GARÎBULLÂH İHRAMCI-ZÂDE İSMAİL HAKKI SİVASÎ (K.S.)
İhramcı-zâde İsmail Hakkı Toprak’ın babası Bidayet Mahkemesi başkâtipliği yapan Hüseyin Hüsnü, annesi ise Aişe hanımdır.[i] Hüseyin Hüsnü Efendi, Aişe hanımın ikinci eşidir. Aişe hanımın birinci eşi Kolağası Abdulkadir Efendi’den çocuğu olmamıştır. Ailenin İhramcı-zâde lakabı İsmail Hakkı Efendi (k.s.)’nin dedesi Mehmed Efendi’den kalmadır. Bu lakabın verilişi hakkında rivayetler muhtelif olmakla birlikte “ihram” denilen elbiseleri dikmekle iştigal etmelerinden dolayı soylarının bu isimle anılmış olması muhtemeldir. Hatta onun, Kâbe’nin örtüsünü diken ve Mısır’dan Sivas’a göç eden bir aileye mensup olduğu da kaydedilmektedir. Soyunun nereye dayandığıyla alâkalı rivayetlerden bazılarına bakıldığında onun Arap kökenli bir aileden olduğu söylenebilir. Kendisi tarafından tevazuunun bir işareti olarak “Garibullah (غريب الله)” (Allah (c.c.)’ın muhtaç kulu) lakabı kullanılmaktaydı. Ancak sonraki dönemlerde İsmail Hakkı Efendi (k.s.)’nin “Gardaşlarım, o gün bugün el eleyiz. Sizler de Ashab-ı Resûlullah(sav)’ın sohbet faziletine nail olan kimselersiniz. Bize de ihsân olarak Resûlullah(sav)’a ve Allah (c.c.)’a kurbiyyet verildi.” Sözü işaret kabul edilerek bu kelime “Karibullâh (قريب الله)” (Allah (c.c.)’a yakın, Allah (c.c.) dostu) şeklinde kullanılmaktadır. İsmail Hakkı Efendi (k.s.) nüfus kaydına göre 1296 R. (1880 M.) tarihinde Sivas’ta doğdu. Askerlik tezkeresinde doğum tarihi 1289 R. (1873 M.) şeklinde kaydedilmiştir. İsmail Hakkı Efendi (k.s.), babasının adliye başkâtipliği görevi sebebiyle yedi yaşına kadar sıbyan mektebini Zara ilçesinde okudu. 10 yaşına geldiğinde Sivas’ta askerî rüşdiyeye kaydoldu ve bu okuldan 1895’te mezun oldu. Annesinin, subay olup yanından uzaklaşmasına rıza göstermemesi nedeniyle asker olmayıp onun isteğine uyarak Şifaiyye Medresesi’ne kaydoldu. Burada üç yıl kadar çeşitli hocalardan dinî ilimleri tahsil etti. Sözü edilen tahsilinin ardından adliyede stajyer memur oldu. Tasavvufî anlamda ilk dersini Arap Şeyh diye bilinen Rifaî şeyhi Abdullah Haşim Efendi’den (ö.1922) aldı. Bir müddet bu zâttan aldığı dersleri yerine getirdikten sonra arkadaşlarının ve annesinin teşvikiyle Tokat’a giderek Mustafa Hâki (1856-1920) Efendi’yle tanıştı. Mustafa Hâkî Efendi’yle aralarında manevî bir yakınlık hâli oluştu ve İsmail Hakkı Efendi (k.s.) ona intisap etti. İsmail Hakkı Efendi (k.s.) vakti gelince asker oldu. Askerlikten sonra Tokat’ta Duyun-ı Umumiyye’de müskirat memurluğu yaptı. 1908’de Mustafa Hâki Efendi’nin mebus olarak İstanbul’a gitmesiyle birlikte İsmail Hakkı Efendi (k.s.) de memuriyetini Sivas’a aldırmıştır. 1914’te başlayan I. Dünya savaşında kolluk komutanı olarak Suşehri’nde askerlik yaptı. Mustafa Hâki Efendi vefatından önce İsmail Hakkı Efendi (k.s.)’ye tarikatta irşad icazeti vermek istedi. Ancak o mahviyet göstererek bu görevin kendinden daha önce Hâki Efendi’ye intisap eden mürid arkadaşı Mustafa Takî Efendi’ye (ö.1925) verilmesinin daha münasip olduğunu belirtti. Şayet o kabul etmezse kendisinin bu görevi üstlenebileceğini ifade etti. Bunun üzerine görev Mustafa Takî Efendi’ye teklif edildi ve o da kabul etti. İsmail Hakkı Efendi (k.s.), vefatına kadar Takî Efendi’nin hizmetinde bulundu. İsmail Hakkı Efendi (k.s.), Mustafa Hâki Efendi’nin vefatından (1925) sonra irşad vazifesini üstlendi ve ahirete intikaline (1969) kadar bu görevini sürdürdü. İsmail Hakkı Efendi (k.s.) 1928’de Sivas İnhisarlar Dairesi’ne geçti. 1931’de kendi isteğiyle memuriyetten emekli oldu. 1938’de Cencin köyüne su isale hattı yaptırmak üzere gittiği keşif esnasında İsmail Hakkı Efendi (k.s.)’nin yanındakilerin kullandıkları bazı ifadeleri yanlış anlayan kamyon şoförünün şikâyetiyle 38 müridiyle birlikte 38 gün hapis yattı. Hükümete karşı isyan suçlamasıyla idamla yargılandı ve 38 günlük sorgudan sonra müridleriyle birlikte beraat etti. Hayır hizmetlerine oldukça önem veren İsmail Hakkı Efendi (k.s.), cami, çeşme vs. binaların yapımına ve tamirine yardımcı olurdu. Onun yapımına veya tamirine vesile olduğu müesseseler arasında dikkat çekenler şöyle sıralanabilir: Hoca İmam Camii minaresinin yapımı Sivas Ulu Camii tamiri: 1955 yılında kurduğu bir dernek vasıtasıyla bu hizmeti gerçekleştirmiştir. Sivas İmam Hatip Lisesi: 1956’da temeli atılan bu müessese 1962’de tamamlandı. Hayırseverler Camii yapımı Sofu Yûsuf Camii Serçeli Camii Dikimevi Camii Zara Cenci köyü içe suyu Zara Cencin köyü köprüsü Tozanlı köprüsü Sivas ve çevresinde bazı sebiller Komisyonculuk yapmak üzere 1941’de Çitilin Hanı’nda kiraladığı dükkânı vekâle hâline getirerek kendisini ziyarete gelenleri burada irşad etti. Yaz mevsimlerinde dostlarıyla mesire yerlerine gidip semaver çayı eşliğinde tefekkür ve sohbet etmeyi severdi. İsmail Hakkı Efendi (k.s.) 15 günlük bir hastalığın ardından 2 Ağustos 1969 Cumartesi günü 92 yaşında vefat etti ve Sivas Ulu Camii haziresine defnedildi. Kabrinin kitabesinde Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)’nin şu şiiri yazılıdır: Tarîk-i Nakşbendî pîri mürşid-i kâmil Garibullah Hakkı gavs-ı a’zam Şeyh İsmail Engin gönlünde yüce muradı hâsıl oldu Toprak toprağa verildi Hakk’a vâsıl oldu (1969) Etkisi Türkiye’nin hemen her tarafına yayılan hatta dış ülkelerden bir kısmında da müridleri bulunan İsmail Hakkı Efendi (k.s.)’nin silsilesi Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) tarafından devam ettirildi. İhramcı-zâde Mescid-i Nebevî’de bulundukları bir sırada Osman Hulûsî Efendi (k.s.)’ye hitaben şöyle dedi: “Gardaşım Hulûsi! Senin ecdadın bizim ser-tâcımızdır. Üzerinize büyük bir vazife intikal ediyor. İhvana sahip çıkıp hizmet edersiniz.” Üstadının bu ifadeleri karşısında mahcubiyetini sergileyen Osman Hulûsî Efendi: “Estağfirullah Efendim!” deyince İhramcı-zâde devam ederek şöyle dedi: “Bu yükün ağırlığını ancak siz çekebilirsiniz.” İhramcı-zâde vefat edince bu söz gerçekleşti ve Osman Hulûsî Efendi (k.s.) görevi üstlendi. İhramcı-zâde’nin manzum iki eseri vardır. Bunlardan biri şeyhi Mustafa Takî’nin Hz. Peygamber (s.a.v.)’in doğumuyla alakalı yazdığı eserin nazmen söylenişidir. Diğeri ise “Katre” diye bilinen şiiridir.
Kadir ÖZKÖSE
YazarBalkanların fethi sürecini başlatan Osmanlı Devleti, Balkanlarda kalıcı olabilmek için sadece siyasî ve askerî kuvvetlerin yeterli olmayacağını yakından anlamıştır. Fetihlerin kalıcılığını sağlamak, B...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Fetih; coğrafî açılımın ötesinde kafaların, kalplerin ve müesseselerin İslâm’a açılmasıdır. Fetihle gerçekleşen açılım ancak Hak adına olur. Hak’tan halka açılımın bir diğer ifade biçimidir. Peygamber...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Ahmed-i Yesevî, hikmetlerinde bizlere Kur’ân’ın öngördüğü zikir ibâdetini gündemde tutmakta, inananların zikirle uyanışa ermelerini öngörmektedir. Ahmed-i Yesevî, konuyu özellikle şu beş ana noktada e...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
İdil (Volga) ile Tuna arası on sekizinci yüzyılın sonuna kadar bir Türk ülkesi olarak kalmış ve birbiri ardından gelmiş Türk kavimlerinin ili olmuştur. Söz konusu sahada Hazar, Bulgar, Altınordu...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE