Gemiler Karadan Yürür Mü? Yürür
Her sene Mayıs ayında İstanbul’un fethini kutlarız. Bu bizim için bir övünç vesilesidir.
İstanbul’un fethi sırasında çok fevkalade hadiseler olmuştur. Tarih bu hadislerle asırlardan beri övünme hakkını kullanmıştır.
Fetihten 800 küsur sene evvel Peygamber Efendimiz(s.a.v.) öyle buyurmuşlardı:
“İstanbul mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne yüce kumandan, onun askeri ne güzel askerdir.”
İstanbul’un fethi ile bir Peygamber mucizesi daha gerçekleşmişti.
Fatih ve ileri gelenler savaştan önce İstanbul surlarını dövecek topları yapmışlardı. Hele Şâhî adı verilen top patladığında yeri göğü inletiyordu.
Bu topların yapılmasında Fatih de mühendisler arasındaydı. Bu onun büyük buluşuydu. Dünya tarihinde ilmî buluşu ile literatüre giren tek devlet başkanı Fatih’tir.
Fethe doğru genç padişah akıllara durgunluk veren bir icraatta bulundu. Bu icraatla Bizans’a yıkıcı darbeyi vurmuştu.
Osmanlı gemileri önce Marmara Denizi’nden karaya, Taksim sırtlarına çıkarılmıştı. Sonra da oradan da Haliç’e indirilmişti.
Bizanslılar Osmanlı gemilerini Haliç’te gördüklerinde kendileri için korkunç olan sonun geldiğini anlamışlardır.
Bu hadise şairlere de ilham vermişti:
Rumeli Hisarı muhteşem durur
Şâhî topun sesi, gökleri bürür
Gemiler karadan yürür mü? Yürür…
Nasıl övünür yer, gök Sultan Fatih
Tarih boyunca her zaferimizde nice şehidler verdik, kurbanlar verdik. Elbette İstanbul’un fethinde de şehidler, kurbanlar verdik. O şehidlerin başı Ulubatlı Hasan’dı. Surlara sancağı dikmişti o. O sırada da şehid olmuştu. Diktiği sancağın altında da şehid düşmüştü.
Kuşatma 52 gün sürmüştü. Sonunda fetih gerçekleşmişti.
Başlarında Fatih olmak üzere devletin ileri gelenleri şehre giriyorlardı. Mazlumlara bir umut olarak, zalimlere bir sille olarak giriyorlardı. Çocuklara güzel hayaller kurdurmak için giriyorlardı.
Bugünün Amerika’sı, Rusya’sı nasıl eşkıya devletler ise o günün eşkıya devleti de Bizans’tı.
Bizans halkı yol boyunca dizilmiş onlara bakıyorlardı. Çocuklar, gençler, kızlar bu muazzam manzarayı doya doya seyrediyorlardı.
Bizanslı kızlar padişah sanıp tebrik güllerini Akşemseddin’e sunuyorlardı. O daha yaşlı, daha olgun gözüküyordu çünkü. Sultan Fatih Akşemseddin’in yanında çocukluktan yeni çıkmış gencecik bir delikanlı olarak görünüyordu. Onun için kızlar gülleri Akşemseddin’e vermek istemişlerdi.
Osmanlı ordusunun yanında bir de âlimler ordusu vardı: Akşemseddin, Molla Güranî, Molla Hüsrev, Molla Zeyrek, Molla Yegân gibi büyük âlimlerden kurulmuş bir orduydu bu.
Fatih şehre girer girmez hemen Ayasofya’ya gitmiş oradaki Bizanslılarla konuşmuştu. Onlara, kendilerine hiçbir zarar vermeyeceklerinin sözünü vermişti.
Ayasofya önünde Bizanslıların çocukları geleceğe daha bir umutla bakıyorlardı gayrı. Çünkü aylardan, yıllardan beri gördükleri kargaşaydı, cinayetti, zulümdü.
Genç padişah Sultan Fatih çocukların umutlarını yeşertmişti.
Mustafa AKGÜN
YazarKüçük Gülser’le ninesi bahçede konuşuyorlardı. “Nine, her sabah buraya geliyorsun.” dedi Gülser. “Daha çok da bu sarmaşık güllerini seyrediyorsun. Usanmıyor musun her sabah?”“Kızım gülleri seyret...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Zeyd bin Harise (r.a.) büyük sahabelerdendi. Çocukken baskına uğramış köle olmuştu. Mekke’de de köle olarak satılmıştı.Hazreti Hatice’nin yeğeni de köle Zeyd’i halası Hatice için satın almıştı. O da Z...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Türk çocuk Yiğit’le, Bizanslı çocuk Dimitri aynı köyde yaşıyorlardı. Arkadaş olmuşlardı. Köyleri İstanbul’a o günkü adıyla Konstantinopolis’e çok yakındı. O sıralar Osmanlı Padişahı İkinci Sultan Mehm...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Hayatımızı kuşatan ve herkesin ağzından sıkça işittiğimiz bazı kelimeler ve kavramlar vardır. Nasıl düşünürüz? Nasıl konuşuruz? Davranışları yönetirken tek karar verici biz miyiz?Sorular cevaplar ve a...
Yazar: Ali BÜYÜKÇAPAR