DEDE KORKUT / KORKUT ATA
Korkut Ata, “Dede Korkut” adı ile tanınan destanî Oğuz hikâyelerinin toplandığı kitaba adı verilen bir bilge kişidir. Kitabın giriş kısmında Hazreti Peygamber (s.a.v.) zamanına yakın Bayat Boyu’ndan Korkut Ata adında bir erin ortaya çıktığı, bu Korkut Ata’nın Oğuz Kavmi’nin müşküllerini çözen ve gaipten türlü haberler veren bir kimse olduğu bildiriliyor. Korkut Ata, kavim içerisindeki anlaşmazlıkları çözen, isim verileceklere isim veren, evlenecekleri evlendiren, sözünün üstüne söz söylenemeyen keramet sahibi bir bilge kişidir. Ve hatta sadece geçmişten değil, gelecekten haberler verdiği de söylenir. Mesela, Osmanlı Dönemi tarih kitaplarında Dede Korkut’un, Kayı Boyu’nun büyük bir devlet kuracağını yani Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulacağını yüzyıllar öncesinden söylediği de rivayet edilir. Korkut Ata, Dede Korkut ismine dair kaynaklar Korkut eski bir Türk ismidir. Oysa bu ismin başına getirilen Dede sıfatı sadece Batı Türkçesi’nde Oğuzlarda kullanılan bir sıfattır. Doğu Türk lehçelerinde Dede kelimesi bulunmaz. Bilge kişi için, baba, cet manasında Ata sıfatı kullanılır ve isimden sonra gelir. Bu sebeple orijinal şekli Korkut Ata olmasına rağmen, sonraki kaynaklarda daha çok Dede Korkut isminin kullanılmasını tabii karşılamak gerekir. Tarihî Kaynaklarda Dede Korkut Dede Korkut isminin geçtiği en eski tarihî kaynak İlhanlı veziri Reşidüddin’in Câmiü’t-Tevârih’idir. Bu Farsça Oğuzname’de Korkut, Oğuz sülalesinin onuncu hükümdarı olan Kayı İnal Han zamanında sahneye çıkar ve ona müşavirlik eder. Korkut; asıl onun babası olan dokuzuncu hükümdar İnal Sır Yavkuy zamanında ortaya çıkmış olup Kayı İnal Han’dan sonra daha üç hükümdar devrini yaşamış ve onuncudan on dördüncüye kadar dört hükümdara müşavirlik yapmıştır. Kendisi Bayat Boyu’ndan olup Kara Hoca’nın oğludur Mısırlı müellif Ebû Bekr b. Abdullah b. Aybek Ed-Devâdârî’nin Dürerü’t-Tîcan adlı umumi tarihinde Dede Korkut hikâyeleri ile ilgili çok önemli bir kayıt vardır. Aslen Selçuk hanedanından olan bu Mısırlı Türk, Melik Nâsır Muhammed b. Kalavun adına yazdığı ve 1310 yılına kadar olan vakaları içine alan Arapça tarihinde 1229 yılı olaylarından bahsederken Cengiz Han’a ait mukaddimede Oğuzname hakkında bilgi vermiş... Oğuz Türklerinin yanında Oğuzname denilen bir kitap vardır ki elden ele dolaştırırlar. Oğuzların bidayeti hâlleri ve ilk padişahları hep bu kitapta mezkûrdur. Oğuz diye Türklere denir ki büyükleri Oğuz isminde birisidir. Tebrizli Hasan b. Mahmut Bayatî’nin Câm-i Cem Âyin adl: Osmanlı silsilenâmesinde de Dede Korkut’un adı geçmektedir. Müellif, 28. Oğuz Hanı olan Kara Han’ın çok mü’min olduğu için bey olunca Korkut Dede’yi Medine’ye gönderdiğinin ve onun Peygamberimiz (s.a.v.)’i gördükten sonra Oğuz taifesine İslâmiyet’i öğretmeye memur edilen Selman-ı Farisî ile birlikte geri döndüğünün Oğuzname’de yazılı olduğunu bildiriyor. Sonra Ay Kutlug’dan bahsederken onun da lalası Korkut Ata’nın oğlu Örgeç Dede’yi Hazret-i Osman’ın hizmetine gönderdiğini, Örgeç Dede’nin Bağdat’a varınca Hazreti Osman’ın şehit olduğunu öğrenerek Kâbe’ye gidip döndüğünü, dönerken Hazret-i Ali-Muaviye çatışmasına şahit olduğunu ve kavga sona erdikten sonra Hazret-i Ali’den ahidnâme alıp geldiğini ilave ediyor. Bayburtlu Osman’ın III. Murad (1574 –1595) devrinde yazdığı Tevârih-i Cedîd-i Mir’at-i cihan adlı eserinin “Bayundur Han” bölümünde “… Karındaşları Bayundur Han taallukatiyle Horasan’dan azimet idüp Anı’ya Kars’a geldiler. Gürcistan keferesiyle cenk idup Tiflis’i aldılar. Andan Demürkapu’ya varıp Küstasek Meliki muhasara idüp Demürkapu’yı alıp başın kesdi...”, “Server-i Kâinat Muhammet Mustafa (s.a.v.) dünyaya gelüp Mekke’de zuhur itdi. Bayundur Han Rasûlullah (s.a.v.) Efendimüzi vakıasında görüp iman getürdi. Kazan Hanı, Dündar Begi Kâbe-i Şerif’e Rasûl Aleyhi’s-Selama gönderüp ümmet olduğunu bildürdü. Ezin canip çünki Kazan Han bu begler ile Kâbe’ye gelüp Rasûl’le buluştular. Rasûlullah mescidde oturdı bunları gördi, bir acayip uzun tâife ki saçları kırkılmamış, bıyıkları alınmamış, duvara sıkıldı. Mihrap yiri andan kaldı derler...” Evliya Çelebi de 1655 yılında gördüğü Ahlat’tan bahsederken de Ahlat’taki eski mezarları anlatmakta ve bu arada şunu kaydetmektedir: “Osmanlıların eski ataları içerisinde Ahlat’ta yatanlardan biri de Korkut Han’dur” Dede Korkut Hikâyeleri İçin Kısa Bir Değerlendirme Dede Korkut Kitabı, 12 adet destanî Oğuz hikâyelerinin toplamıdır. Dresden ve Vatikan’da iki nüshası bulunmaktadır. Dresden nüshası daha sağlam ve güvenilir olup 12 hikâyenin tamamını içerir. Türkiye’de Dede Korkut hakkındaki yazılar, kitabın Türkiye’de ilk neşrinin yapılmasından sonra başlamıştır. Hikâyeler, Gürcistan-Pasinler-Ağrı Dağı üçgeni içinde kalan ve Aras Nehri ile kollarının geçtiği, Doğu Anadolu ile Azerbaycan’ı içine alan Oğuz ülkesinde geçmektedir. Oğuz hükümdarı Hanlar Hanı Bayındır Han’dır. Bayındır Han hikâyelerde sadece ismi geçen bir konumdadır. Onun yaşadığı bir olay anlatılmaz ama hikâyelerin başkahramanı, mevki bakımından Bayındır Han’dan sonra gelen damadı İç Oğuz’dan Ulaş Oğlu Salur Kazan, hikâyelerde sıkça sözü edilen Oğuz beylerinin en büyük savaşçısı ve kâfirlerin korkulu rüyasıdır. Hikâyelerde zaman zaman kadın kahramanlar ön plana çıkmaktadır. Kadınlar gerektiğinde silah arkadaşları ile birlikte eşlerine yardıma koşan cengâver konumundadır. Salur Kazan’ın eşi Boyu Uzun Burla Hatun kırk ince belli kızı yanına alır, kara kılıcını kuşanır, kara atına biner ve Salur Kazan’a yardıma gider. Eş seçimi sırasında kızlar ok atma, at yarışı, kılıç ve hatta güreşte yarışma şartı koşabiliyorlardı. Tek eşlilik esastır, çocuğu olmasa dahi bir ikinci evlilik düşünülemezdi. Kadınlara saygı gösterilir, her konuda onlara fikir danışılırdı. Ana hakkı Tanrı hakkı olarak kabul edilirdi. Dede Korkut hikâyeleri yazıldığı döneme ait çok değerli bilgiler nakletmektedir. Bu hikâyelerden alınan sosyal hayata dair bilgiler, o dönemin hayat tarzını anlamamıza yardımcı olmaktadır. Kitapta sıkça vurgulanan namus, dostluk, aile içi dayanışma, büyüklere saygı, kadın hakları, tek eşlilik gibi bugünün de problemleri tartışılırken gündeme gelen kavramların sağlam temeller üzerine kurulduğu görülmektedir. Dede Korkut hikâyeleri Türk ahlâk ve törelerinin, inançlarının, kahramanlıklarının otantik olarak anlatıldığı bir eserdir. Kitapta geçen Karacukdağ, Karşuyatan, Karadağ, Aladağ gibi tarih ve coğrafya adlarının çoğu, bu hikâyelerin Oğuzlar’ın Türkistan’dan ayrılmalarından öncesine ait olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte Oğuz Türkleri bunları batıya getirirken buraya göre mahallîleştirmişler ve batıda geçen olaylarla karıştırmışlardır. Menkıbe Dede Korkut’un Kayı İnal Han zamanında yaşadığını, onun Hz. Peygamber (s.a.v.)’le çağdaş olduğunu gösteriyorsa da bu hikâyeleri, başkahraman olan Salur Kazan’ın mensup olduğu kabile dolayısıyla çok eski devirlere kadar götürmek daha doğrudur. Çünkü Salur Kazan’ın Oğuz destanının başkahramanı olmasıyla ilgili menkıbe Oğuzlar daha Orta Asya’daki yurtlarında iken teşekkül etmiştir. Dede Korkut destanlarının yazıya geçirilmeden önce sözlü gelenekte yaşamış olduğu şüphesizdir. Dede Korkut Kitabı, Orta Asya’da yaşayan Oğuzlar ile onların Anadolu’ya gelmiş boylarının toplum hayatını aydınlatan unsurlarla yüklüdür. Bu unsurlar, hikâyelerde yer alan diğer motiflerle birlikte, başka milletlerin menkıbe ve hikâyelerindeki motiflerin karşılaştırılmasına ve birtakım benzerliklerin ortaya çıkarılmasına yardım eder. Hikâyelerde Müslümanlığın temellerine dayanan inanışları, menkıbeleri, İslâm tarihiyle ilgili kişileri ve unsurları, bunların hayatına dair bilgileri bulmak da mümkündür. “Su Hak dîdarın görmüştür.” gibi tasavvuftan gelen inanışlarla adak, sadaka, salavat, ism-i a‘zam gibi terimler, yeminler ve dualar bu unsurlar arasında sayılabilir. Dede Korkut Kitabı’nda Şamanlık izleri İslâmî unsurlar kadar güçlü değildir Bu unsurların Şamanlık izlerini taşıdığı ancak bu alandaki müşahedeler sonucunda fark edildiği halde İslâmî unsurlar belirgindir. Dede Korkut Kitabı bir Müslüman ermişin kitabıdır ve her Müslüman bunu ilk okuyuşta kolayca anlayabilmektedir. Dede Korkut Kitabı’nda Türklerin, kaynağı Hunlara kadar çıkan devlet teşkilâtının izleri bulunmaktadır. Eserde Oğuzlarda ve genel olarak Türkmenlerde sıkı sıkıya riayet edilen teşrifat kurallarının yürürlükte olduğu görülür. Dede Korkut destanlarında en büyük yeri savaşlar tutar. Bu hikâyelerde kadına da büyük değer verilir. Anne baba ve çocuktan kurulu Türk ailesinde aile içi münasebetlerde sonsuz bir şefkatin, ölümler karşısında gevşemez bağlılığın, ayrıca sadakatin, şeref ve namus anlayışının bulunduğu görülmektedir. Bütün Oğuz beyleri tek eşlidir. Doğan çocuğa ad verilmesi büyük önem taşır. Gösterdikleri yararlıktan ötürü kahramanlara asıl adları Korkut Ata tarafından verilir. Ölümlerde yas tutulur; yasa girenler bunu hem giyecekleriyle hem de davranışlarıyla belli ederler. Eski Türkler ’de görülen ölüler için aş verme geleneği Dede Korkut Kitabı’nda da bulunmaktadır. Bu gelenek göçebe Oğuz boylarıyla birlikte Azerbaycan’a ve Anadolu’ya gelmiştir. Oğuz beyleri bir araya gelip eğlenirler. Bazı hikâyeler Bayındır Han’ın düzenlediği bu “toy”larla başlar. Destanlarda giyim kuşamla ilgili olarak yaşmak, börk, çuka, carkap, yapuk, edik, sokman gibi birçok isim vardır. Dede Korkut destanlarında çeşitli hayvan adları geçer. Ancak Oğuz Türkü’nün hayatında en üstün yeri at tutar. Başkahramanlar atlarıyla birlikte anılırlar, onların da insanlar gibi adları vardır. Kaynakça
Resul KESENCELİ
YazarTarih; beşeriyetin, milletlerin ve devletlerin hafızasıdır. Binlerce ibretlik olaylarla bezenmiştir, çok iyi anlayıp gelecek için dersler alınması gereken öğretmendir tarih. Şeyh Sadi Şirazi’nin “Baht...
Yazar: Resul KESENCELİ
1.BeyitTâlibâ gel gir şu bezm ile müdâm ol bir nefes Dilberi gör kâm alıp her emre râm ol bir nefes(Tâlib olan gel ve bu meclise gir, her an bu meclisin havasını teneffüs et. Mecliste bulunan sevgiliy...
Yazar: Resul KESENCELİ
Dünyada, üç kıtada 624 sene hüküm süren muhteşem Osmanlı Devleti, şüphesiz çok büyük bir medeniyet kurmuştur. Bu medeniyetin temelinde inancımız ve onun tezahürü olan sanat vardır. Mimari, hat, minyat...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Boğazın Tarihçesi İstanbul Boğazı kıyılarında ilk yerleşim yeri MÖ.685 yılında Megaro’dan gelenler tarafından günümüzde tarihî yarımada olarak adlandırılan bölge de kurulmuştur. Bu yerleşim yeri gü...
Yazar: Resul KESENCELİ