Fütûhât -Gönüllerin ve Mekânların Fethi-
Dergimiz yazarlarından Resül Kesenceli hocamızın Fütûhât -Gönüllerin ve Mekânların Fethi- adlı kitabı Nasihat Yayınları tarafından neşredildi. Yazarımızın, çoğunluğunu dergimizde muhtelif zamanlarda kaleme aldığı yazılarından oluşan kitap yaklaşık 530 sayfa. İçerisinde tarihimize ışık tutan birçok konuları barındıran eserin önsözünde hocamız Resül Kesenceli; “Tarih şuuru; mensubiyet duygusu, kimlik duygusudur. Bu şuuru bir başka ifadeyle milletlerin hafızasında canlı tutmak, millî kültürle beslemek gerekir. Millî kültürün içinde dil, din, edebiyat, tarih, manevî değerler, inanç dünyası, örf ve âdetler yer alır. Bizim kültürümüzde vatan millet sevgisi gibi değerler inanç dünyası içerisinde yer alır. Bu sebepledir ki insanlarımıza çok iyi şekilde tarih şuurunu kazandırmak gereklidir. Böylece kendisine güven duygusu kazanan insanımız, sosyal hayat içerisinde önemli başarılara imza atarken vatan ve millete hizmet etmenin şuurunu da kazanmış olur.” demiş ve şöyle devam etmiştir: “Millî şuuru uyanık tutmak, onu yükseltmek toplumumuzun müşterek sorumluluğu içerisindedir. Öyle ki; dilimiz, dinimiz, tarihimiz ve kültürümüzün bütün kökleriyle barışık olmak ve onları tanımak, hayatımızın temel değerleri haline getirmek gereklidir. Aynı zamanda bu değerlerimizi bütün dünyaya tanıtarak kültürümüzün daha iyi anlaşılmasını sağlamak önemli hedeflerimizden birisi olmalıdır. Böylece tüm dünya ve insanlık; bizi, kültürümüzü, tarihimizi, inancımızı ve değerlerimizi çok yakından tanıma imkânına sahip olmuş olur.” Kitabında yaklaşık altmış dört konuyu işleyen yazarımız yine önsöz bölümünde şu ifadelere yer vermiş: “Toplumsal hafıza ise kimlik ve kültür ile alakalıdır. Kişilerin hafızaları ne kadar önemli ise toplumların hafızaları da o derece önem taşır. Toplum, bireylere göre daha geniş ve önemli bir yapıdır. Toplumsal hafızanın korunması çok önemlidir. Toplumsal hafıza korunduğu takdirde o toplum ayakta kalarak varlığına devam edecektir ve durmadan ileriye gidecektir. Eğer ki bir toplum, hafızasını kaybederse kimliğini kaybetmiş olur. Kimliğini kaybeden bir toplum ise varlığını yitirmiş olacaktır.” Tekke ve zaviyelerin Osmanlı toplumundaki yeri ve önemi hususuna ayrı bir paragraf açan yazarımız bu konuda şunları dile getirmiş: “Tekkeler, özellikle Osmanlı’nın kuruluş yıllarında, mürşidler tarafından seçilen yerlerde kuruluyorlardı. Bundan dolayı onlar, etraflarındaki insanların manevî ihtiyaçlarını temin ederek, bölgelerinin insanlarına sahip çıkıyorlardı. Böylece Kur’an’ın tavsiye ettiği bir metot olan hikmet ve güzel öğütle insanları dine ve hakikate çağırıyorlardı. Her konuda ve alanda insanlara, herhangi bir karşılık beklemeden yardımcı oluyorlar, yaşanılan tüm sıkıntı ve problemleri çözüyorlar, huzurlu bir ortamın temini için gayret gösteriyorlardı. Bunun için de halk tarafından çok seviliyor ve saygı duyuluyordu. İslâm düşüncesi ise kalıcı oluyordu çünkü temel düşünceleri sevmek, sevgiyle yaklaşmak ve sevindirmektir. Bilhassa Osmanlılarda, tekke ve zaviyelerin bir kısmı devlet tarafından, yolculuk ve ulaşım için tehlikeli olan yerlerde tesis ediliyordu. Bu bakımdan, dağlarda, korkunç boğaz ve geçitlerde tesis edilen tekkeler, askerî sevk ve idareyi kolaylaştırmak, ticarete engel olabilecek eşkıya vs. kimselere mani olmak için birer jandarma karakolu vazifesi de görüyorlardı. Ayrıca tekkeler, karlı ve yağmurlu günlerde yolcular için de bir sığınak oluyordu. Temelde hizmet insana olduğu için hiçbir fedakârlıktan kaçılmıyor, kendileri yerine hep bir başkasını tercih ediyorlardı. ***** Selçuklu ve Osmanlı toplum yapısının oluşumunda harç vazifesi gören tekke ve zaviyeler, kaynaşma ve bütünleşmeyi sağlıyorlardı. Osmanlı’nın kurulmasında Şeyh Edebali’nin ehemmiyetini, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” sözüyle anlamak mümkündür. Somuncu Baba Hazretleri’nin “Gizli ve aşikâr her yerde Allah’tan korksunlar. Tüm masiyet ve kötülüklerden uzak dursunlar.” nasihatini çok iyi idrak etmek gerekir. Dervişlikle üretimin birleştirilmesi anlamına gelen Ahi Teşkilatı, tekkelerin iktisadî olarak karşımıza çıkmasıdır. Ahiyan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum teşkilatlarının Osmanlı Devleti’nin kurulması aşamasındaki olumlu rolleri unutulmamalıdır.” Nasihat Yayınları Tel: 444 36 61 Online Satış https://nasihatyayinlari.com/urun/futuhat/
Yusuf HALICI
YazarEn eski çağlardan beri çeşitli kuş adları Türk düşüncesinde, dil, yaşayış ve kültüründe şu veya bu ölçüde ve önemde pek çok varlığa isim olmuş veya unvan olarak kullanılmıştır. Nitekim Türkler arasınd...
Yazar: Yusuf HALICI
Marmara Bölgesinde Karadeniz’e sahili ve kıyısı olan, Sapanca Gölüne sahip, dere ve akarsuların merkezi ve yeşilin cenneti olan Sakarya, coğrafi konumu, güzel lezzetleri ve muhteşem doğasıyla ülkemizi...
Yazar: Yusuf HALICI
Asıl adı Cafer olan “Seyyid Battal Gazi” kaynaklara göre VIII. yüzyılda Emevîler devrinde Malatya’da doğmuş, vefatına kadar Malatya’da yaşamış, son gazasında Eskişehir yakınlarındaki bugün kendi adını...
Yazar: Yusuf HALICI
Gençlik dönemi insanın en aktif, verimli ve hareketli olduğu dönemdir. İnsanlar bu dönemde kendilerini tanımakta ve hayatlarını yönlendirmektedirler. Bir toplumun dinamik kesim diye adlandırılan gençl...
Yazar: Yusuf HALICI