Cennet Nimetlerinden Bir Meyve: Nar
Kur’ân-ı Kerim’de nar meyvesi için ‘rummân’ kelimesi kullanılır ve üç âyette geçer. Bunların ikisinde dünya nimetleri içerisinde, birinde ise cennet nimetleri sayılırken nar zikredilir. Âyetler şöyledir: “O, gökten su indirendir. Her bitkiyi onunla bitirdik, ondan bitirdiğimiz yeşilden, birbirine benzeyen ve benzemeyen yığın yığın tâneler, hurmaların tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkardık. Ürün verdiklerinde ürünlerine, olgunlaşmalarına bir bakın. Bunlarda, inananlar için, şüphesiz, deliller vardır.”1 “Çardaklı ve çardaksız bağları inşâ eden Allah’tır. Tatları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O’dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin, devşirildiği ve biçildiği gün hakkını verin; israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.”2 “İki cennette de türlü türlü meyveler, hurmalıklar ve nar ağaçları vardır. Öyleyken, Rabb’inizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?”3 Cennet Meyveleri İçerisinde Sayılmıştır İlk iki âyette Yüce Yaratıcı’nın insanın hizmetine sunduğu nimetler sayılmış ve O’nun erişilmez kudretiyle gökten inen suyla bitkilerin yetiştiği vurgulanmış ve yetişen bu bitkiler içerisinde hubûbat, hurma, üzüm, zeytin ve nar özellikle anılmıştır. Bunca bitki, meyve ve sebzenin içerisinde özellikle bu nimetlerin sayılması son derece dikkat çekicidir. Zira bunlar insanların en fazla istifade ettikleri nimetlerdir. Bu nimetler yeryüzünün pek çok yerinde fazlaca yetişen, gıdalar ve şifâ kaynaklarıdır. Nar da onlardan biridir. Son âyette de hurma ile birlikte nar, cennet meyveleri içerisinde sayılmıştır. Dolayısıyla nar iki dünyanın en güzel meyvelerindendir. Cennette genel olarak meyvelerden bahsedildikten sonra özel olarak hurma ve nar meyvesinden bahsedilmiştir. Çünkü hurma hem meyvedir, hem yiyecektir. Nar da hem meyvedir, hem de şifâ verici ilaçtır. Her iki meyve de ağaçtan elde edilir. Hurma ağacı uzun, nar ağacı kısadır. Nar kabukludur, hurma ise kabuksuzdur. Hurma harâret verir, nar ise susuzluğu giderir. Her iki meyvenin de yetiştiği iklimler farklıdır. Cennet âyetinde meyvelerden sonra hurma ve narın ayrıca anılması bu iki nimetin meyve olup olmadığının tartışılmasına sebep olmuştur. Bu ikisinin meyve olmadığını söyleyenler olduğu gibi, onların meyve olduğunu, önemlerine dikkat çekmek için ayrıca zikredildiğini savunanlar da olmuştur. Tıpkı namazla ilgili şu âyette olduğu gibi: “Namazları ve orta namazını muhafaza edin; gönülden boyun eğerek Allah için namaza durun.”4 Âyette “Namazları muhâfaza edin.” denildikten sonra “Orta namazını özellikle muhâfaza edin.” buyrulmuştur.5 Orta namazından kasıt ikindi yahut sabah namazıdır. İkindi namazı, dünyevî iş yoğunluğunun olduğu saatlere, sabah namazı da uyku zamanına denk geldiği için özellikle kaçırılmaması ve hakkıyla kılınması istenmiştir. Bu konuda bir başka âyet de şöyledir: “Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olan kimse inkâr etmiş olur. Allah şüphesiz, inkâr edenlerin düşmanıdır.”6 Âyette “melekler” ifadesinden sonra iki meleğin ismi, büyüklük ve şereflerine dikkat çekilmek üzere özellikle zikredilmiştir. Bunun gibi hurma ve nar da meyvedir. Ancak onlar, insanlık için çok daha faydalı, besleyici ve şifâlı meyvelerdir. Bunun için ayrıca zikredilmiştir. Meyvesi Tane Tane Dizilmiş Nar Nar, hoş kokan güzel çiçekli bir ağaçtır. Onun meyvesi tane tane dizilmiş, ince zarların içerisine mükemmel bir ambalajla korunmuş ve insanlığa sunulmuştur. Büyük müfessir Râzî’nin dediği gibi sert kabuk ve acımsı zarların arasından çıkan nar taneleri: Narın suyu, içeceklerin en lezzetlisi ve hoşu, itidale en yakını ve mutedil tabiat ve yaratılışlar için en münâsip olanıdır. Bunda zayıf bünyeleri kuvvetlendirecek hususiyetler bulunmaktadır. Bu, bir yönden gıda, bir yönden de ilaçtır. Nar meyvesi çiçeği, rengi, tadı ve benzeri özellikleriyle hem fizikî güzelliğiyle; hem besleyiciliği ve şifâ oluşu ile çok bereketli bir nimettir. Âyetlerde sayılan bu nimetlerin şekil ve özellik bakımından birbirine benzeyen ve birbirinden ayrışan yönleri vardır. Hubûbat tanelidir, hurma, üzüm salkımları da tanelidir, nar meyvesi de tanelidir. Ama tanelerin özellikleri ve görüntüleri farklı farklıdır. Öte yandan bu meyveler farklı aşamalar geçirirler. Sözgelimi nar, ham iken ekşi hatta acıdır, olgunlaştıkça sulanır ve tatlanır. Yapraklanma ve çiçek aşamasından meyve aşamasına geçişlerinde de farklı renk ve şekildedir. Onun her bir dönemi ayrı bir âyet olarak Yüce Yaratıcı’nın kudretine işaret eder. Bunları anlayabilmek için, nar ağacının yetişme evrelerini, çiçek açıp meyveye duruş safhalarını ibret gözüyle gözlemek ve incelemek gerekir. Daldan koparılıp soframıza konulduğu zaman da o meyve, güzelim şekil ve tadıyla bize yine kudret dersi vermeye devam etmektedir. Onun için Rabb’imizin, “Ürün verdiklerinde ürünlerine, olgunlaşmalarına bir bakın. Bunlarda, inananlar için, şüphesiz, deliller vardır.” buyruğu doğrultusunda bunları ibretle izlemek gerekir. Bir Meyvedeki Yüzlerce Nar Tanesi Bir çekirdekten o meyve fidesini var eden, sonra onu yetiştirip meyveye durduran, çiçek aşamasından olgun meyve dönemine kadar çeşitli evrelerden geçiren, o meyvelere son derece özel ve güzel renkler, tatlar ve kokular bahşeden Yüce Allah’tır. Her bir nar meyvesi ve o bir meyvedeki yüzlerce nar tanesi O’nun varlığını ve erişilmez kudretini haykırır durur. Onu eline alan, o inci gibi dizilmiş taneleri ağzına koyan mü’min, her bir nar tanesini bir âyet olarak görür ve âyeti sahibinin ölçüleri doğrultusunda zâyi etmeden tüketir ve Rabbine şükreder. Bunun için o meyveyi baş gözüyle görmek yetmez, onu kalp gözüyle görmek, basîretle üzerinde derinlemesine durup düşünmek gerekir. O halde bu nimetler fark edilmeli, şükrü edâ edilmeli, Yüce Yaratıcı’nın ölçüleri doğrultusunda tüketilmeli, israf edilmemeli ve fakir fukarâya infâk edilerek hakkı verilmelidir. Nimeti israf, onu sorumsuzca tüketmek, ondaki fakir fukarâ hakkını vermemek, onu câhiliye müşrikleri gibi şirk ve hurâfelere âlet etmek, ondan alınan enerjileri günah yollarda harcamak şeklinde olabilir. Âyetlere göre nimetlere karşı iki öncelikli görevimiz vardır: İlki onları tüketmeden önce yetişmesini ve bizlere sunulmasını incelememiz, düşünmemiz ve bundan ibret almamız. İkincisi de onları tüketirken ondaki özellik ve güzellikleri fark etmemiz, bütün bunları lütfeden Yüce Yaratıcının kudretini görmemizdir. Hadislerde de rummân/nar zikredilmiştir. Hz. Ali’den gelen bir rivâyette o şöyle demiştir: “Narı içerisindeki zarıyla birlikte tüketiniz, zira o mideyi temizler.”7 Yine rivâyetlerde kader ve âyetler hakkında tartışan kimseleri gördüğünde Peygamberimiz’in yüzünün nar gibi kızardığı ve onları bu gibi konularda tartışmaktan menettiği geçmektedir.8 Dipnot * Prof. Dr. Ali AKPINAR 1. 6/En’âm, 99. 2. 6/Enâm, 141. 3. 55/Rahmân, 68-69. 4. 2/Bakara, 238. 5. Taberî, Câmiu’l-Beyân. 6. 2/Bakara, 98. 7. Ahmed b. Hanbel, V, 382. 8. Tirmizî, İbn Mâce, İmam Mâlik, Ahmed.
Ali AKPINAR
YazarBu başlık, bizim yıllar önce yaptığımız bir kitap çalışmasının başlığıdır. Bu çalışmamızda biz kültür dünyamıza damgasına vurmuş dinî motifleri ve bunların başında da Kur’ân izlerini tesbit etmeye çal...
Yazar: Ali AKPINAR
Babası kerâmetleri ve menkıbeleri ile anılan Hz. Ali soyundan Şeyh İbrâhim, annesi Mûsa Şeyh’in kızı Ayşe Hatun’dur. Küçük yaşlarda anne ve babasını kaybeden Ahmed-i Yesevî, sahâbeden olduğu söylenen ...
Yazar: Ali AKPINAR
Çocuk, insanın gönül meyvesidir, göz aydınlığıdır. Çocuk, insan neslinin devam etmesini sağlayan ve ölümlü insanın ölümsüzleşme tutkusunu kısmen gerçekleştiren şeydir. Bu itibarla çocuk hem temelimiz,...
Yazar: Ali AKPINAR
Hakîm olan Yüce Allah’ın kelâmı hikmet kaynağı Kur’ân’da geçen her kelime ve anlatılan her konu önemlidir. Onların hepsi sayısız hikmetlerle doludur. Onda zikredilen hiçbir şey boşuna değildir. Onda g...
Yazar: Ali AKPINAR