EN GÜZEL TİCARİ ÖLÇÜ İSLAM'DIR
Bu kısacık fani hayatta hemen hepimiz mutlu ve huzurlu olmak isteriz.Bunu herkeş hatta bütün canlılar için istemesi ve bu yolda elinden gelen gayreti göstermesi müslümanın en güzide özellikleri arasındadır.
Bu kısacık fani hayatta hemen hepimiz mutlu ve huzurlu olmak isteriz.Bunu herkeş hatta bütün canlılar için istemesi ve bu yolda elinden gelen gayreti göstermesi müslümanın en güzide özellikleri arasındadır. Bu yüzden İslam’ın her konuya bakışını çok iyi kavramak ve hemen ardından yaşayıp yaşatmaya memuruz. İşte ticaret de önemle üzerinde durulacak hususlardan biridir. Hicretin üzerinden bir asır geçmeden İslam’ın Afrika içlerinden Avrupa’ya uzanması¸ Çin Endonezya ve Japonya ile dünyanın bugün bile adını duymadığımız yerlerine yayılmasında başrolü tüccarlar oynamıştır.
Paranın ve menfaatin materyalistler eli ile putlaştırılmaya çalışıldığı¸ para ile din¸ ahlâk ve ilmin mübadele edildiği; yardım¸ demokrasi ve insan hakları adına ülkelerin işgal edildiği¸ haksızlıkların ayyuka çıkarıldığı bir ortamda müslüman; sağlam inancını ticaret hayatı ile pekiştirip ekonominin çarklarına damgasını vurmayı hedeflemek borcundadır. Bunun için de özellikle insanın sadece dünya hayatını temel alan kapitalistlere karşı dünya ve ahiret inancını birlikte yürütmek zorundayız. Ebu Said (r.a.) dan rivayetle Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Dosdoğru ve emin tüccar kıyamet gününde nebiler¸ sıddıklar ve şehidlerle beraberdir."1 Demek ki İslam’ın emrettiği ticari hayatın bu dönemde yürütülüp korunması güç ama imkansız değildir ve üstelik mükafatı da çok büyüktür.
Menfaatin yüzü sıcak olduğu gibi¸ şeytan ve nefis çirkin hareketleri güzel gösterdiği için öncelikle ticari hayatı en duyarlı şekilde işleyecek eğitim çalışmalarına ve kadro yetiştirmeye mecburuz. İsraftan uzak¸ birikimli ve teknik gelişmeleri yakinen takip eden¸ değerlerine bağlı ve araştırıcı ruha sahip genç elemanlar ancak gecesini gündüzüne katan müteşebbisler eli ile yoğrulacaktır. Hayırda¸ iyilik ve güzellikte koşan bu fedailer ikinci etap olarak da güç birliği¸dayanışma ve yardımlaşmayı ihmal etmeyecektir. Böylece birtakım oldu bittiye getirilen hak hukuk ve emanet meselelerini bütün ayrıntıları ile masaya yatıracaktır. Ticaretin her yönü gibi malların da birer emanet olduğu unutulmayacaktır. Zira Kur’an şöyle buyurur: "Şüphesiz ki Allah size emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emreder."2 Emanet bilincini takiben karşılıklı güvenin fert ve toplum bazında tesisi gelmektedir. Yüce Rabbimiz Bakara suresinin 283. ayetinde "Eğer biribirinize emin olmuşsanız¸ emin olunan adam Rabbi olan Allah’tan korksun da emanetini tam olarak ödesin." Hatırlamaya çalışalım ilk müslümanlara olmadık işkenceleri reva gören Kureyşliler Allah’ın yüce Resulüne inanmadıkları halde ona Muhammedül Emin adını veriyorlardı.Ticaretin her konusunda dürüst¸ emin ve güvenilir olmadan bir yerlere varılması mümkün değildir. Hanefi mezhebinin İmamı olan Ebu Hanife hazretleri (r.a.) ilmi kapasitesi yanında aynı zamanda son derece takva sahibi bir zattı. Basra'dan¸ kumaşcılık yaptığı ortağına gönderdiği kumaş toplarının birindeki zedeyi ortağı; alıcıya gösterip düşük ücret almayı ihmal ettiğinden ticari ortaklıktan hemen vazgeçmişti.
Müslüman yapacağı yatırım konusunu imkanlar¸ konum ve rantabilite esasına göre sektörler arasından isabetle seçerken çok kâr getirme dürtüsünden önce başarabileceği hususlara girecektir. Serbest rekabet¸ verimlilik¸ kârlılık¸yurt içi ve yurt dışı pazar ve projeleri¸ işgücü ve girdileri çok iyi hesap edilmeli ki yarıda bırakılıp dönüş olmasın. Kâr ve zarar ortaklığına dair finans ve ortaklık kuruluşları açık¸ net ve hileden uzak çalışmalıdır. Süslü etiket¸ laf canbazlığı altında gelebilecek sahtekârlıklara meydan verilmemelidir. Müslüman her an malla da imtihan içinde olduğundan¸ kazanç ve sarf yollarını kontrolden uzak tutmamalıdır. Allah’ın Habibi (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: "İyi mal (yani helalinden kazanılan ve hayra sarfedilen mal) salih kimse için ne güzel bir şeydir”3 buyurur. Fakat insanların aleyhine¸ azgınlık ve hırsa sürükleyen mal ise şüphesiz o derece kötüdür. Çünkü malın gerçek sahibi olan Mevla onu bir imtihan olarak bahşetmiştir¸ hem dünyada hem de ahirette hesabını elbette soracaktır. Kapitalist zihniyet dünyevî hesapta hertürlü hileye başvururken hernevi hesaba da inanmadığından verilen nimetleri hoyratcasına ve hatta başkalarını kendi hegemonyası altına almak için kullanmaktadır. Karun¸ hem Musa Aleyhisselamın akrabası hem de sadece mal ve mülkte değil kimyacılıkta ve bilgide de adeta zirve insandı. Fakat haddini aştığı¸ Allah’ın Resulüne karşı geldiği ve malını zulüm aracı olarak kullandığı için malları ile birlikte Cenabı Hak onu yerin dibine batırdı. Bir lokma ve bir hırka sözünden hareketle İslam’ın mülkiyet ve zenginliğe karşı olduğu sanılmamalıdır. Nefsi için mütevazi olan müslüman başkaları için son derece hayırhah demektir. Nimetler içinde yüzse bile şımarık ve gaddar olamıyacağı gibi vakarını da¸ el avuç sıvazlayıp yağcılık yaparak ayaklar altına alamaz. Müslüman içi ve dışı ile son derece temiz ve cömerttir. A'raf Suresinin 32. ayetinde Cenabı Hak iman edenlerin temiz yiyip ve temiz giyinmelerinin gereğine işaret eder. Allah’ın yüce Resulü ticaretin her safhasında dürüst ve açıklığa işaret ederek: "Aldatan bizden değildir." buyurmuşlardır. Bu bakımdan satışlarda ne malın övülmesi var¸ ne de çeşitli hilelere başvurmaya ruhsat var. Müşteriye azami kolaylığın sağlanması da görevler arasındadır. Osmanlıda Hazreti Ömer (r.a.) döneminden gelen ve bugünkü Belediye Başkanlığı yetkileri gibi oldukça koruyucu ve kollayıcı Hisbe Teşkilatı vardı. Her meslek dalında yapılabilecek hileler teker teker çıkarılıp kontrol memurlarınca takibe alınır ve cezalandırılırdı. Pazarlık bozma¸ ihtikârlık¸ müşteri kızıştırma¸ birbirine dargın durma ve sırt çevirme¸ başka esnafın aleyhinde bulunma gibi konular asla hoş görülmezdi. Hazreti Ömer (r.a.)’in sözü çok dikkat çekicidir: "Bizim çarşılarda¸ dinde anlayış sahibi olan¸ alışveriş kanunlarını bilen ticaret yapsın."4 Hisbelik makamına Muhtesib'i tayinde Osmanlı çok hassas davranır¸ dürüst¸ şahsiyetli¸ cesur ve seçkin insanları tesbitle yetkinin yanında onları tam bir sorumluluk içinde çalıştırırdı. Muhtesibe dair Abdurrahman b. Nasr eş-Şeyzeri'nin "Nihayetür-rütbe Fi-Talebil-Hisbe" eserinde kaydedildiğine göre kırk meslek gurubu devamlı ve haber vermeksizin kontrol edilmekteydi. Öte yandan hasbî olarak ve tarikat terbiyesi altında bundan on asır evvel kurulan Uhuvvet Teşkilatına mensup mesleklerde hile yapanlar mamülün bir köşesine konulan Ocak işaretinden hareketle devlete sıra gelmeden suçlu derhal meslekten men edilirdi. İdris-i Bitlisi 13. yüzyılda yolu Anadolu’ya düşen bir garibanın inancı ne olursa olsun Uhuvvet Teşkilatı tarafından yedirilip günlerce barındırılabildiğini seyahatnamesinde zikretmektedir.Bütün bunlarla beraber dürüst ticaret erbabına çeşitli hil'at ve takdirnameler de verilirdi. Satışlardaki kâr seviyesinde insaf elden bırakılmaz¸ işçinin hakkı alın teri kurumadan verilirdi. Yapılan işin sağlam ve kaliteli olmasına itina gösterilirdi. Toplumun¸ işcinin hakkını kendi hakkı gibi korumak esastı. Ticaret işlerine sabahın erken saatinde başlanır¸ fakir ve düşkünler gizlice takip edilirdi. Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’un fethi için bütün maddi hazırlıkları tamamladığı halde esnafının ve askerinin manevi yapısından emin olmadan harekete geçmemişti. Sabahın erken saatinde Bursa Kumandanı Cebe Ali Bey'le birlikte tebdili kıyafetle esnafı dolaşmış bir esnaftan ikinci bir şey alamamıştı. Zira hep karşıdakine gitmesinin ve kendilerinin siftah yaptıklarından bahsediyorlardı. Geceleyin askerler arasında yine tebdili kıyafetle teftişinde ise secdeye kapanmış hüngür hüngür ağlayan bir askerin dualarını dinlerken hem Mevla’ya şükretmiş hem de fethin vaktinin geldiğine emin olmuştu. Zira asker şöyle diyordu: "Yarab Sultanımı ve dini mübini muzaffer eyle ve beni de bu uğurda şehid eyle” Mevla İslam’ın ticaret anlayışını iyi kavrayanlardan eylesin¸ amin.
1- Ticaret Hakkında Kırk HadişKastamonu Entegre Ağaç Sanayii Shf:17
2- Nisa Suresi Ayet 58
3- Halil Atalay¸Ticaret Ahlakımız¸ Shf:16
4- Abdurrahman b.Nasr eş Şeyzeri İslam Devletinde Hisbe Teşkilatı Shf:10
Aydın TALAY
YazarTakriben sekiz asır evvel Anadolu’da ve Selçuklu sarayında başlayan Divan Edebiyatı asırlar boyu çevreyi¸ hayatı ve insanları birbirine sevdiren ve yaklaştıran birbirinden güzel örnekler vermişt...
Yazar: Aydın TALAY
Şerefimiz, şanımız var Biz ne büyük bir milletiz Al bayrakta kanımız var Biz ne büyük bir milletiz Üç kıtada at koşturduk Akarsuları coşturduk Dağlar, tepeler aştırdık B...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Şeyh Abdurrahman Erzincanî’nin soyu, Orta Asya’dan gelerek Erzincan’a yerleşmiştir. Evlâd-ı Rasûl’den ve Yıldırım Bâyezîd devri meşayihlerindendir. Zamanının gerekli ilimlerini memleketi olan Erzincan...
Yazar: Resul KESENCELİ
Osmanlı padişahlarının onuncusu, 89. İslâm halifesi olan ve “Muhteşem Süleyman” olarak anılan Kanûnî Sultan Süleyman 1494 (bir rivayete göre ise 1495)’te, babası Yavuz Sultan Selim’in sancakbeyi (vali...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ