FIRFIR İLE PIRPIR
Fırfır o sabah erkenden uyanmış, elini yüzünü yıkamış. Sabah kahvaltısı için nefis bir balık ziyafetinin hiç de fena olmayacağını düşünmüş. Oltasını alarak yola çıkmış. Buzulların üzerinde yavaş yavaş yürümüş. Az gitmiş, uz gitmiş, buz tepeciklerini aşmış. Işıl ışıl parıldayan buzullar gözlerini kamaştırmış. Hava soğuk mu soğukmuş. Birazcık üşüse de güneye indiği için ısınmaya başlamış. Gölün kıyısında durmuş. Orada balık tutmaya çalışan başka penguenler de varmış. Oltasına yem takarak beklemeye başlamış. Neredeyse öğlen olmak üzereymiş ama Fırfır’ın oltasına hiçbir balık takılmamış. Balık yakalamayı başaran penguenler evlerinin yolunu tutmuşlar. Zavallı Fırfır, “Onlar çoktan karınlarını doyurmuşlardır.” diye iç çekerken karnı açlıktan gurulduyormuş. Sonunda beklemekten sıkılmış. Eve dönmeye karar vermiş. Oltasını toplamış. Tam ayrılmak üzereyken suyun yüzünde bir karaltı görmüş. “Bu karaltı balık, balık olmalı.” diye düşünerek suya dalmış. Balık önde Fırfır arkada yüzmeye başlamışlar. Balık öyle hızlı yüzüyormuş ki Fırfır daha hızlı yüzmeye başlamış. Çok yüzmüşler, çok gitmişler. Aslında bir yere gittikleri de yokmuş. Aynı yerde daireler çizerek yüzüp duruyorlarmış. Sonunda Fırfır kanadını uzatsa balığa dokunacak kadar yaklaşmış. Biraz sonra karnını doyuracağını düşünerek gülümsemiş. Ama o da ne! Kanatlarını uzatıp balığa dokunduğu anda etraf kapkaranlık olmuş. Fırfır’ın gözleri hiçbir şey görememiş. Biraz dikkatlice baktığında ise kendisini bir duman bulutunun içinde bulmuş. Fırfır’ın şaşkınlığından yararlanan mürekkep balığı ise oradan hemencecik kaçmış. Evine dönmekten başka çaresi kalmayan Fırfır gölden çıkmış. Yürümeye başlamış. Az gitmiş, uz gitmiş, buzdan tepecikleri aşmış. Evinin bulunduğu sokağın başına gelince Pırpır’ın mangalından yükselen dumanların kokusu açlığını daha da arttırmış. “Kim bilir ne kadar lezzetlidir o balıklar.” diye iç geçirirken dumanların yükseldiği evin bahçe kapısının önünde durmuş. Pırpır, balık dolu kovayı mangalın yanına bırakarak kömür almak için buzdan evlerine girmiş. İşte o an olanlar olmuş. Fırfır bir sağına bakmış bir de soluna. Kimseler yokmuş ya da Fırfır öyle sanmış. Kısa bacaklarıyla hızlı bir şekilde koşmuş. Mangalın yanındaki kovanın içindeki balıkları kendi kovasının içine boşaltıvermiş. Sonra da oradan hemen uzaklaşmış. Pırpır geri döndüğünde kovasının bomboş olduğunu görmüş. Etrafına bakınmış. Sokak bomboşmuş. Fırfır evine vardığında nefes nefeseymiş. Kapının önündeki basamaklardan birine oturarak soluklanmış. Karnı öyle açmış ki kovanın içinden bir balık almış. Tam yiyecekken “Dur, o balığı yiyemezsin.” diyen bir sesle irkilmiş. Korku içinde başını kaldırdığında İmparator Penguen ile göz göze gelmiş. İmparator Penguen “Hak etmediğin o balıkları nasıl yiyeceksin Fırfır?” diye sormuş. Fırfır ağlamaya başlamış. “Şimdi böyle ağlarsın. Yaptığının yanlış olduğunu biliyorsun değil mi?” Fırfır “Evet.” anlamında başını sallamış ve “İsteyerek yapmadım. Balık tutmayı bir türlü başaramıyorum. Tam yakalayacaktım. O balık üzerime öyle bir boya püskürttü ki neye uğradığımı şaşırdım.” demiş. “Mürekkep balığıdır o. Kendisini korumak için üzerine mürekkep üflemiş.” “Karnım… O kadar açım ki. Hiç balık tutamadım.” diyerek kendisini savunmaya çalışmış. İmparator Penguen, Fırfır’a ne kadar aç olursa olsun yaptığının doğru olmadığını anlatmış. Başkasına ait bir şeyi onun izni olmadan almasının hırsızlık olduğunu söylemiş. İmparator Penguen “Şimdi… Ya balıkları Pırpır’a götürür, yaptıklarını anlatır, ondan özür dilersin ya da seni karakola götürmek zorunda kalırım.” demiş. Bunun üzerine Fırfır ve İmparator Penguen daha hızlı gidebilmek için göğüslerinin üzerinde kayarak Pırpır’ın evine varmışlar. Pırpır mangalın başında dertli dertli oturuyormuş. İmparator Penguen “Hadi!” diyerek Fırfır’ı yüreklendirmiş. Fırfır arkadaşının yanına giderek “Özür dilerim Pırpır. Balıklarını ben aldım. Bu sabah balık tutamadım. Zaten balık tutmayı bir türlü öğrenemedim. Karnım çok açtı. Mangalın yanındaki balıkları görünce… Hiç düşünmeden kendi kovama boşaltıverdim.” demiş. Pırpır onu sabırla dinlemiş. Sonra da “Balıkları gizlice almana gerek yoktu ki Fırfır. Biz arkadaşız. Gerçeği söyleseydin balıklarımı seninle paylaşırdım.” diyerek gülümsemiş ve dostlarını yemeğe davet etmiş. İmparator Penguen, Fırfır’ın yaptığı yanlışı anlamasına, Pırpır’ın da arkadaşının yaptığı karşısında kızmamasına, hoşgörülü davranmasına sevinmiş. Sabah olduğunda İmparator Penguen Fırfır’a nasıl balık tutacağını öğretmiş. Fırfır iyi bir öğrenciymiş. Öğretmeninin anlattıklarını hemen öğreniyormuş. O günden sonra Fırfır hiç aç kalmamış. İlk tuttuğu balıklarla da Pırpır’a ve İmparator Penguen’e bir ziyafet vermiş. İşte tam o sırada Fırfır’ın kovasından üç balık sıçramış, çıkmış. Biri bu masalı dinleyenlerin, biri anlatanın olmuş. Diğer balığın nereye gittiği ise asla bilinememiş.
Sibel UNUR ÖZDEMİR
YazarÖzlem, abisinin tabletini masanın üzerinden alırken kırmızı yuvarlak top gibi bir şey ellerinin üzerine yuvarlanıverdi. Korkuyla ellerini çekince, o şey, yere ayaklarının dibine düştü. Birkaç adım ger...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
“Hadi hazırlan bakalım Çiçek. Birazdan Sumru teyzenler gelir.”“İyi de ben niye hazırlanıyorum ki anne?”“Dün, Gülçin ile telefon konuşmana istemeden tanık oldum. Yaz ayı gelsin, okullar kapansın istemi...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Pencere önünde oturmuş bulmaca çözüyordum. Torunum Şenay’ın sesi ile başımı kaldırdım.“Nineciğim bir ödevim var. Öğretmenimiz, büyüklerimizle eski mahalleler, komşuluk ilişkileri, sokak oyunları konus...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Aysel Hanım sallanan koltuğunda oturmuş örgüsünü örüyordu. Arda somurtarak ninesinin yanına geldi. Aysel Hanım gözlerini örgüsünden torununa çevirdi ve sordu “Anladığım kadarı ile canın sıkılmış Ardac...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR