Editör’den Merhaba (Ocak 2019)
Her anne-baba çocuğunu iyi yetiştirme gayretindedir. Çocuğun erdemli bir insan olarak ahlakî ve dinî değerlerle donanmış olması arzu edilir. Her toplumda ulaşılmak istenen değerler vardır. Doğruluk, büyüklere saygı, küçüklere ve güçsüzlere yardım, aile birliği, anne-baba sevgisi gibi değerler her çağda aranan niteliklerdendir. Bir toplumun istikbâli, iyi yetişmiş, sağlam karakterli ve erdemli kişilerin varlığına bağlıdır. Bu özellikte kişilerin kendiliğinden yetişmesi söz konusu değildir. Değerlerin öğretilmesi ve nesilden nesile aktarımı, böylece devamlılığının sağlanması her toplumun başta gelen hedeflerinden birisi hâline gelmiştir. Bunun için bilinçli ve planlı bir değerler eğitimine ihtiyaç vardır. Çocukların ilk öğrenmeleri; taklitle, benimsemeyle başlar. Anne-babalar model olarak görülür. Yetişmekte olan nesiller, çocukluk çağından itibaren anne-babalarını taklit ederek, benimseyerek yetişirler. Bu durum ilerleyen yaşlarda millî kahramanları, şairleri ve yazarları, bilim adamları gibi önemli kişileri model alma şeklinde devam eder. Anne ve babalar her zaman çocuklarının iyiliklerini isterler. Düşünceleri, davranışları hep çocuklarının mutluluğu üzerine şekillenir. Kur’an-ı Kerim’de de “İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik…” (31/Lokman, 13) ayetiyle anne ve babaya iyi davranmak gerektiği buyrulur: Her çocuk hayatı boyunca anne ve babasına elinden geldiği kadar saygılı davranmalı, nasihatlerine kulak verip, sözlerinden dışarı çıkmamaya çalışmalıdır. Anne-babalar tarafından çocuklara söylenen bazı sözler ilk anda belki ağır gelebilir ama aslında çocuğun iyiliği içindir. Hiçbir anne-baba evladının kötülüğünü istemez. Ailelerin çoğu sözleri yaşam tecrübelerinden ileri gelir. Aile büyüklerinin nasihatlerine kulak verilmelidir. Bir öğretmen arkadaşımız şöyle anlatıyor: “Anne-baba sevgisi konusunun sınıfımızda detaylı bir şekilde anlattığımda öğrencilerimde aileye ve aile birliğine önem verme konusunda olumlu gelişmeler olduğunu gözlemledim. Anne babası ayrı olan bir öğrencimin, bu konular işlenirken daha fazla duygusallaştığını ve bazen ağladığını gördüm. Anne babasına, kendisine oyuncak almadığı için bazen sitem eden bir öğrencimin bu sitemlerinden vazgeçtiğini gördüm. 'Anne-baba sevgisi' konusunun iyice işlenmesinin sonucunda, öğrencilerimde aile birliğine, ailenin önemine, ailede geçerli kurallara, aile ilişkilerine, ailedeki sorumluluklara, aile büyükleri ve sıcak yuva kavramına ve özellikle anne sevgisine daha fazla vurgu yaptıklarını gördüm."
Musa TEKTAŞ
YazarTasavvufta mârifet; kişinin kendini tanıyarak Rabb’ini tanıması, Allah dostlarına âşinâlık kazanması, hakîkat bilgisine erişmesi ve irfân meclislerine kavuşarak, âriflerin sırrına vâkıf olması şeklind...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Allah’ın sevgili kulları hep dert sahibi olmuştur. İyilik için dertlenmek, ideal olana kavuşmak için dert çekmek vuslatın vesilesi kabul edilmiştir.Derdi olan dermânın peşindedir, ama bulsa mı bulmasa...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Sevgili çocuklar; Uzun yıllar önce “Canım Babam” adlı bir hikâye yazmıştım. Duygusal bir hikâye idi, okuyanların gözleri yaşarıyordu. Bir gün sınıfta hikâyemi okudum; bitirdiğimde üç öğrencim başını ...
Yazar: Sırrı ER
Hz. RasûlulIah (s.a.v.)’in vârisleri olan mânâ sultanları, yani mürşid-i kâmiller gönüller tabibidir. Gönüllere şifâ sunan doktorlardır. Onlardan ilim, hikmet ve edeb öğrenmek isteyen her ihvân ...
Yazar: Musa TEKTAŞ