GÖNÜLDE GAYRI SEVDAYI GÜLÜM N'İDEM
Dîvân'ı baştan sona Hz. Peygamber (s.a.v.) sevgisiyle dolu olan es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi'nin açık ve akıcı olduğu kadar etkileyici şiirlerinden birisi de "Gülüm n'idem n'idem n'idem" nakaratlı aşağıdaki manzûmesidir. Hulûsî Efendi'nin¸ büyük mutasavvıf şâir Yunus Emre neşvesiyle yazdığı bu manzûmenin büyük bir kısmı okuyucu için açık olmakla beraber¸ şiiri aşağıdaki şekilde nesre çevrirerek okuyucuyla paylaşmayı uygun görüyoruz:
Dîvân'ı baştan sona Hz. Peygamber (s.a.v.) sevgisiyle dolu olan es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi'nin açık ve akıcı olduğu kadar etkileyici şiirlerinden birisi de "Gülüm n'idem n'idem n'idem" nakaratlı aşağıdaki manzûmesidir. Hulûsî Efendi'nin¸ büyük mutasavvıf şâir Yunus Emre neşvesiyle yazdığı bu manzûmenin büyük bir kısmı okuyucu için açık olmakla beraber¸ şiiri aşağıdaki şekilde nesre çevrirerek okuyucuyla paylaşmayı uygun görüyoruz:
1. Sensiz dünyâyı ukbâyı
Gülüm n'idem n'idem n'idem
Hûr u cennetü'l-a'lâyı
Gülüm n'idem n'idem n'idem
Yeryüzüne kulluk vazifesini yerine getirmek üzere gönderilmiş olan insanoğlunun tek hedefi Cenâb-ı Hakk'ın rızâsını kazanmak olmalıdır. Şüphesiz Yüce Yaratıcı'nın hoşnutluğunu elde etmek Hz. Peygamber (s.a.v.)'e itaatle gerçekleşecektir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de "Kim peygambere itaat ederse¸ Allah'a itaat etmiş olur."[1] buyrularak sevgililer sevgilisinin konumu ve önemi bir defa daha belirtilmiştir.
Bu şuuru taşıyan Hulûsî Efendi de Hz. Peygamber (s.a.v.)'in olmadığı dünya bir yana âhireti dahi istememekte; hûrîlerin¸ en güzel cennetlerin bile onsuz bir anlamının olmadığını ifade etmektedir.
2. Sînem onulmaz yaralı
Değmeye onmaz yâr eli
Senden özge yârı velî
Gülüm n'idem n'idem n'idem
Âşığın kalbi yaralıdır; zira yârinden ayrıdır. Bu ayrılış onun için âdetâ bir ölümdür. Bu nedenle de âşık ölümle hayat arasında gidip gelmektedir. Öyle sıradan bir sevgili¸ âşığın bu hastalığına şifa olamayacaktır. Aşk hastalığının devâsı sevgililer sevgilisindedir. Onun bir dokunuşuyla bu yaralı kalp iyileşecek¸ şâd olacaktır.
3. "Mâ-zâğa'l-basar"dır gözün
Kelâm-ı cân-fezâ sözün
Manzarım olmazsa yüzün
Gülüm n'idem n'idem n'idem
Burada geçen "Mâzâğa'l-basar"[2] ifâdesi "Göz (gördüğünden) şaşmadı." anlamına gelmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. Peygamber (s.a.v.)'in haktan sapmadığı ve nefsinin arzuları ile konuşmadığının belirtildiği Necm sûresinde¸ onun vahye mazhar oluşu bağlamında¸ gördüklerinin hakîkat olduğu vurgulanmıştır. Hakîkati gören Hz. Peygamber (s.a.v.)'in sözleri de elbette canlara can katacaktır. Bu güzel gözlü¸ bu güzel sözlü sevgilinin nûr cemâli dışında nereye bakılır¸ neden lezzet alınır ki?...
4. "Ve'l-leyli" zülf-i zer-târın
"Ve'ş-şemsi" mihr-i dîdârın
Olmazsa dilde ezkârın
Gülüm n'idem n'idem n'idem
Yüce Allah Leyl sûresine "(Ortalığı) bürüdüğü zaman geceye andolsun."[3] diyerek başlamaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'de üzerine yemin edilen leyl/gece¸ Hulûsî Efendi tarafından sevgili Peygamberimizin siyah saçlarına benzetilmiş; onun altın telli zülüflerinin güzelliği söz konusu edilmiştir. Peygamberimizin mübarek yüzü ise Şems sûresinin ilk âyetinde ifadesini bulan ve "Güneşe ve onun aydınlığına andolsun."[4] denilerek üzerine yemin edilen şems/güneş gibi parlak ve aydınlıktır. Böyle eşsiz bir güzelliğe sahip olan; Mutahhar olan¸ Nûr olan¸ Safiyullâh olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)'yı zikretmeyen bir dil ne söyler¸ O'nunla dolmayan bir kalp ne işe yarar?...
5. Servi kaddine Tûbâ'yı
Vermezem iki dünyâyı
Gönülde gayrı sevdâyı
Gülüm n'idem n'idem n'idem
Kaynaklarda Peygamberimizin uzuna yakın orta boylu olduğu ve bir mucize eseri olarak beraberinde yürüyen hiç kimsenin ondan daha uzun boylu görünmediği kaydedilmiştir. Bu dörtlükte de Hz. Peygamber (s.a.v.)'in boyu serviye benzetilerek Tûbâ ağacı bir teşbih unsuru olarak kullanılmıştır. Kökleri yukarıda olan ve dalları aşağıya sarkan bu büyük cennet ağacı¸ hatta iki dünyanın tamamı¸ onun güzel boyu söz konusu olduğunda kıymetten düşecek¸ değersizleşecektir.
Gönülde o olacak... Onun dışındaki sevdadan ne çıkacak?...
6. Sana yok âlemde sânî
Âlemin cân u cânânı
Aşkınla dolmayan cânı
Gülüm n'idem n'idem n'idem
Âlemlere rahmet olan ve güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz¸ iki cihan sedefinin dürr-i yetîmi/tek ve biricik incisidir. Seyyidü'l-beşer/insanlığın efendisi olan ve Habîbullâh/Allah'ın sevgilisi olma pâyesine ulaşan son peygamber¸ insanlığı ebedî mutluluğa davet etmiştir. Bütün insanlığın medyûn olduğu bu büyük insan¸ bu nedenle de âlemin hem cânı hem cânânıdır. Allah'ın ve meleklerinin salât ve selam getirdiği bu Yüce Peygamber'in aşkıyla dolmayan cân neye yarar¸ ne iş görür?...
7. Sen olasın dilin sözü
Yâdında gece gündüzü
Senden gayra bakan gözü
Gülüm n'idem n'idem n'idem
Allah'ın rızâsına ve hoşnutluğuna ermek isteyen her Müslüman onu örnek almalı¸ rehber edinmelidir. Sözü hak¸ özü hak olan o yüce elçinin söylediği söylenmeli¸ yaptığı yapılmalıdır. Diller onu söylemeli¸ zihin onunla dolmalı¸ onu hatırlamalı¸ anmalı¸ anlamalıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in gösterdiğinden gayrısına bakan göz gerçekten neyi görmüş ya da neyi görememiştir?...
8. Aceb nice olur hâli
Sana varmaz ise yolu
Hulûsî gibi bir kulu
Gülüm n'idem n'idem n'idem
Rasûlullâh'ın gösterdiği hak yoldan başka yollara sapanların¸ hakîkî ve ebedî bir hayatı değil de¸ sahte ve sonlu bir aldanmacayı seçenlerin durumu ne olacaktır?
Hak ve bâtılın apaçık ortaya konduğu; dileyenin doğruyu¸ dileyenin yanlışı seçeceği bu dünyada tercihimizin hep iyiden¸ hep güzelden yana olması duasıyla:
"(Allah'ım!) Bizi doğru yola¸ kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil." (Âmin.) (1/Fatiha¸ 6¸7.)
[1] 4/Nis⸠80.
[2] 53/Necm¸ 17.
[3] 92/Leyl¸ 1.
[4] 91/Şems¸ 1.
Abdülmecit İSLAMOĞLU
Yazar1. DİLEDİĞİNE MADDÎ VE MÂNEVÎ NİMETLERİNİ BOL BOL VEREN, RUHLARI BEDENLERE YAYAN El-Bâsıt da bir şeyi yayan ve genişleten demektir. Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan ‘el-...
Yazar: somuncueditor
Daha çok küçükken rahmetli dedem beni sık sık sevindirirdi. Yattığım odadan salona kadar geçeceğim yola aralıklarla bir bir bozuk ve kâğıt para koyardı. Sonra da seslenerek beni çağırırdı. "Tarık, ge...
Yazar: Erdal KARASU
Sultan I. Ahmed, 18 Nisan 1590 günü Manisa’da doğdu. Babası Sultan III. Mehmed, annesi Handan Sultan’dır. Çok mükemmel bir tahsil gördü. Arapça ve Farsçayı mükemmel derecede konuşurdu. Ok atmak, kılıç...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
"Gönül vuslata ersin; cân¸ cânâna kavuşsun. Her istediğin olsun. Dikenler bile gül bahçesinin gülleri olsun."Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)'nin Dîvân'ında vurgulanan önemli konulardan b...
Yazar: Abdülmecit İSLAMOĞLU