DARENDE ŞEYH HAMÎD-İ VELÎ KÜTÜPHANESİ’NDE BULUNAN “NAKŞBENDÎ TARİKATI” ADLI YAZMA ESER
Nakşbendiyye Tarikatı, İslâm dünyasının büyük bir bölümünde etkin olmuş yollardan biridir.[i] Nakşbendîlik, Anadolu’da özellikle Mevlâna Hâlidi-i Bağdadî (1242/1826) ve halifeleri ile etkin olmuştur.[ii] Bu tarikatı aynı zamanda “Hâcegân” yani “Hocalar Yolu” olarak anılmıştır.[iii] Nakşbendiyye Tarikatı’nın usûl ve erkânını anlatan birçok eser kaleme alınmıştır.[iv] Darende Şeyh Hamîd-i Velî Kütüphanesi’nde müellif ve müstensihinin tespit edilemediği şeklinde kayıt altına alınan “Nakşbendî Tarîkatı” adlı yazma eser de bu tarikatın silsilesini, esaslarını ve yolla ilgili bazı meseleleri konu edinen bir çalışmadır. Çalışma kütüphane kaydında şu şekilde yer almaktadır: “Nakşbendî Tarîkatı, Kayıt No: 447, Dili: Arapça, Satır Sayısı: 22, Ciltsiz, Tasnif No: 297.” Eserin kapak sayfasında “Bu ilm-i tasavvuf kendisiyle nefsin ayıplarından bâtının temizlendiği ve ahlâk-ı zemîmenin nefisten tasfiye edildiği ilimdir. Tasavvuf ahlâk-ı rezâilden nefsi arındırmak fezâili ahlâk ile nefsi ahlaklandırmaktır.” tarifi yer almaktadır. Bu tarifin devamında tasavvufun konusunun kalbin fiilleri, tezkiye ve tasfiyeyi ilgilendiren hislerin fiilleri; faidesi insanın zâhirinin ve bâtının ıslahı, yolu sülûk olduğu şeklinde bir bilgi bulunmaktadır.[v] Yaptığımız araştırmalar ve eserin içeriğinden elde ettiğimiz veriler neticesinde eserin müellifinin halk arasında “Memiş Efendi” olarak tanınan Muhammed b. Mustafa b. İsa’nın (ö.1269/1852) oğlu Muhammed Bahâüddin Efendi (ö.1324/1906) olduğunu tespit ettik. Eserin hemen başında “Yekûlü’l-fakîr ilâ rahmeti Rabbi’l-kadîr Muhammed b. Muhammed el-Kudsî bi-mülekkab bi-Memiş Efendi” ifadesinden eserin müellifinin Muhammed Bahâüddîn Efendi olduğu anlaşılmaktadır.[vi] Muhammed Bahâüddîn Efendi’nin babası, Mevlâna Hâlid-i Bağdadî’nin halifelerindendir ve “Muhammed Kudsî” olarak da şöhret bulmuş bir zâttır.[vii] Bahâüddîn Efendi, Bozkır’ın Karacahisar Köyü’nde 1247/1831 tarihinde doğmuştur. Daha sonra Bozkır’ın Hoca Köyü’ne bugünkü adıyla Üçpınar Köyü’ne hicret etmiştir. O, babasının ilk mürşidi olan Ödemişli Hasan Kutsi Efendi’nin (ö.?) kerimesi Ayşe Hanım’la evlenmiş ve bu evliliğinden dört oğlu dünyaya gelmiştir. Bahâüddîn Efendi, ilk olarak babasının rahle-i tedrisinden geçmiş, diğer birçok merkezde ilmî tekâmülünü tamamladıktan sonra 1279/1867 Konya’ya yerleşmiştir. Konya Merkez “Paşa Dairesi” adlı medresede müderris olan Bahâüddîn Efendi, babasının manevî eğitiminden geçerek Nakşbendî icazeti almıştır. Bahâüddin Efendi 1324/1906 yılında Konya’da vefat etmiş ve Konya’nın güneyindeki Hacı Abdülfettah Çavuş kabristanına defnedilmiştir.[viii] Bahâüddin Efendi’nin “Kütüb-i Sitte” ve “Cevâmi-i Hadîs” hafızı olduğu, “Şemsü’ş-Şümûs” adlı kitabı tercüme ettiği ve iki risale kaleme aldığı nakledilmiştir.[ix] Kaleme aldığı risaleler şunlardır: “Bâisü’l-Mağfira fi beyâni Akvâli’l-Vahde” ve “İkâzu’n-Nâimîn ve Tenbîhu’l- Mukallidîn.”[x] Yusuf Ağa Kütüphanesi 9893, 9896, 9898, 9926 ve 9938 numaralarda bulunan nüshalarda müellifin iki eseri birlikte basılmıştır. Birinci eseri “Îkâzu’n-Nâimîn ve Tenbîhü’l-Mukallidîn” adlı risaledir. Risâlede müellif, zikrin çeşitlerini, Nakşbendiyye silsilesini, faydalar başlığı altında Nakşbendiyye yolunun bazı inceliklerini ve bölüm (bahr) şeklinde yer verdiği başlıklarda tarikatın Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatındaki dayanaklarını dile getirmiştir. İhsan, mükâşefe, tevessül, feyz, sâliklerin terbiyesi, şeyh-mürîd ilişkileri, zulmânî ve nûrânî perdeler, kabir ziyareti, ölüm tefekkürü, ilim, keşf, mücâhede, cezbe, muhabbet, şevk, üns, inbisât, kurb, ittisâl, halvet ve zikr-i dâimî gibi konuları detaylı bir şekilde ele almıştır. “Faydalı Bilgilerden” şeklinde bir başlık altında Bahâüddîn Efendi, Nakşbendiyye Tarikatı’nın on bir esasını izah etmiştir. Yine “Faydalı Bilgilerden” başlığı altında bu sefer nefsi ıslah etmek ve ona muhalefet konusunu detaylı bir şekilde işlemiştir.[xi] Bahâüddîn Efendi’nin zikirler ilgili bu eserinin ardından aynı risâle içerisinde bulunan ikinci eseri vahdet-i vücûda reddiye mahiyetinde yazdığı “Bâisü’l-Mağfira fi Akvâli’l-Vahde” adlı çalışmasıdır. Bahâüddîn Efendi’nin bu eseri ana hatlarıyla yedi bölümden oluşmaktadır. Bunlar giriş, ıstılâhlar, dört ayrı mukaddime ve hatime şeklindedir. Birinci/Giriş bölümde Bahâüddîn Efendi eseri yazma sebebini kısaca anlatmış ve arkasından kendisine gönderilen ve vahdet-i vücûdu müdafaa eden risaleyi aynen yazmıştır. Birinci mukaddimede o, mezkûr şahsın “Hakkın hakikati sırf vücûddur.” sözüne cevap vermiştir. İkinci mukaddime de o, mezkûr şahsın kâinatın vücûdunun madumiyeti hakkındaki sözlerine cevap vermiştir. Üçüncü mukaddime de Bahâüddîn Efendi mezkûr şahsın vahdet-i vücûda delil olarak serdettiği ayetlerin ve hadislerin bu meseleye delil olamayacağını söylemiş, dördüncü mukaddimede ise o edille-i şeriyyenin dört olduğunu hatırlatıp keşfî bilginin bunların arasında olmadığına dikkat çekmiştir. Hatime kısmında da bu eserden neler öğrendiklerini hatırlatmıştır.[xii] Darende Şeyh Hamîd-i Velî Kütüphanesi’nde bulunan risâlede de Bahâüddin Efendi’nin iki eseri bir arada yer almaktadır. Risâlenin 1 ile 45. sayfaları arasında Bahâüddîn Efendi’nin zikirle ilgili risâlesi yer almakta ve müstensih olarak “Mustafa b. el-Hâc Üveys Efendi (ö.?)” ifadesi bulunmaktadır.[xiii] Ardından Bahâüddîn Efendi’nin “Bâisü’l-Mağfira fi Akvâli’l-Vahde” adlı risâlesi başlamaktadır. Yeniden numaralandırılan bu kısımda 1 ile 62. sayfalar arasında bulunan eserin sonunda müstensih olarak yine “Mustafa b. el-Hâc Üveys Efendi” ifadesi vardır.[xiv] Bahâüddîn Efendi’nin bu iki eserinden sonra risâle içerisinde başka çalışmalar da bulunmaktadır. Müellifi ve müstensihi tespit edilemeyen bir risâlede aylar ve günlerin fazileti ve bu zaman dilimlerinde ifâ edilecek ibadetler konu edinilmiştir. 1 ile 18. sayfalar arasındaki bu risâleden sonra kaleme alınan risâle ise “Hasan b. Osman b. Hasan (ö.?)” adlı bir şahsın imzasını taşımaktadır. 26. sayfadaki bu risâlenin ardından bazı hadis-i şeriflerin yer aldığı 29. sayfada sona eren bir başka risâle daha bulunmaktadır. Bu risâlenin ardından 74 sayfa numarası ile başlayan bir risâle daha vardır ki “Hâzihi risâletün fî beyâni zamîru’ş-şân” adını taşıyan bu risâle bir sayfalıktır ve 75. sayfada bu risâlenin “Mustafa” adlı biri tarafından kaleme alındığı ve eseri vakfettiğine dâir bir bilgi paylaşılmıştır. Karşı sayfadan itibaren başlayan müellifi ve müstensihi tespit edilmeyen yeni risâlenin ardından “Tutahhiru’l-kulûb bi-tahsîni’l-niyyeti’l-mukaddimeti’s-sâlik” adlı bir çalışma yer almaktadır ki bu çalışmada sayfa numarası bulunmamaktadır. Çeşitli fıkhî konuların ve kıssaların ele alındığı birkaç sayfalık bir çalışmanın ardından “Rûz-nâme” adlı bir eser de bu risâle içerisinde yer almaktadır. Son olarak fıkhî mezheplere dâir bilgilerin yer aldığı ve çeşitli şekillerle konunun değerlendirildiği bir çalışma ile risâle hitâma ermektedir. Sonuç olarak ifade etmemiz gerekirse, irili ufaklı birçok risâleyi içerisinde barındıran bu eser özellikle Nakşbendiyye Tarikatı’nın prensiplerini ve vahdet-i vücuda bakışını gösteren Bahâüddin Efendi’nin risâlelerini içermesi bakımından önemli bir çalışmadır. Bahâüddin Efendi’nin adları geçen eserleri üzerinde yapılan akademik çalışmalar göstermektedir ki bu zât ilim ve maneviyât öncüsü büyüklerden biridir. Onun çeşitli kütüphanelerde yazma halde bulunan bu iki kıymetli eserinin Darende Şeyh Hamîd-i Velî Kütüphanesi’nde bulunan nüshasında diğer kütüphanelerde bulunan yazma eserlerden çok farklılık arz etmemesi eserin müstensihinin dikkatli bir çalışma ile bu yazma nüshayı kaleme aldığını göstermektedir. Eserlerle ilgili yapılan akademik çalışmalarda Darende’de yer alan bu nüshanın görülmediği anlaşılmaktadır. Bu nüsha ile üzerinde çalışma yapılan diğer nüshalar karşılaştırılarak bu nüsha ile diğer nüshalar arasındaki benzerlik veya farklılıklar da tespit edilmelidir [i] Necdet Tosun, “Nakşbendiyye”, Türkiye’de Tarikatlar, Editör: Semih Ceylan, İsam Yayınları, İstanbul 2015, s.611-1692. [ii] Abdurrahman Memiş, Hâlidî Bağdâdî ve Anadolu’da Hâlidîlik, Kitabevi, İstanbul 2000, s.130-203; Utku Aybudak, “Halidiliğin Anadolu’da Yayılmasının Siyasal-Sosyal Arka Planı ve Türkiye İslamcılığına Etkileri”, Dini Gruplar, Siyaset ve Bürokrasi Kitabı, Editörler: Kemal Ataman, İsmail Güler, Vejdi Bilgin, Emin Yayınları, Bursa 2017, s.215-231. [iii] Necdet Tosun, Bahaeddin Nakşibend Hayatı, Görüşleri, Tarikatı, İnsan Yayınları, İstanbul 2002, s.67; Hakan Kaya, XVII. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Nakşibendîlik (İstanbul, Diyarbakır, Bursa), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2011, s.91-97. [iv] Hamid Algar, Nakşibendilik, Haz. A. Cüneyd Köksal, İnsan Yayınları, İstanbul 2007, s.240-255. [v] Müellifi yok, Nakşbendî Tarîkatı, Şeyh Hamîd-i Velî Kütüphanesi, Kayıt No: 447, Tasnif No: 297, Giriş Sayfası. [vi] Müellifi yok, Nakşbendî Tarîkatı, Şeyh Hamîd-i Velî Kütüphanesi, Kayıt No: 447, Tasnif No: 297, s.1. [vii] İsmail Bilgili, “Muhammed Kudsı el-Bozkıri (Memiş Efendi)”, Şehir ve Âlimleri, Editörler: Ramazan Altıntaş vd., Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları, Konya 2017, s.247-260. [viii] Mehmet Eminoğlu, Şeyh Muhammed Kutsi (k.s.) Memiş Efendi Hazretlerinin Tarihçesi, Damla Ofset, Konya 2007, s.30-39. [ix] Ali Osman Koçkuzu, “Bahâeddin Efendi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1994, c.IV, s.458. [x] Ali Çoban, 19. Yüzyıl Osmanlı Şeyhlerinden Bozkırlı Muhammmed Bahâeddin Efendi ve “Îkâzu’n-Nâimîn” Adlı Eserindeki Tasavvuf Anlayışı, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2007, s.32-77. [xi] Çoban, 19. Yüzyıl Osmanlı Şeyhlerinden Bozkırlı Muhammmed Bahâeddin Efendi ve “Îkâzu’n-Nâimîn” Adlı Eserindeki Tasavvuf Anlayışı, s.77-109. [xii] İprahim Doğan, Bozkırlı Muhammed Bahâeddîn Efendi ve “Bâisü’l-Mağfire Fî Beyâni Ekvâli’l-Vahde” İsimli Eseri (Metin ve İnceleme), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2011, s.31-42. [xiii] Müellifi yok, Nakşbendî Tarîkatı, Şeyh Hamîd-i Velî Kütüphanesi, Kayıt No: 447, Tasnif No: 297, s.45. [xiv] Müellifi yok, Nakşbendî Tarîkatı, Şeyh Hamîd-i Velî Kütüphanesi, Kayıt No: 447, Tasnif No: 297, s.62.
Fatih ÇINAR
YazarDostlarım, insanın hayatında tarif etmekte zorlandığı, ne diyeceğini bilemediği, şaşkınlığa düştüğü anlar vardır. 07.02.2023 Salı günü yani büyük depremden bir gün sonra cenaze hizmetleri için Kahrama...
Yazar: Fatih ÇINAR
Gülşeniyye Tarikatı’nın Hâletî kolu şeyhlerinden olan Mahvî (ö.1150/1737), XVIII. yüzyılda Hayrabolu’da faaliyet yürüten, dilindeki zenginlik, edebî zevki ve içeriği ile dikkat çeken Dîvânçe’si ile ta...
Yazar: Fatih ÇINAR
Ey Allah Rasülünün payine yüz sürerek Miraca yükselirken seyreden kutsi şehir Ey cümle zamanları bir tek anda dürerek Ezel ebed arası uzanan nurlu nehir Göklerle dostluğuna mirac...
Şair: Ekrem KAFTAN
Lânetli zihniyet, yine hortladı Vampir/yamyam, desem, az gelir ona, Zâlimden de zâlim, zâlim İsrâil. Mescîd-i Aksâ’da, yine kan döktü Vampir/yamyam, desem, az gelir ona, Zâlimden de zâl...
Şair: Hanifi KARA