Duâdan ve Akrabadan Uzak Bir Evlilik
Sigmund Freud ve Erik Erikson gibi Bbatılı eğitimciler, çocuk eğitiminin doğumla başladığı görüşündedirler. Sigmund Freud, insan gelişimini beş döneme ayırır ve 0-–2 yaşları arsasına “Oral Ddönem” derken; Erik Erikson ise insan gelişimini sekiz döneme ayırarak, 0-–1,5 yaşları arasına “Temel Ggüven ya da Ggüvensizlik Ddönemi” der.
Batılı yazarların aksine, dinimiz çocuk eğitiminin temelini evlilik öncesine kadar dayandırmaktadır. Gelinlik kız ararken olduğu gibi, damat adayının da “hHelal süt emmiş” biri olmasına dikkat ederlerdi. Buldukları zaman istenmeleri de “Allah’ın emri, Ppeygamberin kavli” diyerek aile büyükleri tarafından yapılırdıolurdu. Nişan ve düğünler kültürel değerler içinde dualarla yapılırdı. Hatta damadı gerdeğe katarken dahi dua edilirdiyapılırdı.
Çocuk eğitiminin özünü oluşturacak olan eş seçimineme (Her ne kadar eş aramak erkek tarafı tarafından yapılıyor gibi görünse de, İslâmî açıdan her iki tarafın eşit haklara sahip olduğu unutulmamalıdır.) dikkati çeken Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v): “Kadınlarla dört hasletleri için evlenilir: Malı için, asaleti için, güzelliği için ve dini için. Sen dindar olanı tercih et, mesut olursun.” (İbni Mâce, Nikâh, 6) buyurmasına rağmen günümüzde gelin ya da damat adayında sorulan ilk soru; nerede çalışır ya da ailesinin maddi durumu nasıldır sorusudur.
Gelin ya da damat adayının ahlakı sorgulanmadan yapılan ve sadece maddiyata dayalı evliliklerden doğan çocuklarda da söz dinlememe konusundaadına zaman zaman sıkıntılar yaşanabilecektir. Bunun için evlenecek kişilerin evleneceği adayda ilk arayacağı özellik, ahlâklılığı ve dindârlığı olmalıdır.
Hz. Ömer (r.a), halifeliği döneminde bir gece vakti şehri dolaşırken, anne ile kızın süte su katıp katmama konusundaki konuşmalarını işitir.
Süte su katmasını isteyen anneye kızı; Halife Ömer’in (r.a.) süte su katılmasını yasakladığını söyler. Gecenin bu vaktinde Halife Ömer (r.a.) nereden bilecek diyen anneye; “Ömer (r.a.) bilmiyorsa da Allah (c.c.) biliyor ya!” diyen kızın bu davranışı, Hz. Ömer (r.a.)’i derinden etkiler.
Allah korkusu ve haram lokma yememe konusunda annesini uyaran bu kızı, ertesi akşam kendi oğluna eş olarak istemek üzere ailenin kapısını çalar. Gençler evlenir. İşte bu iki gencin neslinden daha sonra beşinci halife, mübarek insan Ömer b. Abdülaziz dünyaya gelir.
Ayrıca hayırlı bir eş ve evlatların olması için bol bol dua etmek gerekir. Bu anlamda Rabb’imiz, mMüminlerden bahsederken onların şöyle dua ettiğini bildirmektedir: “(Ve o kullar): ‘Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl.’! derler.” (Furkan, 25/74).
Bu arada, İbrahim’in (a.s.) duasını da unutmamak gerekir: “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle.; Eey Rabbimiz! Duamı kabul et! Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!” (İbrahim, 40-41).
Gelin ve damada sağdıçları tarafından gecenin anlam ve önemini anlamaları için gerekli bilgilendirmelerin yapılmasının yanında, özellikle “gGerdek gGecesi dDuası”nı yapmaları tembih edilirdi.
Gerdek gGecesi dDuası: “Allah'ım! Eşimi ve ailesini benim için bereketli kıl. Beni ve ailemi de eşim için bereketlendir. Hayırlarda birleştirdiğin sürece bizi birlikte yaşat. (Dünya ve ahiret mutluluğumuz için) ayrılık gerektiğinde bizi ayır. Allah’ım! Bizleri bir arada tuttuğun sürece hayırda tut ve ayırırsan da hayır üzerine ayır.” (Abdürrezzak b. Hemmâm, el-Musannef, VI, 191/10460, 10461).
Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyururdu: “Sizden biriniz ailesine yaklaşa¬cağı zaman: 'Allah'ın ismiyle başlarım. Ey Allah'ım! Bizi şeytandan, şeytanı da bize vereceğin zürriyetten uzak tut!' derse, eğer aralarında bir çocuk olma¬sı takdir olunmuşsa, şeytan ona hiçbir zaman zarar veremez.” (Buhârî, Vudû’, 8/141).
Düğün sonrası akraba ziyareti yapan damat ve gelin, büyüklerin ellerini öperek hayır dualarını alırlardı:. “Rabb’im mutluluğunuzu artırsın, bir yastıkta kocatsın, eli ayağı düzgün hayırlı evlatlar versin…”
Akrabalık ilişkileri bugünkü gibi sanal âlemde ve yüzeysel değildi. Damatla gelin her zaman büyüklerini yanlarında hissettiklerinden, bir sıkıntı yaşadıkları zaman da paylaşma imkânı bulurlardı.
Günümüzde ise daha çok dış güzellik, kariyer ve zenginlik gibi kriterlere uygun gelin ya da damat adayı aranmaktadır. Bugün erkek ve kızlar eş adaylarını kendileri bulmakta ve kendilerince bir flört döneminden sonra anne babalara haber vermektedirler. Anne babalar da göstermelik olarak da olsa; “Çocuklar görüşmüşler, tanışmışlar ve evlenmeye karar vermişler.” diyerek kız isteme görevlerini yapmaktadırlar.
Günümüzün muhafazakâr insanları da gelin ve damat adayı ararken, dindar bir ailenin çocuğu ya da dindar biri olsun diye aramaktadır. Dindar deyince de akla ilk kılık kıyafetleri ve ibadetleri geliyor. Oysa dindarlığın özünde, dinii kılık kıyafet ve ibadetlerle sınırlı tutmamak ve hayat tarzı olarak benimseyip yaşamak yatmaktadır.
Dindarlığı yanlış anlayıp damat ve gelin adayının ahlâkına ve hayat tarzına bakılmayıp sadece namazına, abdestine ve huyuna bakıldığı zaman büyük hayal kırıklıkları yaşanmaktadır.
Bugünün anne babaları manevi konuda olmasa da maddi konuda çocukların evlilikleri için bütün fedakârlığı yapabilmektedirler. Düğünler genelde şaşalı ve duadan uzak olarak yapılmaktadır. Düğün sabahı damatla gelin balayı diyerek tatile çıkmaktadırlar.
Akrabalık ilişkileri zayıfladığından -bırakın akrabaları ziyaret edip hayır dualarını almayı-k birçoğu ikinci derecedeki akrabalarını dahi tanımamaktadırlar. Tanıdıklarını da yüzeysel ya da sanal âlemde tanımaktadırlar. Manevi değerlerden ve akrabalardan uzak yetişen bu gençler, iyi günlerde de kötü günler de kendilerini psikolojik olarak yalnız hissedeceklerdir. Kendini yalnız hisseden bu gençler, çocuk eğitiminde de yalnız kalacaklardır.
M. Emin KARABACAK
YazarKur’an-ı Kerim ve hadislerde melek inancı, İslam’ın temel inanç esaslarından biri olarak çok açık bir şekilde belirtilmiştir ve iman şartları arasında ikinci sırada yer alır. Tarih boyunca hemen her t...
Yazar: Editör
Sınav kaygısı, sınava çalışmak yerine, sınavda başarısız olunduğu takdirde başa gelebilecek olumsuzlukları düşünmektir.Sınav kaygısı, dikkatini sorulara vermek yerine, daha çok sınav sonunda yaşanabil...
Yazar: M. Emin KARABACAK
"Melek tabiatlı olmak"; saflığın, temizliğin, berrak olmanın sembolize edildiği bir deyimdir.İnsan ruhu, her an kirlenmeye müsaittir. Buna rağmen fıtrata bağlı kalmak için mücadele eden insanlar için ...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Biz, çocukluğumuzda hiçbir şeyi bayramlık istediğimiz kadar istemezdik. Çünkü bizim çocukluğumuzda maddî sıkıntılar vardı. Bayramlığı, bayram şekerini ve de harçlığı sadece bayramdan bayrama görürdük....
Yazar: M. Emin KARABACAK