HER BAHAR YENİ BİR UMUT
Yıllar öncesiydi, ailemin el bebek gül bebek sevdiği bir çocuktum, her şey benim etrafımda dönüyor, her şey bana göre şekilleniyordu, en azından ben öyle sanıyordum. Uzun ve soğuk kış aylarından sonra nihayet bahar gelmişti. Hıdırellez gününde ailece evimizin yakınındaki bahçede semaver kaynatıp bahara merhaba diyecektik. Her bahar yeni bir umut demekti. Ağaçlar çiçek açmış, yerler yeşermiş, ağaç dallarında dizili kuşlar cıvıl cıvıl sesleriyle sanki bizi karşılıyorlardı. Annem, semaveri yakmak için ağabeyimle beni çalı çırpı toplamaya göndermişti, fakat biz bu işi kovalamaca ve saklambaç ile oyuna çevirmiştik. Annem, “Çocuklar, hadi sizi bekliyorum, nerede kaldınız?” diye seslendikçe biz “Tamam anne!” diyorduk. Her bahar yeni bir umuttu. Babamla annem ağabeyimin yaz ayında yapılacak düğününü konuşuyor, dünürlerle yapacakları görüşmede neleri ele alacaklarını istişare ediyorlardı. Onların bu konudaki sohbeti benim ilgimi çekiyor ve konuşulanlara kulak kabartıyordum. Babam, “Dünürler iyi bir aile, Allah karşımıza iyi insanları çıkardı, inşallah böyle devam eder.” derken annem “Dur bakalım, bizden neler isteyecekler, düğün aşamasında her şey net belli olur.” diyerek biraz daha karamsar bir yaklaşım sergiliyor, babam da biraz sitemli ses tonu ile “Ağzını hayra aç hanım, aklına kötü şeyler getirme!” diyerek onu ikaz ediyordu. Yine ömrümüze bir bahar girdi; çevremde komşularım, akrabalarım ve arkadaşlarımdan kimi kendileri ya da çocukları için evlilik planları yapıyor, kimi yeni aldığı eve taşınmayı, kimi evinde yapacağı tadilatı konuşuyor. Ben kendimi bildim bileli her bahar konuşulan konuların ve yapılan planların ortak noktası, yeni bir adım, yeni bir gelişme ve olumlu bir değişimdir. Kim bilir, kış döneminde her yönü ile düşünülmüş ve planlanmış işler, bahar ayı ile birlikte uygulamaya konuluyor ve yaz aylarında sonuçlanıyor. Ben bir yılı, hep insanın bir ömrüne benzetirim. Bahar mevsimi insanın çocukluğuna ve gençliğine tekabül eder. Doğar, serpilir, çiçek açar ve gelişir. Yaz mevsimi insanın olgunluk ve hasılat dönemidir. Sıcak havaların insanları bunaltması gibi hayatın zorlukları da insanı sıkıntıya soksa da insan hayata ve ahirete dair her ne yaparsa bu mevsimde yani olgunluk döneminde yapar. Güz dönemi insanın yaşlılık dönemine karşılık gelir. Tabiatın sararması, ağaçların yapraklarını dökmesi gibi, insanın da rengi solar, saç ve sakalı ağarır, takati azalır ve daha çok istirahat etme ihtiyacı duyar. Fakat yaz döneminde hâsılatı yapılan ürünlerin güz döneminde tüketilmesi gibi, insan da güz döneminde bir ömür elde ettiği birikimin semeresini görmeye başlar. Yaşlılık döneminde, gençliğe nispeten takati azalsa da mal varlığı artmıştır. Hayatın en tatlı kârı olan torunları ile daha da neşelidir. Kendisi güz güllerini koklarken hayatının baharında olan torunları kendi yerine hazırlanmaktadırlar. Kış dönemi ise adeta insanın vefatı ve berzah âlemidir. Her mevsimin kendine özgü bir güzelliği olduğu gibi hayatın her aşamasının da kendine has özellikleri ve güzellikleri vardır. Allah’a tevekkül ile yaşamasını öğrenenler için her bahar yeni bir umuttur, yaz ayları içimizi ve hayatımızı ısıtır, hayatımızı anlamlandırır, güz mevsimi ise hak edilmiş bir istirahat dönemidir. Biz güz mevsiminde istirahat eyleyip duralım, yine bizden olanlar, bizim umudumuz ve neşe kaynağımız olan torunlarımız baharı omuzlayıp iki nesil/iki mevsim geriden bizi takip ederler.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarEy eşref-i mahlûk yaratılan halife insan! “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabb’ine dön!”1 Mademki dönüş O’na, tek aidiyet yine O’na, o zaman dünya hayatındaki her anın bu vuslat için bakî...
Yazar: Hilal OTYAKMAZ
Gelenek ve görenekler; toplumda asırlardır yapılagelen, toplumun çoğunluğu tarafından benimsendiği için kuşaktan kuşağa aktarılan, bireyleri psikolojik olarak uymaya zorlayan, uymayanı ayıplayan kültü...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Medeniyet; bir milletin ya da milletlerin, kendi bilgi ve kültürleri yanında diğer milletlerin bilgi ve kültürlerinden de istifade ederek, bilgi ve düşüncede, hayatın her alanında, sanat, edebiyat, za...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Özgürlük, ne güzel, ne büyülü bir sözcüktür! İçimizi ferahlatır, ufkumuzu aydınlatır. Soluduğumuz hava, yediğimiz yemek, içtiğimiz su gibidir. Onun peşinde nice dağlar aşar, nice ırmaklar dolanır, nic...
Yazar: Halide YENEN