HAYIR ALANINDA YARIŞMAK
"Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç verecek yok mu?"Bakara¸245
"Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç verecek yok mu?"Bakara¸245
Hayır alanında yarışmak¸ hem bireyin kendi kişiliğini yüceltmesine¸ hem de toplumun daha nitelikli olmasına yardımcı olur. Bu erdemli davranış¸ insandaki aşırı isteklerin¸ olumsuz duyguların dizginlenmesini sağlayarak¸ akli ve ruhi melekelerin olumlu yönde gelişmesine ve ahlaki değerlerin güçlenmesine katkıda bulunur. Bunun için Kur'an¸ insanları hayır alanında yarışa teşvik ederek¸ onların daha duyarlı¸ anlayışlı¸ özverili ve daha olgun kimseler haline gelmelerini istemektedir.
"O halde hayır işlerine koşun¸ nerede olursanız¸ Allah sizi bir araya getirir."1
"O halde hayır işlerine koşun¸ hepinizin dönüşü Allah'adır."2
"İşte onlar¸ hayır işlerinde yarış ederler ve onlar hayır için önde giderler."3
"Hayır işleyin ki¸ kurtuluşa eresiniz."4
İnsanları gayrete getirmek için Kur'an'da bu anlamı vurgulayan daha pek çok ayet-i kerime vardır. Ancak bu ayetlerdeki "hayra koşun" ifadesinden sonra gelen cümlelerde teşvikin yanında bir de örtülü bir uyarı yapıldığı görülmektedir: "Nerede olursanız Allah sizi bir araya getirir" ve "hepinizin dönüşü Allah'adır" cümleleriyle mutlak olarak Allah'ın huzuruna çıkılacağı ifade edilerek¸ insana sorumluluğu hatırlatılmaktadır. Yani Allah'ın huzuruna günahkâr bir kul olarak değil¸ hayra koşan¸ iyilik yapan ve güzel amellerde bulunan¸ erdemli bir kul olarak çıkılması istenmektedir. Kaldı ki hayır ve iyilik yapan kimselerin¸ yaptıkları kat kat fazlasıyla Yüce Allah tarafından kendilerine ödeneceği¸ hiç kimsenin yapmış olduğu güzel amellerinin karşılıksız kalmayacağı da bizzat Cenab-ı Hakk'ın garantisiyle bildirilmektedir:
"Kim bir iyilik getirirse ona¸ o getirdiğinin on katı vardır."5
"Kim bir iyilik getirirse ona¸ ondan daha hayırlısı vardır."6
"Kim bir iyilik getirirse ona¸ ondan daha hayırlısı vardır ve onlar o gün korkudan emin kalırlar."7
"Elbette biz güzel iş yapanın ecrini zayi etmeyiz."8
"Allah müminlerin ecrini zayi etmez."9
"Erkek ve kadın her kim inanmış olarak iyi bir iş yaparsa ona dünyada hoş bir hayat yaşatırız. Ahirette ise onların ücretini yaptıklarının en güzeliyle veririz."10
Görülüyor ki¸ yapılan iyi işlerin karşılığı ne dünyada ne de ahirette boşa gitmeyecek¸ aksine kat kat fazlasıyla ödenecektir. Yüce Allah'ın vermiş olduğu bu garanti¸ insanları hayra ve iyiliğe yönlendirmede itici bir güç olmaktadır. Böylece Kur'an¸ her işin karşılığının Yüce Allah tarafından verileceğini beyan ederek¸ iyiliklere süreklilik kazandırmaya¸ kötülüklere ise engel olmaya çalışmaktadır. Yüce Allah ile irtibatlandırılmayan ve Kur'an'la temellendirilmeyen hiçbir işin devamlı ve sürekli olması mümkün değildir.
Bunun için Cenab-ı Hak¸ hiçbir kişisel çıkar veya kazanç gözetmeden¸ yalnız Allah rızası için yapılan her hayrı Allah'a verilmiş Karz-ı Hasen (güzel borç) olarak nitelendirmekte ve bu borcu kat kat fazlasiyle ödeyeceğini taahhüt etmektedir.
"Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç verecek yok mu?"11
"Allah'a güzel borç verenler¸verdikleri kat kat fazlasıyla kendilerine ödenir ve onlar için şerefli bir mükâfat da vardır."12
"Eğer Allah'a güzel borç verirseniz¸ Allah onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar."13
"Ve Allah'a güzel borç verin. Kendiniz için verdiğiniz hayırları¸ Allah katında daha hayırlı ve mükâfatça daha büyük bulacaksınız."14
İşte Allah için yapılan hayır¸ yardım ve iyiliğin karşılığını Yüce Allah fazlasıyla ödeyeceğini açıklarken¸ inanmış insanın buna duyarsız kalması düşünülebilir mi? Nitekim Karz-ı Hasenle ilgili olarak Bakara Suresinin 245. ayetinin nüzul sebebi hakkında şu olay anlatılmaktadır:
"Ebu'd-Dehdah Hz.Peygamber'e gelerek: Ya Rasulallah¸ benim iki bahçem var¸ onların birini Allah yolunda tasadduk etsem¸ bana Cennet'te onun iki katı verilir mi?diye sorar. Hz.Peygamber de: Evet¸ cevabını verir. Bu defa hanımım da benimle birlikte olur mu? der. Hz.Peygamber yine: Evet¸ cevabını verince: Çocuklarım da benimle beraber olacak mı? diye tekrar sorar. Hz.Peygamber yine: Evet¸ der. Bunun üzerine Ebu'd-Dehdah¸ en güzel bahçesini Allah rızası için sadaka olarak verir. Bu bahçe (Huneyniyye) diye adlandırılmıştır. Sonra Ebu'd-Dehdah geri dönünce çoluk çocuğunu sadaka olarak verdiği bahçede bulur. Bahçenin kapısında durur ve hanımına¸ bahçeyi Allah rızası için sadaka olarak verdiğini anlatır. O da: alış-verişini mubarek etsin¸ diyerek hep beraber bahçeden çıkar ve bahçeyi teslim ederler."15
Yüce Allah ve Hz.Peygamber tarafından verilmiş olan bu garanti karşısında kalbi ve ruhu zenginleşen müslümanlar¸ gayrete gelerek hayır alanında yarışmaya ve bu tür örnekleri çoğaltmaya çalışmışlardır. Bu hususta sahabeden Ebu Talha'nın şu örnek davranışı da çok anlamlıdır:
"Sevdiğiniz şeyleri Allah yolunda harcamadıkça hayra ulaşamazsınız."16 anlamındaki ayet nazil olunca Ebu Talha Hz.Peygamber'in huzuruna çıkarak:
Ya Rasulallah¸ Yüce Allah: "Sevdiğiniz şeyleri vermedikçe iyiliğe ulaşamazsınız" buyuruyor. Benim en çok sevdiğim malım ise Beyreha denilen bahçedir. Onu Allah rızası için sadaka olarak veriyorum. Allah katında onun bir hayır ve ahiret azığı olmasını dilerim. Bunu Allah'ın gösterdiği yönde kullanın¸ dedi. Bunun üzerine Hz.Peygamber: "Bu ne kadar kârlı ve ne kadar iyi bir maldır. Ben bunu akrabanız arasında taksim etmenizi uygun görüyorum" deyince¸ Ebu Talha: Öyle yaparım ey Allah'ın Rasulü diyerek¸ bahçeyi akrabaları ve amca çocukları arasında paylaştırdı.17
Kur'an gibi kutsi bir kaynaktan beslenen müslümanların örnek davranışlarını burada daha fazla sıralamaya belki çerçevemiz müsaade etmemektedir. Ancak hayır alanında yarışmak müslümanlar arasında o kadar sıcak kabul görmüştür ki¸ sosyal hizmet dallarının bütün birimlerinde bunu yaygın bir şekilde görmek mümkündür. Mesela: Camiler¸ Vakıflar¸ medreseler¸ kütüphaneler¸ hastaneler¸ imaretler¸ köprüler ve benzeri kuruluşlar bunların başlıcalarıdır. Sosyal hizmet alanında insanlığa pek çok katkı sağlamış olan bu kuruluşların temelinde¸ şüphesiz Allah'ın rızasını kazanma inancı yatmaktadır. Bu inanç insanları güzel eserler yapmaya ve güzelliklere güzellik katmaya çağırmaktadır. Nitekim bu güzelliklere güzellik katan yüce değerlerden birinde sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Müslüman müslümanın kardeşidir. Müslüman¸ müslümana zulmetmez; müslüman müslümanı zulmedenin elinde bırakmaz. Müslüman¸ müslüman kardeşinin ihtiyacını karşıladığı sürece¸ Allah da onun ihtiyacını karşılar. Müslüman¸ müslüman kardeşinin bir sıkıntısını giderirse¸ Allah da kıyamet gününde onun bir sıkıntısını giderir. Müslüman¸ müslümanın ayıbını örterse¸ Allah da kıyamet gününde onun günahını bağışlar."18
İşte bu vesileyle bütün insanlığa hizmet etmeği dini bir vecibe sayan Kur'an'ın dışında insanları iyilik¸ hayır ve güzellik alanında yarış yapmaya teşvik ve tahrik eden başka bir sisteme rastlamak mümkün değildir. Bir karşılık beklemeden yalnız özveriye ve hep kendinden fedakârlık yapmaya dayalı bu erdemli davranışı¸ beşeri sistemlerin hukuk anlayışıyla izah etmek oldukça güçtür. Bunun için Kur'an'dan uzak kalmış bulunan bütün düşünür ve fikir adamlarının Kur'an'ın öğretilerine daha objektif nazarla yaklaşmalarının insanlığın hayrına güzel sonuçlar doğuracağında şüphe yoktur.
Dipnotlar
1- Bakara¸ 2/148
2- Maide¸ 5/48
3- Mü'minun¸ 23/61
4- Hacc¸ 22/77
5- En'am¸ 6/160
6- Kasaş 28/84
7- Neml¸ 27/89
8- Kehf¸ 18/30
9- Al-i İmran¸ 3/171
10- Nahl¸ 16/97
11- Bakara¸ 2/245
12- Hadid¸ 57/18
13- Tağabun¸ 64/17
14- Müzzemmil¸ 73/20
15- Razi¸ Mefâtıhu'l-Gayb¸ II.300
16- Al-i İmran¸ 3/92
17- Buhari¸ Sahih¸ II.126
18- Buhari¸ Sahih¸ III.98 Kitabu'l-Mezalim)
Şevki SAKA
YazarSultan I. Abdülhamid’in yedinci kadınefendisi ve II. Mahmud'un annesidir. Eski hayatı ve Osmanlı Sarayı’ndaki yaşantısı hakkında çok sağlam ve tatmin edici bir bilgi yoktur. Kafkas kökenli olması muht...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Osmanlı padişahlarının onuncusu, 89. İslâm halifesi olan ve “Muhteşem Süleyman” olarak anılan Kanûnî Sultan Süleyman 1494 (bir rivayete göre ise 1495)’te, babası Yavuz Sultan Selim’in sancakbeyi (vali...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Ramazan ayının kalan yarısını idrak ederken, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni ve Ramazan’ın bitimiyle de bayramı yaşayacağız inşaallah. Bu mübarek günler, hayırların tavsiye edildiği ve mü’minle...
Yazar: Raziye SAĞLAM