GENÇ ARKADAŞLARIMA NOTLAR: YAZMAYA DAİR-2
Daha önce yazma fikrine dair on temel konuyu ele alıp incelemiştik. Yazmanın, okuma, dinleme, seyahat etme, inceleme, araştırma, anlama ve düşünme gibi kavramlarla akrabalığına işaret etmiştik. Şimdi o on maddeye bazı zeyiller yaparak, nitelikli okuma ve yazma faaliyetine ilişkin temel bazı hususları paylaşmak isterim.
Zeyil-1
Oku, araştır, düşün... Düşünmeden okuman seni “edilgen” kılar. Düşünerek okumak, yazarak, not alarak, karşılaştırarak okumaktır. Bu okuma melekesi, “eden” insan kimliğini inşâ etmeni temin edecek.
Yazmak bir fikre sahip olmaktır. Lakin bazı yazarlar vardır; onlar bir fikre sahip değillerdir. Tenkit etmeden, zihninde oluşturmadan başkalarının fikrini taşıyan “edilgen” yazar olmaktansa hiç yazma daha iyi.
Zeyil-2
Elbette “gök kubbede söylenmedik söz yok.” Âmennâ. Hepimiz bir başkasının yazdığından esinlenir, etkileniriz de… Kezâ hepimiz, bir öncekinin devamıyız. Lâkin “devam” olmak, sadece taklit etmek değildir. Taklîdin tahkîke ulaşırsa sen sen olursun, şahsiyet kazanırsın.
Yazı şahsiyet kazanmamıza katkı sağlar. Yazıda şahsiyet üsluptur; bakış ve söyleyiş… Bakışını ve söyleyişini yazıya nakşettikçe “özgün” ve “eden” yazar olacaksın. Aksi takdirde “nakilci”, “edilgen” ve “taklitçi” olarak kalmaya mahkûmsun.
Zeyil-3
Ben okumalarımı bitirir, notlarımı alır, sonra dışarı çıkarım. Yürüyerek düşünürüm. Aldığım notlar benimle sokaklarda dolaşır. Yazıyı orada kurarım. Masamın başına geldiğimde, yazı zaten zihnimde yazılmış olur. Oturur yazarım.
Zeyil-4
Bazı meslektaşlarım benim hızlı yazdığımı sanır. “Rahat yazıyorsun.” derler. Bu söz bazen takdir içerir, ama ekseriyetle tahfif ve tekdir niyeti taşır. Bunu söyleyenin bakışından anlarım; ama ona cevap verme gereği duymam. Çünkü o falanca filanca hakkında konuşarak vakit geçirirken ben okumaya, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırım. Vaktim ya okuyarak, ya dinleyerek ya da yazarak geçer. Odamda kitaplarım ve kalemlerimle bereketlenen zamanları yazarak saklamak isterim. Sanki o anın fotoğrafını çekiyormuşum gibi bir histir bu. Yazarak fotoğraf çekme çabası hayatımın bir parçasıdır.
Şunu açıkça söylemek isterim: Kariyer için, unvan avcılığı niyetiyle makaleler yazmadım… Yazdığım her yazı, ister hakemli dergi için yazılan ilmî makâle olsun, isterse deneme; hep bir yarama merhem arayışının neticesidir. İçimde bir yerler kanar, o kanamayı durdurmak için yazarım. O sebepten akademinin koridorlarında epistemik kibrin tuzağına düşen meslektaşlarımın beni anlamasını beklemem. Aşkla yazarım; bilirim ki, beni ancak derdi olanlar anlar… Hamdolsun, onlarla zaman zaman kütüphanenin kuytu köşelerinde göz göze gelir, hemen oracıkta sükût lisanıyla derin bir sohbete koyulurum.
* Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ