ÇEVRE SORUNLARI HEPİMİZİN GAYRETİ İLE ÇÖZÜLEBİLİR
"İnanan insanlar ve iyi vatandaşlar olarak yapacağımız en önemli işlerden birisi çevreyi¸ ormanı¸ toprağı korumak¸ mutlaka ağaçlandırma faaliyetlerine maddî-manevî destek vermek¸ dikilmiş fidanlara sahip çıkmak ve hayatımızın her safhasında temizliğe¸ israftan kaçınmaya dikkat etmektir."
İnsanoğlunun en büyük hatası bu dünyayı sadece kendine ait hissetmesi ve aslında hayatını kolaylaştıran¸ dengeleyen diğer bütün canlıları ve varlıkları yok sayması ya da hesaba katmamasıdır. Tespit edilen 30 milyon canlı çeşidinden sadece birisi olan insan¸ bu 30 milyonluk zincir içerisinde dengeyi bozabilme veya değiştirebilme yetkisi olan tek halkadır. Aslında bütün yaratılmış olan varlıklar¸ canlılar insanın emrine ve hizmetine verilmiştir. İlgili ayette "O¸ yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı."[1] buyrulmaktadır. Ancak olayı tersinden okuduğumuzda bütün bu canlılar ve varlıklar insana emanet edilmiştir. Allah'ın halifesi olma görevinin[2] sorumluluklarından birisi de budur.
En ciddi problemlerimizden birisi erozyon ve toprak kaymasıdır. Bir cm. kalınlığındaki toprağın oluşması için 100 yıl geçmesi gerektiğini düşündükçe ülkemizin en kıymetli hazinesinin göz göre göre akıp gitmesine nasıl seyirci kalabiliriz¸ diye sormadan edemiyoruz. Toprak denilince çoğumuz değersiz¸ cansız bir nesne hayal ederiz. Hâlbuki yapılan araştırmalara göre
Almanya'nın Oise kentinde şehir şebekesine verilen suyun temizliği alabalık ile ölçülüyor. 3 büyük depo arasında tabii nehir hızıyla akıtılan suya bırakılan balıklar yukarıya doğru yüzerse su temiz demektir ve şehre verilebilir¸ aksi halde suyu yeniden arıtarak vermek gerekiyor. ABD'de önemli tesisler kimyasal ve biyolojik saldırılar için erken uyarı görevi görecek balıklar kullanıyor. Dünyanın en lezzetli alabalıklarının yetiştiği ülkemizde¸ bırakın bu uygulamaları¸ kökünü kuruttuk alabalıkların. Nesli kesilen Anadolukaplanı'nın Sivas-Taşlı Dere mevkiinde 29 Aralık 2006 da çekilen resimleri sebebiyle adeta bayram ettik.
Sanayileşmenin Getirdiği Problemler
Sanayileşme sürecinde çok üretme ve çok kazanma hırsı ile çevreye karşı sorumluluğunu unutan insanlar¸ bugün kazandıklarının çok fazlasını bozdukları doğal dengeyi yeniden kurmak ve zararları en aza indirmek için harcamak zorunda kalmaktadırlar. Sanayileşmiş ülkelerin en büyük handikabı bilimsel çalışmaların neticelerinin yanlış kullanımını önlemek için gerekli "hikmet"ten yoksun olmalarıdır. Problem artık yerel olmaktan çıkmış bütün dünyayı¸ hatta bütün evreni tehdit eden boyutlara ulaşmıştır. Öyle ki atmosferdeki dengenin yeniden sağlanabilmesi için tam 70 yıl gerekmekte. Bilinçsizce kullandığımız gazların sera etkisi yapması nedeniyle sıcaklıkta meydana gelecek 1 derecelik artış¸ tabii afete maruz kalma riskini % 30 arttırmaktadır. Öyle ki gelişmenin ölçüsü olarak kabul edilen ve şehirleri¸ tarihî eserleri¸ caddeleri gündüz gibi aydınlatan projektör-lambaların göçmen kuşlarını yanılttığı¸ yollarını kaybetmelerine sebep olduğu¸ hatta bitkilerin gelişmesini dahi olumsuz etkilediği bilinmektedir.
Yakın geçmişteki felaketleri hatırlayalım; Çernobil kazası sadece bulunduğu bölgeye zarar vermekle kalmadı¸ bulutlarla¸ rüzgârla binlerce km. uzaklara taşınan radyasyon hepimize zarar verdi. Japonya'ya atılan atom bombalarının zararlı etkileri halen silinemedi ve bu savaş esnasında henüz doğmamış kuşaklar faturayı ödemek zorunda kalıyorlar. Ozon tabakasının delinmesi bütün dünyayı olumsuz etkilemektedir. Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre çevre kirliliğinin direkt ya da dolaylı etkisinden her yıl dünyada 13 milyon kişi hayatını kaybediyor. Topyekûn bir irade ve azimle dünya ülkeleri bu sorunları çözmek zorundalar. Böyle bir azim ve iradenin oluşmasında ise dinler ve inançlar en önemli rolü oynayacaktır.
Dünyada her gün ortalama 25.000 insan açlıktan ölmekte iken bazı ülkelerde obezitenin toplumu tehdit etmesi¸ üretim fazlası gıdaların imhası için çareler aranması¸ lüks tüketimin¸ moda ve kozmetik sektörünün sınır tanımayan çılgınlıkları tüketimin dahi bir ahlâkının olması gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Dinimizin tasarruf yapma ve israftan kaçınma hakkındaki tavsiyeleri günümüz dünyasında daha da önem kazanmıştır.
Canlıların Canına Kıymammalı
Küresel ısınmanın etkilerini tahmin eden bilim adamları¸1¸5 derece artacak sıcaklığın dahi yeryüzündeki canlı türlerinin % 24 ünün yok olması anlamına geldiğini söylemektedirler. Avrupa'da kuşların % 25'i¸ Afrika'da bitkilerin % 30'u¸ Avustralya'da canlıların % 54'ü¸ Brezilya'da ve Amerika'da 4400 çeşit bitki bu acı gerçekten etkilenecekler.
Halen dünyada günde 3 çeşit canlı türünün nesli kesiliyor. Saatte 3000 dönüm¸ dakikada 50 dönüm orman yok oluyor. Hâlbuki orta yaşta bir kayın ağacı 1 saatte 40 kişinin oksijen ihtiyacını karşılamakta¸ 50 yaşındaki bir ağaç ekonomiye 192 bin dolar katkı sağlamaktadır. Bir hektarlık orman yaklaşık 50 ton toz emmektedir. 260 hektarlık ormanda 1500 çeşit çiçekli bitki¸ 125 memeli hayvan¸ 400 kuş çeşidi¸ 100 çeşit sürüngen¸ 60 çeşit su hayvanı¸ 150 çeşit kelebek ve 1400 çeşit ilaç yapımında kullanılan bitki yaşamaktadır.
Türkiye'miz doğal kaynaklarının yanında¸ bitki ve hayvan çeşitliliği bakımından da dünyanın ender ülkelerinden biridir. Uzmanların belirttiklerine göre Türkiye'de 10 bin bitki¸ 130 memeli¸ 454 kuş türü yaşamaktadır. Avrupa'nın tamamında 12.500 bitki çeşidi varken¸ ülkemizde bu sayının 10.000 olması ve bunların 3000 den fazlasının endemik (sadece belli bölgede yetişen) olması mevcut zenginliğimize işarettir. Bunları korumak¸ kaçırılmalarına engel olmak vatandaşlık görevlerimizdendir. Hopa engerek yılanı dahi dünyanın en önemli ve aranan yılanlarından biridir. Çünkü salgıladığı zehir miktarı çok fazladır ve antibiyotiklerin hammaddesidir. Bütün bu canlıların ve bitkilerin¸ ilaç yapımından tutunda doğal dengenin korunmasına kadar yüzlerce faydası mevcuttur. Hepsi bize emanettir ve bizim hizmetimizdedirler. Elsiz¸ dilsiz ve savunmasız olarak bizim insafımıza bırakılmışlardır.
Bütün Canlılara Saygı
Ormansız¸ yeşilsiz toprakların tam anlamıyla vatan olmayacağını ecdadımız önemle vurgulamışlardır. "Ormanlarımdan bir dal kesenin boynunu vururum" diyen bizim Fatih'imizdir. Yaban hayvanları ve kuşlar için vakıf kurma hassasiyeti sadece bize ait bir özelliktir.
Medine ve Taif bölgelerinde ormanlık alan oluşturan¸ buraların korunmasını emreden ve adeta bugünün "milli park" uygulamasını gerçekleştiren bizim Peygamberimizdir. "Kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizdeki fidanı dikin."[3]¸ "Bir kimse ağaç dikse¸ o ağaçtan yenen mahsul mutlaka onun için sadaka olur."[4] emir ve müjdelerini unutmamalıyız.
İnanan insanlar ve iyi vatandaşlar olarak yapacağımız en önemli işlerden birisi çevreyi¸ ormanı¸ toprağı korumak¸ mutlaka ağaçlandırma faaliyetlerine maddî-manevî destek vermek¸ dikilmiş fidanlara sahip çıkmak ve hayatımızın her safhasında temizliğe¸ israftan kaçınmaya dikkat etmektir. Aksi halde gelecek nesiller bizlerin iyi Müslüman¸ iyi vatandaş olup olmadığımızı sorgulayacak ve belki de hayırla yâd etmeyeceklerdir. Unutmamak gerekir ki¸ hepimizin evinde¸ işyerinde¸ sokakta bu problemlerin çözümü için yapabileceği bir katkı mutlaka vardır. Yeter ki bizim niyetimiz olumlu olsun. Önemli olan her şeyin kirlendiği bir ortamda fikirlerimizin ve gönüllerimizin kirlenmemesidir. Yazımızı bir ayet ve iki hadis meali ile bitirelim; "O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim¸ çok nankördür."[5] "Kim ağaç dikiminde bulunursa¸ onun için ağaçtan hâsıl olan ürün miktarınca Allah sevap yazar."[6] "Haksız olarak bir serçeyi öldürenden¸ Cenab-ı Hak kıyamet günü hesap soracaktır."
Faydalanılan Kaynaklar
1. İbrahim ÖZDEMİR¸ Münir YÜKSELMİŞ¸ Çevre Sorunları ve İslâm¸ DİB Yay. Ankara 1995
2. Hamdi MERT¸ İslâm'da Ağaç ve Orman¸ DİB yay. Ankara 1984
3. Mehmet BAYRAKTAR¸ İslâm ve Ekoloji¸ DİB yay. Ankara 1992
4. Riyazü-s Salihin¸ DİB yay. Ankara 1976
5. Milliyet Gazetesi¸ 9 Ocak 2004
6. Hürriyet Gazetesi¸ 14 Nisan 2002
7. Turhan GÜNAY¸ İslâm ve Kur'an'da Ağaç¸ Yeşil ve Toprak¸ Tema yay. İst.2005
8. Tercüman Gazetesi¸ 17 Haziran 2006
[1] 2/Bakara¸ 29
[2] Bkz. 33/Ahzab¸ 72
[3] Feyzu-l Kadir 3/30
[4] Tec. Sarih 7/122
[5] 14/İbrahim¸ 34
[6] Ahmed b. Hanbel¸ Müsned 5/415
Mustafa ÖNDER
Yazar“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Sultan I. Abdülhamid’in yedinci kadınefendisi ve II. Mahmud'un annesidir. Eski hayatı ve Osmanlı Sarayı’ndaki yaşantısı hakkında çok sağlam ve tatmin edici bir bilgi yoktur. Kafkas kökenli olması muht...
Yazar: Zühal ÇOLAK
"Bu tür olaylar cereyan ederken 20 yaşlarında olan Peygamberimiz¸ risâletle görevlendirildikten sonra Hılfu'lfudûl hakkında¸ Ben¸ Abdullah b.Cüd'an'ın evinde yapılan bir antlaşmada bul...
Yazar: Mustafa ÖNDER
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE