HAYATIMIZDA BAYRAM
“Biz de Ramazanın arkasından bir bayrama ulaşmış olmanın neşe ve sevinci içindeyiz. Bayram kutlamalarımızı yerine getireceğiz ve kaldığı kadarıyla bayram geleneklerimizi icra etmeye çalışacağız.”
“Biz de Ramazanın arkasından bir bayrama ulaşmış olmanın neşe ve sevinci içindeyiz. Bayram kutlamalarımızı yerine getireceğiz ve kaldığı kadarıyla bayram geleneklerimizi icra etmeye çalışacağız.”
Peygamber efendimiz Medine’ye hicret ettiğinde¸ Medinelilerin câhiliye döneminden beri kutlamakta oldukları iki bayramları vardı. Bu bayramlarda çeşitli eğlenceler tertiplerler¸ Sudanlılar tarafından oyunlar oynanır¸ neşe ve sevinç içinde kutlamalar gerçekleştirilirdi. Hicretten sonra bu bayramlar kaldırılmış ve bunların yerine geçmek üzere Ramazan ve Kurban Bayramları bildirilmiştir. Hz. Peygamber¸ bu konuda şöyle buyurmuştur : “Sizin oyunlarla (kutladığınız) iki bayramınız vardı. Allah sizin için¸ onların yerine¸ daha hayırlı olanlarını getirdi. Bunlar Ramazan ve Kurban Bayramlarıdır.”1
Bayram¸ kelime olarak¸ “neşe ve sevinç” demektir. Kaşgarlı Mahmud¸ Dîvânu Lugati’t-Türk’te¸ “bayram” kelimesinin¸ ilk defa Farslarda duyduğu “bezrem” kelimesinden bozulmuş olduğunu sandığını belirtmektedir. “Neşe ve eğlence günü” demek olan bu kelime Oğuzların dilinde¸ Arapça “îd” kelimesinin yerine geçerek¸ “bayram” şeklini almış ve o şekilde yerleşmiştir.2
Bayram¸ kelime olarak¸ “neşe ve sevinç” ve “neşe¸ sevinç ve eğlence günü” anlamlarında günümüzde de kullanılmaktadır. Özellikle “neşe ve sevinç” mânâsıyla birçok deyim ve atasözümüzde yer alır.
Beklediği önemli bir olayın olumlu sonuçlanması veya olayların umduğundan daha iyi gelişmesi karşısında bir kişinin aşırı derecede sevinmesi durumunda¸ “bayram etmek” veya “düğün-bayram etmek” deyimleri kullanılır. Bu hal birden fazla kişi için söz konusu ise¸ “Bayram ediyorlar.” denir. Böyle kişilerin bulunduğu yer için “bayram yeri gibi” nitelemesini yaparız.
İnsanların beklenmedik ve alışılmamış şekilde neşe ve sevinç içinde olmaları¸ bunu gösteren işler yapmaları¸ “Bayram değil¸ seyran değil” veya “Düğün değil¸ bayram değil” deyimleri ile ifade edilir.
Etrafında olup bitenden habersiz bir şekilde¸ kendi kendine neşe ve sevinç içinde olanların durumu¸ “Bayramda¸ seyranda”; yine etrafında olanlara aldırmadan uygun olmayan yer ve zamanda o durumu sergileyenler için¸ “Deliye her gün bayram” deyimleri uygun düşer.
Herkesin üzüldüğü bir olaya¸ kendi çıkarı için sevinenin durumu¸ “At ölür¸ itlere bayram olur.” atasözü ile açıklanır.
Galib Dede¸
“Her zamân bir meh-i nev-hattıla ahşam eyler
Hâsılı Gâlib-i dîvâneye her gün bayram”3
şeklindeki beyitinde “bayram” kelimesini “neşe ve sevinç” anlamında kullanmıştır.
Şairlere göre âşık için asıl bayram¸ “yârin cemâlini görmek” ve “vuslata ermek”le olur. Tabiî Allah’ı kendisine “yâr” edinmiş olan âşıkın asıl bayramı Cemâlu’llâhı müşâhede ve vuslat-ı ilâhî iledir.
Bâkî¸ “vuslat bayramı”nı şöyle dile getirir :
Dirîğ eyler mi Bâkî cânı kurbân olduğum senden
Fedâ yolunda varı tek hemân îd-i visâl olsun
(Kurban olduğum! Bâkî cânını senden esirger mi?yeter ki¸ hemen kavuşma bayramı olsun; bütün varı yoğu senin yolunda fedâ.)
Tasavvufta bayram¸ “mürîdin mürşide kavuşması” ve “âşıkın ma’şûka vuslatı” mânâlarında kullanılır.
Müslümanlar Hz. Peygamber’den beri Ramazan ve Kurban Bayramlarını kutlamaktadırlar. Hz. Peygamber’in bayramlardaki tutumlarıyla ilgili olarak¸ birbirini destekleyen ve tamamlayan çeşitli rivâyetler vardır :
Hz. Ömer¸ çarşıdan aldığı sırma işlemeli bir cübbeyi bayramda ve heyetler geldiği zaman giymesi için Rasûlullah’a vermiş¸ o da kabul ederek¸ ona başka bir cübbe hediye etmiştir.4
Hz. Peygamber¸ Hz. Ayşe’nin iki câriyesinin bayramda def çalmasına ses çıkarmadığı gibi¸ Hz. Ebû Bekir’in onları menetmesine karşılık¸ “Onları bırak.” diye ikazda bulunmuştur.5 Ayrıca özellikle Sûdanlılar tarafından çeşitli oyunlar oynanmasına ses çıkarmadığı gibi¸ Hz. Ayşe’nin onları seyretmesine de müsâade etmiştir.6
Bunlardan anlaşıldığı gibi¸ Hz. Peygamber’in sağlığında¸ bayramlarda yeni ve güzel elbiseler giyilmesi¸ günaha yer verilmeyen eğlenceler düzenlenmesi¸ neşe ve sevinç içinde bayram kutlanması âdetleri vardı. O zaman başlayan Ramazan ve Kurban Bayramı kutlamaları asırlar boyunca¸ bütün Müslüman toplumlarda¸ değişik şekiller alarak devam edegelmiş¸ Müslüman toplumları arasında bayram kültürü ve geleneği oluşmuştur.
Türk toplumunda da¸ köklü bir bayram geleneği vardır ve bu gelenek birçok yönüyle devam etmektedir. Öncelikle söylenebilecek olan hususlardan birisi¸ Ramazan ve Kurban bayramının dilimize kazandırdığı tabirlerdir : Bayram arafesi¸ bayram günü¸ bayram ayı¸ bayram üstü¸ bayram ertesi¸ bayram hediyesi¸ bayram bahşişi¸ bayram şekeri¸ bayramlık¸ bayram tebriği¸ bayram ziyâreti¸ bayramlama¸ bayramlaşma¸ iki bayram arası¸ bayram havası¸ bayram yeri gibi.
Eskiden bayramların nasıl kutlandığına dair çeşitli şeyler anlatılır. Bunun için “eski bayramlar” tabirini çok duyarız. Bu tabir¸ eski zamanlardaki bayram kutlamalarına dair özlemleri ifade etmek üzere sık sık söylenir. Fakat bu daha çok¸ İstanbul’daki belli bir zümrenin¸ bayram vesilesiyle düzenlenen eğlencelerdeki hayatlarını konu edinen hatıralar için kullanılır. Bunun dışında halkımız arasında¸ yörelere göre bazı küçük değişiklikler olmakla beraber¸ yüzyıllardır devam edip gelen ve daha çok aile içinde geçen geleneksel bir bayram kültürü ve geleneği vardır.
Bayram günlerine bayramdan epeyce önce başlanır. Ev birkaç gün önceden temizlenir¸ çamaşırlar yıkanır¸ her şey tertemiz yapılır¸ evin ihtiyaçları için bayram alışverişine çıkılır. Yeni giyecekler alınır veya yeni alınmayacaksa¸ aile fertlerinin hepsinin mevcut giyecekleri içinde en iyileri bayram günü giyilmek üzere hazır edilir. Bayram ziyaretine gelen misafirlere ikram edilmek üzere ya şeker alınır veya baklava¸ börek¸ çörek… gibi şeyler hazırlanır.
Bazı yörelerde devam etmekle beraber¸ büyük ölçüde terk edilmiş adetlerden biri de¸ arafe veya bayram günü çocuklara bir şeyler dağıtılmasıdır. Özellikle küçük yerleşim yerlerinde arafe veya bayram günü köyün çocukları ellerinde birer torbayla topluca dolaşırlar¸ dağıtılan şeker¸ çörek ve buna benzer şeylerden toplamak için cıvıl cıvıl sesleriyle oradan oraya koşarlardı.
Bayram havası evlere esas olarak bayram namazına gidiş hazırlıklarıyla başlar. Genellikle çocuklar da dahil evin erkekleri en iyi ve en temiz elbiselerini giyerek bayram namazına giderler. Namazdan sonra da bayram tebrikleri başlar. Küçükler büyüklerin ellerini öper¸ bayramlarını tebrik ederler¸ karşılıklı bayramlaşılır. İmkanı olanlar birbirlerine hediye alırlar ve bu hediyeler bayramlaşma esnasında takdim edilir.
Evdeki bayramlaşmadan sonra dışarıdaki büyüklerin ziyareti ve bayramlarını tebrik etme işi başlar. En büyükler evinde küçüklerin gelmesini bekler ve herkes onları ziyaret eder. Bu böylece yakın akrabalar¸ uzak akrabalar¸ arkadaşlar¸ komşular ve diğer dostlar şeklinde devam edip gider.
Bunların yörelere göre değişen şekilleri olabilir. Ancak büyük ölçüde bu şekilde devam etmektedir. Hatta insanlar¸ anne babasından ayrı bir yerde oturuyorsa bayramda mutlaka onların yanında olmaya gayret eder.
Bunlar toplum fertlerinin birbirine olan bağlılıklarını ve samimiyetlerini artıran vesîlelerdir. Toplumun birliğini bütünlüğünü geliştiren¸ kimliklerini muhafaza eden yollardır. Ne yazık ki¸ son zamanlarda bayramlar birer tatil vesilesi kabul edilmeye başlandı. Özellikle uzun bayram tatillerinde turistik yerlere gitme alışkanlıkları başladı. Halbuki bayramlar büyüklerle¸ akraba ve dostlarla muhabbeti ve sevgiyi geliştiren ortamların doğmasını sağlayan zamanlardır. Bu geleneğimizi devam ettirmeliyiz. Ortak değerleri ayakta tutan¸ birlik ve beraberliği pekiştiren¸ toplumun fertlerini birbirine daha da kaynaştıran¸ dargın ve kırgın olanların barışmasına vesile olan bu gibi günlere bütün toplumlarda önem verilir. Biz de önem vermeye devam etmeliyiz.
Eskiden bu bayramların Anadolu’da toplu olarak da kutlandığını görüyoruz. Köy meydanlarında ve mahalle aralarında gençler¸ kız ve erkekler ayrı olarak toplanırlar çeşitli şekillerde bayram eğlenceleri yaparlardı. Bu kutlama şekilleri hemen hemen kalmadı denebilir. Bunun gibi¸ birçok yerde göze çarpan¸ fakat gittikçe daha az görülmeye başlanan bir gelenek de¸ şehirlerde “Bayram Yeri” adlı oyun ve eğlence yerlerinin kurulmasıdır.7
Bunu esasen Hz. Peygamber zamanında görülen uygulamaların bir gelenek halinde sürdürülmesi olarak kabul etmek mümkündür. Hz. Peygamber’in bayramda oyun oynanmasına ses çıkarmadığı gibi¸ Hz. Ayşe’nin onları seyretmesine müsâade ettiğini daha önce belirtmiştik.
Osmanlı dönemindeki bayram yerleri¸ şairlerimizin şiirlerine bile konu olmuştur. Meşhur şairimiz Nedim’in böyle bir bayram yerini tasvir eden güzel bir şiiri vardır. Mehmed Akif Ersoy da kendi zamanındaki bir bayram yerini ve insanların oradaki halini¸ bir tablo gibi canlı bir tasvirle şöyle anlatır :
Gelin de bayramı Fâtih’de seyredin¸ zîrâ
Hayâle¸ hâtıra sığmaz o herc ü merc-i safâ
Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan
Tutun da¸ tâ dedemiz demlerinden arta kalan
Asırlar ölçüsü boy boy asâlı nesle kadar
Büyük küçük bütün efrâd-ı belde¸ hepsi de var!
Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar¸
İçinde darbuka¸ deflerle zilli şakşaklar.
Biraz gidin : Kocaman bir çadır... Önünde bütün
Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için...
Nöbetle bekleşiyorlar. Aceb içinde ne var?
“Caponya’dan gelen¸ insân suratlı bir canavar””
Geçin : Sırayla çadırlar. Önünde her birinin
Diyor : “Kuzum¸ girecek varsa¸ durmasın girsin.”
Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir i’lân :
“Alın gözüm buna derler...” sadâsı her yandan.
Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele :
Gelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele...
Terâzilerden adam eksik olmuyor; birisi
İnince binmede artık onun da hemşerisi.
..........
O başta : Kuskunu kopmuş eğerli düldüller¸
Bu başta : Paldımı düşmüş semerli bülbüller!
Baloncular¸ hacıyatmazcılar¸ fırıldaklar¸
Horoz şekerleri¸ civ civ öten oyuncaklar;
Sağında atlı karınca¸ salunda tahtırevân;
Önünde bir sürü çekçek¸ tepende çiftekolan.
...........
Bu kâinât-ı sürûrun içinde gezdikce¸
Çocukların tarafındaydı en çok eğlence.
Güzelce süslenerek dest-i nâz-ı mâderle;
Birer çiçek gibi nevvâr olan bebeklerle
Gelirdi safha-i mevvâc-ı îde başka hayât...
Bütün sürûr u şetâretti gördüğüm harekât!8
Oruç¸ Kur’an ve ibadet ayı olan Ramazanı bitirdik ve yine bir bayrama ulaştık. Mehmet Akif merhum¸ “Bayram” şiirinde böyle bir bayram gününün sevincini şöyle dile getirir :
Âfâk bütün hande¸ cihân başka cihândır
Bayram ne kadar hoş¸ ne şetâretli zamandır!
Bayramda güler çehre-i ma’sûm-ı sabâvet.
Ümmîd çocuk sûret-i sâfında ıyândır.9
Biz de Ramazanın arkasından bir bayrama ulaşmış olmanın neşe ve sevinci içindeyiz. Bayram kutlamalarımızı yerine getireceğiz ve kaldığı kadarıyla bayram geleneklerimizi icra etmeye çalışacağız. Ne yazık ki¸ neşe ve sevincimize buruklaştıracak¸ sevinmek yerine üzülmemize sebep olacak olaylarla karşı karşıyayız. İnsanlarımızın karşı karşıya oldukları yerel ve global sıkıntılarının yanında¸ Irak’ta¸ Filistin’de ve dünyanın çeşitli yerlerinde Müslümanların içinde bulundukları acılı durumlar neşe ve sevincimizi boğmaktadır. Buna bir de Pakistan ve çevresindeki¸ daha çok Müslümanları etkileyen deprem eklenince bayram sevincimize onların büyük üzüntüsü karıştı. Bayram kutlamalarımız yanında¸ onlar için dua etmeli ve mümkün olduğu kadar da yardımda bulunmalıyız.
* Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
DİPNOT
1 Nesâî¸ Sünen¸ Salâtü’l-Îdeyn¸ 1.
2 Bkz. Dîvânu Lugati’t-Türk Tercemesi¸ (Çeviren : Besim Atalay)¸ Türk Dil Kurumu Yayınları¸ Ankara 1992¸ c. I¸ s. 484; c. III¸ s. 176.
3 Naci Okçu¸ Şeyh Gâlib ve Dîvânının Tenkildi Metni¸ Kültür Bakanlığı Yayınları¸ Ankara 1993¸ c. II¸ s. 755.
4 Buhârî¸ Sahîh¸ Îdeyn¸ 2; Tirmizî¸ Sünen¸ Salâtü’l-Îdeyn¸ 5.
5 Buhârî¸ a.g.e.¸ Îdeyn¸ 3; Müslim¸ Sahîh¸ Salâtü’l-Îdeyn¸ 4.
6 Buhârî¸ aynı yer; Tirmizî¸ a.g.e.¸ Salâtü’l-Îdeyn¸ 34¸ 35.
7 Bazı yerleşim yerlerinde daha önce bu kutlamaların yapıldığı yerler¸ bu adla anılmaya devam etmektedir.
8 Safahât¸ Kırşehir Belediyesi Eğitim ve Kültür Daire Başkanlığı Yayını¸ Ankara 2004¸ s. 77.
9 Safahât¸ s. 76.
Ali YILMAZ
YazarSevgili çocuklar; “Bizim en vefalı dostlarımız kitaplardır.” desem abartmış olur muyum acaba? Beni bu yargıya götüren etkenlere bir göz atalım isterseniz. Hiç unutmam; orta ikinci sınıfa gidiyordum....
Yazar: Sırrı ER
Hayatın ayrılmaz bir parçası olan ölüm, tarih boyunca düşünürler, din önderleri ve âlimlerin varlığı anlama ve anlamlandırmalarını sağlayan temel kavramlardan biri olmuştur. Bu anlamda ölüm, şairleri ...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
15 Temmuz’da köprüye yürüyenler arasındaydık. Bir hafta sonra kızımın düğünü vardı ve biz düğün hazırlıklarıyla uğraşırken, hiç aklımıza gelmezdi böyle bir gecenin yaşanacağı. O akşam çocuklarla Çeng...
Yazar: Raziye SAĞLAM
“Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek” mefhumu, insanlara genel manada güzellikleri telkin eder. Yaratılmışların en şereflisi olan insan elbette ki, “ahsen-i takvim” olduğu için fıtrî olarak da, cismî o...
Yazar: Musa TEKTAŞ