ÇOCUK VE OYUN
Çocukluk yıllarımıza doğru zihinsel bir seyahate çıktığımızda ilk hatırımıza gelen, o dönemde oynadığımız oyunlar ve oyun arkadaşlarımız olur. Ve yine çocukluğunu doyasıya yaşayanlar dediğimizde ise, hayatının o yıllarında gönlünce oyun oynayan ve bu konuda engellenmeyen çocuklar gelir hayalimize. Çünkü elinden oyunu alınmış bir çocuk, gelişimi yarım kalmış bir çocuktur. Çocuk için oyunun anlamı çok zengindir. Oyun; çocuğu eğiten, eğlendiren hayatî bir unsur, aynı zamanda onun gelişiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ya da Montaigne'nin dediği gibi oyun, "çocukların en gerçek uğraşları" da diyebiliriz. Bir ayağı hayal, bir ayağı gerçek dünyada olan oyuna hayatın bir simülasyonu gözüyle de bakabiliriz. Çünkü çocukluk neşesinin katığı olan oyun, çocuğu en yalın hâliyle içine çekip onu orada değiştirip dönüştürerek hayata hazırlar. Oyun çocuğun bedensel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimlerine de katkı sağlar. Çocuğun koşması, atlaması, zıplaması, el-kol ve bacak kaslarının çalışması onun bedensel gelişimini destekler ve ona çeviklik kazandırır. Yine çocuk oyunla, araştırma ve plan yaparak birtakım hipotezleri ve taktikleri dener. Böylece oyun, çocuğun öğrenimini kamçılayan zihinsel bir süreç olur. Bu konuda oyuna çocuğun zihinsel antrenmanı da diyebiliriz. Oyun aynı zamanda, çocukların birbirleriyle tanışıp kaynaşmalarını sağlayan ortak bir iletişim dilidir. Çocuk oyun kanalı ile iş birliği yapma, kurallara uyma, paylaşma, başkalarının hakkına saygı gösterme ve yardımlaşma gibi sosyal becerileri öğrenir. Oyunun aynı zamanda terapötik ve iyileştirici bir yönü de vardır. Çocuklar yaşadıkları ruhsal sıkıntıları genelde davranış dili ile ifade ederler. Çocuklar davranış problemleriyle bizlere hâl diliyle “Dikkat, benim bir sorunum var!” mesajı verirler. Burada alanında uzman kişiler, oyun terapisi tekniği ile kelimelerin yerini tutan oyuncak ve sembolleri kullanarak çocuğun dünyasına girerler. Yine çocuk, oyun vasıtasıyla kaybetme ve kazanma duygularını öğrenip duygusal olarak gelişir. Çocukların oynadığı oyunlar çocuğun yaşına ve gelişimine göre farklılık gösterir. Bebeklikte ce-cee ile başlayan oyunlar, insan hayatının her döneminde değişik şekillerde kendini gösterir. Çocuklar 0-1 yaş döneminde ses, şekil, renklere karşı duyarlıdırlar. Bu dönemde çocuk, eline geçirdiği her şeyi ağzına götürerek tanımaya çalışır. Kendi eli, kolu, annesinin yüzü onun için birer oyun ve oyuncaktır. Çocuklar 0-2 yaş döneminde ise genelde tek başlarına oynamayı tercih ederler. Evde gördükleri her şeyi oyunlaştırarak (yemek ve ütü yapmak gibi) taklit etmeye başlarlar. 2-3 yaş döneminde ise 'paralel oyun dönemi' denilen bir döneme girerler. Bu dönemde diğer çocuklarla aynı ortamda fakat birbirinden bağımsız olarak oyun oynarlar. 3-4 yaş döneminde ise iş birliğine dayalı oyunlar oynamaya başlarlar. 5 yaş ve üzerinde ise kurallı oyun oynamaya geçerler. Oyun konusunu işlerken günümüz çocuklarının en gözdesi olan bilgisayar oyunlarına değinmeden olmaz. Zira gelişen teknolojinin getirdiği bilgisayar oyunları bu zaman diliminin bir gerçeği. Küçük çocuklara büyük oyunların oynandığı ve içerikleri ile şiddet ve cinselliğin empoze edildiği, yine suçun meşru gösterildiği oyunlara karşı uyanık olmalıyız. Çok masum gibi görünen kıyafet giydirme oyunları ile çocukların mahremiyet algıları zarar görebiliyor. Yine bu tarz oyunlarla fiziksel görünüm ön plana çıkarılarak bilinçaltına “Hep mükemmel görünmelisin.” mesajı verilebiliyor. Çocuk zihni, gördüğü ile hayal ettiği arasındaki farkı çok kestiremez. Bizim kültürümüzle ve değerlerimizle ilgisi-alakası olmayan şeylerin çocuklar için normalleşmesi ve sıradanlaşması onların ahlâkî gelişimlerine zarar verecektir. Bilgisayar oyunlarını tamamen yasaklamaktan ziyade, zararları konusunda farkında olup çocuklarımıza bu konuda rehberlik yapabilmeliyiz. Çocuğumuzun oynadığı oyunla ilgili bir miktar bilgi sahibi olmamız onları yönlendirirken işimize yarayacaktır. Çocuğumuzun bilgisayar oyunu oynaması için, evimizin ortak kullanım alanında, teknik önlemleri (güvenli internet, çocuk arama motoru vs.) alarak ve mutlaka zaman sınırlandırması yaparak, onayladığımız bilgisayar oyununu oynamasına müsaade edebiliriz. Çocukla kaliteli zaman geçirmenin en etkili yolu, onunla oyun oynamaktır. Çocuğumuzla vakit geçirirken onunla oyun oynamamız, onu daha yakından tanımamızı sağlayacaktır. Çocuklar oyun esnasında, her türlü duygu ve düşüncelerini çok rahat bir şekilde ifade edebilirler. Burada Peygamber Efendimiz’in, "Çocukla çocuklaşın." buyruklarını da hatırlayarak çocuklarımızla oyun vasıtasıyla bağ kurabiliriz. Çocukla oyun oynarken ona müdahale etmeden, ders vermeden oyunun yönetimini tamamen ona verebilmeliyiz. Oyun esnasında onun bizi yönlendirmesi için, kendimizi onlara bırakabiliriz. Çünkü oyunun uzmanı çocuklar ve onlara işlerini öğretmemeliyiz. Ve oynanan oyun mantıklı olmak zorunda da değildir. Yani balıklar konuşabilir, arabalar uçabilir. Çocuğun hayalini sınırlandırmadan, o nasıl istiyorsa öyle olmasına müsaade edebilmeliyiz. Ve oyunun akışı içinde kendimizi ortama bırakarak biz de o andan keyif alabilmeliyiz. Çocuk yanında zoraki duran anne babayı hemen fark eder ve bundan huzursuz olur. Onlara ayırdığımız zaman diliminde, başka ilgi dağıtıcıları devre dışı bırakarak sadece onlara yönelebilmeliyiz. Unutmayalım ki dünyadaki hiçbir oyuncak, anne babanın ilgi ve sevgisinin yerini tutmaz.
Asuman DÜZGÜN
YazarBazı anne babalardan şunu duyuyorum: "Aman hocam, bizim çocuk sadece ders çalışsın, ondan başka bir şey istemeyiz." İşin ilginç tarafı, böyle söyleyen ailelerin çocukları, ders çalışma sorumlulukların...
Yazar: Asuman DÜZGÜN
Geçen gün elime bir antika ütü geçti. Demirden, ağırca döküm bir ütü. Yaklaşık 15 cm derinliğinde, üstü yine demirden kapaklı, kilidi kuş şeklinde, içine kor ateş konarak sıcaklık elde edilen, ahşap s...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE
Çocukluk arkadaşı, okul arkadaşı, yol arkadaşı, hayat arkadaşı gibi türleri olan ve hayatımızın her döneminde bize eşlik etmesini istediğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz bir kavramdır arkadaşlık. İnsan ömrü...
Yazar: Asuman DÜZGÜN
Din eğitimi sevgi üzerine kurulmalıdır. Allah’ın azabı değil rahmeti işlenmelidir. Allah’ın cezalandırıcı değil, esirgeyici, bağışlayıcı olduğu ve çok sevdiği ile eğitime başlanmalıdır. Çocuklara, All...
Yazar: Eşref BOLUKÇU