COCUKLARA ALLAH KAVRAMININ DOĞRU ÖĞRETİLMESİNİN ÖNEMİ
Aile¸ çocuğun dini gelişiminde¸ en fazla etkiye sahiptir.
Aile¸ çocuğun dini gelişiminde¸ en fazla etkiye sahiptir. Birey¸ diğer tüm davranışlarının şekillenmesinde olduğu gibi¸ Allah inancı ve diğer dini içerikli konularda da¸ ailenin etkisi altında kalır. Özellikle 2-6 yaşları arası çocuklar¸ kolay inanırlık ve taklit özellikleri gereği¸ anne-babanın her söylediğine inanır ve onların her yaptıklarını taklit etmeye çalışırlar. Bunu yaparken de¸ ne bir şüphe duyar¸ ne de itiraz etmeyi düşünürler.
Bu dönemde çocuğa verilen dini eğitim¸ bu konularda kullanılan
ifadeler¸ özellikle de korkutucu yaklaşımlar¸ onun dini gelişimi
açısından son derece önemlidir. Örneğin¸ Allah ile ilgili olarak¸ “Allah
seni gökten izliyor¸ sana ceza verecek”¸ “Yaramazlık yaptığında
seni cehenneminde yakar”¸ “Allah seni taş eder” vb.
ifadeler¸ Allah’ı çocuğun zihninde ceza veren bir varlık olarak
algılamasına yol açacaktır. Çocuğun yaramazlık olarak değerlendirilen
davranışlarıyla baş edebilmek için¸ “Allah” kavramını
kullanmak¸ her ne kadar bilinçsizce yapılıyor olsa dahi¸ son derece yanlış ve
tehlikelidir.
Bu şekildeki yanlış din eğitiminin¸ yanlış bilgilendirme
ve yönlendirmenin en önemli etkisi¸ çocuğun kişilik
yapısı üzerinde olacaktır. Allah¸ ahiret¸ cehennem vb. dini konuları¸ birer
korku unsuru olarak algılayan çocuklar¸ ailelerin bu konulardaki ısrarlı
korkutmaları karşısında zamanla bu korkularını daha da derinleştirerek¸ çeşitli
gelişim sorunları yaşayabilirler. Ayrıca¸ Allah ve din ile ilgili
konuları¸ olumsuz duygu ve düşüncelerle değerlendirebilirler.
Ç
ocuklar¸ her şeyden önce ilgi ve sevgiye ihtiyaç duyarlar.
Bu anlamda¸ ilgi ve sevgi gördüklerine yaklaşır¸ korku ve baskı
gördüklerinden kaçınmak isterler. Aslında yetişkinler
de aynı yapıdadırlar. Ama çocuklarda bu yönelimlerin oranı daha yüksek
olur. Çünkü onlar¸ korku ve baskıyı göğüsleyebilmede
bir yetişkin kadar güçlü olamazlar. Bu nedenle¸ çocukların
zihinlerindeki ve kalplerindeki Allah anlayışı¸ kesinlikle onları seven
ve onlarla sevgi ve merhametle ilgilenen bir varlık şeklinde olmalıdır.
Yine çocuklar¸ özellikle hayatın ilk yıllarında¸ dış dünyaya
güvenip güvenmeme konusunda bir tür karar geliştirirler.
Bu anlamda güven duygusunun gelişmesi¸ çocukların kendi dışındakilerin
güvenilir ve tutarlı olup olmadıklarını bilmelerini ifade eder. Özellikle
de ihtiyaçları olduğunda¸ bunu giderecek kimseler bulunmadığında güvensizlik
duygusu geliştirirler. Bu duygu doğumdan itibaren ilk iki yıl içinde
yeterince gelişmediğinde¸ daha sonraki yıllarda çocuğun sorunlu
olmasına yol açabilir. İşte bu noktada¸ öncelikle anne-babaya
düşen görev¸ çocuğu sağlıklı ve doğru bir din eğitimi
ile¸ sevecen¸ tutarlı¸ güvenilir bir kaynağa yöneltmektir. Yani çocuktaki
güven eksikliğini yok etmeye çalışmaktır. Eğer anne-babalar¸
hurafelere dayanmayan ve katı yaptırımlarla hayatı zorlaştırmayan¸ en
azından çocuk açısından bakıldığında¸ onun çocukça
yaşantı ve düşüncelerini baskılamayan bir dini inanca
sahip iseler¸ bu çocuğun güven duygusunu pekiştirmesi yahut
geç de olsa kazanmasında olumlu rol oynar. Anne-babanın dini inançları
vasıtasıyla kazandıkları iç güvenlik duygusu çocuğa geçer
ve bebeğin dünyanın güvenilir bir yer olduğunu anlamasına yardımcı
olur.
Bu güven duygusunun gelişimi¸ ileri hayattaki güven duygusunun
yaşanma şeklini belirleyecek kadar önemlidir. Bu nedenle¸
onlara kızan ve ceza veren bir Allah anlayışı¸ onlarda güven oluşturmayacaktır. Üstelik
yetişkinlerin¸ ibadet ve dua gibi dini davranışlarla yöneldikleri
ve en güçlü olduğunu söyledikleri Allah isimli varlığın¸ çocuklara
kızan ve onları cezalandıran birisi olması¸ çocuğun tüm hayata ve
dış dünyaya olan güvenini temelli sarsacaktır. Mademki Allah
bu kadar büyük ve güçlüdür¸ o halde onun tutarlı
ve güvenilecek bir varlık olması son derece önemlidir. Aksi halde çocuk
için dış dünya¸ korku ve güvensizlik kaynağı olmaktan
başka bir anlam ifade etmeyebilir.
O halde¸ çocuklara dini konular ve özellikle Allah kavramı öğretilirken¸
Allah’ın onları seven¸ onlara merhametle yaklaşan¸ bir varlık olduğu
anlayışı öne çıkarılmalıdır. Bu anlayışla yetişen çocuk¸
Allah’tan korkarak kaçmak yerine¸ O’nu her zaman kalbinde
duyarak¸ kendini güvende hissedecektir. Önemli olan onun “Allah çocuklara
kızmaz ve onları cezalandırmaz; aksine¸ onlara merhamet eder ve onları sever” şeklinde
düşünebilmesini sağlayabilmektir. Bu inanç ve anlayış çocuğun
zihnine yerleştirildiğinde¸ hem sağlıklı bir dini gelişime imkân
sağlanabilecek¸ hem de onun temel güven duygusu¸ olumlu bir şekilde
kişiliğinde yer alacaktır. Böylece çocuk¸ hayatının her aşamasında
güven duygusu yeterince gelişmiş olmanın yanında¸ kendi dışındaki
dünyayı ve insanları sevmeyi ve sevilmeyi de doğal bir yaşantı haline
getirebilecektir.
Mustafa Doğan KARACOŞKUN
YazarKanûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiye...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Du⸠Allah’la ilişki kurma ve ondan yardım dileme halidir.Du⸠Allah’la ilişki kurma ve ondan yardım dileme halidir. İnsanın görünmez varlık olan bütün varlıkları var eden¸ en yüce kudret ...
Yazar: Mustafa Doğan KARACOŞKUN
“Hazret-i Peygamber (s.a.v) Efendimiz, muhtaç, zayıf ve fakirlere yardımı sever, nerede yardıma muhtaç kimse olursa onun yardımına koşar, ashabına bu hususta emirler verirdi. İyiliksever ve cömertti. ...
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Sevgili çocuklar; “Bizim en vefalı dostlarımız kitaplardır.” desem abartmış olur muyum acaba? Beni bu yargıya götüren etkenlere bir göz atalım isterseniz. Hiç unutmam; orta ikinci sınıfa gidiyordum....
Yazar: Sırrı ER