DİVAN KÜLTÜRÜ BAĞLAMINDA BİR BEYTE BAKIŞ
Zülfünü yüzden götür esrâr-ı hattı zâhir et Âyet-i hüsnünü uşşâka okut çekme nikâb (Ey sevgili! Saçlarını yüzünden kaldır, yüzündeki ayva tüylerinin/yüz çizgilerinin sırlarını ortaya çıkar. Güzellik âyetini âşıklara okut (üzerine) perde çekme.) Divan şiirini incelerken görünen manaların altında mana katmanlarının olduğu malumdur. Bu anlam zenginliğinin sebebi, yaygın ismiyle Divan edebiyatının zengin mazmunlar ve kültür dairesinde yer almasındandır. Kelimelerin zengin çağrışımlarından dolayı bazen bir beyitte birden çok anlam çıkardığımız olur. Bu girişten sonra Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin beytine bakalım: Beyitte kullanılan zülf (saç), yüz, hat, hüsn kelimeleri birbiriyle ilgili olduğu için bu kelimelerle tenasüp sanatı yapılmıştır. Ayrıca âyet, oku-, uşşâk, hat, çekme kelimeleri de birbiriyle ilgilidir. Divan kültüründe zülüf daima siyahtır ve siyahlık küfrü temsil eder. Sevgilinin yüzü ise parlaktır, nurludur, âyet gibidir dolayısıyla İslâm’ı temsil etmektedir. Küfür, karanlığıyla İslâm’ın nurunu daima örtmeye çalışır. Bu anlamda sevgilinin saçı ile yüzü küfr ile imanın mücadelesini göstermektedir. Âşık, İslâm’dan yanadır ve zülfün, yüzü örtmesini istemez bu sebeple beyitte “Zülfünü yüzden götür, hattın esrarı ortaya çıksın.” ifadelerine yer veriliyor. Hatt; çizgi, satır, yol, yazı, padişah yazısı, ferman, buyruk, sıra, saf, yalnız uzunluğu olan buut, boyut, gençlerde yeni terleyen bıyık veya sakal gibi çok anlamlı bir kelimedir. Divan şiirinde hatt, genellikle sevgilinin yüzündeki ayva tüylerini anlatmak için söylenir ancak çoğu zaman da padişah fermanı ya da hüsn-i hat sanatını çağrıştıracak şekilde tevriyeli kullanılır. Nitekim beyitte ilk anlamıyla sevgilinin yüzündeki ayva tüyleri kastediliyor ancak âyet, oku-, çekme gibi kelimelerin karinesi sebebiyle hüsn-i hat sanatına da işaret edilmektedir. Sevgilinin yüzü Mushaf gibi düşünülünce ayva tüyleri de bu Mushaf’ın içindeki yazılar olur. Kur’an-ı Kerim’in nazil olmasından sonra Kur’an-ı Kerim’de geçen âyetleri en güzel şekilde yazma arzusu bir sanat haline gelmiştir. Hüsn-i hat sanatının tekâmülü de böyle başlamış, çok sayıda hat üstadı binlerce ölümsüz eser vermiştir. Genel olarak hattatlar daha çok ayetlerden, hadislerden, kelam-ı kibarlardan, berceste beyitlerden ilham almışlardır. Hat sanatının dinî alanda revaç bulmasının yanında tasavvufta da kendisine önemli bir yer bulmuştur. Hat sanatına başlayan bir talebe önce meşkle başlar yani her harfi defalarca yazar ve her talimi itina ile yapar. Tasavvuf yoluna giren derviş de seyr-i sülûk sürecinde böyle bir ruh hâli ile hareket eder. Hüsn-i hat meşk etmek isteyen bir talebe, icazeti olan bir üstada intisap edip kendini onun terbiyesine teslim eder. Allah’a hakiki bir kul olma yoluna giren derviş de bir mürşidin terbiyesi altına girer. Yine sufiler başta hat sanatı olmak üzere birçok sanat dalına karşı ilgi duymuşlar, sanatkârlığı teşvik etmişlerdir. Hattatların birçoğu dergâhlarda yetişmiş hat sanatıyla ilgili olarak tezhip, cilt, hakkâklık, kâğıtçılık, kâğıt makasçılığı, makta ustalığı gibi pek çok sanat da neşv ü nüma bulmuştur. Bu bilgilerin ışığında Osman Hulûsi Efendi (k.s.)’nin beytine şu anlamları vermemiz mümkündür.
Vedat Ali TOK
YazarKapına geldiler ümmet MuhammedDilerler merhamet şefkat Muhammed Nebîlerle velîler bâb-ı Hak’daSeninle buldular kurbet Muhammed Cihâna Hak Teâlâ kıldı ihsânVücudun âyet-i rahmet Muhammed ...
Yazar: Vedat Ali TOK
Büyük Selçuklu Sultanı Celaleddin Melik Şah; 6 Ağustos 1055,- 20 Kasım 1092 tarihleri arasında yaşamıştır. Unvanı Mu’izze’ddin Ebu’l-Feth olup, Türklere Anadolu kapısını açan Selçuklu Sultanı Alparsla...
Yazar: Resul KESENCELİ
"İnsan ara bul irfan ara bulDerman ara bul bîmâre gönlüm"Osman Hulûsi Efendi bu beytinde diyor ki; insan, yaratılışı itibarıyla çeşitli şeylere muhtaç dünyaya gelir ve bu ihtiyaçları bir ömür boyu dev...
Yazar: Vedat Ali TOK
Hat sanatı, kalem ve is mürekkebinin yüzyıllar süren serüvenini anlatır. Çizilen her bir çizgi, harfleri zarifleştirirken diğer yandan da gönülde olana işaret eder. Hüsn-i hat, kelimelerdeki zarafet v...
Yazar: Yusuf HALICI