EDİTÖR
İnsan kendi varlığını, varlığının kemâlini ve devamını sever, kemâlinin azlığını ise sevmez. Bu durum, insanı Allah'ı sevmeye götürür. Kendisini ve Rabb’ini bilen, varlığının devam ve kemâlinin kendinden değil, Allah'tan olduğunu bilir. İnsana her çeşit nimeti veren Allah'tır. Âyeti kerimede, “Allah'ın verdiği nimetleri sayacak olsanız bitiremezsiniz." (16/Nahl, 18) buyurulmaktadır. Çok kere, Allah'ın nimetleri bir insan vasıtasıyla diğer insana intikal eder. Nimetin gerçek sahibi ise Allah'tır. Yine insanı yaratan, ona her türlü iyiliği veren O'dur. Mükevvenattaki bütün güzellikleri yaratan Allah, bu yönüyle de sevilmeye lâyıktır. Cenab-ı Allah bir fayda ummak için değil, yalnız güzelliğinden ve kemâlinden ötürü sevilir. Allah, zat ve sıfatları ile güzeldir. Dolayısıyla bu yönü itibariyle de en çok sevilmeye lâyık olan yine Allah'tır. Muhabbet, insan tabiatının zevk aldığı bir şeye meyletmesidir. Bunun kuvvetli haline "aşk" denir. Âşık, sevdiğine karşı aşırı derecede şefkatli olur ve bütün varını onun yolunda feda eder. Denilir ki hakiki sevgi üç şey ile belli olur: 1- Seven, sevdiğinin sözünü başkalarının sözüne tercih eder. 2- Seven, sevdiğinin sohbetini başkalarının sohbetine tercih eder. 3- Seven, sevdiğini memnun etmeyi başkalarını memnun etmeye tercih eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: "Allah, bir kulunu sevdiği zaman Cebrail'e: 'Ey Cebrail, Ben falanca kulumu seviyorum, onu sen de sev.', buyurur. Cebrail, o kulu sever ve sema halkına; 'Allahu Teâlâ, falanca kulunu seviyor, onu siz de seviniz.' diye nida eder. Bundan sonra semadakiler de o kulu severler. Sonra Allah, o kulun yeryüzünde de hüsnü kabul görmesini sağlar, herkes ona teveccüh eder." Hadisin râvisi olan Mâlik diyor ki: "Allah bir kuluna buğz edince sevdiği kul için söylediğinin zıddını söyleyeceği kanaatindeyim." Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri, Dîvân’ında şöyle buyuruyor: İsteyen seni O’dur sen anı istemesen Dileyen senden ön O sen anı dilemesen Bildiren sana O’dur sen anı bilemesen Sen yâr olmasan dahi yârdır sana sevdiğin Allah'ın istemesi ve yüce sevgisi ile, sen onu istememiş olsan bile, O senden önce seni sevmiş, sevdirmiştir. Senin O’nu dilemenle sen O’na ulaşamazsın. Âl-i İmran Suresi’nde: "(Rasûl’üm!) De ki: ‘Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin." ayetinde geçtiği gibi, her şey onun dilemesiyle olur. İlmin sahibi ve her şeyden haberi olan Allahu Teâlâ Bakara Suresi’nde meâlen: "O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti.) O, her şeyi hakkıyla bilendir." "(Bunun üzerine): ‘Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere anlat.’ dedi. Âdem onların isimlerini onlara anlatınca: ‘Ben size, muhakkak semavât ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan öte de gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim dememiş miydim?" ayetlerinde belirtildiği gibi, ilmin gerçek sahibi Allahu Teâlâ bildirmezse kimse bilemez. O'nun bildirmediğini kimse bilemez. Ancak O, dilediğine dilediği şeyi bildirir. Onun için Allah isteyip sevdikten sonra sen sevsen de sevmesen de O'nun sevgisi kâfi.) Hz. Dâvud (a.s.), dualarında Allah'tan kendisini sevmesini isterdi. Ebu’d-Derda (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Dâvud (a.s.)'ın dualarından biri şöyle idi: ‘Allah'ım, senden, senin sevgini ve seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine beni ulaştıracak amelleri dilerim. İlâhî, senin sevgini nefsimden, ehl ü ıyalimden ve serin sudan daha sevgili kıl." Biz de bu duaya âmin diyelim…
Editör
YazarFatih Sultan Mehmed, Osmanlı İmparatorluğu'nun icraatları ve askerî dehasıyla öne çıkan padişahlarından biridir. 1432'de Edirne'de doğan Fatih Sultan Mehmed, hem Batı hem de Doğu kültürü eğitimi alara...
Yazar: Editör
“Muktedâ”: Peşinden Gidilen, Sünnetine Uyulan (s.a.v.)Peygamberimiz’in bir ismi şerifi de “Muktedâ” idi. Yani sahabe-i kiram Peygamberimiz’e uyar ve onun peşinden giderdi. Sahabe efendilerimiz, Hz. Mu...
Yazar: Editör
El-Bâtın: Zâtı Ve Mâhiyeti İtibariyle Akıl ve Duyulardan Gizli OlanBâtın, batn kökünden gelir. Sırtın tersine ve her şeyin iç kısmına denir. Duyu organlarıyla kavranan şeylere zâhir, duyu organlarının...
Yazar: Editör
Esma bin Hârise (r. anha) ilim, fazilet ve medeniyet kervanının bir halkasıdır. Bu müstesna hanım, tüm varlık ve hayatını Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hizmetine adamış bahtiyar insanlardan biri...
Yazar: N.Nida DURAN