EMROLUNDUĞU GİBİ DOSDOĞRU OLMAK
Hayatın temeli ve istikameti doğruluk üzerine olmalıdır. Beşerî münasebetlerde ve ticarî faaliyetlerde dürüstlük esastır. Doğruluk ve dürüstlük, hak ve hakikatin özüdür. Doğruluk, kişinin olması gerekeni yapmasıdır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da Kur’an ve sünnet bizim için en büyük rehberdir. Yüce Allah, “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.”1 buyurmaktadır. Allahu Teâlâ, Peygamberimiz’e ve onun şahsında tüm inananlara, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”2 buyurmuştur. Allahu Teâlâ konuşurken de doğru söz söylememizi emrediyor: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Rasûl’üne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.”3 Yalancılık, bir kişilik bozukluğu ve ahlaki bir zafiyettir. Yalancıların ahiretteki durumu da şöyle beyan ediliyor: “Kıyamet günü Allah’a karşı yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara kesilmiştir. Büyüklük taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok?”4 Mü’min, iman etmekle zaten doğruluk üzerine yaşayacağına dair söz vermiş olmaktadır. Doğruluk, mü’minin en başta gelen vasıflarından olsa da her insan için gereklidir. Doğruluk için önce kalbe niyet tashihi yapılacaktır. Yani her işte iyi niyet olmalıdır. İkinci aşamada da aklın doğruluğu temel prensip olarak benimsemesi, bütün düşüncelerini ve planlarını buna göre yapması gerekir. Kalbi ve aklı doğru olanın davranışları da tabii olarak doğru olacaktır. Sıdk (doğruluk), emanet (güvenilir olmak) peygamberliğin temel vasıflarındandır. Peygamberimiz (s.a.v.) de son derece dürüst ve güvenilir olduğu için henüz peygamber olmadan önce Mekkeliler kendisine “Güvenilir Muhammed/Muhammedü’l-Emin” unvanını uygun görmüşlerdir. Peygamberimiz (s.a.v.), son derece güvenilir, özü sözü doğru, hayatında hiç yalan söylememiş, kimseyi aldatmamış örnek bir şahsiyettir. Hz. Hatice Validemiz de Peygamberimiz’in dürüstlüğünü takdir ettiği için kendisi ile evlenmeye karar vermiştir. Herakliyus, Mekke’den gelen ticaret kervanına Peygamberimiz’in hiç yalan söylediğini duyup duymadığını sormuş, Ebu Süfyan’ın da, O’nun hiç yalan söylemediğini belirtmesi üzerine Herakliyus, “İnsanlara yalan söylemeyen, Allah’a karşı da yalan söylemez.” diyerek Peygamberimiz’in gıyabında O’nu görmeden doğruluğunu tasdik etmiştir. Atalarımız “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” demişlerdir. Yalan uzun süre yalan olarak kalmaz, yalancı ilk yalanını gizleyebilmek için başka yalanlar söylemek zorunda da kalır. Yalan ortaya çıkınca da rezil olur, artık kimse onun sözüne itibar etmez. Ziya Paşa der ki: İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah Peygamberimiz (s.a.v.), “Tehlike bile görseniz doğruluktan ayrılmayın Zira kurtuluş doğruluktadır.” buyurmuştur.5 Doğruluk ve dürüstlük, hem insanlığın hem de Müslümanlığın kalite ölçüsüdür. Bunlara sahip olmayanlara hiçbir şekilde itibar edilmez, saygı da duyulmaz.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarMedeniyet; bir milletin ya da milletlerin, kendi bilgi ve kültürleri yanında diğer milletlerin bilgi ve kültürlerinden de istifade ederek, bilgi ve düşüncede, hayatın her alanında, sanat, edebiyat, za...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Aile, toplumun çekirdeğidir. Beden ve ruh sağlığına sahip bireyler ailede yetişir. Güçlü toplumlar da dinine ve geleneklerine bağlı aileler tarafından kurulur. Dünyanın ilk ailesini, ilk insan ve ilk ...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Her birimiz, içinde yaşadığımız çevreden anlaşabileceğimiz kimselerle arkadaşlık ilişkisi kurarız. Arkadaşlar birbirini maddî ve manevî yönden etkilerler; duygu, düşünce, kişilik ve ahlâkî gelişimi üz...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Gelenek ve görenekler; toplumda asırlardır yapılagelen, toplumun çoğunluğu tarafından benimsendiği için kuşaktan kuşağa aktarılan, bireyleri psikolojik olarak uymaya zorlayan, uymayanı ayıplayan kültü...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL