ELLİÜÇÜNCÜ HUTBE
Muhterem Cemâat-ı Müslimîn!
Dinimiz, harekâtımızda en büyük kıymeti kalbimize ve kalbimizde saklı olan niyetlerimi- ze vermiştir. Bütün ruhî, bütün bedenî fiil ve ha- reketlerimizin mebdeî kalbimiz ve niyetîmizdir ruhî temâyüllerimizdir. İnsanın insanlığı, vücûdunun kuvvetiyle, kılık ve kıyafetiyle öl- çülmez. Belki taşıdığı kalp, beslediği niyetle tartılır. Temiz bir kalbe sâhib olanın ahlâkı gü- zel, ef’al ve harekâtı düzgün olur. Temiz bir kalp mıknatıs bir ibre gibidir; dâima doğruyu göste- rir, doğruya sevk eder. Binâenaleyh; kalbimiz- den kibir ve hased, kin ve ihtiras gibi emrâz-ı bâtiniyyeden salim, temiz bir irâde südûr ederse derhal beden de o suretle harekete geçer, aksi de yine böyledir. Bede-nimizdeki her hareketin hayır veya şer olmasında on- lara sevâb veya ukubet terettüb etmesinde en doğru mikyas, kalbî temâyüllerimizdir. Ağzımızdan çıkan bir sözün takdîrkâr veya tahkîrâmiz olması, bir âcize vurulan toka- dın tahkîr veya terbiyeyi tazam-mun etmesi kalp ve niyetimizle alâkadardır.
İnsanın Allah (c.c.)’a yaklaşabilme- si de ancak böyle temiz, her türlü emrazı rûhaniyeden salim bir kalp iledir. İnsanı; dünyâ ve âhirette koruyacak olan budur. Hülâsa: Beden bir memleket, kalp de onun reîsidir. Azamızın her birinde onun hükmü, nüfuzu câridir. Bunun için Rasûl-ü Zîşânımız Efendimiz buyuruyorlar ki:
“Cesed dâhilinde bir çiynem et parçası vardır ki ona kalp derler. Bu kalp îmân ile irfan ile bezendikçe, zinde bulundukça, bütün bedende sıhhat de bulu- nur. Güzel güzel işlerle meşgul olur. Hassas bir makine gibi dürüst hareket ider. Şayet bu kalp (Allah esirgesin) inkâr ile küfür ile bo- zulmaya yüz tutar, karanrsa bütün beden de derhâl fesada uğrar. Bedeni teşkil eden azanın hepsinde isyan, fisk ufucûr başgösterir. Fazi- let namına bir şey kalmaz.” İşte lisânımızda böyle kötü kalplerden kinaye olarak “Fesâd kumkuması” deriz.
Müslüman Kardeşlerim, Azîz Cemâat!
Kalbimizin hareketlerini temayüllerini, haricî her fiil ve hareketimizde dâima dik- katle murakabe etmeliyiz. Kibir, hased, kin, ihtiras gibi nefsânî temayüllerden kalple- rimizi dâima uzak bulundurmalıyız. Kalbin dâima salâh ve sıhhatte tutulabilmesi için, başlıca dört şeye riâyet edilmelidir.
- Kur’ân okumak.
- İyi kimselerle görüşmek.
- Helâl lokma yemek
- Sabah namazına erken kalkmak
Hakîkaten insan Kur’ân okurken veya din- lerken, temiz yürekli insanlarla sohbet eder- ken duyduğu ruhî zevki ve neşeyi hiçbir şey- de duyamaz. Helâl lokmanın insanın ruhunda ne kadar faziletli te’sîrleri olduğunda da hiç şüphe yoktur. Sabahleyin erken kalkmanın te’sîri ise daha aşikârdır. Seher vaktinde uya- nan, feyz-i İlâhiye açık bulunan bir kalbin, tecelliyyât-ı Sübhâniyyeye mazhar olduğu- nu her uyanık mü’minin kalbi hisseder. Her günün hayrı ve bereketi o günün sabahın- dan başlar. Sabah namazına vaktiyle kalkan ve cemâatle namazını kılan her Müslüman o günü baştanbaşa, neşeli neşeli yaşadığı gibi fakr u ihtiyâç yüzü de görmez. Azîz bir Türk şâiri bu hakîkati şu selis rubâisiyle ne güzel söylemiştir:
Âlemin neş’eli sabahında
Göz açandan gider bütün korku
Her seher feyz-i Hak olur taksim
Rızka manîdir ol zaman uyku
Cenâb-ı Hak kalbimizi feyz-i îmân ile mü- nevver buyursun. Bütün âzâ-yı bedenimizi hayırlı işlerle meşgul etsin.
Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Yazar