Dünya ve Âhiret Nimetlerinden, Meyvelerin Sultanı: “Üzüm”
Üzüm, insanlığın tarih öncesi çağlardan beri istifâde ettiği çok önemli nimetlerden biridir. Kutsal Kitabımızda üzüm anlamına gelen ‘ıneb kelimesi iki defa, çoğulu olan a’nâb dokuz defa olmak üzere toplam on bir yerde geçmektedir. ‘Ineb, hem üzüm asması, hem de meyvesi için kullanılan bir kelimedir. Bu âyetlerin çoğunda üzüm bitkisi Yüce Allah’ın eşsiz kudretinin bir göstergesi olarak anılır. Gökten inen suyla yeniden hayat bulan ve çeşit çeşit nimetler sunan, yeryüzünün ikramı bu nimetlerin arasında üzüm bağları ve salkım salkım üzümler de yerini alır. Arapçada üzüm ve bağı için “kerm” kelimesi kullanılır. Kerem-kerîm-kerîme-ikrâm-mükerrem kelimeleri de aynı kökten gelir. Bu da üzüm bağ ve meyvesinin hem görüntü, hem gölgesi, hem meyvesiyle ne kadar ikramlı bir meyve oluşunun kanıtıdır. Gerçekten de üzüm, dikensiz olmasıyla toplaması, kabuksuz oluşu ile yemesi ve sindirimi kolay bir meyvedir. O asmalardan sarkan salkımlarıyla âdetâ kendisini insanoğluna sunmaktadır. İnsanlar, bazı zaman ondan şarap yaptıkları için, bir hadiste üzüme kerm denmesi yasaklanmıştır. Çünkü ikramlı olmak/kerm, mü’minin özelliğidir. Üzüm Lezzetli Bir Nimettir Siyah, beyaz, mor, sarı ve benzeri çeşitli ren ve tatlarda latif bir meyve olarak üzüm, bol vitaminli, besleyici, şifâ kaynağı, lezzetli bir nimettir. Ondan çeşitli şekillerde istifade edilir. Yaş olarak tüketildiği gibi, meyve suyu olarak, kurutularak, pekmez ve benzeri tatlılar yapılarak da tüketilir. Asıl olan ondan helal bir şekilde yararlanmaktır. Zira insanlar bu nimeti haram içeceklere dönüştürerek de kullanmışlardır. Bu yönüyle üzüm, önemli bir sınav aracı olmuştur. Tarih boyunca onu helâlinden tüketmenin yanında, haram içeceklere vesile olması da söz konusu olmuştur. Zira bugün dünyada üretilen üzümün neredeyse % 80’i şarap üretiminde kullanılmaktadır. Nitekim bir âyette buna işaret edilmiştir: “Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem sarhoş edici içki hem de güzel rızık elde edersiniz. Elbette aklını kullanan bir toplum için bunda ibret vardır.”1 İçkinin kesin olarak haram kılınmasından yıllar önce Mekke’de inen bu âyet, hurma ve üzüm gibi meyveleri helal yolla güzel rızık olarak tüketmeye yönlendirmektedir. Buna göre üzüm tüketimi konusunda insanın önüne iki seçenek sunulmuştur: Ya onu sarhoş edici içki (seker) olarak tüketirsin, ya da güzel bir rızık (rızk-ı hasen) olarak tüketirsin. Âyetin sonunda da belirtildiği gibi aklını kullanan o nimeti güzel bir rızık olarak tüketir. Zaten başka âyetlerle sarhoş edici şeyler haram kılınmıştır. Buna göre aklını kullananlar, bu nimetleri helal yollarda tüketmeli, onları haram vasıtası kılmamalıdır. Çünkü helal yollarla onun tüketimi şifâ sebebi, haram yollarla tüketimi ise maraz sebebi olmaktadır. Şimdi Yüce Allah’ın kudret göstergelerinden biri olarak üzüm bağlarıyla ilgili âyetlerini okuyalım: “O, gökten su indirendir. Her bitkiyi onunla bitirdik, ondan bitirdiğimiz yeşilden, birbirine benzeyen ve benzemeyen yığın yığın taneler, hurmaların tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkardık. Ürün verdiklerinde ürünlerine, olgunlaşmalarına bir bakın. Bunlarda inananlar için, şüphesiz, deliller vardır.”2 Âyette sırasıyla hubûbat, hurma, üzüm, zeytin ve nar sayılmıştır. Zira hubûbat temel gıdadır, hurma ise Kur’ân’ın ilk muhâtaplarının en fazla tanıdığı ve yararlandığı bir yemiştir. Üçüncü olarak meyvelerin sultanı üzüm zikredilmiştir. İncirle birlikte üzüm için “meyvelerin iki efendisi” de denmiştir. O, meyvelerden sayılsa da besleyici, doyurucu, hastalıklardan koruyucu ve şifâ verici özelliğiyle çok önemli bir yiyecektir. Çünkü üzüm, gölgeli asması, güzel görünümlü bağı ile özel bir bitkidir. Daha koruk halinde iken ekşi-sirke ve benzeri şeylerin yapımında kullanılır. Olgunlaşınca taze meyve olarak tüketilir. Uzun bir süre salkımında saklanıp tazeliğini koruyabilir. Kurutularak tüketildiği gibi, pekmez ve meşrûbat yapılarak da tüketilir. Henüz yeşerdiğinde küçücük dalları ve yapraklarıyla da tüketilen bir nimettir. Üzüm çekirdeklerinde, insan sağlığı için sayısız faydaların olduğu ehlince belirtilmiştir.3 Yaratıcının Kudretinin Açık Göstergeleri Aynı su ve topraktan farklı renk, tat, lezzet ve görüntüde farklı bitkilerin yetişmesi Yüce Yaratıcı’nın kudretinin açık göstergelerindendir. İnsanlar bu nimetleri yetiştirirken, devşirirken, tüketirken bunu fark etmeli ve Yüce Yaratıcı’ya şükretmelidirler. Onun için bu nimetlerini hatırlatan âyetler, derinlemesine düşünme, aklı kullanma, iman etme ve şükür ifadeleriyle sona ermiştir. “Yeryüzünde, hepsi de aynı su ile sulanan, birbirine komşu toprak parçaları, tek ve çok köklü üzüm bağları, ekinler, hurma ağaçları vardır. Fakat onları şekil ve lezzetçe birbirinden farklı kılmışızdır. Düşünen kimseler için bunda ibretler vardır.”4 “Yukarıdan size su indiren O’dur. Ondan içersiniz; hayvanları otlattığınız bitkiler de onunla biter. Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen kimseler için bunda ders vardır.”5 “Gökten suyu ölçülü indirdik de, onu yerde durdurduk. Şüphesiz onu gidermeye de Kâdiriz. Onunla, içinde, yediğiniz birçok meyveler bulunan hurmalık ve üzüm bağları, Tûr-ı Sînâ’da yetişen, yiyenlere, yağ ve katık veren zeytin ağacını var ettik.”6 “İşte onlara bir delil: Ölü yeri diriltir ve oradan taneler çıkarırız da ondan yerler. Orada hurmalıklar ve üzüm bağları var ederiz, aralarında pınarlar fışkırtırız. Onun ve elleriyle yaptıklarının ürünlerini yesinler; şükretmezler mi?”7 “İnsan, yiyeceğine bir baksın: Doğrusu suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra yeryüzünü iyice yarmakta ve orada taneli ekinler, üzümler, sebzeler, zeytin, hurma ağaçları ve bahçelerde koca koca ağaçlı meyveler ve çayırlar bitirmekteyiz. Bunlar sizin ve hayvanlarınız için geçimliktir.”8 Bir âyette de çardaklı çardaksız, asmalı asmasız üzüm bahçelerine işaret edilerek ürünün devşirildiği hasat zamanı öşrünün verilmesinin gerektiği özellikle belirtilmiştir: “Çardaklı ve çardaksız bağları inşâ eden Allah’tır. Tatları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O’dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin, devşirildiği ve biçildiği gün hakkını (öşrünü) verin; israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.”9 Kıssalarda Üzüm Kıssaların en güzeli olan Yusuf kıssasında, Hz. Yusuf’un zindan arkadaşlarından biri rüyasında üzüm sıktığını söyler, Yusuf da bunu zindandan çıkıp efendisine sâkîlik yapacağını söyleyerek yorumlar: “Hapse, onunla beraber, iki genç daha girdi. Biri, ‘Rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm… Bize bunu yorumla; senin iyi bir kimse olduğunu görüyoruz.’ dedi.”10 Onun için rüyada üzüm görmek, bolluk bereket, bol rızık ve müjde olarak yorumlanmıştır. Bahçe sahipleri kıssasında da bahçenin güzellikleri anlatılırken içerisinde üzüm bağlarının bulunduğu özellikle zikredilmiştir. Bununla da o nimete sahip olanlardan nimete aldanmamaları ve nimetin asıl sahibine şükretmeleri istenmiştir. Zira dünya nimetleri geçicidir, dilediği kullarına lütfundan bahşeden nimet sahibi, dilediği zaman o nimeti almasını da bilendir. Çoğu zaman nimetler, sahiplerinin azıp taşkınlık yapmalarına sebep olmuştur. Azgınlık ve taşkınlık ise dünya ve âhirette helâk ve azap sebebi olmuştur: “Onlara iki adamı misal olarak göster: Birine iki üzüm bağı verip, etrafını hurmalıklarla çevirmiş ve aralarında ekinler bitirmiştik. Her iki bahçe de ürünlerini vermişlerdi, hiçbir şeyi de eksik bırakmamışlardı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.”11 Şu bir âyette de mesaj yüklü çarpıcı bir örnek verilirken üzüm bağlarından bahsedilir: “Hangi biriniz, kendisi ihtiyarlamış ve çocukları da güçsüzken, altlarından ırmaklar akan, hurma, üzüm ve her çeşit meyveleri bulunan bahçesinin, ateşli bir kasırganın kopmasıyla yanmasını ister? Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böylece açıklar.”12 Evet, fânî dünyanın nimetleri sonludur. Onlar, sahipleri için sınav sorularıdır. Şükrü edâ edilen nimet bereketlenir, nankörlük sebebi olan nimetler ise azapları beraberinde getirir. Onun için insan, kendisine bahşedilen nimetleri fark etmeli, onları şükür ve kulluk vesilesi bilmeli, sahip oldukları onu asla kibir ve riyâya sevk etmemelidir. Nitekim Mekke müşrikleri, Peygamberimiz’den olağanüstü şeyler isterken onun bağ ve bahçelerinin olmasını istiyorlardı. Çünkü onlar için bağ ve bahçe zenginlik ve mürüvvet ölçüsüydü. Onlar şöyle diyorlardı: “Bize, yerden kaynaklar fışkırtmadıkça sana inanmayacağız. Veya hurmalıkların, bağların olup, aralarında ırmaklar akıtmalısın. Yahut da iddia ettiğin gibi, göğü tepemize parça parça düşürmeli, ya da Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin. Veya altın bir evin olmalı yahut göğe yükselmelisin ama oradan okuyacağımız bir kitap indirmezsen yine o yükselmene inanmayacağız. De ki: ‘Fesübhânallâh! Ben sadece beşer bir elçiyim!”13 Bunları yapmak tamamıyla Yüce Allah’ın kudretindedir. Ben ise, sadece O’nun elçisiyim. O’nun elçisi olmak, O’nun emri ve izniyledir. Yoksa sizin istediğiniz şeylerle değildir. Cennette Üzüm Bağları Dünya nimetlerinin en güzellerinden biri olan üzüm, aynı zamanda cennet nimetlerindendir. Müttakîler için hazırlanmış cennet nimetleri sayılırken özellikle üzüm bağları zikredilmiştir. Zira üzüm bağları güzelim ve leziz meyveleri yanında manzara güzelliği bakımından da göz alıcıdır: “Doğrusu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, bahçeler, üzüm bağları, yaşıt eşler ve dolu kadehler vardır.”14 Bütün bu açıklamalardan sonra bir bağa girdiğimizde, üzüm asması gördüğümüzde, salkım salkım üzümleri elimize aldığımızda, üzümü yaş ve kuru olarak tüketirken, üzümden yapılmış pekmez yahut bir meşrubatı içerken… Hep Yüce Yaratıcı’nın erişilmez kudretini hatırlamalı, bu nimetin güzelliğini düşünmeli, nimeti helal yollardan elde edip tüketmeli ve Yüce Rabb’e kulluk ve şükür vesîlesi kılmalıyız. Dipnot * Prof. Dr. Ali AKPINAR 1. 16/Nahl, 67. 2. 6/En’âm, 99. 3. Bkz. Râzî, Elmalılı. 4. 13/Ra’d, 4. 5. 16/Nahl, 10-11. 6. 23/Mü’minûn, 18-20. 7. 36/Yâsîn, 33-35. 8. 80/Abese, 24-32. 9. 6/En’âm, 141. 10. 12/Yûsuf, 36. 11. 18/Kehf, 32-33. 12. 2/Bakara, 266. 13. 17/İsrâ, 90-93. 14. 78/Nebe’, 31-34.
Ali AKPINAR
YazarYılan, eskiden beri insan hayatında yeri olan bir hayvandır. Hilekâr ve öldürücü bir sürüngen olarak bilinir. Hem karada hem denizde yaşayan, binlerce çeşidi olan bir hayvandır. İki bin yedi yüz kadar...
Yazar: Ali AKPINAR
Yüce Yaratıcı insanlığa “Âdemoğulları!” diye seslendiği gibi, size de “İsrâîloğulları!” diye seslenmişti. İnsanlığa “Âdemoğulları!” diye seslenirken, “Ey insanlık siz Âdem Peygamber’in evlâtlarısınız,...
Yazar: Ali AKPINAR
Çocuk, insanın gönül meyvesidir, göz aydınlığıdır. Çocuk, insan neslinin devam etmesini sağlayan ve ölümlü insanın ölümsüzleşme tutkusunu kısmen gerçekleştiren şeydir. Bu itibarla çocuk hem temelimiz,...
Yazar: Ali AKPINAR
Babası kerâmetleri ve menkıbeleri ile anılan Hz. Ali soyundan Şeyh İbrâhim, annesi Mûsa Şeyh’in kızı Ayşe Hatun’dur. Küçük yaşlarda anne ve babasını kaybeden Ahmed-i Yesevî, sahâbeden olduğu söylenen ...
Yazar: Ali AKPINAR