DOSTA ARZ-I HÂL
İnsanlar zaman zaman bazı olaylar karşısında çeşitli sıkıntılara düşerler. Bu durum maddî olabildiği gibi manevî de olabilir. Böyle zamanlarda insanın durumunu arz edecek yegâne merci şüphesiz ki Cenâb-ı Hak'tır. İnsan O’na yapılan arzın boş çevrilmeyeceğini bilir; bunun için açar ellerini O’na yalvarır.
İnsanlar zaman zaman bazı olaylar karşısında çeşitli sıkıntılara düşerler. Bu durum maddî olabildiği gibi manevî de olabilir. Böyle zamanlarda insanın durumunu arz edecek yegâne merci şüphesiz ki Cenâb-ı Hak'tır. İnsan O’na yapılan arzın boş çevrilmeyeceğini bilir; bunun için açar ellerini O’na yalvarır.
Ancak insan bazen de bazı duygu ve düşüncelerini dostlarına açar¸ varsa sıkıntılarını¸ dertlerini anlatır ve kendileriyle bunları paylaşmak ister. Çünkü her insanın nazının geçtiği bir dostu¸ yakını mutlaka vardır. Böyle arkadaşlara¸ dostlara durumunu arz etmek insanı rahatlatabilir. Yani onlara içini döker¸ eline kalemi alıp şikâyetlerini¸ bazı duygu ve düşüncelerini¸ kendilerinden beklentilerini yazar. Böyle yapmakla yazdıkları daha dostuna ulaşmadan manen rahatlayıverir. Nitekim acılar paylaşıldıkça azalır¸ sevinçler de paylaşıldıkça çoğalır.
Tasavvuf yolunda sülûk edenler ise yukarıda saydığımız bu istek ve arzularını¸ talep ve beklentilerini şeyhlerine¸ mürşidlerine arz ederler. Bu¸ mektup vasıtasıyla olduğu gibi¸ manevi râbıtalar yoluyla da olabilir. Mensur olduğu gibi manzum da olabilir. Zaten mürşidler de sâliklerden¸ müridlerden gelen bu şekildeki taleplere göre onları irşad ederler. Virdlerini¸ seyr ü sülûkta takip edecekleri usülleri belirlerler.
Bizim bu sayıda aşağıya aldığımız gazelde de Hulûsi Efendi âdetâ bazı taleplerini şeyhine arz ediyor gibidir. Tabii ki bu bizim düşüncemizdir. Belli kendileri bu ifâdelerle peygamberimize de hâlini arz etmiş olabilir. Çünkü şiirde geçen Sultandan kasdettiği şeyhi İsmail Toprak da olabilir¸ Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.s.) de olabilir. Meşhur tabirle¸ "Şiirin esas manası şâirlerin gönüllerinde yatandır." Bizim burada yaptığımız ise kendi anladığımızı ifade etmektir.
1. Ol güzeller şâhına benim bu hâlim hoş gelir
Hasretiyle rûz u şeb âh u melâlim hoş gelir
2. Derd ü mihnetle tenimde kalmadı tâkat n'idem
Ol gül-i handâna cism-i bî-mecâlim hoş gelir
3. Yârımın her îydine kurbânı ben olsam derim
Bu söze hoşnûd olur fikr ü hayâlim hoş gelir
4. Nâr-ı hasret cismimi eyler kebâb subh u mesâ
Ana hicr ile geçen rûz u leyâlim hoş gelir
5. Ehl-i irfân içre nâ-makbûl ise bu sözlerim
N'eyleyim sultânıma bu kîl ü kâlim hoş gelir
6. Hîç kâr u yâ zarar kayd eylemem Hulûsiyâ
Yâra bu âmîz-i şekvâ arz-ı hâlim hoş gelir
Gazelin Açıklaması:
1. Bütün güzellerin şâhı olan efendimin hasretiyle gece gündüz âh vâh edip onun için üzülmem¸ onun derdiyle yanıp tutuşmam kendisine hoş gelmektedir.
2. Nitekim onun için çektiğim dertler ve sıkıntılar benim vücudumda tâkat bırakmamıştır. Ancak benim çekmekte olduğum bu hasret ve elem yüzünden güçsüz kalan bu vücûdum¸ o gülen güller gibi güler yüzlü olan efendime gayet hoş gelmektedir.
3. Bütün bu eziyetlere rağmen sevgili dostumun her bayramında kurbanı olmak isterim. Aslında benim hayâlime böyle düşünceler gelmesinden de hoşnut olmaktayım.
4. Her ne kadar hasret ateşiyle sabah akşam benim vücudum yakıp kavrulmakta ise de¸ o sevgiliye duyduğum bu ayrılık ızdırâbıyla geçen gecelerim ve gündüzlerim bana hoş gelmektedir.
5. Benim bu şekilde sözler söylemem irfan ehli tarafından hoş karşılanmazsa da ne yapayım her halde sevgili sultânım benim böyle kîl ü kâl yani dedi-kodu mâhiyetinde sözler söylememi hoş karşılar ümidindeyim.
6. Ey Hulûsî! Ben böyle sözler söylemekle hiçbir şekilde kâr-zarar hesabı yapmam. Ben sevgili efendime hâlimi arz eder¸ ona olan hasretin beni düşürdüğü bu karmakarışık şikayetleri¸ çeşitli durumları samîmî olarak terennüm ederim. Her halde benim kendisine yaptığım bu arz-ı hâl ona da hoş gelir.
Mehmet AKKUŞ
YazarYavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Du⸠yalvarmak¸ yakarmak demektir. Daha özel manasıyla Cenâb-ı Hakk’a yalvarmak¸ Ondan istekte talepte bulunmak demektir. Du⸠yalvarmak¸ yakarmak demektir. Daha özel manasıyla Cenâb-ı Hakk̵...
Yazar: Mehmet AKKUŞ
Daha çok küçükken rahmetli dedem beni sık sık sevindirirdi. Yattığım odadan salona kadar geçeceğim yola aralıklarla bir bir bozuk ve kâğıt para koyardı. Sonra da seslenerek beni çağırırdı. "Tarık, ge...
Yazar: Erdal KARASU
Hakîkî intisap¸ gerçek sevgi¸ birine olan bağlılık sadece ona söylenen sözlerle¸ ona yazılan medhiyelerle olmaz. Sevgi kişinin hâline¸ yaşantısına aksetmelidir.Hakîkî intisap¸ gerçek sevgi¸ birine ola...
Yazar: Mehmet AKKUŞ