yasaklanmıştır. Peygamber Efendimiz¸ kişinin lüzumsuz söz ve işi terk etmesini onun müslümanlığının güzelliğine bağlamıştır. Bir başka hadislerinde de:
• “Allah’a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin¸ ya da sussun” buyurumuştur.7
Hulûsi Efendi¸ Dîvan’ının çeşitli yerlerinde tatlı dilli¸ hoşgörülü olma mesajları vermektedir. Şu beyitte de gereksiz sözlerden kaçınmaya değinmektedir:
“Nidersin şol gözü dostun yüzün görmüş göz olmasa¸
Ne dersin şol sözü Hakk’a yarar olmuş söz olmasa.” 8
Divan’da ayrıca¸ insanların birbirlerini incitecek şekilde konuşmamaları¸ aksine tatlı dille her ağzın balı olmaları öğütlenmektedir:
“İncitme sen kimseyi¸ kimseye incinme hem¸
Güler yüzlü tatlı dil her ağzın balı ol.”9
İslâm dini¸ “Her iyilik sadakadır” prensibini insanlığa armağan etmiştir. Bunun içerisine¸ Allah için yapmakla yükümlü olduğumuz ibadetlerin yanında¸ kendimize ve diğer insanlara karşı yapmamız gereken iyilikler de girmektedir. Usûlüne uygun şekilde yapılacak maddi yardımlarla birlikte¸ yetiştirilen hayırlı bir evlat¸ yapılan bir hayır kurumu ya da kendisinden yararlanılacak bir ilim amel defterinde kesintisiz mükafatlara neden olabilmektedir. Sadakatin en kolay farkettirileni içten bir gülümseme¸ ya da güzel bir sözle mü’min kardeşinin kalbini ferahlatmaktır.
Dipnot
1- T. H. Weir¸"Sadaka"¸ İslam Ansiklopedisi¸ X. 22 .
2- Tirmizi¸ (26) Birr¸ 36¸ VIII. 105.
3- Buhari¸ (78) Edeb¸ 27¸ VII. 78; Müslim¸ (22)
4- Buhari¸ (53) Sulh¸ 11; IV. 170; Müslim¸ (12)
5- Müslim¸ (12) Zekat¸ 68¸ I. 704¸ (hadis no: 1016).
6- İbrahim¸ 24-26.
7- Buhari¸ (78) Edeb¸ 31¸ VII. 78.
8- Ateş¸ Es-Seyyid Osman Hulusi¸ Divan-ı Hulusi-i Darendevî¸ s. 300.
9- Ateş¸ a.g.e.¸ s. 123.
Rukiye AYDOĞDU
Yazar“Bir kimsede şu üç özellik bulunursa imanın tadını duyar. Allah ve Peygamberi kendisine başkalarından daha sevgili olursa¸ sevdiği kimseyi yalnız Allah için severse¸ Allah onu inkârcılıktan kurt...
Yazar: Rukiye AYDOĞDU
Millî şairlerimizden Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” adlı şiirinden iki dörtlükle yazımıza başlayalım. Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır, Bir tarih boyunca onun ...
Yazar: Sırrı ER
Kanûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiye...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Her ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR