ÇOCUKLARINI SIRTINDAN İNDİRMEYEN ANNE BABALAR
Günümüz anne babalarının çocuklarla ilişkilerini anlatan güzel bir hikâye olduğunu düşünüyorum. Anne babalar, birinci derviş gibi çocukları belli bir aşamadan sonra sırtlarından indirmeleri gerekirken ikinci derviş gibi hâlâ sırtlarında taşımaktadırlar. Vaziyete bakılırsa taşımaya da devam edecekler gibi. Bunu sınavlardan sonraki tercih danışmanlığında bir kez daha gördük. Çünkü tercih kaygısını çocukların yaşaması gerekirken anne babaların yaşadıklarını gördük. Bir tercih danışmanlığını daha geride bıraktık. Tercih danışmanlığı sürecinde yaşadıklarımızda, anne-baba çocuk ilişkilerinde; “taşıma su ile değirmen döndürülmeye” çalışıldığını gördük. Anne babalar, ellerinden gelen bütün fedakârlıkları yapmış ve semeresini almak istiyorlar. Çocukların da sorumluluk bilinci içinde bunun semerelerini vermeleri gerekirken bu konuda en küçük kaygıları da yok. Çünkü çocukların, anne babalarının sırtlarından inmeye, anne babaların da indirmeye niyetleri yok. Anne babaların ifadesiyle; yemeyip yedirilen, giymeyip giydirilen, el bebek gül bebek büyütülen bu çocuklar için okul adına da fedakârlıklar fazlasıyla yapıldı. Anne babalar, imkânlar ölçüsünde daha iyi okul ve daha iyi üniversite kazanmaları için çocuklarını özel öğretim kurslarına gönderdiler. Durumu iyi olanlar ise özel okullara gönderdiler. Ancak sınav sonuçlarını ellerine aldıklarında durumun hiç de içi açıcı olmadığını gördüler. Başka bir ifadeyle çocuklarını sırtlarından indirmek yerine taşımaya devam edeceklerini gördüler. Anne babalar, sınav sonuçlarına göre en iyi tercihi nasıl yaptırırım kaygısı içinde iken aynı kaygının çocuklarda olmadığını gördük. Sanki anne babası okuyacak. Evladım, şu okul olur mu? Olmaz! Şu üniversite olur mu? Yok! Şu ildeki üniversiteye gider misin? Uzak! Bir yıl daha hazırlansan olur mu? Bir yıl daha bu stresi çekemem, cevabını verirler. Yani anlayacağınız ne okul, ne üniversite, ne de meslek beğenirler. Burun kıvırmaları görünce sen de zannedersin ki iyi bir puan çıkardılar. Nerede?… Lise sınavları için de durum aynı. Tercih yapmaya tek gelen anne babalara çocukların nerede olduğunu sorduğumuzda, evde hocam diyorlar. Neden gelmediğini sorduğumuzda, anne babalar çocuklar adına değişik mazeretler öne sürmektedirler. Çocukların her şeylerini düşünen anne babaların çocukların tercihlerini dahi çocukları adına düşünmeleri garip değil mi dediğimizde; “Hocam, o daha çocuk.” cevabını almaktayız. Evet, onun bir çocuk olduğu gerçek. Peki, bu çocuk ne zaman büyüyecek dediğimizde mantıklı bir cevapları da olmadığını gördük. Tercih için anne babasıyla gelen çocuklar yok mu, var; fakat gelenlerin birçoğu da anne babalarının yanında süs bitkisi gibi durmaktadırlar. Nerede Hatalar Yaptık? Biz görmedik onlar görsün, biz çektik onlar çekmesinler, okusunlar adam olsunlar diye daha doğmadan kullanacağı tüm eşyalarını aldık. Daha iyi beslensin diye özel mamalarla besledik. Daha rahat etsin diye konforlu beşik ve yataklara yatırdık. Yürümesini düşe kalka öğrenmek yerine örümceklerle öğrettik. Kendi yerse karnını doyuramaz diye kocaman olmalarına rağmen ellerimizle yedirdik. Dışarıda oynarsa bir yerini incitir diye teknolojinin getirdiği oyuncakları önüne yığdık. Eğer anne olarak çalışıyorsak bakıcının en iyisi tuttuk. Kreşin de en iyisine verdik. Her şeylerin en iyisini çocuklar adına düşündük ve yaptık. Bunu da en iyi anne baba olduğumuzu ve çocuğumuzun iyiliğini düşünerek yaptık. Çocukların okul çağı gelince en iyi okul en iyi öğretmen derdine düştük. Okula gidip gelirken yorulmasın diye servise verdik. Çocuğun ödevlerini, derslerini biz düşündük. Gerekirse çocuk adına ödevlerini biz yaptık. Sabahları evin prens ve prensesini kaldırmak için ayağına en az dört beş kez gittik. Gerekirse kahvaltısını ayağına götürdük. Çantasını, beslenmesini, harçlığını okula gitmeden hazırladık. Eğer servisle gidip gelinmiyorsa okul çantasını da biz taşıdık. Okusunlar büyük adam olsunlar diye yapılan bütün fedakârlıkların çocukları hazırcılığa alıştırıp sorumluluk duygularını geliştirmeyeceğini unuttuk. Buna rağmen bugün okula giderken üst başını giyemeyen, yatağını, odasını toplayamayan, çantasını taşımaktan aciz olan çocuklardan sorumluluk duygusunu geliştirip büyük adam olmasını bekledik. Yine kimse rahatsız etmesin ve daha rahat ders çalışsın diye çocuk odalarını özel donattık. Ellerine bizim dahi kullanamadığımız son teknolojik özelliklere sahip telefon alıp verdik. Dahası, telefonuna da bilmem kaç dakika, kaç bin mesaj ve interneti de her ay düzenli olarak yükledik. Listeyi uzatıp gidebiliriz fakat buna ne benim yazmak için ne de sizin okumak için zamanınız vardır. Sonuçta, bu çocukların sorumluluk sahibi olup adam olsunlar diye ödevlerini düşündük, derslerini düşündük, bütün sınavlarını düşündük. Düşünmekle kalmadık, elimizden geleni de fazlasıyla yaptık. Yapmasına yaptık da çocukların sorumluluk duygusunu geliştirmek için en küçük bir çabamız da olmadı. Bugün yatağını toplamasını öğretemediğimiz çocuktan sorumluluk adına iyi bir lise kazanmasını bekliyoruz. Bugün markete ekmek almaya gönderemediğimiz çocuktan sorumluluk bilinci içinde üniversite sınav sonuçlarına göre iyi bir üniversite kazanmasını bekliyoruz. Yemeyip yedirilen, giymeyip giydirilen, el bebek gül bebek büyütülen çocuklar, üniversiteyi de okusalar aynı fedakârlığı anne babalarından beklemeye devam edeceklerdir. Anne babaları tarafından okumaları için fedakârlık yapılan çocuklar, okuyup adam olmak yerine sorumsuz oldular. Her hizmetleri ayaklarına götürülen bu çocuklar, kendi ayakları üzerinde duran, bağımsız bir kişi olmaları beklenirken bağımlı birer kişi oldular. Neler Yapılmalı? Günümüz anne babaları, çocukların her şeylerini düşünerek ve arkalarını toplayarak sorumluluk sahibi olacaklarını düşünmektedirler. Oysa sorumluluk aileden yani anne babadan öğrenilmektedir. Anne babanın öğretemediği sorumluluğu hiç kimse ne üstüne alıp öğretir ne de çocuk bunu öğrenir. Onun için el bebek gül bebek büyütülerek ve arkaları toparlanarak büyütülen çocuklardan sorumluluk öğrenmeleri beklenilmemelidir. • Çocukları eğitirken ve yetiştirirken onlara ne kadar müdahale edilirse büyüdükleri zaman da kendi ayakları üzerinde durmakta o kadar zorluk çekeceklerdir. Büyüdüklerinde kendi kararlarını veremeyen, sorumluluk almaktan korkan, kendine güvenemeyen bağımlı bir kişilik geliştirmemeleri için yaşından küçükmüş gibi davranılıp el bebek gül bebek büyütülmemelidir. • Çocukların yaşına uygun sorumluluklar verilmelidir. Çocukların yapacakları, onlar adına ne düşünülmeli ne de yapılmalıdır. Özellikle de ödevleri ve dersleri. Çocukların kendi ayakları üzerinde durup kendi kararlarını verebilmeleri için de yaş ve seviyelerine uygun görevler, küçük yaştan itibaren verilerek benlik saygısı yükseltilmelidir. Çünkü sorumluluk aileden öğrenilir. Eğer bugün çocuk ders çalışmayı sevmiyor ve ders çalışmıyorsa sorumluluk bilinci gelişmediğindendir. Onun için de çocuklara verilecek ilk sorumluluk yatağını ve odasını toplama görevi olmalıdır. • Çocukların yaşlarına uygun görevler verilerek cesaretlendirilmeli, çocuğun çabası ve yaptıkları takdir edilerek bazen ödüllendirilmelidir. Çocukları başkaları ile kıyaslamak yerine dünü ile bugünü kıyaslanmalıdır. Çocuğun olumsuz davranışları yerine olumlu davranışları görülüp benlik saygısı yükseltilmelidir. Bunların yanında: • Bağımsız kişilik konusunda çocuğa uygun model olunmalı. • Çocukların arkasını toplamak yerine, kendisinin toplaması öğretilmeli. • Çocuklara yardım adı altında sorumluluk alanlarına girilmemeli. • Çocukların kendi kararlarını kendilerinin almaları teşvik edilmeli. • Çocukların bağımlı kişilik olmalarına sebep olacak hal ve davranışları pekiştirilmemeli. • Çocukların okulla ilgili görev ve sorumluluklarına rehberlik dışında yardım edilmemeli.
M. Emin KARABACAK
YazarBir öğrenci velimiz, “Hocam, benim 2. sınıfa giden oğlum okula gitmek istemiyor. Nedenini sorduğumuzda ise gerekçe olarak, öğretmenin kendisini istediği arkadaşla aynı sırada oturtmamasını gösteriyor....
Yazar: M. Emin KARABACAK
Ramazan deyince biz anne babaların aklına genellikle eski ramazanlar özellikle de çocukluğumuzda tuttuğumuz oruçlar gelir. Çocukluğumuzda oruç deyince de aklımıza ilk tekne orucu gelir. Onun için çocu...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Okulların her yaz tatiline girişinde çocukların kendi aralarında ders çalışma planı yaptıklarını gördükçe kendi öğrencilik yıllarım aklıma gelir. Bizler de her öğrenci gibi öğrencilik yıllarımızda tat...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Merhamet peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v), Yüce Allah (c.c.)’ın ilahî rahmetinin en büyük aynasıydı. Çünkü o, bütün varlıklar için bir rahmet olarak gönderilmiş nebilerin son halkasıydı. O, şöyle buyur...
Yazar: Musa TEKTAŞ