GÜL ÇİÇEK HATUN
Sultan Murad Hüdâvendigâr, Orhan Gazi’nin Nilüfer Hatun’dan olma ikinci oğluydu. Şehzade Murad’ın yetişmesi ve padişahlığa hazırlanmasıyla bizzat annesi ilgilendi. Annesi, eğitimine çok dikkat etti, üzerine çok düştü. Güzel bir insan, iyi ve bilgili bir hükümdar olması için elinden gelenin fazlasını yaptı. Ağabeyi Süleyman ile birlikte Bursa’daki büyük bilginlerden ve din hocalarından dersler aldırdı. Bir süre sonra yönetim konusunda bilgi ve tecrübe sahibi olması ve padişahlığa hazırlanması için babası tarafından, bir şehre sancakbeyi olarak gönderildi. Aradan uzun yıllar geçti ve Şehzade Murad yetişkin bir insan oldu. Her yetişkin insan gibi onun da evlilik çağı geldi. Bulgar Kralı İvan Şişman’ın kızı (veya kız kardeşi) Prenses Marya/Maria ile evlendi. Marya, Şehzade Murad ile dünya evine girdiğinde genç yaştaydı. Marya, beyaz tenli, kumral, uzun saçlı, yeşile yakın açık ela gözlü, narin yapılı bir genç kızdı. Son derece iyi yetişmiş, soylu, nazik bir kadındı. Kral Şişman, bu evlilikten Osmanlı ile yakınlaşmayı, Bizans ve diğer Balkan devletlerine karşı güçlenmeyi de ummuştu. Marya, evlenmeden önce tüm gerekleri yerine getirerek İslâmiyet’i kabul etti. Marya adını bir kenara koyarak, Gül Çiçek adını aldı.* Gül Çiçek ismi, gül gibi taze, çiçek tazeliği taşıyan anlamına geliyordu. Gül Çiçek Hatun, eşi Murad Hüdâvendigâr’ı çok sevdi. Ona sevgi ve sadakatle bağlandı. En büyük arzusu, ona, tahtın varisi olacak bir erkek evlat verebilmekti. İlk olarak, sonradan “Yıldırım” lakabıyla Osmanlı tahtına geçecek olan Şehzade Beyazıt’ı dünyaya getirdi. Buna padişah da, kendisine bir erkek evlat armağan eden Gül Çiçek Sultan da çok sevindi. Allah’a çokça şükrettiler. Daha sonra Yakup Çelebi, Savcı, İbrahim, Yahşi, Nefise, Sultan isimli çocukları oldu. Evleri ve dünyaları şenlendikçe şenlendi, Cennet’ten bir köşeye döndü. Gül Çiçek Hatun, gündelik hayatının çoğunu ağırlıklı olarak ibadete, padişah efendisiyle ilgilenmeye, şehzadelerinin terbiyesine, saray işlerine ve hayır faaliyetlerine ayırırdı. Bursa’da mescit, medrese, imaret ve türbeden oluşan güzel bir külliye inşa ettirdi. İmaretin yanında evler kurdurdu ve yaz-kış misafirlere yemekler verilmesini vasiyet etti. Ayrıca başta kendisi olmak üzere türbesinde yatanlara Kuran-ı Kerim okunmasını şart koştu. Oğlu Beyazıt’ın padişahlığını göremeden vefat etti. Vefat tarihi tam belli değildir. Eşi Murad Hüdâvendigâr yaşarken vefat ettiği muhtemeldir. Bursa’da kendi adına türbesi olan ilk padişah annesidir. Türbesi, Yahşibey (Altıparmak) Mahallesi’ndedir. Türbe, 802 tarihli vakfiyesinden anlaşıldığına göre 1399-1400 gibi inşa edilmiştir. Kare planlı yapının giriş kapısı, tuğla işçiliğiyle yapılmış, iç içe iki yuvarlak kemere ve mermer söveye sahiptir. Kubbesi, kesme taşla örülmüş sekizgen bir kasnağa oturtulmuştur. Üç sıra tuğla, bir sıra kefeki taş dizisiyle örülmüş beden duvarlarının kalınlığı 0.85 metredir. Cephelerin dış köşeleri kesme kefeki taşla örülmüştür. Türbenin her cephesinde ikişer tane olmak üzere toplam sekiz penceresi bulunmaktadır. Türbede, Gül Çiçek Hatun’dan başka kimliği bilinmeyen üç kişiye ait sanduka vardır. Türbe ve 1958’de tamir edilmiştir. İlk olarak 1772’de Sultan III. Mustafa zamanında; son olarak da 1958 yılında onarılmıştır. Türbe, imaret, zaviye ve bazı evlerden meydana gelen zengin bir külliyenin parçasıdır. Külliyenin merkezine ayrıca, Yahşi Bey tarafından annesi adına bir mescit yaptırıldı. Kendi ismiyle de anılan birçok vakfiyesi vardır. Vakıflarının idaresini oğlu Yahşi Bey’e bırakmıştır. *Ahmet Şimşirgil gibi kimi tarihçilere göre de Gül Çiçek Hatun, aslen Rum’dur. 1340 yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir. I. Murad, Gelibolu’da sancakbeyi iken haremine katıldı. Oysa I. Murad, Bulgar Kralı Şişman’ın kızı Mara ile 1370 yılında evlendi. Yıldırım Bayezid’in doğum tarihi ise 1360’tır. Dolayısıyla, annesinin Mara olma; Mara’nın da Gül Çiçek olma ihtimali zayıftır.
Zühal ÇOLAK
YazarDevletin ve toplumun en temel ve sağlam yapı taşı olan aile müessesesi, Osmanlı’da çok önemli ve kutsaldı. Aile bağları ve ilişkilerinin sıhhati, kuvveti ve devamlılığı, Osmanlı toplumunu diğer toplu...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Ümmü Gülsüm (r.anhâ), Peygamberimiz (s.a..v)’in azılı düşmanı Ukbe bin Ebî Muayt’ın kızıydı. Hz. Osman’ın anne bir kız kardeşiydi. Mekke’deyken Müslüman olmuştu. Annesi, Ervâ bint-i Kureyz’di. O da il...
Yazar: Nagehan Nida DURAN
Bir kadın ki annedir, Tacıdır başımızın. Bir kadın ki sevgidir, İlacı aşımızın. Bir kadın ki farklıdır, Nasırlı elleriyle. Mutludur yuvasında, Goncası gülleriyle. Bir kadın ki göklerde, A...
Şair: Rabia BARIŞ
İnsanlık tarihinde kadın, lâyık olduğu yeri ve itibarı, ancak İslâm’ın manevî ikliminde bulabilmiştir. İslâm, kadının kişisel ve toplumsal hayatında büyük bir değişiklik meydana getirmiş, ona üstün bi...
Yazar: Sümeyye YILDIZ