Gazelde Usta Bir Sultan Şair: III. Murad
Sultan şairlerin çok önemli bir halkası da Muradî mahlasıyla şiirler söyleyen III. Murad’tır. Onu edebî açısından önemli kılan elbette ki Divan şairi bir sultan olmasıdır. Fakat onun şairliğine geçmeden önce hayatı hakkında kısa bir bilgi verelim. Zira şairliğini açıklayacak ipuçları onun bu hayat hikâyesinde gizlidir. III. Murad, Osmanlı padişahlarının on ikincisidir. Manisa’da dünyaya geldi. İlk eğitimini Manisa sarayında aldı. Aydın, Alaşehir ve Manisa’da Sancakbeyliği yaptı. II. Selim ölünce onun yerine padişah oldu. Askerî ve siyasî anlamda ilk işi Safevîleri yenilgiye uğratarak Gürcistan’a girmesi ve Şirvan kesimindeki şehirleri teker teker ele geçirmesi oldu. Ardından özellikle devletin uzak sınırlarındaki gelişmelere yöneldi. Lehistan meselesini halletti. İngiltere ile iyi ilişkiler kurdu. Fas’ta ise İspanyollarla ve Portekizlilerle nüfuz mücadelesine girişti. Avusturya’ya karşı savaş kararı aldı. Bu savaş devam ederken hayatını kaybetti. Siyasî hayatını kısaca bu şekilde özetleyebileceğimiz III. Murad’ın pek çok Osmanlı sultanı gibi asıl özelliklerinden biri de ilme, kültür ve sanata verdiği önem idi. Bu yüzden Osmanlı padişahlarının en bilginlerinden sayılır. Bunu sağlayan ise Şeyhülislam Mehmed Saadeddin Efendi, Bekaî Efendi, Şeyh Şücâ Efendi, Tiryaki Hasan Paşa gibi devrin ünlü kişileri tarafından yetiştirilmiş olmasıdır. Diğer yandan dünya tarihine çok meraklıydı. İspanyolların Amerika Kıtası’nı keşfini anlatan Mehmed Suûdî’nin Târîh-i Hind-i Garbî adlı eseri ve Feridun Ahmed Bey’in Fransa Tarihi gibi pek çok eseri tercüme ettirmiştir. Bu dönem bu gelişmelerden dolayı Osmanlı kültürünün klasik formunun zirvesine ulaştığı bir devir olarak anılır. III. Murad’ın hayatı sadece siyasî ve askerî mücadelelerden ve başarılardan ibaret değildir. Döneminde birçok hayır eserinin yapılmasını da sağlamıştır. Bunlar arasında Kâbe’nin duvarlarının tamiri ve su yollarının temizlenmesi, Mescid-i Nebevî’nin tamiri, Mekke ve Medine’de birer medrese, büyük bir imaret, mektep ve zâviye yaptırmıştır. En önemli eseri şehzadeliği döneminde inşa ettirdiği Manisa’daki külliyedir. Cami, medrese, imaret, han ve tabhaneden ibaret bu yapı mimari açıdan da çok önemli sayılmaktadır. Mora’da Modon Kalesi içindeki cami, Navarin’deki cami, Ayasofya Camii’nin kuzeyindeki iki minare ile minber, kürsü ve mahfil ilâvesi, caminin içine şadırvan yapılması, Beşiktaş’taki Yahya Efendi Türbesi’nin binası da onun döneminin önemli eserleridir. Şairliği III. Murad, sultan şairler arasında en önemlilerinden biridir. Muhibbî’den sonra en çok gazel söyleyen padişah olarak kayıtlara geçmiştir. Muradî Divanı’nda 1567 Türkçe gazel vardır. 39 da Farsça gazeli mevcuttur. Şiirlerinde genellikle Muradî, bazen da Murad mahlasını kullanmıştır. Çoğu tasavvufî nitelik arz eden bu şiirler, sade ve samimi bir dille söylenmiştir. Dinî hassasiyeti çok yüksektir. Gelibolulu Âlî ondan “dindar, müttekî ve perhizkâr ve şer‘-i şerîfe kemâl-i itâ‘ati ile nefsanî arzulara tamah etmeyen bir sultan” olarak söz etmektedir. Muradî’nin “Divan”ından başka “Esrarnâme” ve “Fütûhatü’s-Siyam” ve “Kitâbü’l-Menâmât” adlı üç eseri daha vardır. Şiir dışında hat sanatı, saatçilik ve nakkaşlık konularına da ilgisinin olduğu kaynaklarda belirtilir. Yine gösteri sanatlarına ve meddah hikâyelerine düşkünlüğü ile de tanınmaktadır. “Uyan Ey Gözlerim” III. Murad’ın burada örneklendirilecek pek çok gazeli bulunmakla birlikte bir sabah namazına uyanamadığı için yazıp, bestelediği rivayet edilen “Uyan ey gözlerim” mısralı ilahîsinden söz etmek daha uygun olacaktır. Çünkü böyle bir şiirin bir padişahın kaleminden çıkması açısından çok anlamlıdır. Günümüzde de severek dinlenilen bu şiirin önce sözlerini verelim. Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... Uyan uykusu çok gözlerim uyan... Azrail’in kastı canadır, inan. Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... Uyan uykusu çok gözlerim uyan... Seherde uyanırlar cümle kuşlar... Dill-u dillerince tesbihe başlar... Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar... Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... Uyan uykusu çok gözlerim uyan... Semâvâtın kapuların açarlar. Mü’minlere rahmet suyun saçarlar... Seherde kalkana hülle biçerler. Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... Uyan uykusu çok gözlerim uyan... Bu dünya fanidir sakın aldanma. Mağrur olup taç-u tahta dayanma. Yedi iklim benim deyu güvenme. Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... Uyan uykusu çok gözlerim uyan... Benim, Murad kulun, suçumu affet. Suçum bağışlayub günahım ref’ et. Rasûl’ün sancağı dibinde haşret. Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... Uyan uykusu çok gözlerim uyan... Her bakımdan önemli görülmesi gereken bu şiirde en önemli mısra “Uyan ey gözlerim gafletten uyan!” mısrasıdır. Şair, bu söyleyişle nefsini hesaba çekmekte, kendini sorgulamaktadır. Bir sabah namazını vaktinde kılamadan ölmek en büyük korkusu olmuştur. Şair, ikinci bölümde sabah namazı vakti tabiatta bulunan kuşların, dağların, taşların tespihte bulunduğunu söyleyerek bir insan olarak kendisinin bu tesbihata katılamamaktan duyduğu üzüntüyü dile getirir. Üçüncü bölümde ise hepimize hayat dersi verecek konulardan söz eder. Buna göre dünya fanidir. Bu yüzden insan gururlanmamalı, taca, tahta aldanmamalı, sahip olduğunu düşündüğü şeylere güvenmemelidir. Bunların hepsi geçici şeylerdir. Son bölümde ise Allah’a niyazda bulunarak suçunun affedilmesini, günahlarının örtülmesini ve ahirette peygamberin sancağı altında dirilmesini istemektedir. Şiir, bu sebeple bütünüyle bir af ve mağfiret şiiridir. İnanmış bir gönlün namaz vaktini kaçırmaktan duyduğu derin üzüntü ve pişmanlık dile getirilmektedir. Ayrıca şiirin bugün dahi anlaşılabilecek bir dille, sade ve samimi bir üslupla söylendiğini de şiire ait başka bir özellik olarak söylemek gerekmektedir. III. Murad’ın şiirleri daha çok gazel türünde olduğu için burada onun bir gazelini de örneklemek uygun olacaktır: Bizi sûretde gördün padişayuz Velî manâda bir kemter gedâyuz. Bizi yâr işiğinde anlama yâd Kamuya yâd u yâra aşinayuz. Bu suret âleminde cahilüz biz Velîkin müctebâ vü murtazâyuz. Kuduret gösterüp âlemde her dem Velî bâtında ey dil asfiyâyuz. Muradı nesne yok zahir amelden Velî âyıne-i ibret-nümâyuz. Tamamen tasavvufî duyuş ve söyleyişlere sahip olan bu gazelde şair şöyle demektedir: “Bizi suret olarak görürsen padişahız, ama mânada zavallı bir dilenciyiz/Bizi yâr eşiğinde yabancı sanma, Herkese yabancıyız ama sevgiliye âşinâyız/Suretler âleminde biz bir cahiliz ama aslında seçkin bir kişiyiz/Dünyada daima dertli görünürüz, ama mâna âleminde saf bir kişiyiz/Ey Murâdî, sende ibadetlerden görünür bir nesne yok, ama biz ibret gösteren bir aynayız.” Kaynakça Ahmet Kırkkılıç, Sultan Üçüncü Murad: Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divanı’ndan Seçmeler, İstanbul 1988; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi,(c.3/II), Ankara 1988 http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=d310176 http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt7/sayi35_pdf/1dil_edebiyat/colakoglusari_gozde.pdf
Mustafa ÖZÇELİK
YazarAşk imiş her ne var âlemde İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak Bir milletin dili ve kültürü, edebî eserleri, o milletin kimliğini, zihniyetini, hayat felsefesini, inancını olduğu gibi yansıtan kıstasl...
Yazar: Vedat Ali TOK
“Somuncu Baba’nın ili Taze açar gonca gülü Bağında öter bülbülü Kokar dağı taşı güldür gül” Osman Hulûsi Efendi (k.s.) İsmi kaynaklarda; Hamid-i Veli, Şeyh Hamidi Veli,...
Yazar: Mustafa ÖZÇELİK
Geleneksel edebiyatımızda yani Divan ve Halk edebiyatlarında sevgilinin tasviri yapılırken birtakım benzetmeler ve mazmunlar dikkat çekicidir. Bunlar bugünün okuyucusunun, dinleyicisinin hayal dünyası...
Yazar: Vedat Ali TOK
Yeni yazıya çevirerek güncel Türkçeye aktardığımız Zübdetü’n-Nesâyih Hicrî 1260 yılında basılmıştır. Kitabın ne girişinde ne de temmet bölümünde kim tarafından derlenmiş olduğuna dair herhangi bir kay...
Yazar: Vedat Ali TOK