HER BAHAR, YENİ BİR UMUT
Bahar mevsimi, umutları canlandıran, iç acıcı ve gönül ferahlatıcı duyguları ilham eder. Her bahar; yeni bir başlangıç, yeni bir umut, taze bir kandır. Güz mevsiminde yapraklarını döken ağaçlar baharda yeniden çiçek açar. Kış mevsiminde ölü gibi olan arazi canlanır, kuşların cıvıltısı, karların erimesi ile çaylardan coşku ile sular akar ve belli aralıklarla yağan yağmur sadece nebatata değil, beşerî hayata da canlılık katar. Kış mevsiminden sonra gelen bahar mevsimi, ölümden sonra tekrar dirilmeye de delil olarak gösterilir. Ölümden sonra dirilme, kimine sonsuz bir baharı müjdelerken kiminin kış mevsimi ile kıyası kabil olmayan bir ıstırabı karşısına çıkarır. Son bir asırdır, Batı ile uyum sağlamak adına, seneyi de kışın ortasında başlatıyoruz. Oysa eskiler, yeni yılı bahar mevsiminin ruhuna uygun olarak bahar ayı ile başlatmışlardır. (21 Mart). Baharın engin ve dingin havasında, aile fertleri ve tecrübeli insanlarla istişare ederek geçmişin muhasebesi ve gelen yılın planlaması yapıldığında daha sağlıklı sonuçlara ulaşılacaktır. Bu gelen bahardan umutlarımız biraz daha fazladır. Baharı, üç ayların ve Ramazan ayının bereketi ile geçireceğiz. Korona virüs sebebiyle kısıtlı bir hayat sürmeye mecbur kalan insanlar, aşıların yaygın olarak yapılmasının da etkisi ile, rahat bir nefes almak istiyor. Salgın dönemi, insanların hayatında bir milat olacak. Salgından önce, salgından sonra diye ikiye ayıracaklar hayatlarını. Yeni bir başlangıç için Ramazanlı bahardan daha uygun bir zaman olamazdı. Baharın maddî bereketi Ramazan ayının manevî bereketi ile bütünleşecek. Görebildiğimiz kadarıyla, insanların çoğu hayatından memnun değil. Varlıklı olanlar, fakirlerden daha çok müşteki sahip oldukları imkânlardan. Bunun temelinde ise kanaatsizlik ve tamahkârlık vardır. Arzu ve isteklerin (tul-i emel) sonu yok ki... Hayallerimiz bir ömre sığmıyor. Hedeflere ulaşınca, matlup olan şeyler sıradanlaşıyor ve yeni, daha ileri hedefler belirleniyor ve bu serüven ömür boyu devam ediyor. Müslüman’ın hayatında umutsuzluğa yer yoktur. İman varsa imkân da vardır. Her yeni bahar, hatta her doğan güneş yeni imkânlar ve sürprizlerle beraber gelir. Müslüman, Allah’ın rahmetinden umudunu hiçbir zaman kesmez. Müslüman bilir ki, gecenin en koyu karanlığı, şafak vaktine yakın olan zamanda gerçekleşir. Umutsuzluk, şeytana mahsus bir yaklaşımdır. Hayatta maddî veya manevî bir değerini kaybedenler, sadece bir değerini kaybetmiş olur fakat bu kayıp onun kişisel değerini eksiltmez, buna mukabil, umudunu kaybedenler ise her şeyini kaybetmiştir. Dünya hayatı, harcayarak kazanma esası üzerine işler. Hayata anlam katan değerler, bir bedel ödenerek elde edilir. İnsan, mal-mülk, ilim-irfan, bilgi-tecrübe, meslek-sanat vb. yetenekler kazanmak için gençliğinin en verimli yıllarını harcar, sonra da bu emeklerinin semeresini görmek ister. Kimseye muhtaç olmadan, kendi ayakları üzerinde durmayı arzu eder. İyi gelir getiren bir işte çalışmak, huzur veren bir eş ile yaşamak herkesin en büyük temennisidir. Yorucu bir işte çalışsa bile eve geldiğinde kendisini sıcak ve huzurlu bir yuva içinde bulduğunda bütün yorgunluğu diner. İnsan çalışma hayatında da bir gün emekli olacağını, daha fazla dinleneceğini ve dostlarına daha fazla zaman ayıracağını umut ederek şevkle çalışmaya devam eder fakat emekli olduğunda sağlık sorunları ile uğraşmaya başlar, yaşam kalitesi ve performansı düşer. Genç iken sağlığını da feda ederek çalışıp biriktirdiği kazancını bu sefer kaybettiği sağlığını tekrar elde etmek için harcar. Bu şartlarda bile o, ailesinin akıl danıştığı bir büyüğüdür. Bilgi ve tecrübesi ile genç nesle yol gösterir. Yaşlı insanın umudu, emek vererek yetiştirdiği çocukları ve torunlarının iyi günlerini görmektir. En büyük umudu ve arzusu ise iman ve salih amel ile Rabb’inin huzuruna varmaktır. Her yaşın kendine özgü özellikleri ve güzellikleri vardır. Gençlikte, çoğunlukla dinç, enerjik ve sağlıklı bir beden, dingin bir zekâ, insanın umutlarını gerçekleştirmede büyük bir fırsat iken yaşlılıkta bilgi ve tecrübe, kendine ve çevresine yetecek miktarda varidat hem kendisine ve hem de umut bağladığı evlad ü iyaline bir güvencedir. Mutluluk, çok şeye sahip olarak, konforlu bir hayat yaşayarak, geniş maddi imkânlara ulaşarak elde edilmez. Mutluluk, kısaca, insanın kendini iyi hissetmesidir, denilebilir. Kendini iyi hissetme ruh hâli ise, sağlam bir inanç, oturmuş bir karakter, iç barış, tutarlı ve makul düşünce, dengeli bir hayat tarzı vb. meziyetlerle elde edilir. Kendi içinde sükûnu sağlayamamış biri, gerek ailede ve gerekse toplumda konumu her ne olursa olsun, huzura eremez, huzurun sağlanmasına da bir katkı sağlayamaz. Yaşamakta olduğumuz ömür, gelen her yeni bahar, doğan her güneş ilahi bir lütuf, aynı zamanda bir umuttur. Dünya hayatındaki ömür sona erse bile ahirette Allah’ın salih kullarına lütfun en büyüğü (cennet) vardır.
Emine Büşra YÜKSEL
Yazarİnsanlar dünyaya ümmî olarak gelirler. Yani insanlar annelerinden doğduğunda bedenleri çıplak, beyinleri ve kalpleri saf, yalın, arı ve duru bir haldedir. İnsan, fıtratında yer alan hem iyiye hem de k...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Din eğitimi sevgi üzerine kurulmalıdır. Allah’ın azabı değil rahmeti işlenmelidir. Allah’ın cezalandırıcı değil, esirgeyici, bağışlayıcı olduğu ve çok sevdiği ile eğitime başlanmalıdır. Çocuklara, All...
Yazar: Eşref BOLUKÇU
Komşu; ev, iş yeri, arazi, köy, şehir, ülke bakımından yakın olan, yan yana veya çok yakın olanların birbirine göre aldıkları addır. Kimlerin komşu sayılıp sayılmayacağı hususundaki tespit örfe bırakı...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Sultan İbrahim’in en çok sevdiği Kadın Efendisidir. 1630’ların başında doğduğu ve Çerkez asıllı olduğu rivayet edilmektedir. Tarihçi Dimitri Kandemir’e göre Kırımlıdır. Tarihçi Agafangel Krımski, kard...
Yazar: Bengisu HAYAT