ÇOCUKLARLA İLETİŞİMDE “RÜZGÂR VE GÜNEŞ” GİBİ OLANLAR
Bir gün rüzgâr ve güneş, yolda yürüyen bir insanın paltosunu en kısa sürede kimin çıkartacağı konusunda iddiaya girmişler. Önce rüzgâr olabildiğince hiddetiyle esmeye başlamış. Rüzgâr şiddetini artırdıkça adam üşümeye ve paltosuna sarılmaya başlamış. Rüzgâr adamın paltosunu çıkartamayacağını anlayınca pes etmiş. Sıra güneşe gelince güneş önce adama sıcak bir gülümseme göndermiş. Ardından ışınlarını sakin sakin adamın üzerine göndermeye başlamış. Güneşin sıcaklığını hisseden adam, önce paltosunun düğmelerini açmaya başlamış. Belli bir süre sonra adam sıcaktan paltosunu da çıkarmış. Büyümenin ve sosyal hayata katılmanın ilk emarelerinden olan dil, büyüklerde olduğu kadar çocuklarda da iletişim kurmada çok önemlidir. Çocukların aile ortamında öğrendikleri iletişim dili, çocuklar için daha da önemli hâle gelmektedir. Çocuklar, ailede öğrendikleri iletişim modelini sosyal hayatta pekiştirirler. Bu nedenle anne babaların, çocuğun konuşmayı öğrenmeye başlamasından itibaren daha dikkatli ve daha yumuşak olmaları gerekir. Yani eş dostla konuşurken dikkat ettikleri sevgi dilinin çok daha fazlasına çocuklarla konuşurken de dikkat etmeli. Çünkü çocukların kalpleri daha hassastır ve anne babalarını model olarak alırlar. “Ne ekersen onu biçersin.” atasözünde olduğu gibi, çocuklarla kurulacak iletişim, onların anne babalarıyla olduğu kadar diğer insanlarla olan iletişim şeklini de belirleyecektir. Anne babalar çocuklarla konuşurken onlara ne söylediklerinden daha çok nasıl söyledikleri önemlidir. Çünkü çocuklar da yetişkinler gibi karşısındaki kişinin ne söylediğinden daha çok nasıl söylediğine dikkat ederler. Anne babalar, çocuklarının kendilerinden bağırarak bir şey istemelerini istemedikleri gibi çocuklar da anne babalarının kendilerinden bağırıp çağırarak bir şey istemelerini istemezler. Çocuklarının kendilerinden kibar bir şekilde bir şey istemesini isteyen anne babalar; bu konuda öncelikle onlara en güzel şekilde model olmalıdırlar. Anne babalar genelde çocuklarıyla iletişim kurarlarken ses tonlarını yükseltip emri vaki şeklinde hitap ederler. “Kes şunu, kapat çeneni, ayağımın altında dolaşma, git dersine çalış…” gibi. Oysa anne babalar, arkadaşlarıyla konuşurken dikkat ettikleri gibi çocuklarıyla da konuşurken dikkat etmiş olsalardı ilişkileri çok daha iyi olurdu. Hiçbir ihtiyacı olmadığı hâlde sürekli arkadaşlarının kalem ve silgilerini çalan çocukla yaptığım görüşmede, çocuğun anlattıkları çok ilginçti. Çocuk çalma eylemini anne babasından intikam almak için yaptığını söylüyor ve şöyle devam ediyordu: “Hocam, okuldan eve gittiğim zaman kimseyi evde bulamam. Çünkü herkes işinde gücünde. Akşam annem eve döndüğünde onun sevincini yaşamak bir yana bakışlarıyla, hâl ve hareketleriyle çok yorgunum mesajı verir. Gerçi evde olduğu zamanlarda diğer günlerden pek farkı yok. Bir şey demeye çalıştığımızda; “Yediğin önünde yemediğin arkanda, neyin eksik; oysa biz...” diye başlayan cümleler sıralanır. Babamı zaten hiç sormayın, varlığıyla yokluğu belli değil. Evde olduğu zaman sanki ben yokmuşum gibi davranır. Varsa yoksa onun için iş güç... Tabii bana da her zaman sorar, paraya ihtiyacın var mı diye. Oysa benim paraya değil, benim için çok değerli olan; fakat anne babam için fazla önemli olmayan ilgi ve sevgilerine ihtiyacım var. Ben de anne babamdan bana ilgi ve sevgi göstermemelerinin intikamını; ancak falanın çocuğu okulda hırsızlık yapmış dedirterek alabilmekteyim. Aslında yaptığım hareket hiç doğru değil; fakat kendimi bunu yapmak zorunda hissediyorum. Burada en çok üzüldüğüm şey de arkadaşlarımın kalemlerini ve silgilerini aradıkları zaman bulamamaları.” İletişimde Bir Model Olarak Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ensar’dan biri, bahçesindeki hurma ağaçlarını taşlayan küçük çocuk Rafi’ b. Amr’ı yakalayıp Peygamber Efendimiz’in huzuruna getirmişti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Yavrucuğum, ağaçları niçin taşlıyorsun?” diye sorunca Rafi, Peygamber Efendimiz’e; “Ya Rasûlallah, aç idim, karnımı doyurmak için taşladım.” cevabını verir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Bir daha ağaçları taşlama yavrum, altına düşenleri alıp ye!” buyurmuştur.[1] Anne babalar, çocuklar yetiştirilip eğitilirken onlarla kurulacak iletişimde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in tebliğindeki yaklaşımını örnek almak zorundadırlar. Anne babaların çocuklar üzerinde daha etkili olabilmeleri için Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Allahu Teâlâ, bana farzların ikamesini emrettiği gibi insanlara, lütuf ve merhametle muamele edip yumuşak söz söyleyerek, onların kalpleri arasında muhabbet filizleri yeşertmemi emretti.”[2] Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İslâm’ı tebliğ ederken insanlara karşı hep yumuşak davranmıştır. Müşriklerin kaba davranışlarına ve yüksek sesle konuşmalarına karşı Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hep bir rahmet peygamberi olarak yaklaşmış ve onların doğru yola girmelerini sağlamıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu davranışını Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatmaktadır: “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi...”[3] Anne babaların her konuda olduğu gibi çocuklarıyla da iletişim kurmada rehberleri Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) olsaydı yaşadıkları sorunların birçoğunu bugün yaşamayacaklardı. Eğer anne babalar, çocuklarının kendilerini seven, sözlerini tutan ve sıkıntılarını her zaman kendileriyle paylaşmasını isteyen bireyler olmalarını istiyorlarsa; yukarıdaki “Yumuşak söz söyleme ile sözün en güzelini söylesinler.” ayetindeki manayı çok iyi anlayıp hayata geçirmelidirler. [1] İbn Mâce, Ticârât, 67. [2] Süyuti, el Camiü’s- Sağir, I, 59/1695. [3] 3/Âl-i İmran, 159.
M. Emin KARABACAK
YazarHayatımızdan bir kocaman yılı daha geride bıraktık. Geçen yıla da önceki yıllar gibi mutluluğu yakalamak ümidiyle girmiştik. Fakat önceki yıllar gibi yine mutluluğu yakalayamamıştık. 2023 yılında da y...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Ramazan deyince biz anne babaların aklına genellikle eski ramazanlar özellikle de çocukluğumuzda tuttuğumuz oruçlar gelir. Çocukluğumuzda oruç deyince de aklımıza ilk tekne orucu gelir. Onun için çocu...
Yazar: M. Emin KARABACAK
6 Şubat sabahı Kahramanmaraş merkezli “Asrın Felaketi” olarak tarif edilen bir depremle uyanmıştık. Tarihinin en büyük depremiyle karşılaşan ülkemiz, yaraları yine devlet ve millet olarak el ele verer...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Bir öğrenci velimiz, “Hocam, benim 2. sınıfa giden oğlum okula gitmek istemiyor. Nedenini sorduğumuzda ise gerekçe olarak, öğretmenin kendisini istediği arkadaşla aynı sırada oturtmamasını gösteriyor....
Yazar: M. Emin KARABACAK