ERDEMLİ YÖNETİM VE ERDEMLİ REİS/BAŞKAN
Yaşadığımız çağın şehirleri¸ kaoş karmaşa ve kargaşanın girdabında boğulmakla karşı karşıyadır.
Yaşadığımız çağın şehirleri¸ kaoş karmaşa ve kargaşanın girdabında boğulmakla karşı karşıyadır. Şehir ve ona yönelik her şey¸ geçirdiği travma halinin bir sonucu olarak¸ insanlarda negatif unsurları hatırlatmaktadırlar. Bunun için bünyesinde yaşayanları mutluluk ve huzurun doruk noktasına ulaştıran erdemli şehirlerin ve onları en mükemmel şekilde yöneten erdemli başkanların¸ erdemli ve faziletli toplumları oluşturmaları için varlık alanına çıkmaları bir gereklilik ve zorunluluktur.
Erdemli şehrin inşâ edilmesi¸ onun teorisyeni Fârâbî için¸ ancak erdemli yönetim ve erdemli reis/başkan ile mümkündür.
Bu çerçevede erdemli yönetim¸ hükümdarın en yüksek erdemi¸ ondan başkasıyla elde edemeyeceği bir tür erdeme sahip olduğu yönetimdir. Yöneticiler¸ onunla dünya ve ahiret hayatında büyük faziletler kazanırlar. Onların bedenleri ve nefisleri en üstün seviyede bulunur. Bununla birlikte yaşayışları da¸ diğer insanların sahip olduğu hayat türlerinin en güzeli ve en hoş olanıdır.1
Erdemli ilk reisin görevi¸ nefisleri faziletlerden nasiplenmeyecek câhil insanları mükemmelleştirmek değildir. Onun amacı; nefisleri¸ şehir halkının faydasıyla uyumlu olacak bir erdem seviyesine yükseltmektedir.
Doktorun görevi¸ bedenleri en mükemmel seviyelere ve en yüksek derecelere yükseltmek ise¸ erdemli reisin ilk görevi¸ mümkün olduğunca¸ halkını ahlâkî erdemlerle donanımlı bir hale getirmektir. Doktorların mükemmel seviyeye yükseltmeye veya o seviyede dengede tutmaya çalıştığı beden¸ nefis (ruh) içindir. Nefis de nihaî mükemmellik¸ yani faziletli olan mutluluk içindir. Dolayısıyla nefiş hikmet ve fazileti elde etmek içindir. 2
Erdemli Yönetim Türleri
Erdemli yönetimin iki türü vardır. Bu türlerden birincisi olan ilk yönetim; şehirde ve ümmette¸ daha önce bulunmayan erdemli fiilleri ve melekeleri topluma kazandırır. Bu yönetimin başında ilk reis bulunmaktadır.
İlk yönetime bağlı yönetime gelince; bu da ilk yönetimin uygulamalarını takip eden bir yönetimdir. Bu yönetimin başkanına¸ yasaya bağlı başkan¸ yasaya bağlı yönetim (er-ri’âsetü’s-sünne) denir. Dolayısıyla erdemli yönetim¸ şehirde daha önce bulunmayan erdemli davranışları topluma yerleştiren; cahilî âdet ve geleneklerden erdemli davranışlara yönelten bir yönetimdir. Aksi takdirde erdemli şehir¸ cahilî hastalıklarla karşı karşıya kalır.3
Bunun sonucunda erdemli şehir¸ cahil şehre dönüşür.
Bu sebeple erdemli şehrin ilk başkanı¸ nazarî (pratik) hikmeti hakkıyla bilmesi icap eder. Çünkü Allah’ın âlemdeki yönetiminin/hâkimiyetinin kavranabilmesi¸ ancak nazarî hikmeti bilmekle mümkün olur. İlk başkan¸ âlemdeki düzenden¸ kendi yönettiği şehir için hikmetler çıkarmalıdır. Böylece şehir halkının fikir¸ inanç ve fiillerini birleştiren; şehrin bölümlerini uyumlu hale getiren¸ nizâm ve düzeni sağlayarak yardımlaşmayı gerçekleştiren bir sistem oluşur. Bir anlamda kainattaki düzeni çağrıştıran bu sistemi¸ ancak ortak bir din gerçekleştirir.4
Yönetim ve hizmet alanında şehir halkının makam ve mertebeleri¸ yaratılıştan getirdikleri özellikler ve aldıkları eğitim sebebiyle farklılaşır. Birinci başkan¸ toplulukları ve her topluluğa mensup fertleri¸ hak ettikleri dereceye göre tasnife tabi tutar. Yani onları hizmet veya yöneticilik sektörlerinde istihdam eder. Bunun sonucunda şehir halkı¸ yöneticilikten en alt mertebeye¸ yani hizmet mertebesine kadar düzenlenir. Teşekkül eden yönetime göre¸ ilk başkan¸ belli bir konuda şehir halkını ve onlardan bir topluluğu bir emir çerçevesinde idare etmek isterse¸ onlarla ilgili durumu yönetimde kendine en yakın olan idarecilere söyler. Onlar da kendilerinden alt birimlere bu emri iletir. Nihayetinde şehrin bölümleri birbirine bağlanır ve uyum içerisinde çalışır.5
Bölümleri birbiriyle uyumlu hareket eden erdemli şehrin yöneticisi¸ ahlâk ve fiillerde orta yolu bulan kişidir. Yöneticinin bunu ortaya koyduğu sanat¸ siyaset sanatıdır.6
Siyaset sanatı¸ nazarî hikmeti ifade eder. Eğer hikmet¸ yönetimin anlayışından uzaklaşırsa¸ bütün her şey mevcut olsa dahi¸ erdemli şehir hükümdarsız kalmış olacak; şehri yönetenler¸ erdemli yönetici olmayacak ve şehir halkı helâk olmakla karşı karşıya kalacaktır. Eğer şehrin fiilî yönetiminde bir hakîm/filozof olmazsa şehrin yıkılması ve yok olması kaçınılmazdır.7
Birbirlerini takip ederek iktidara gelen erdemli şehir yöneticileri¸ farklı zamanlarda ve farklı mekânlarda olsalar bile¸ tek bir ruh ve tek bir hükümdar gibidirler.8
Erdemli Şehrin Yöneticisinin Vasıfları
Erdemli şehrin reisi¸ sıradan herhangi bir insan olamaz. Zira yöneticilik için iki özellik bulunmalıdır. Bunlardan birincisi; reiş yaratılış ve tabiatı bakımından yöneticiliğe elverişli ve kabiliyetli olmalıdır. İkincisi; reiş yöneticilikle ilgili iradî meleke¸ yetenek ve tutumları elde etmiş olmalıdır.
Her sanat ve meslek¸ başkanlık için uygun değildir. Sanatların çoğu¸ hizmet etmeye yönelik olduğu için¸ şehirdeki sanatların çoğunluğu da hizmet etmeye yöneliktir. Bazıları hiçbir yönetim faaliyetine girmeden sadece hizmet eder. Bundan dolayı erdemli şehri yönetecek sanat¸ sıradan bir sanat ve melekenin sonucu da olamaz. Dolayısıyla erdemli şehrin ilk yöneticisinin sanatının da hizmete yönelik bir sanat olması ve başka bir sanat tarafından yönetilmesi de imkânsızdır. Onun sanatı¸ şehirdeki bütün sanatların amacını gerçekleştiren ve kendisine yöneldikleri/itaat ettikleri sanat olmalıdır.9
Sanatların sanatıyla yönetilen erdemli şehri idare edecek kişi¸ şu on iki vasfı taşırsa¸ onun artık erdemli şehrin yöneticisi olması önünde hiçbir engel kalmamış olur:
Organları bakımından tam ve eksiksiz olmalı ve bu organların kendisine ait fiillerini gerçekleştirmeye kabiliyetli olmalıdır. Söylenilen her şeyi iyi anlama ve idrak etme yeteneğine sahip olmalıdır. İyi bir hafıza gücüne malik olmalıdır. Zeki ve akıllı olmalıdır. Maksadını ve meramını anlatacak güzel bir konuşma ve hitabet özelliği taşımalıdır. Bilgi edinmeyi ve öğrenmeyi sevmelidir. Doğruluğu ve doğru insanları sevmeli¸ yalandan uzak durmalıdır. İhtiraslarının (şehvet) ve arzularının esiri olmamalıdır. Yüksek ve yüce ruhlu olmalıdır. En değerli taşlar ve mücevherler¸ onun yanında değersiz kalmalıdır. Haksızlık ve zulüm yapmamalı; âdil olmalıdır. Azimli ve kararlı olmalı¸ korku ve zafiyet göstermeyerek cesur davranmalıdır.10
Ancak bütün bu özellikleri tek bir insanda bulmak zor bir durumdur. Böyle bir durumda daha önce bu şehirde birbirini aralıksız olarak takip eden bu türden bir yöneticiler kuşağı mevcut olmuşsa¸ bu insanların koydukları kanunlar¸ kurallar ve âdetler geçerli olur.11
Bununla birlikte¸ erdemli şehrin yöneticisi olacak kimsede¸ çocukluğundan itibaren bu on iki özelliğin bir araya gelmesi ve büyüdükten sonra da şu altı vasfın bulunması gereklidir:
Hakîm (Filozof) olmalıdır. İlk yöneticilerin şehir için yaptıkları kanunları¸ kuralları¸ usulleri bilmeli ve bütün fiillerinde bunları uygulamalıdır. Kanunlar koymada¸ eskilerin yolundan gitmekle birlikte¸ yeni yasalar çıkarma hususunda üstün olmalıdır. Yeni çıkan olaylar¸ meseleler ve problemlere akıl yürütme gücüyle ve üstün bir pratik akılla çözümler bulmalı¸ kanunlar yapmalıdır. Yeni kanunlar hakkında halkı bilgilendirmelidir. Savaş sanatını gerçekleştirecek kadar sağlam bir bedene sahip olmalıdır.
Eğer bu şartların kendisinde bulunduğu bir kimse bulunmazsa ve altısı da farklı insanda bulunur ve hepsi uyumlu olarak anlaşırlarsa¸ hep birlikte erdemli şehrin en üst yöneticileri olacaklardır.
Erdemli şehirde; hikmet¸ yönetim anlayışının bir parçası olmaktan uzaklaştığında¸ diğer bütün şartlar oluşsa dahi¸ şehir erdemli başkandan yoksun kalmış olacaktır. Şehri yöneten kişi¸ erdemli başkan olmayacak ve şehir yıkılma tehlikesine maruz kalacaktır. 12
En Yüksek Mutluluk
Erdemli şehrin yöneticisinin nihaî amacı¸ kendisine ve halkına gerçek mutluluğu vermektir. Onun¸ mutluluk bakımından şehir halkının en mükemmeli olması bir zarurettir. Çünkü şehir halkının mutluluğunun sebebi¸ erdemli reistir.13 Yönetici¸ halka hükmetsin veya etmesin¸ saygı görsün veya görmesin¸ ister zengin ister fakir olsun¸ o¸ şehri idare etme sanatıyla yöneticidir.
Erdemli şehrin yöneticisinden¸ belirtilen şartların dışında bir vasıf aranmayacaktır. Zenginlik ve zorbalıkla/güçle yönetmek¸ erdemli yönetimin özelliklerinden değildir.14
İlk erdemli reis/başkan¸ yönetimi gerçekten erdemli olursa¸ tasarladıkları sayesinde¸ kendisini ve yönetiminde bulunduğu halkı¸ gerçek mutluluk olan en yüksek mutluluğa (es-saâdetü’l-kusvâ) ulaştırır. Bu da erdemli bir din olur.
Erdemli ilk reisin yöneticilik mesleği¸ Allah’ın kendisine gönderdiği vahiyle ilişkisi olan bir meslektir. O¸ erdemli dinde geçerli olan fiil ve görüşleri¸ vahiy çerçevesinde tespit eder.15 Bu anlamda en ideal erdemli ilk reiş peygamberlik ve filozofluğu kendisinde toplayan kimsedir. O da Hz. Muhammed(s.a.v)’dir.
“Sözü edilen (mutluluk) bu hayatta değil¸ bundan sonraki hayatta gerçekleşir ve ona ‘en yüksek mutluluk’ (es-saâdetü’l-kusvâ) denir. Gerçekte öyle olmadığı halde mutluluk olduğu sanılan şeylere gelince bunlar; zenginlik¸ hazlar¸ şeref ve insanın yüceltilmesi gibi şeyler veya çoğunluğun iyilikler diye adlandırdığı bu dünyada kazanılan arzu edilen başka şeylerdir.” 16
Peygamber ve Hakîmin/Filozofun Hikmetle Yönettiği Şehir
En yüksek mutluluğun gerçekleşmesi için¸ erdemli şehri yöneten sanatın hâkim bir sanat olması ve kanun koyucunun filozof/hakîm olması gereklidir. Ancak bu filozof¸ fikrî erdemlerini başkalarını etkileyerek onlar üzerinde gösterme becerisine sahip/malik değilse¸ onda bulunan fikrî erdemlerin hiçbir geçerliliği yoktur. Bu çerçevede yönetici/imam¸ filozof ve kanun koyucu ifadeleri aynı anlama gelir.17
Eğer yönetici iyi ve filozof ise¸ şehir iyi bir şehirdir. Bu yönetici¸ peygamber ile filozofun bütün iyi özelliklerini kendisinde bulundurmalıdır.18
Aksi takdirde erdemli şehrin reisi olamaz.
Erdemli şehrin başkanı öldüğünde¸ yerine onun taşıdığı özelliklerin tamamını taşıyan başka biri bulunmazsa¸ şehirde yapılacak işler için¸ önceki reisin yolu takip edilmeli ve ona muhalefet edilmemelidir. Bu durumda ortaya çıkacak sıkıntılarda¸ fıkıh sanatından yararlanılmalıdır.19
En yüksek mutluluğun amaçlanmadığı¸ dünya hayatında halkın iyilik zannettiği iyiliklerden birini ele geçirmenin hedeflendiği yönetim¸ cahilî siyaset ve cahilî yönetimdir. Cahilî yönetimin yerleşmesini gerçekleştiren eylem ve anlayışlara itaat eden şehir ve ümmet de cahilî şehir ve cahilî ümmettir. Bu şehrin halkından olan insana da cahilî insan denir.
Cahilî yönetimin maksat ve amaçları ise¸ haz¸ şeref¸ zenginlik ve ihtiras gibi sahte iyiliklerle sınırlı ve kayıtlıdır.20 Nitekim cahil şehrin çeşitleri ile mütenasip olan cahil başkanları vardır. Cahil başkan¸ arzu ve amaçlarına ulaşabileceği bir tarzda hükümdarı olduğu şehri idare eder.21
Dünyada en yüksek mutluluğun gerçekleşmesine ve akabinde ahirette sınırsız/sonsuz mutluluğun elde edilmesine vesile olacak yönetim¸ erdemli yönetim ve onun erdemli başkanıdır. Erdemin ve onun ilham kaynağı vahyin bulunmadığı mekânlar¸ çorak ve çöl kalmaya mahkûmdurlar. Erdem ve faziletlerle sarmalanmış başkan ise¸ bu mümbit olmayan coğrafyaların neşv-ü nemâ bulmasını sağlayacak bilge kral olarak anılacaktır/kalacaktır.
Dipnotlar
1- Fârâbî¸ Fusûlü’l-Medenî¸ neşr: D. M. Dunlop¸ çev: Hanifi Özcan¸ İzmir 1987¸ 69.
2- Fârâbî¸ age¸ 74.
3- Fârâbî¸ Kitâbü’l-Mille (Din Kitabı)¸ çev: Fatih Toktaş¸ Divan¸ sayı: 12¸ 2002/1¸ 266-267.
4- Fârâbî¸ age¸ 273.
5- Fârâbî¸ es-Siyâsetül’l-Medeniyye¸ çev: M. Aydın¸ A. Şener¸ R. Ayaş İstanbul 1980¸ 48-49.
6- Fârâbî¸ Fusûlü’l-Medenî¸ 36.
7- Ebû Nasr el-Fârâbî¸ Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzıla¸ tah: A. Nasrî Nâdir¸ VI. baskı¸ Beyrut 1991¸130; Fârâbî¸ el-Medînetü’l-Fâzıla (İdeal Devlet)¸ açıklamalı çev: Ahmet Arslan¸ II. baskı¸ Ankara 1997¸ 110.
8- el-Fârâbî¸ Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzıla¸ 134; Fârâbî¸ el-Medînetü’l-Fâzıla (İdeal Devlet)¸ 112-113.
9- el-Fârâbî¸ Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzıla¸ 122; Fârâbî el-Medînetü’l-Fâzıla (İdeal Devlet)¸ 104-105.
10- el-Fârâbî¸ Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzıla¸ 127-129; Fârâbî¸ el-Medînetü’l-Fâzıla (İdeal Devlet)¸ 106-108.
11) el-Fârâbî¸ Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzıla¸ 129; Fârâbî¸ el-Medînetü’l-Fâzıla (İdeal Devlet)¸ 108-109.
12) el-Fârâbî¸ Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzıla¸ 130; Fârâbî¸ el-Medînetü’l-Fâzıla (İdeal Devlet)¸ 109-110.
13) Fârâbî¸ Fusûlü’l-Medenî¸ 40.
14) Fârâbî¸ age¸ 41.
15) Fârâbî¸ Kitâbü’l-Mille (Din Kitabı)¸ 258-259.
16) Fârâbî¸ age¸ 264.
17) Fârâbi¸ Tahsîlu’s-Sa’âde (Mutluluğun Kazanılması)¸ çev: Ahmet Arslan¸ Ankara 1999¸ 92-93; krş. el-Fârâbî¸ Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzıla¸ 127.
18) Ahmet Ateş¸ “Notlar”¸ İhsâü’l-Ulûm (İimlerin Sayımı) içinde¸ III. baskı¸ İstanbul 1990¸ 43-44.
19) Fârâbî¸ Kitâbü’l-Mille (Din Kitabı)¸ 262-263.
20) Fârâbî¸ age¸ 266.
21) el-Fârâbî¸ Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzıla¸ 133; Fârâbî¸ el-Medînetü’l-Fâzıla (İdeal Devlet)¸ 111.
Bayram Ali ÇETİNKAYA
Yazar“Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek” mefhumu, insanlara genel manada güzellikleri telkin eder. Yaratılmışların en şereflisi olan insan elbette ki, “ahsen-i takvim” olduğu için fıtrî olarak da, cismî o...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Modern tıp¸ daima Batı’yla özdeşleştirilmiş bir alan olarak kabul görmektedir. Elbette Batı’nın tıbba olan katkıları inkar edilecek veya gözden kaçırılacak bir husus değildir.Modern tıp¸ d...
Yazar: Bayram Ali ÇETİNKAYA
Batı’nın Karanlık Çağı Ortaçağ¸ Batı (Avrupa) için¸ gerçekten karanlık bir zaman aralığıdır.Batı’nın Karanlık Çağı Ortaçağ¸ Batı (Avrupa) için¸ gerçekten karanlık bir zaman aralığıdı...
Yazar: Bayram Ali ÇETİNKAYA
Şerefimiz, şanımız var Biz ne büyük bir milletiz Al bayrakta kanımız var Biz ne büyük bir milletiz Üç kıtada at koşturduk Akarsuları coşturduk Dağlar, tepeler aştırdık B...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ