Dört Kitabın Manisi Bellidir Bir Elifte
Mebde-i kevn ü mekândur besmele
Bâṭın-ı cân u cihândur besmele
Sırr-ı ġayba bulmaḳ istersen vüṣûl
Dilde ḫoş vird-i zebândur besmele
Harf:
Günlük hayatta iletişimi sesli veya yazılı biçimde sağlarız. Sözlü ifadedeki sesler yazıda harf sembolleriyle gösterilir. İnsanlığın medenî gelişiminde harflerin önemi tartışılamaz. Yine de bazı kaynaklarda harf için verilen tanımları vermek konunun anlaşılması bakımından gereklidir:
“Bir elifbayı terkîb eden ve okuyup yazmağa âlet olan işâretlerin beheri”
“Dildeki sesleri gösteren ve alfabeyi meydana getiren işaretlerden her biri. Söz, laf.” , “dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri” , “alfabeyi meydana getiren işaretlerden her biri.
Divan şiirindeki sevgilinin güzellik unsurları alfabedeki harflere benzetile gelmiştir.” “Alfabeyi oluşturan seslerin her birine ait yazı, çizgi ve çizgi grupları türünden işaretlere, kelimelerin oluşumunda bir anlamda belirleyici taraf olmaları sebebiyle harf adı verilmiştir.” Klasik Türk edebiyatında şairler, amaçlarını ifade etme, görünür kılma ve şiirlerini kurgulama aşamasında benzetme maksadıyla alfabedeki harfleri kullanmışlardır.
“Harflerin imkân verdiği benzetmeleri ve anlam ilgilerini çözmek de bazı bilgiler gerektirmektedir: “Harfler tek başına birer simge olmaktan ziyade, kendisiyle ifade edilmeye çalışıldığı dilin yapı ve anlam özelliklerini de yansıttığından, Divan şiirinde kullanılan harf benzetmelerini çözebilmek ve anlayabilmek için de bu harflerin ait olduğu Arapça gramerinin değişik kural ve terimlerini bilmek gerekmektedir.”
Klasik edebiyatımızda harfler çeşitli deyim ve sözlerde karşımıza çıkmaktadır. Bu hususta geniş bilgi için hocam Amil Çelebioğlu ve Dursun Ali Tokel’in belirtilen makale ve eserlerine bakılabilir. Harfler,görünüşleri itibariyle beyitlerde vücut organları ile vücudun görünüşü ile yakından ilgilidir. Harflerle ilgili olarak, ilm-i huruf ortaya çıkmış, ayrıca “ulum-ı garibe”, “ulûm-ı hafiyye” de “cifr”, “remil ve fal” ortaya çıktığı bilinmektedir. Harflerin tasavvuftaki önemi de “esrârü’l-hurûf”, “havass-ı huruf” konusunda yazılmış eserlerden anlaşılmaktadır.
Mutasavvıflar, harflerin birer remiz olarak mana ve mefhumlarından yararlanmış, türlü yorumlar ortaya atmışlardır: “Arapça, dönmek, meyletmek anlamına gelen bir kelime. Tasavvufî anlamda, Hakk’ın kulunu, bazı ibârelere muhâtab kılmasıdır. Cifr ilmine göre harfler, nurânî ve zulmanî olmak üzere ikiye ayrılır.
Nûrânî harflere Hakk’ın harfleri, zulmanî harflere de halkın (yaratıklarının) harfleri denir. Abdülkerim-i Cîlî’ye göre, noktalı harfler ilm-i İlahîdeki a’yân-ı sâbite’den ibarettir. Noktasızlar ise, harflere birleşenler ve birleşmeyenler diye ikiye ayrılır. Bunlar beştir: Elif, Dal, Râ, Vav ve Lâm. Elif, olgunluğun gereklerine işarettir.”
Hz. Ali’ye atfedilen bir sözde şöyle denmektedir: “Allah’ın tüm sırları semavî kitaplardadır. Semavî kitaplarda ne varsa Kur’an’da, Kur’an’da ne varsa da Fatiha’dadır. Fatiha’da olan her şey besmelede ve besmelede olan her şey besmele’nin be’sindedir. Besmele’nin be’sinde ne varsa be’nin altındaki noktadadır. Ve ben be’nin altındaki noktayım”
İbn Arabî’ye göre harfler son derece önemlidir, hatta harfler adeta canlı birer varlıktır: “harfler de ümmetlerden bir ümmettir. Onlar da muhataptırlar ve mükelleftirler. Harfler arasında da kendi cinslerinden peygamberler vardır. Onların da isimleri vardır; Harfler âlemi lisan bakımından en fasih, beyan bakımından da en açık âlemdir.”
Divanlarda harflerle yapılan sanatlar, benzetmeler ve söz oyunları araştırmacıların dikkatini çekmiş, konuyu inceleyen, değerlendiren çeşitli makaleler, bildiriler, kitaplar kaleme alınmıştır. Bu çalışmaların başında merhum hocam Amil Çelebioğlu ilk örneği verenlerdendir. Dursun Ali Tokel de konuyu kitap hacminde araştıran ve zengin bir kaynakça ile inceleyen bilim adamlarımızdandır. Biz bu yazımızda sadece elif harfine dair bazı hususları arz etmeye çalışacağız.
Elif:
Elif harfinin klasik şiirimizde çok kullanılması dikkat çekmiş, araştırmacılar bu konuda makaleler kaleme almıştır. Elif, “elifbamızın ilk harfinin ismi. Elif memdûde uzun elif; elif maksure kısa elif. Arabî’de yalnız fethayı takviye edene elif, ve müteharrik yahud sâkin okunana hemze denilirse de, lisânımızda (ا) şeklinde yazılana ale’l-ıtlak elif denilip, hemze ismi (ء) şekline hasr olunmuştur. Mec.
Doğru ve mevzun kad, kâmet-i sehî” , “Arap alfabesinin ilk harfidir. Düz bir çizgiden ibaret olup noktanın uzatılmasıyla meydana gelmiştir. Noktası yoktur, kendinden sonraki harfle bitişmez.” , “Bitişik Nabât yazısından geliştirilmiş olan ve Nabâtî–Ârâmî halklarıyla Fenike yazısına bağlanan Arap alfabesinin aynı şekil ve aynı isimle anılan ilk harfidir.
“Zayıf, hor ve hakir görülen adam; cömert; birçok haslet ve ve faziletleri kendinde toplamış, eşi az bulunan kimse” gibi anlamlara da gelen elifin ebced hesabındaki sayı değeri birdir.” Elif tabiatın dört unsurundan ateşin simgesidir. Firuzâbâdî El-Besâʼir’inde elifin kırk ayrı lakabını zikrederek örnekler verir.
Elifin, ebced hesabında değeri “bir”dir. Allah lafzı elifle başlar. Bu özelliklerinden dolayı elifle ilgili çok değişik tasavvurlar ortaya çıkmıştır.”
Tasavvufta Elif:
Tasavvufta elifle ilgili zengin bir tefsir, tevil ve yorum çeşitliliği vardır. Bunlardan bazıları: “Elif, kendi mükemmelliği içinde Zat’ın varlığı için bir simgedir. Çünkü elif herhangi bir harekeye muhtaç değildir.” “Elif, harfler âleminde Allah’ın halifesidir, tıpkı insanın bu âlemde Allah’ın halifesi oluşu gibi…” “Elif’in gösterdiği daima Kadim olan Varlıktır.” Elif harfinin kendinden sonraki harflerle bitişmemesi bütün yaratılmışların Allah’a muhtaç olmaları, Allah’ın ise kimseye muhtaç olmadığı anlamına gelir.
Risâletü’n- fî-Esrâri’l-hurûf’ta elifle ilgili şu açıklamalar yer alır:
Noḳṭadan oldı çün elif inşâ
Ez elif şod heme ḫurûf ifşâ
Nesr: Elif bâ’da nihândur. Pes ẕâtın iẓhâr itmek diledi ẕâtdan bâ’ya tecelli eyledi… Bâ’nın bâṭını elifdür ki ism-i aʻẓamdur. İsm-i aʻẓam ḫod ismu’llâhdur. Mıṣraʻ:
İsm-i aʻẓam her dilüñ miftâḫıdur
“Zât-ı ahâdiyet. Allah’ın mutlak tekliği ve birliği. Elif bir rakam şeklinde yazılır ve ebced hesabındaki sayı değeri de birdir. Bu bakımdan elif Allah’ın mutlak birliğine işaret eder. Noktadan elif, eliften diğer harfler meydana gelir. Diğer harfler elifin çeşitli biçimlere sokulmuş şeklidir. Bütün varlıkların Allah’tan (Bir’den) zuhur ve südur etmesi, diğer harflerin eliften çıkmasına ve meydana gelmesine benzetilir.
Bütün harfleri elifte görmek mümkün olduğu gibi bütün varlıkları Bir’de görmek de mümkündür. Her şey eliftedir. Elif harflerin evvelidir. Allah da evveldir. Elif ile elf (bin) aynı şekilde yazılır. Bin birdir, bir de bindir; kelime olarak Allah’ın binbir ismini simgeler. “Gönül bana dedi ki: ‘Ledün ilmine hevesim var öyleyse başla: Elif! Tamam,’ dedi, ‘geri kalanına gerek yok. Eğer evde biri varsa bir harf kâfidir.”
“Yunanca’da “alfa”nın karşılığıdır. Tasavvuf ıstılahı olarak, Zat-ı Ehadiyyet’e işaret eder. Zira O, ezellerin ezelinde eşyanın ilkidir…
Muhyî sana olan himmet
Âşık isen cana minnet
Elif Allah, mim Muhammed
Kisvemizdedir dâlımız”
İsmail Hakkı Bursevî: “Allahu Teʻâladur ki mebdeʼ oldur ve yedi ʻadet noḳṭayı müştemildür ki esma-i sebʻadur. Zîrâ ʻavâlimi küllîye ve cüzʼiyenin be-ḥasebü’t-tecellî nüzûl ve istirsâli anun ḥaḳâyıḳına nâẓırdur. Tâʼife-i ṣûfiyyenün esmâ-i meẕkûreye tevaggulı nüzûl ve ʻurûcı fehm ve sırr-ı ezelîyi idrâk içindür. Sâlik-i mecẕûb evvelü’l-evrâd Lâilâhe illa’llâh’dur. Ve eğer mecẕûb-ı sâlik ise lafẓa-i Celâldür. Zîrâ nefs-i mecẕûbda nefiy olıncaḳ vehim ḫayâl yokdur. Şol cihetden ki ceẕbe-i İlâhiyye’nin evṣâf-ı nefsaniyesin nefy etmişdir.”
“Ahmed b. Atâ-i Ruzbârî der ki, “Allah Teâlâ harfleri yaratınca onları kendisi için bir sır yaptı. Hz. Âdem’i yaratınca, Allah onlardaki sırrı ona öğretti ama taşıdıkları manayı meleklerinden hiçbirine öğretmedi. Böylece harfler Hz. Âdem’in lisanı üzerinden birtakım sanatlar ve değişik diller olarak ortaya çıktı. Allah Teâlâ, harfleri, değişik dillerdeki manalar için bir suret yaptı.”, “İbn Ata bu sözüyle, açıkça harflerin sonradan yaratılmış şeyler olduğunu belirtmiştir.
Sehl b. Abdullah Tüsterî de, “Harfler Allah’ın fiilini gösteren bir alâmettir; zâtının lisânı değildir, çünkü onlar yaratılan varlıklarda değişik şekillerde bulunan şeylerdir.” der. Bu söz harflerin yaratılmış olduğunu göstermektedir… İbn Arabî, “harfler ilmi” olarak nitelediği bu fenomeni tabiat üzerinde etkide bulunma aracı olarak görmez. O harfleri, harekeleri, harflerin şekillerini, ibdal ve irab kaidelerini ve daha pek çok dilsel ve yazısal öğeyi kendi düşüncesini açıklamakta birer sembol olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla harflerin ve dilin, bir temsil aracı olarak kullanımı ile tılsım ve büyü aracı olarak kullanımı arasında bu bağlamda bir ayrım yapılmalıdır.”
Karabaş-ı Veli’nin “Elif”le ilgili görüşleri şöyle özetlenebilir: Âlem-i lâhut, ya‘ni “elif ” hakikattir, Zat-ı Mutlak’a delalet eder. “Kuntu kenzen mahfiyyen…” makamına bizatihi ve sıfatihi ve ef ‘alihi ve esmaihi kaimdir, zira nokta selasedendir. Ve muttasıl olmaları ilmullahda cumlesi mevcud olmasına delalet eder. Ve harekat-ı selaseden hali olması “Ganiyyun ‘ani’l-‘âlemin” olmasına delalet eder.
Ve cihat-ı sitte nokta-i vusta ile yedi olur. Etvar-ı insana delalet eder. Zira eimme-i esma insanda mevcuddur, gayride ma‘dumdur. İnsan-ı kâmil esma-i husnâ ile musemma oldukda bazılar sırrın zabt idemeyub“Ene’l-Hakk” tablını vurdular.”
Bu girişten sonra divan şairlerinin elif harfini şiirlerinde nasıl bir estetik öge olarak kullandıklarını örnekleriyle görmeye çalışalım: Elif vahdeti temsil eder, Allah’ı hatırlatır:
Elif-Vahdet/Allah: Bütün harfler nasıl bir olan eliften meydana gelmişse varlık da aslında bir olan’dan (Vâhid) kün emriyle yaratılmıştır:
Sûret-i kesretle olmuş muhtelif
Cümlesinden zâtı birdir çün elif (Nesîmî D. mes. 3/98)
Hepsinden zatı elif gibi birdir (fakat) kesret görüntüsüyle farklı olmuş.
Elif gibi tek olmayan, birliğe ulaşmayanın bütün emekleri boşa gitmiştir:
Kim elif tek vâhid ü ferd olmadı
Bilme merd anı kim ol merd olmadı
Elifî, dervişlerin giydiği keçeden yapılmış bir kumaştır. Bir buçuk, iki arşın uzunlukta, dört parmak eninde bir keçe üzerine kumaş kaplanır; bir ucuna uzunca bir şerit dikilip kemer gibi bele bağlanır. Şekil olarak elife benzediği için elifî adıyla anılır. Şair, mevlevîliiğe intisabndan söz ederek bu giysinin hidayet yolunu ifade ettiğini belirtmektedir.
Her ihtidaya evvel ü âhırsın ey Ehad
Oldı elif niteki ser ü pây-ı ibtidâ (Nev’î D.g.1/6)
Elif nasıl ibtidanın/başlangıcın başı ve sonu olduysa sen de ey Ehad hidayete erme yolunun evveli ve ahirisin.
İbtida kelimesinin başı ve sonu eliftir:(ابتدا)
Ney, şekil olarak elife benzediğinden çeşitli sanatlara vasıta edilmiştir:
Elifden başlamış gerçi henüz vahdet kitabın nây
Okur ezber rumûz-ı ‘ilm-i Mevlânâ’yı söyletsen (Nev’î D.g.240/3)
Gerçi ney vahdet kitabını eliften başlamış (okumaya) (fakat) konuştursan Mevlânâ’nın ilminin remizlerini ezber okur.
Aşağıdaki beyitte Vecdî, elest bezmindeki tevhid ikrarını ifade etmektedir:
Levha-i îcâda kudret kilki yazmadan elif
Zatuñı bir añlayup tevhide oldum muʻterif (Vecdî D.s.213)
Kudret kalemi, icat levhasına elif yazmadan(önce) zatını bir bilip tevhidi itiraf ettim.
Vecdiyâ tevhîd-i Hakk işʻâr eder her bir giyâh
Zât-ı pâkin birleyip kaldurdı barmak çün elif (Vecdî D.s.213)
Ey Vecdî, her bir ot elif gibi parmağını kaldırıp Hakk’ın birliğini ikrar edip bildirir.
Çimenin elif harfini andıran görüntüsü şairlerin dikkatini çekmiş ve tevhidi anlatmada benzetme unsuru olarak kullanılmıştır. Bu düşünceyi Yahya Beg şu beyitte dile getirmiştir:
Her çemen güyâ elifdür kim olur andan ʻayan
Kâdir-i Perverdigârun sırr-ı vahdâniyyeti (Yahya Beg D.k.28/10)
Her çimen sanki bütün mahlûkatı besleyen Kâdir olan Allah’ın birlik sırrının kendisinden göründüğü bir eliftir.
Fasîhî’nin aşağıdaki beyti de çimen vahdet ilişkisini göstermektedir. Çimenler elif gibi dimdik duruşlarıyla Allah’ın eşsiz sanatlı yaratma gücüne tanıklık eder:
Çemenler kaldurup barmakların yer yer ider ikrâr
Kemâl-i sun‘-ı vahdâniyyetin dâ’im elif-âsâ -/- Fasîhî d.1/8
Çemenler yer yer parmaklarını kaldırıp daima elif gibi vahdaniyetin yaratmadaki mükemmelliğini ikrar eder.
Taşlıcalı Yahya Beg “elif”i vahdet simgesi olarak tasvir etmiş; vahdete ermenin önemini vurgulamıştır:
Harf-i elif gibi yüri var ‘ayn-ı vâhid ol
Halk ortasında kalma hemişe niteki lam (Yahya Beg D.Tc.b.4-I/2)
Halk ortasında daima lam gibi kalma; yürü var elif harfi gibi birliğin kendisi ol.
Vâhid kelimesinde elif vardır. (واحد).
Elif-Ahmed:
Hz. Peyganber’in isimlerinden biri olan Ahmed de içinde elif bulunduğu için türlü edebî sanatlara konu edilmiştir:
Diledi kim yaza hatt-ı muhtelif
Nakş kıldı evvel Ahmedden elif (Usûlî D.miraciye-35)
Elif, farklı yazılar yazmak isteyince önce Ahmed ismini yazdı.
Elif, Allah isminin ilk harfi ve simgesidir. Allah, kâinatı yaratmayı dileyince önce “Nur-ı Muhammedî’den, dolayısıyla Ahmed isminden başladı; Ahmed kelimesinin de ilk harfi eliftir: (احمد).
Elif-Kur’an:
Dört kitâbuñ ma‘nîsi bellüdür bir elifde
Bî dédürmegil baña ben bu yoldan azaram (Yunus Emre g.88/4)
Dört kitabın manası bir elifte bellidir. Bana bi dedirtme ben bu yoldan saparım.
Âyet-i İnnâ fetahnâ da elifler gibidür
Devletünde ser-firâz olmış durur aʻlâm-ı dîn (Âşık Çelebi D.k.10/88)
Devletinde din sancakları aşını yükseltmiş İnnâa fetahna انافتحناayetindeki elifler gibidir.
Beyitte “Fetih” suresinin ilk âyetine işaret ediliyor. Bu iki kelimede üç adet elif vardır. Şair, memduhunun döneminde dîn adına kazanılan zaferlere, bu zaferlerin sancaklarına dikkat çekmiştir.
Elif-tecerrüd:
Elif kendisinden sonra gelen harflerle bitişmediğinden bir derviş kanaatkârlığı göstermiş gibi düşünülmüştür, yani tecerrüdün simgesi olmuştur:
Ḳayd-ı ʻâlemden mücerred ol elif-veş tâ senüñ
Ey Sehâbî menzilüñ fark-ı ser-i eflâk ola (Sehâbî D.g. 32/5)
Ey Sehâbî, dünya bağlarından kurtul ki menzilin elif gibi feleklerin zirvesi olsun.
Eflâk (افلاك) kelimesinin başında elif var ve elif, felek kelimesinin başındadır. Şair felek kelimesinin çokluk hali ve elifle kelime oyunu yapmak istemiştir.
Fuzulînin aşağıdaki iki beyti anlam bakımından birbirine yakın olup ilk beyitte elifin doğru oluşundan dolayı başköşeyi kaptığını, baş olduğunu; ikinci beyitte ise yâ’nın insanların arasına karıştığı için yatak gibi ayakaltında çiğnendiğini söyler:
Doğruluk ile harflere sadrdır elif
Yâ harfini ayağa bırakmışdur iʻvicâc (Fuzûlî mk.5/2)
Elif doğrulukla harflere baştır; ya harfini ise eğrilik ayakaltına bırakmıştır.
Eliften başlamak:
Bu sözden kast edilen okula yeni başlayan çocuğun alfabeye başlaması manasına geldiği gibi bir işe yeniden başlama manasına da kullanılır.
Bir debistân-ı hünerdür nazmumuz ey Hâletî
Eyledi bu tıfl-ı dil şimdi elifden ibtidâ (Hâletî D.g.1/7)
Ey Hâletî! Nazmımız bir hüner mektebidir; bu gönül çocuğu şimdi eliften başladı.
Elif lâma çıkmak:
Kur’an okurken Fatiha’dan sonra talebenin “Elif lâm mîm” ile başlayan Bakara suresine geçmesini ifade eder.
Can virdi kad ü zülfüne dil mekteb-i gamda
Gûyâ ki elif lâma çıḳup itdi konukluk (Necâtî D. 280/2)
Gönül, gam mektebinde boyuna ve saçına can verdi. Güya elif lama çıkıp konukluk etti, (ikramda bulundu).
Elif-Sevgili
Sevgili ile ilgili olarak elif: Divanlarda elif genel olarak sevgilinin boyu söz konusu olduğu zaman türlü sanat ve kelime oyunlarına konu edilir. Aşağıda bu konudaki örnekler üzerinde durulacaktır:
Nakkâş-ı Ezel nûrdan itdi bir elif nakş
Oldı boyuñuñ servi bigi râst misâli -/- Ahmedî D.g. 663/2
Ezel nakkaşı(Allah) nurdan bir elif çizdi; servi gibi boyunun dosdoğru misali oldu.
Elif tek cevher-i yektâ boyundur
Dudağın çeşmesin hayvân okurlar (Nesîmî D. g.66/2)
Boyun elif gibi tek/eşsiz cevherdir. Dudağının çeşmesini Âb-ı hayat derler.
Kur’ân (قرآن )kelimesinin içinde elif bulunması bazı söz sanatlarına izin vermiştir:
Elifdür gûyiyâ Kur’ân içinde zaḫmuñ iy ġonce
Nihâl-i gül dürür yâḫod dikilmişdür gülistana (Zâtî D.C III, g.1319/4)
Ey gonca, açtığın yara sanki Kur’an içindeki elif veya gül bahçesine dikilmiş fidandır.
Lâ: Hayır kelimesi “lam” ve “elif”le yazılır: (لا) Zülüf ve elif gibi boy lâ kelimesini ifade eder:
Nice nefy iderdi ḫâṭırdan güzeller fikrini
Zülf ü ḳaddüñ naḳş-ı dilde olmasaydı lâ eger -/- Kemal Paşazade
Eğer zülüf ve boyun, gönül nakşında lâ/hayır olmasaydı güzeller düşüncesini (âşık) nasıl hatırından sürüp çıkarırdı.
Elif –Doğruluk: Elif harfiinin en önemli özelliği doğruluğun sembolü olmasıdır. Elifin kelimelerden sonra en çok vurgulanan yönü dümdüz, rast, dosdoğru olmasıdır. Aşağıdaki örneklerde bu durumu görmek mümkündür:
Zerre zerre yir ü gök rast durup şöyle ki elif
Varlıgına dahı birligine şâhiddür ü dâl (Ahmedi L/9)
Zerre zerre yer ve gök, elif gibi şöyle doğru durup (Allah’ın) varlığına ve birliğine şahid ve delildir.
Serv-i bâlası olalı râst elif
Lâm bigi ortaya aldı cânı belâ (Ahmedi 15/7)
Servi boyu doğru elif olalı, bela lam gibi canı ortaya aldı.
Olursañ istikâmetde elif devletde lâm ey dil
Yine dirler benî-nev‘-ı zamân geh râst gâhî kec -/- Sâkıp D.g.16/10
Ey gönül, doğrulukta elif; devlette/tali yaver olduğunda lam gibi olursan yine zamanın çocukları (sana) bazen doğru bazen eğri derler.
SONUÇ
Klasik Türk edebiyatında şairlerin sanat göstermek için en çok başvurdukları harf, örneklerden anlaşılacağı üzre eliftir. Elif ebcet, cifir ve tasavvuf bakımından çeşitli tefsir ve yorumlara konu olmuştur. Elif harfi düz ve yalın oluşu, kendisinden sonraki harflerle bitişmemesi gibi özellikleriyle şairlerin ilgisini çekmiştir.
Ayrıca Allah ve Ahmed isminin ilk harfi oluşu da tasavvufî ve kelâmî bazı yorumlarla çeşitli sanatlar yapmaya imkân tanımıştır. Şairler sevgili tavsiflerinde boyu ve burnu elife teşbih etmişlerdir. Elif, kelime kurmada da diğer harflere oranla daha zengin imkânlara sahip olduğundan cân, âh, dâd, ad, yâd, kan, ân gibi kelimelerde sanat ve kelime oyunları yapmaya elverişlidir.
Mahmut KAPLAN
YazarAh efendim rayihan âlemi mest eyledi,Uzattığın gonca gül cihanı dost eyledi.Ah efendim sevgiyi senden öğrendi gönül,Taşlaşan kalbimizde açtı demet demet gül.Ah efendim badeyi içirdin kana kana;Pervane...
Şair: Yusuf DURSUN
“İslâm ümmetinin kendine has özellikleri nelerdir?” diye bir soru yöneltilecek olduğunda, hepimizin aklına ilk olarak gelecek şeyler hemen hemen aynıdır. Namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibâdetleri saya...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
İki binli yılların başından itibaren bilgisayarın hayatımıza girmesiyle birlikte iş alanlarında ciddi bir değişim yaşandı. Önceleri daha fazla beden işçiliği varken teknolojinin her alana yayılmasıyla...
Yazar: Erol AFŞİN
Eşrefoğlu’nun Türkçe ve mensûr olarak kaleme aldığı Müzekki’n-nüfûs adlı eseri tasavvuf alanında önemli bir çalışmadır. Dinî, ahlâkî ve tasavvufî mâhiyette; İslâm ahlâkını, tarîkat âdâbını, nefisle mü...
Yazar: Resul KESENCELİ