Engelli Olma
Engelli olmak, özellikle son yıllarda toplum olarak farkındalığımızın arttığı bir durum olsa da engelli olarak doğmuş ya da sonradan engelli olan bireyler açısından hala ciddi sıkıntılar ve sorunlar yaşıyor olmak demek.
Engelli olmak kavramını üç ayrı bölümde değerlendirmek gerekiyor. Bedensel engel, zihinsel engel ve hem bedensel hem de zihinsel engel sahibi olmak farklı sorunları da beraberinde getiriyor. Özellikle söz konusu olan çocuklar olunca konuyu çok iyi algılamak ve bilinçlenmek engel sahibi olan çocuklarımıza yardımcı olmak bakımından önemlidir.
Zihinsel engelli çocuklar genellikle kendi durumlarının ve sahip oldukları engelin bilincinde değildirler. Zihinsel engelli çocuklarımız eğitilebilir durumda iseler topluma kazandırılabilir ve bir takım beceriler elde edebilirler. Bu tip eğitilebilir engelli çocuklarımız pek çok konuda kendi kendilerine yeterek ailelerinin yükünü hafifletebilirler. Ancak ciddi zihinsel engeli bulunan çocukların bu kadar şanslı olamadıklarını ve ailelerinin ciddi bir bakım ve tedavi masrafı üstlenmek zorunda kaldıklarını biliyoruz.
Engelli olma durumu da, doğuştan getirilen engelli olma hali ile sonradan kazanılmış engellilik olarak farklı değerlendirilmelidir. Zira engelli çocuklarımızın psikolojisi sahip olunan engele göre farklılık gösteriyor. Doğuştan bedensel bir engele sahip olarak doğan çocuklar özellikle küçük yaşlardayken, ‘neden diğer akranları gibi olmadıklarını’ sorgularlarken, sonradan bir engel sahibi olan çocuklar ‘böyle bir şeyin neden kendi başlarına geldiğini’ sorguluyorlar.
Bazı çocuklar durumlarını daha kabullenici bir tutum içindeyken, bazıları agresif, reddedici ve içe dönük tavırlar sergileyebilirler. Çocukların tepkileri, sahip olunan engelin türüne, engelin ağırlığına ve çocuğun kişisel özelliklerine göre değişiyor.
Engelli bir çocuk sahibi olmak hem aile olarak hem de çocuk açısından gerçekten zordur. Belki gelişmiş ülkelerde devletin ve hükümetlerin engelli çocukların hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik uygulama ve hizmetleri bu zorluğu hafifletmiştir ancak ülkemiz için hala bu hizmetlere kolay ulaşılabiliyor olduğunu söyleyemiyoruz.
Özellikle toplumun engelli bireylere ve çocuklarımıza yönelik bilinçlendirilmesi gerekirken, bu konuda da tam anlamıyla yeterli olduğumuzu ifade etmekte güçlükler yaşıyoruz. Kendisinden farklı olana yaklaşımlarımız hâlâ eşitsizlikler üzerine kurulu.
Bütün bu olumsuzluklar çocukların toplum içinde var olabilmelerini, kendi hayatlarını sürdürebilmelerini imkânsız kılıyor. Özellikle eğitim almalarında ciddi sıkıntılar yaşıyoruz ve yetersiz olduğu duygusuyla büyüyen ve başkalarının yardımı olmaksızın yaşayamayacağına inanan çocuklar yetiştiriyoruz.
Sahip olunan engel sonuç olarak bir engeldir ve engelli bir çocuk da bu engelin bilincindedir. Kimi çocuklar bunu bir eksiklik olarak algılarlar, kimi çocuklar ise başka yönlerden kendilerini geliştirmeye çabalarlar. Buradaki asıl etken anne baba tutumlarıdır.
Anne baba çocuğunu, sahip olduğu engelle beraber kabullenmişse, onunla toplum içinde olmaktan sıkılmıyorsa, başkalarının yargıları ve tavırları öncelikli değilse ve elbette ki maddî imkânları elveriyorsa, çocukları için inanılmaz mücadeleler veriyorlar ve engelli olmasına rağmen çocuklar, engeli olmayan bireylerden daha fazla beceriye sahip olabiliyorlar.
Burada devletin de anne babayı destekler sorumluluklar alması gerekiyor. Özellikle engelli çocukların maddi anlamda büyük bedeller ödemeden birçok hizmete ücretsiz ulaşabiliyor olması, onların hayatın içinde daha fazla yer almalarını sağlayacaktır. Anne baba olarak bilinmelidir ki, engeli ne olursa olsun her çocuğun kendisini ortaya koyabileceği bir alan mutlaka vardır.
Okulların ve eğiticilerin de bu anlamda engelli çocuklarımızın bireysel özelliklerini ön plana çıkartacak çalışmalar yapması, çocukların eve, duvarlar arasına sıkışıp kalmasının önüne geçecektir. Engelli çocuklar hem kendileri gibi engelli olan arkadaşlarıyla ve engelli yetişkinlerle bir arada olmaları sağlanmalı, hem de engeli olmayan akranlarıyla beraber olmalıdırlar.
Bu şekilde çocuklar, hem engeli olanların hayata nasıl tutunduklarını ve sorunlarla nasıl başa çıkabildiklerini, hem de diğer insanların arasında ayrım görmeden var olmayı öğrenecekler. Vücudunun belli bölgelerini kullanamayan çocuklar, müziğe, resme, zekâ oyunlarına yönlendirilebilir. Duyu organlarından engeli olan çocuklar spora, el becerilerine yönlendirilebilir.
Engelli çocukların bir an önce toplum içindeki yerlerini almaları ve hak ettikleri eğitimi görmeleri hepimizin sorumluluğundadır. Bütün anne babalar, çocuklarımızı engelli arkadaşlarına nasıl davranmaları ve nasıl yardımcı olmaları konusunda eğitmekle yükümlüyüz. Üstelik kendisinden daha az şanslı bir akranına yardımcı olan çocukların empati ve vicdan duygularının daha gelişmiş olduğu, insani değerleri daha kolay kazandıkları yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur.
Her şeyin ötesinde toplumun tüm bireylerinin her an engelli olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu da unutmamak gerekiyor. Engelli olmadan, engellerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmak hem ahlaki hem vicdani hem de insani görevimizdir. Engeller, gerçekten engel olmasın ve hiçbir çocuk sahip olduğu engel nedeniyle kaliteli eğitim ve yaşam hakkından mahrum kalmasın. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, tüm engellerin sevgiyle aşıldığı bir gün olarak kutlansın.
Ali ÖZKANLI
YazarÇocuklarımız: en büyük değer, paha biçilemeyen bir kıymettir. Hangi bahçenin çiçeği olursa olsun aynı şefkati, aynı sevgiyi, aynı ölçüde hak ettiğini bütün insanların bilmesi ve uygulaması gerekir. Dü...
Yazar: Ali ÖZKANLI
Neccarzâde Şeyh Rızâ (1679-1760)Bâb-ı keremin Cennet-i Rıdvâna değişmemHâk-i kademin kuhl-i Sıfahân’a değişmem Bir mûr-ı zâifim reh-i aşkında HabîbâDergâhını bir mülk-i Süleymân’a değişmem S...
Yazar: Vedat Ali TOK
Küreselleşme, coğrafyanın sonu, zaman ve mekân sıkışması gibi anlamlara gelmektedir. Küreselleşme sayesinde yaşadığımız dijital çağda; bilgi, sermâye, eşyâ, din, siyâset ve ekonomi alanlarında s...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Osmanlı'nın bir nevi kara kutusu olan Balkanlar ve Balkanlarda Osmanlı izleriOsmanlı Devleti çok kültürlü bir yapıya sahip, üç kıtaya hâkim bir büyük imparatorluktu. Söz konusu devlet birçok dinî, etn...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ