GÖZLERİ YAŞDUR ÂŞIKUN
Divan şiirinin en önemli unsurlarından birisi âşık tipidir. Âşık, daima bir acziyet hâlindedir. Sevgilinin karşısında boynu büküktür. Ondan gelen her türlü eziyete, cefaya göğüs germek durumundadır, çünkü âşığın gıdası üzüntüdür, elemdir, kederdir… Sevgili tipi, klasik şiirimizde ne kadar mükemmel bir şekilde tasvir ve tavsif ediliyorsa âşık tipi de bir o kadar mazlum ve mağdur olarak işlenmektedir. Sevgili, ok gibi kirpiklere, hançere benzeyen kaşlara, mest eden gözlere, küçük olmasından dolayı yok denen ama renginden ötürü şarabı hatırlatan dudağa, rüzgârda raks eden siyah saçlara, ay gibi parlayan bir yüze ve servi gibi uzun bir boya sahiptir. Âşık ise zayıf, çelimsiz, boynu bükük, yüzü sarı, üstü başı paramparça, saçları beyaz ve benzi sarıdır. Bir rivayete göre; Mevlâna’ya sormuşlar: “Ashâb-ı Kehf’in köpeği Kıtmir’in rengi ne idi?” Mevlâna cevaplamış: “Sarı olsa gerek. Çünkü âşıkların rengi sarıdır.” Klasik şiirimizde de şiirler kaleme alan Yûnus Emre, “âşıkun” redifli gazelinde, âşık tipinin merhamete muhtaç hâlinden bahsetmiştir; Nişânı bu benzi saru gözleri yaşdur âşıkun Işk oduna yanar cânı cigeri başdur âşıkun Yûnus Emre (Âşık olmanın delili, benzin sarı; gözlerin yaşlı olmasıdır. Âşığın canı, aşk ateşinde yanar; en başta da ciğeri yanar.) Beytin bütününde, âşığın tavsifi göze çarpmaktadır. Bu tavsifi tasnif etmek gerekirse ilk mısrada âşığın fizikî görünüşünden, ikinci mısrada ise iç dünyasından bahsedilmiştir. Divan şiirinde, âşığın benzi daima sarıdır. Vücudu zayıf, beli kambur, sevgilinin karşısında iki büklümdür… Bu durumun sebebi, sevgilinin âşığa çektirdiği eziyetlerdir. Sevgilinin bundaki amacı da âşığın samimiyetini ölçmektir. Bu yüzden türlü cefalar gösterir. Âşığın gözü karadır, sevgiliye ulaşmak için her türlü engeli aşmaya gayret eder. Kimi zaman sevgilinin oka benzeyen kirpikleri kimi zaman da sevgilinin hançere benzeyen kaşları, âşığı gönlünden vurur. Âşığın âh etmesi, gözlerinin yaşlı olması, sevgilinin eziyetlerinin büyüklüğünü göstermektedir. Âşık, bu cefaya sabredemezse sevgiliden ayrı kalacağını bildiği için her şeye sabretmektedir. Çünkü sevgiliden ayrı kalmak, âşık için ölümdür. Aşk sırrını yüreğinde taşıyan âşık, acılara karşı isyanını dile getiremediği için bünyesi zayıf düşer; benzi sararır, gözlerinden kanlı yaşlar akıtır ve bitap düşer. İkinci mısrada, âşığın derûnundan söz edilmiştir. Aşk, alevi hiçbir zaman dinmeyen bir ateştir. Bu ateş, âşığın gönlünü yakar kavurur. Aşk derdi âşığı sarınca âşık her şeyi unutur. İşi gücü, sabahı akşamı sevgili olur. Onunla yatar, onunla kalkar. Gözleri ondan gayrısına kör olur. Âşığın tek arzusu, bir dem bile olsa sevgiliye kavuşmadır. Aşkını ispatlama yolunda, canını aşk ateşine kaptıran âşığın ateşe ilk düşen yeri ciğeridir. Divan şiirinde âşığın ciğeri, sevgilinin hedefindedir. Sevgilinin bir anlık bakışıyla amansızca fırlattığı oklar, âşığın ciğerini dağlar. Ağlamaktan göz pınarları kuruyan âşık, artık ciğerlerinden gelen kanlı yaşlarla ağlamaya başlar. Ciğeri ateşe düşmüş olan âşık, yavaş yavaş tüm vücudunu aşk ateşine teslim eder… Kimse bilmez âşık hâlin gönlünde nedür ahvâlin Süpürmege dostun yolın yüzi ferâşdur âşıkun Yûnus Emre (Âşığın hâlini, gönlündeki ahvalini kimse bilmez. Âşığın yüzü, sevgilinin yolunu süpürmek için süpürgedir. ) Aşk, bir sırdır. Onu taşıyabilmek ve yaşayabilmek, ehillerin işidir. Âşık bu sırrı, her daim yüreğinde gizler. Yıkık dökük, virane gönlünde hazinesine gözü gibi bakar. Hiçbir zaman ortalık yerde bunu dile getirmez. Sevgiliden değil, sevgiliyi kaybetmekten korkar. Bu yüzden aşkını bir başına yaşayan âşığın hâlini kimse bilemez. Âşığın gönlünde fırtınalar kopar ancak bu durumdan herkes bîhaberdir. Âşık, sevgiliden gayrı kimsenin derdine derman olamayacağını bildiği için sırrını ifşa etmek istemez. Âşık, her daim sevgilinin hizmetkârıdır. Bir dem olsun ondan uzak kalmak istemez. Sevgiliye yakın olamayacağını bildiği için de ancak kölesi olursa yakın olabileceğini düşünür. Kölesi olsa dahi sevgiliye yaklaşamaz. Sevgili, padişah; âşık ise saraydaki bir hizmetçidir. Âşık, sevgiliyi göremese bile bu şekilde ona kendini yakın sayıp onun hizmetini görmesi âşığı mutlu eder. Sevgiliye dair en ufak bir unsur bile âşık için kutsaldır. Sevgilinin ayağının tozu da âşığa bir lütuftur, bir ihsandır. Çünkü âşığa sevgiliyi hatırlatmaktadır. Canını sevgiliye adayan âşık, sevgili temiz yollarda yürüsün diye onun geçeceği yerleri yüzüyle temizler. Saçını sevgili için süpürge eder.
Ömer Faruk YİĞİTEROL
YazarTasavvufî eserlerde manevî âlemin sembollerle anlatılması, onu maddî olan dünyadan ayırmak için kullanılan bir metottur. Cenab-ı Allah’ın Celâl ve Cemâl sıfatlarıyla var ettiği her şey; ilahî tecellin...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Atalarımızdan miras kalan zengin Türk dili bin yıllar boyunca çok çeşitli badireler atlatmıştır. Türk dili, çağlar boyunca çeşitli dillerle ilişki içinde parlak günlerinin yanında zaman zaman başka di...
Yazar: Nihat ÖZTOPRAK
Divan şiirinde, “şair” denildiği zaman ilk olarak akla Yûnus Emre, Fuzûlî, Bâkî, Nedîm gibi kalem üstatları gelmektedir. Bu şairlerin ortak özellikleri erkek olmalarıdır. Gereksiz gibi gözüken bu bilg...
Yazar: Ömer Faruk YİĞİTEROL
Divan şiirinde aşk, âşığın gözüyle bizlere sunulmaktadır. Çoğu zaman bu aşk hikâyesinde, yalnızca sevgili ve âşık görülmektedir. Kimi zaman da bu ikiliye, âşığın rakibi ve düşmanı kisvesiyle farklı un...
Yazar: Ömer Faruk YİĞİTEROL